KESK üyelerinden Adalet
Bakanına protesto telgrafı
İçerde-dışarda hücreleri parçala!
Basın açıklaması yapılırken İçerde-dışarda
hücreleri parçala!, Bakan Türk sözünü tut!, Devrimci
tutsaklar onurumuzdur! sloganları atan kitleyi polis basın
açıklaması yapmanıza izin veriyoruz, zorluk çıkarmayın, müdahale etmek
durumunda bırakmayın bizi diyerek tehdit etti. Basın metnini okuyan KESK Başkanı Sami Evren, basın
açıklamasından sonra bir grup emekçiyle birlikte postaneye girerken
polisle kısa bir sürtüşme yaşandı. Polis, basının kamu kuruluşlarında
çekim yapma hakkının olmadığını ileri sürerek içeri girmelerini engelledi.
Buna karşı çıkan grup, bir süre polisle tartıştı. Buna rağmen polis
basını içeri almadı ve Sami Evren dışarı çıkıp basına bir açıklama daha
yaptı. Sonra içeri girilip telgraflar çekildi. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı basın açıklaması
telgrafların çekilmesinin ardından bitirildi. SY Kızıl Bayrak/İstanbul
KESK Genel Başkanı Sami Evrenin
basın açıklamasından... Tarih önünde bu ölümlerin hesabını
veremezsiniz! İnsanlık tarihinin en utanç verici günlerinden
birini yaşıyoruz. Her gün içeriden ve dışarıdan ölüm haberleri yağıyor!
İnsanlar göz göre göre ölüyor ve başta Adalet Bakanı olmak üzere siyasi
iktidar vurdumduymazlığını sürdürüyor! İnsanları yalnızlaştıran, tecrit eden, en temel
insan haklarını tehdit eden F tipi cezaevlerinde ısrar eden Adalet Bakanı,
ölümleri seyrediyor! Geri adım atmam diyor! Oysa ki ölümleri durdurmak
için atılacak her adım, ileri bir adımdır! Adalet Bakanına sesleniyorum;
ölümleri durdurmak için, çözüm için derhal adım atın! Terörle Mücadele Yasasının değişmesinde ayak
diretenlere rağmen, idari düzenlemelerle öncelikle ortak kullanım alanları
oluşturulabilir! Ama hiçbir koşulda diyalog ve işbirliğine yanaşılmaz
ise, ölümlerin daha da artması kaçınılmazdır. Yaşama hakkını güvence altına alması gereken devlet,
bugün ölümlerin sorumlusu durumundadır! Tarih önünde bu ölümlerin hesabını
veremezsiniz! Bilerek ölüme giden insanlarla diyalog kurmamanın hesabını
veremezsiniz! Değerli Basın Emekçileri, Adalet Bakanı vermiş olduğu sözleri tutmalıdır!
İnsanca yaşanır bir cezaevine yönelik talepleri karşılamalıdır! Cezaevlerini
sivil toplum kuruluşlarının denetimine ve gözetimine açmalıdır! İnsan
onuruna yaraşmayan uygulamaları durdurmalıdır! Beslenme, barınma, sosyal
olanaklardan yararlanma gibi bütün insani koşullar sağlanmalıdır.... Ölümleri durdurmada öncelikle Adalet Bakanı sorumludur!
Atılacak tek bir adım onlarca insanın hayatını kurtarabilir! Bu sorumluluğun
gereği yerine getirilmelidir!
KESK Genel Başkanı Sami Evrenin
basın açıklamasından... Sorumluluk hükümetin F ipi cezaevlerinde süren Ölüm Oruçlarında
Operasyonla birlikte 50ye yakın mahkum, tutuklu ve
tutuklu yakını yaşamını yitirdi. Eğer bir değişiklik olmazsa ölümler
sürecek ve daha çok acılar yaşanacak. Dünyanın hiçbir ülkesinde yöneticiler, bu kadar
insanın yaşamını yitirmesine yol açan bir soruna böyle ilgisiz kalamazlar.
F Tipi cezaevlerinin en temel insan haklarını ihlal edecek şekilde kurulduğunu,
birçok kez dile getirdik. Adalet Bakanı da ilgili kuruluşlardan ve toplumun
çeşitli kesimlerinden gelen bu eleştirileri kabul etmiş ve gereken değişikliği
yapacağını söylemişti. Sorunun çözümü için görev hükümetindir. F Tipi
cezaevlerinin uluslararası ölçütlere uygun hale getirilmesi, tecridin
ortadan kaldırılması öncelikle Adalet Bakanlığının işidir. Cezaevinde
kendine bakamayacak durumdaki hasta ve yaralıların tahliyesiyle ilgili
girişimlerde bulunmak yasal bir zorunuluktur. Operasyon
sonrası, devlet malına zarar verdikleri gerekçesiyle tutuklanan
ve ana davalarından tahliye oldukları halde serbest bırakılmayan tutukluların
hakkında iddianame bile hazırlanmamış ve ifadeleri alınmamıştır. Bunlardan
bir kısmı sırf bu nedenle bugün ölümün eşiğindedir. Hükümetin ve Adalet Bakanlığının duyarsızlığını
tepkiyle izliyoruz. Devlet pazarlık etmez anlayışıyla, en
temel insani taleplerin bile olumlu karşılanmaması, demokratik hukuk
devleti ilkeleriyle ve insanlık vicdanıyla bağdaşmaz. Bizler, bu duyarsızlığı ve bu çözümsüzlüğü kabul
etmiyoruz. Sorunun çözümü konusunda adım atmak istemeyen Hükümeti
ve Adalet Bakanını göreve çağırıyoruz. F Tipi cezaevlerinin zaman geçirilmeden insani
bir yapıya kavuşturulması için somut adımlar atılmasını bekliyoruz. Konuyla ilgili kuruluşların, Baroların, Tabip Odalarının
çağrılarına kulak verilmesini ve birlikte acilen çözüm üretilmesini
talep ediyoruz. Artık ölüm haberleri duymak istemiyoruz. Nilüfer Açıkalın, Edip Akbayram, Şükran Akın,
Tuncay Akgün, Derya Alabora, Orhan Alkaya, Serap Aksoy Gürkan , Müjde
Ar, Aytaç Arman, Rutkay Aziz, Celal Başlangıç, Ataol Behramoğlu, Nilgün
Cerrahoğlu, Aydın Cıngı, Kıymet Coşkun, Atilla Coşkun, Mehmet Çağçağ,
İpek Çalışlar, Oral Çalışlar, İsa Çelik, Reis Çelik, Vedat Çetin, Mazlum
Çimen, Füsun Demiral, Can Dündar, Aydın Engin, Tarık Ziya Ekinci, Bilgesu
Erenus, Halil Ergün, Cezmi Ersöz, Ahmet İnsel, Nihat Genç, Yasemin Göksu,
Hayri Kozanoğlu, Vedat Türkali, Aydın Güven Gürkan, Gencay Gürsoy, Aydın
Karahasan, Ercan Karakaş, Deniz Kavukçuoğlu, Jülide Kural, Pınar Kür,
Lale Mansur, Türkel Minibaş, Orhan Oğuz, Yavuz Önen, Aslı Öngören, Erdal
Öz, Vedat Özdemiroğlu, Orhan Pamuk, Özdem Petek, Suavi, Vedat kman,
Vecdi Sayar, Yücel Sayman, İlhan Selçuk, Mümtaz Sevinç, Berhan Şimşek,
Ufuk Uras, Hatice Meryem Üstündağ, Metin Üstündağ, Deniz Türkali, Ferhat
Tunç, Eşber Yağmurdereli, Nejat Yavaşoğulları, Sumru Yavrucuk, Atıf
Yılmaz, Şanar Yurdatapan, Nihat Behram, Aslı Erdoğan. 20 Nisan 2001
Cezaevlerinde süregiden insanlık
ayıbının verdiği utancın dayanılmaz boyutlara ulaştığını, toplumsal
sağlığımızı yitirme durumuyla karşı karşıya olduğumuzu kaygı, korku
ve ürpertiyle izliyoruz. Yetkililere çağrımızdır! Türkiye üniversitelerinde çalışan öğretim elemanları
olarak üniversiteli kimliğimizin bize yüklediği toplumsal sorumluluk
ve en kutsal değerin insan yaşamı olduğu anlayışıyla cezaevlerinde süregiden
insanlık ayıbının verdiği utancın dayanılmaz boyutlara ulaştığını, toplumsal
sağlığımızı yitirme durumuyla karşı karşıya olduğumuzu kaygı, korku
ve ürpertiyle izliyoruz. Toplumumuzun sağlığını koruyacak, adaleti, insanca
yaşamı sağlayacak yönde ve insan onuruna yakışacak biçimde köklü sağduyu
kültürümüzün rehberliğinde bir an önce ileri adım atılmasının, toplumumuz
ve ülkemiz açısından aciliyet taşıdığına inanıyoruz. Bu bağlamda, Ankara, İstanbul ve İzmir baro başkanlarının
açık mektuplarında ifade ettikleri aşağıdaki düşünceleri
ileri bir adım olarak yerinde buluyoruz. Tutuklu ve hükümlülerin gün boyunca, tecrite
yol açmayacak biçimde, makul sayıda bir arada yaşamalarını, ortak mekanlardan
yararlanmalarını sağlayarak; hiçbir ön koşula, treatmana,
uyuma,eğitime, vb. bakılmaksızın, birlikte spor,
kültür, rekreasyon faaliyetlerinde bulunabilmeyi hak kabul
ederek; yani, Terörle Mücadele Yasasının16. maddesini kaldırmayı, gerekli
mekansal değişiklikleri yapmayı, toplumun demokratik örgütlenmesine
ağır darbe vuran 3lü Protokolü yürürlülükten kaldırmayı
vaat ederek ve vaatleri gerçekleştirme güvencesini vererek ölümün önüne
geçilebilir. Kutsal olan devlet değil, yaşamın ta kendisidir! Öğretim Elemanları Sendikası (ÖES)
İstanbul'da ilerici kuruluşlardan
ortak açıklama: Oyun devam ediyor!
KESK Genel Başkanı Sami Evrenin
basın açıklamasından... Devletin duyarsızlığı protesto edildi
Dokuz Eylül Üniversitesi/Hücre Karşıtı Platform açıklamasından... Yaşanan ölümlerin nedeni devlettir! (...) F tipi hücreleri 30 devrimci tutsağı katleden
zihniyetin ürünüdür. Aynı zihniyet ölümleri başından beri istemektedir.
Devrimci tutsaklar ölüm oruçları hakkında yürütülen demagojilere, F
tipinde süren işkenceye rağmen, Kırılırız ama asla bükülmeyiz
şiarıyla zaferi bedel ödeyerek kazanma inancıyla inanılmaz bir direniş
örneği sergilemektedir.
Dokuz Eylül Üniversitesi
|
|||||