28 Nisan'01
Sayı: 06


  Kızıl Bayrak'tan
  Devletin oyunları bedeli arğırlaştırır fakat sonucu değiştirmez
  1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
  Son sözü direnenler söyleyecek!
  Zafer yakındır yoldaşlar!
  "Yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçinin haklı davasını savunmak için direniyoruz!.."
  Devrim şehitleri ölümsüzdür!
  Hatice Yürekli Yoldaş ölümsüzdür!
  Kapitalist ölüm düzenine boyun eğmeyeceğiz! Hücreleri şehitlerimizle parçalayacağız!
  Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz!
  Şimdi sıra 1 Mayıs'a kitlesel katılımdadır!
  Türk burjuvazisinin kaçınılmaz yükselişi ve düşüşünün resmi...
  Kamu TİS'leri tıkandı... Hesap sokakta görülecek!
  Devrim davası yenilmez!
  Herşey parti ve devrim davası için!"
  Ölüm Orucu şehidi Hatice Yürekli'nin Ankara DGM'deki ilk sorgusunda yaptığı savunma...
  Ölüm Orucu Direnişi 28. haftasında
  Ölüm Orucu Direnişi'yle dayanışma eylemleri...
  Basında Ölüm Orucu Direnişi..
  Uluslararası hareket
  Mücadele Postası


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

1 Mayıs günü alanları zapt etmeliyiz!


İMF-TÜSİAD hükümeti yıkım programını 14 aydır kesintisiz olarak uyguluyordu. Bu süreçte özelleştirmelerle binlerce işçi işinden oldu. Tahkim yasasını 17 Ağustos depreminde onbinlerce insan enkaz altındayken geçirdi. Ülke tam anlamıyla emperyalizme satıldı. Ve ardı arkası kesilmeyen zamlar getirdiler. Bu uygulamaların tümü enflasyonun düşürülmesi, ülkenin refaha çıkması için yapılıyor diyerek, işçi ve emekçileri kandırmaya çalıştılar, kemerlerimizi sıkmamızı istediler. Bu sefer, sıktığımız kemer de, ekonomik program da patladı.
Yıllardır uygulanan tüm programlar gibi bu program da, gerçekte emperyalistlerin, Koçlar’ın, Sabancılar’ın çıkarları için yapılmıştı. Kara çarşamba adı verilen 22 Şubat günü kriz patlak verdi. Döviz kurunun serbest bırakılmasıyla Türk lirası %40 değer kaybetti. Aldığı maaş yetmeyen ve borçlarla yaşamını sürdüren emekçiler yarı yarıya fakirleşti. İyicene dayanılmaz bir durumun içerisine girdik. Krizin yaşandığı ilk günlerde hükümet İMF’yi eleştiriyor ve onların dediği herşeyi yapmak zorunda değiliz diyordu. Ama kulu kölesi olunan İMF’nin kapısı yine çalındı. Ve ekonomi bakanlığına Dünya Bankası başkan yardımcılarından Kemal Derviş getirildi. Derviş’in hazırlayacağı ekonomik programa destek aramak için gittiği Avrupa gezisinde ilk durağı İMF şefi oldu.
Krizden bu yana yaklaşık iki ay geçti. Geçtiğimiz günlerde ulusal adı verilen bir ekonomik program, gerçekte emekçiler için yıkım programı hazırlandı. Bu program da bizzat Dünya Bankası ve İMF eliyle hazırlandı. Program işçi ve emekçilerin tam bir yıkımı anlamına geliyor. İki ayda çaya, şekere, elektriğe, mutfak tüpüne gelen zam %100’e yaklaştı ve hala devam ediyor. Krizin tüm yükünü bir kez daha bizim sırtımıza yıkmaya çalışıyorlar. Krizin gerçek sorumluları, finans kurumları, Koçlar, Sabancılar kendi çıkarları için, daha da zenginleşmek için emekçileri derin bir yoksulluğun içine itmek istiyorlar. Hep bizler işsiz kalıyor, aç geziyor, çocuklarımızı parasızlıktan okula gönderemiyoruz.
Krizin faturasını bu kez kabul etmemeliyiz. Süreç bizlere birlikte hareket etmeyi dayatıyor. Önümüzde 1 Mayıs süreci var ve bunu en iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz. 1 Mayıs günü alanları zapt etmeliyiz! Grevler, direnişler, fabrika işgalleri, sokak gösterilerimizle krizin faturasını gerçek sorumlularına, kapitalistlere ödetmeliyiz.
Bir metal işçisi



Evimizi başımıza yıkmaya hazırlanıyorlar

Sermayenin kriz gündeminin hemen arkasından yoğunlaştırdığı saldırıların hangi sınıfa yönelik olduğu ortadadır. Ben Pendik Kurtköy bölgesinde yaşayan bir işçi olarak, devletin burada gecekonduda yaşayan halka yönelik saldırısının boyutuna değinmek istiyorum.
Düşünün, bu nasıl bir devlettir ki ekonominin iflas etmesiyle birlikte birbiri ardına tüketim maddelerine zam yapıyor. Şekerinden tutun da benzinine kadar... Bu zamlar yetmiyormuş gibi, bir de burada yaşayan halkın evini başına yıkmaya hazırlanıyor. Gerçi bu planı devlet, kriz öncesinde düşünmüştü, fakat bir takım “yasal” prosedüre takılmıştı.
Kriz bahanesiyle birlikte yıkım sorunu devletin bir üst sorumlusu tarafından (Ekonomi Bakanımız Amerikalı Derviş!) ifade edilmiştir. Ekonomi Bakanı’nın hazine arazilerini bir an önce devletin kontrolüne sokmak için ifade ettiği sözler, tam da gecekonduların yıkılmasını an meselesi haline getirmiştir. Krizle birlikte başlayan yeni saldırının yanısıra, Kurtköy bölgesinde oturan biz işçi ve emekçiler, evlerimizin yıkım saldırısıyla karşı karşıyayız şimdi. Nerede ve nasıl yaşayacağımıza ise tamamen bizim sorunumuz. Çünkü devlet arazisini işgal etmişiz, bundan dolayı suçluyuz.
Bu sistem varolduğu sürece yıkım saldırılarının ardı arkası kesilmeyecektir. Bir avuç azınlığın çıkarına hizmet etmeyi vatani bir borç bilen bu sistem, bizim sırtımıza binerek ayakta durmaktadır. Yıkım saldırılarının önüne geçip, krizi kendi lehimize çevirmenin yolu örgütlenmekten geçmektedir. Ancak o zaman insan gibi yaşayabileceğimiz koşullara ulaşırız. “Hak verilmez alınır” sözünün sınıf mücadelesi tarihindeki örnekleri karşımızda durmaktadır. Öyleyse bizler de yaşama hakkımız için mücadeleye sarılmalı, bunu örgütlü bir tarzda hayata geçirmeliyiz.
Herkese sağlığa ve ihtiyaca uygun ucuz konut!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Kurtköy’den SY Kızıl Bayrak okuru bir işçi



Ben ve Nevzat dayı...

(Habip Gül’e...)

Şafak vakti gardiyanlar dizildi
Yiğitler için kara yazı yazıldı
Dost yürekler zulme kurban gitti
Tan ağarmıştı az kaldı kıyamete
Artık yolları açılmıştı cennete
Ortalığa ölüm kokusu yayıldı
Yiğitler teker teker sayıldı
Yiğitler kucak açtı ölüme
Aldırmadılar zulme
Ulucanlar için ölüm bayrak gibi sallandı
bayrak rengi biraz daha allandı
bütün insanlar tanırlardı yiğidin hasını
Ana bacı gardaş gelin tutsun yasını
Kürdistan’ın oydu asıl evladı
Zaman geçse de unutulmaz adı
Başı dimdik korkusuzdu
bu yiğitlik atalarından armağandı
Yiğitler ser verir de sır vermez
Zaten bu ölüm işine pek akıl erdirilmez
Cümle alem işitti onların şanını
Gece gündüz düşünürler de canlarını
Gözünde tütüyorlardı ev halkı
İnsan gibi yaşamaktı amacı
Özgürlüktü dilindeki şarkısı
Yiğitler der ki adım kalsın yadigar
“Üzülmeyin bize yoksa bir mezar
Bize destan yazılmasa ne çıkar
Ulucanlar üstünde gezinen bayrağım
Elbet bir gün azad olur toprağım”
Ulucanlar lanetinde ölmez dost yürekler;
Bir gülü kapatırsın ama kokusu kalır ve unutulmaz
Yiğitlik bir bayraktır elden ele geçer
Ancak hedefler birdir ve değişmez
Düşünmek bir özgürlük suçu ise işkence bir insanlık ayıbıdır
Beni kötü bilseniz de ben kötü gün dostuyum

Dersimli Orhan