Devrim şehitleri ölümsüzdür!
Dışarıda ölüm orucuna yatan ve
Ölüm Orucunun 160. günü ölümsüzleşen TAYADlı Şenay Hanoğlu:
Hiç tereddüt etmedim, hiç pişman
olmadım,
hep kararlıydım, çok mutluyum...
Şenay Hanoğlu, 1966 yılında Tokatın Almus ilçesi, Armutalan köyünde
doğdu. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak büyüyen Şenay Hanoğlu, şu anda
Kandıra F tipi hapishanesinde tutuklu bulunan Yücel Hanoğlu ile evlenerek
1989 yılında İstanbula yerleşti.
Devrimcilerle 93-94 yıllarında Alibeyköyde otururken tanıştı.
O dönem Fatih Belediyesinde çalışan eşinin arkadaşı İsmet Erdoğan,
Şenayın ilk tanıdığı devrimcilerdendir. Kısa bir süre sonra eşi
Yücel Hanoğlu tutuklandı.
Şenay, 19 Aralık katliamında şehit düşen Nilüfer Alcanın kendisinin
devrimci mücadeleye katılmasında en çok emeği ve payı olanlar arasında
olduğunu söylerdi.
1994 yılında Sirkeci Postanesi önünde Amerikan bayrağının yakılması
eyleminden sonra ilk defa gözaltına alındı. Direnişçiydi, işkencecilere
karşı sonuna kadar direndi.
1994 yılında halen oturduğu Küçükarmutluya taşındı. Bir yandan
devrimci mücadele içerisinde yer alan Şenay, diğer yandan tutuklu olan
eşinin yokluğunu çocuklarına hissettirmemek için ev işlerine temizliğe
gidiyor, çocuklarına hem analık hem babalık ediyordu.
F tipi hapishanelerin gündeme gelmesiyle birlikte, F tiplerine karşı
mücadelede hep en ön saflarda yer aldı. Çoluğum, çocuğum, işim vs. demedi.
İnsanca bir yaşam için mücadele etti. Hapishanelerde ölüm orucunun başlamasının
ardından kendisi de ölüm orucu gönüllüsü olarak ölüme yattı.
Geride bıraktığı vasiyetinde eşine şunları söylüyordu: Yücele
söyleyin ölüm orucuna başladığımdan bu yana, hiç tereddüt etmedim, hiç
pişman olmadım, hep kararlıydım, çok mutluyum.
Şenay, işkenceye ve tecrite karşı, insanın düşüncelerinin yok edilmesine
karşı, insanca bir yaşam için nasıl mücadele edilir ve gerektiğinde
nasıl ölünür bunu yaşamıyla öğretti. Düşünceleri uğruna ölümü gülerek
kucaklayıp ölümsüzleşenlerin arasına katıldı.
TAYADlı Aileler
22 Nisan 2001
Sedat Karakurt:
DHKP/C Tutsağı. Ölüm Orucu 2. Ekip Direnişçisi. 1976 doğumlu Sedat Karakurt
19 Aralık katliamından sonra Edirne F tipi hücrelerine götürülmüştü.
Siyasal kimliğine ve devrimci onuruna hücrelerde de tereddütsüz sahip
çıktı. Ölüm orucunun 188inci gününde, hiçbir zor yönteminiz,
vahşetiniz, hiçbir işkenceniz ve yalanınız direnişimizi kıramayacak,
düşüncelerimizi yok edemeyeceksiniz diyerek ölümsüzleşti.
Erdoğan
Güler:
1972 /Manisa Salihli doğumlu. Zindanlardaki direnişe destek vermek amacıyla
TAYADlı Ailelerin başlattığı ölüm orucu direnişine katıldı. 30
Kasım 2000 tarihinde Ben de bu zulüm karşısında sessiz kalamazdım
diyerek İzmir Özgürlük ve Dayanışma Partisinde ölüm orucuna başladı.
19 Aralık 2000 tarihinde Özgürlük ve Dayanışma Partisi İzmir il Teşkilatının
polislerce basılması sonucu gözaltına alındı ve tedavi amacıyla hastaneye
kaldırıldı. Hastanede tedaviyi reddeden Erdoğan Güler, ölüm orucuna
devam etti. Erdoğan Güler, ölüm orucunu sürdürdüğü İzmir-Kahramanlar
Mahallesindeki evde ölümsüzleşti.
Sibel
Sürücü:
TKEP-Leninist dava tutsağı/Ölüm Orucu direnişçisi
1978 yılında Tokatın Niksar ilçesinde doğdu.
Aralık 1999 yılında TKEP/Leninist davasında idam istemiyle yargılanmaya
başlandı. 19 Aralık katliamından sonra Kartal Özel Tip Cezaevinde Ölüm
Orucu direnişine başladı. Eyleminin 124. gününde ölümsüzleşti...
Kazım Gülbağ:
Kazım Gülbağ, 20 Nisanda Almanyanın
Regesburg şehrinde, Regensburg Hapishanesi önünde Yaşasın Ölüm
Orucu Direnişimiz yazılı bir pankart açarak bedenini tutuşturdu.
Polis tarafından hastaneye kaldırılan Kazım Gülbağ, 22 Nisanda
şehit düştü.
Kazım Gülbağ, ülkemizde de uzun yıllar mücadele
içinde bulunmuş, gençlik mücadelesinde görevler üstlenmiş, gençliğin
İYÖ-DER, Dev-Genç gibi örgütlenmelerinde yeralmış, 1993te yurtdışına
çıkmış bir devrimciydi. Mücadelesini orada da çeşitli biçimlerde sürdürdü.
19-22 Aralık katliamında katledilenlerin içinde
bir çok tanıdığı vardı. Ölüm orucunda şehit düşenler ve hala ölüm yürüyüşünü
sürdürenler içinde de ülkede aynı mücadeleyi paylaştığı insanlar vardı...
Ölüm orucu direnişi ilerledikçe, şehitler verildikçe,
vahşetin sınır tanımaz boyutuna tanık oldukça, daha fazla bir şeyler
yapması gerektiğini düşünüyor, bunun yollarını arıyordu.
Sonuçta, bu büyük direnişe bedenini tutuşturarak
destek olmaya karar vermiş, bunu hayata geçirmişti...
(23 Nisan tarihli HöP açıklamasından...)
Düşen karanfillere...
Şafak, iğrenç gölgelerin altından
Fışkırıyordu parlak
göz kamaştırıcı...
Dupduru bir inançtı
düşen karanfillerin
son nabızları bile...
Onlar karanlık kanatlarıyla
kapatmak isterken güneşi,
boy atıyordu tohumlar
çatlayarak izbelerden
sis bulutlarını yırtıyordu
her düşen can
Dehşetli ölümlerde
doğuyordu binlerce can
Çoğalmalı insan
çoğalmalı da
onuru bayrak edinip
ölenleri anlamalı
Meydanlara varmalı...
Rahime Henden
25 Nisan 2001
|