Kamu TİSleri
tıkandı...
Hesap sokakta görülecek!
Aralıksız süren sermaye saldırılarının yarattığı
iktisadi-sosyal kayıplar nedeniyle sınıf cephesinde bir öfke ve tepkinin
biriktiği, bunun kendisine uygun bir mücadele kanalı aradığı ve ancak
sendika bürokratlarının özel çabasıyla etkisizleştirildiği son yılların
temel bir gerçeği. En son yaşanan krizle birlikte gündeme gelen yüklü
fatura, işçi ve emekçilerdeki mücadele eğilimini daha da güçlendirdi.
Tabandan sendikalara ve konfederasyonlara dönük gözle görülür bir basınç
oluştu. Tek mesele bu olsaydı, sınıfı satmakta ustalaşmış
bürokratlar bir biçimde bunun yolunu bulabilirlerdi belki. Fakat sorun
bundan ibaret değil. Sendika bürokratlarını sıkıntıya sokan bir diğer
nokta ise hükümet cephesinde yaşanan sıkışmadır. Antalyada yapılan
son toplantı ve bu toplantıda Kemal Dervişin hükümet adına söyledikleri,
TİSler konusunda devletin manevra alanının bir hayli daralmış
olduğunu göstermektedir. Yaşanan krizin ortaya çıkardığı ağır fatura ve
bu faturanın işçi ve emekçilere ödetilmesi zorunluluğu hükümetin elini
kolunu bağlamaktadır. Zira hükümetçe bu konuda hem emperyalizmin sözcüsü
kurumlara, hem de işbirlikçi sermayeye dönülmez sözler verilmiştir.
Tüm kredi muslukları faturanın işçi ve emekçilere acımasızca ödetilmesi
şartına ve bunun ifadesi olan yeni programın eksiksiz uygulanmasına
bağlanmıştır. Dolayısıyla TİS görüşmelerini yürüten hükümet temsilcileri,
sendika bürokratlarını rahatlatacak en ufak bir esneme dahi gösterememektedirler.
Sonuç olarak Bayram Meral herhangi bir anlaşma
olmadan biten görüşmeden çıkarken şunları söylüyor: 2001in
ilk altı ayı için yüzde 18, ikinci altı ay için aylık enflasyona bağlı
eşel mobil sistemiyle artış yapacaklarmış. Ama bu artışı 2002de
maaşlara kademeli olarak yansıtacaklarmış. 2002nin başında yapacakları
zammı da hiç bu artışları dikkate almadan 2001in sonundaki ücret
üzerinden uygulayacaklarmış. Bu konu da burada bitmiştir. Meydanlara
iniyoruz. Bu tescilli sermaye uşağına meydanlara iniyoruz
dedirten, hükümetin tavizsiz tutumu ile sınıfın beklentileri ve biriken
öfkesi arasında sıkışıp kalmış olmasıdır. Bürokratların parolası: Kamu işçileri Bayram Meralin bu sözleri hangi
koşullarda, nelerin zorlamasıyla söylediğine dikkat etmelidir. Bu sözler
Meralin insafa geldiği ve işçi sınıfının çıkarlarını savunmaya
başladığı, bu yüzden de meydanları gösterdiği anlamına gelmez. Kesinlikle
böyle bir yanılgıya düşmemek, ona ve onun şahsında sendika bürokratlarına
boş umutlar bağlamamak gerekir. Bayram Meralin başını çektiği sendikal ihanet
çetesi, sadece satış sözleşmeleri imzalama konusunda usta değildir.
Onlar engel olamadıkları eylemlerde en önde yürümenin, işçi ve emekçilerin
tepkisini bu yolla boşaltmanın, bir yolunu bulup eylemi eylemsizliğe
dönüştürmenin de piridirler. Zonguldakta Mengen barikatlarına
kadar onbinlerce kişinin en önünde yürüyen ve sonra yüzgeri dönülmesini
sağlayanlar bu bürokratlardan başkası değildir. Sadece şu son on yılda
bile hava boşaltma eylemlerinin sayısız örneği vardır. Söz sırası kamu işçisine geliyor TİSlerin bir satış sözleşmesiyle oldu bittiye
getirilememiş olmasını sınıf adına bir olumluluk olarak değerlendirmek
gerekiyor. Çünkü bu, eğer önü yeni manevralarla kesilmezse, kamu işçisinin
sokaklara, alanlara çıkması demektir. Eylemli bir süreç demektir. Kamu
işçisinin TİSlere sokakta sahip çıkması ise, kendi kabuğunu kırmakta
zorlanan sınıf hareketine önemli bir dinamizm ve güç katacaktır. Fakat bu kendi kendine olacak bir şey değildir.
Ortaya çıkacak imkanların gerektiği gibi değerlendirilmesine bağlıdır.
İşin en kritik yanı da zaten budur. Öncü, devrimci kamu işçileri TİSlere ve TİS
temelinde gelişecek eylemliliklere bu gözle bakmalı ve kendilerini bekleyen
görevleri omuzlamak için inisiyatifli davranmalıdır. Başta TİS
komiteleri olmak üzere süreci karşılamaya dönük her türlü hazırlık
daha fazla vakit kaybedilmeden hayata geçirilmelidir. Zira muhtemel
grev ve eylemlerin her bakımdan güçlü geçmesi ve sonuç alıcı olması,
önden sergilenecek hazırlık düzeyine bağlı olacaktır. 1 Mayıs büyük bir imkandır Önümüz 1 Mayıs. Kamu işçileri açısından da TİSlere
sahip çıkmak ve sınıf hareketini kendi cephelerinden yükseltmek için
büyük bir olanak anlamına gelir bu. Kamu işçisi yaygın ve güçlü bir
katılım sağlayarak, TİSlere sahip çıktığını, ortalığı sendika
bürokratlarına bırakmadığını 1 Mayıs alanlarında göstermelidir. Eğer
1 Mayısa güçlü bir katılım örgütlenebilir, alanda politik, militan
bir duruş sergilenebilirse, bunun kendisi sonraki eylemlilik dönemi
açısından da çok büyük bir avantaj olacaktır. Bunun sınıf hareketini
bir hayli olumlu etkileyeceğini, ona soluk katacağını da yeniden vurgulamak
gerekir. Sermayenin saldırıları işçi ve emekçi yığınların
dışına taşan bir tepkinin konusu olmaktadır. Değişik eylem ve protestolarla
bu ortaya konulmaktadır. Bu da sınıfın en örgütlü kesimini oluşturan
kamu işçilerine hem yeni sorumluluklar yüklemekte, hem de kendi taleplerini
dışındaki işçi ve emekçilere, saldırının muhatabı farklı kesimlere maletmek
için yeni olanaklar yaratmaktadır. Sorumlulukları yerine getirmenin,
olanakları kullanmanın yolu ise, kamu işçisinin kendi dışındaki mücadeleye
duyarlılık göstermeyi başarmasından geçmektedir. Kurtuluş yok
tek başına, ya hep beraber ya da hiç birimiz şiarı ve birleşik
mücadeleyi örme perspektifi kamu işçisinin mücadele kılavuzu olmalıdır. Kamu işçisinin sahip olduğu mücadele birikimi ve
yeteneğini kullanmasının, üzerindeki pası silip atmasının, sermayeye
ve sendika bürokratlarına kolay lokma olmadığını göstermesinin zamanı
gelmiştir. |
|||||