28 Nisan'01
Sayı: 06


  Kızıl Bayrak'tan
  Devletin oyunları bedeli arğırlaştırır fakat sonucu değiştirmez
  1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
  Son sözü direnenler söyleyecek!
  Zafer yakındır yoldaşlar!
  "Yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçinin haklı davasını savunmak için direniyoruz!.."
  Devrim şehitleri ölümsüzdür!
  Hatice Yürekli Yoldaş ölümsüzdür!
  Kapitalist ölüm düzenine boyun eğmeyeceğiz! Hücreleri şehitlerimizle parçalayacağız!
  Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz!
  Şimdi sıra 1 Mayıs'a kitlesel katılımdadır!
  Türk burjuvazisinin kaçınılmaz yükselişi ve düşüşünün resmi...
  Kamu TİS'leri tıkandı... Hesap sokakta görülecek!
  Devrim davası yenilmez!
  Herşey parti ve devrim davası için!"
  Ölüm Orucu şehidi Hatice Yürekli'nin Ankara DGM'deki ilk sorgusunda yaptığı savunma...
  Ölüm Orucu Direnişi 28. haftasında
  Ölüm Orucu Direnişi'yle dayanışma eylemleri...
  Basında Ölüm Orucu Direnişi..
  Uluslararası hareket
  Mücadele Postası


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Amerika kıtasında serbest ticari
bölgeye karşı onbinlerce kişi eylemdeydi


Geçtiğimiz hafta sonu Kanada’nın Quebec kentinde Kuzey ve Güney Amerika’nın 34 devlet başkanının biraraya gelmeleri, Amerika, Kanada ve Brezilya’nın birçok kentinde sayısız yürüyüşlerle protesto edildi. Onbinlerce kişi protesto eylemlerine katıldı.

Küba dışında tüm kıtanın temsil edildiği toplantının gündemini, Ateş Adaları’ndan Alaska’ya kadar uzanan bölgede düşünülen ortak serbest ticari bölge oluşturuyordu. Yıllardır tartışılan bu anlaşma Quebec’te yeni bir atılım kazanmalı ve 2005 yılına değin bu serbest ticari bölge (FTAA) oluşmalıydı. 1994 yılından beri süren görüşmelerde halen geçiş süresi ve sübvansiyonların kaldırılması ile ilgili anlaşmazlıklar sürüyor. Kapalı kapılar ardında Quebec’de, 1999 yılında MAI’nin gerçekleştiremediği, tekellerin olağanüstü korunmaya alınması kararlaştırılmak isteniyordu.

FTAA’da, NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticari Anlaşması) ile yıllardır biriktirilen tecrübelerden yararlanılacaktı.

NAFTA 7 yıldan beri Kanada, Meksika ve ABD’yi bağlayan bir pazar. Meksika’da sayısız küçük köylü Kuzey’deki tarım endüstrisi ile rekabet edemediği için yok oldu, aynı şey küçük işletmelerde de yaşandı. Ülkenin kuzeyinde Amerikan sınırında mantar gibi biten çifliklerde Meksikalılar, kuzeyin ve Doğu Asya’nın tekellerine posaları çıkana değin çok düşük ücret karşılığı çalışıyorlar. Buralara sendikalar sokulmadığı gibi, hiçbir sağlık ve doğayı koruma önlemlerinin de alınmadığı biliniyor.

Bu toplantı bu nedenle toplumun tüm kesimlerinin katıldığı protestolara neden oldu. Sendikalardan çevrecilere, insan hakları savunucularına kadar...

Toplantı öncesi ve esnasında Quebec’te sayısız protesto eylemi düzenlendi.

Haftanın başından itibaren, böylesi zirve toplantılarında gelenekselleştiği gibi, bir karşı zirve düzenlendi. 3 bin kişinin katıldığı alternatif zirvede, eğitimde özelleştirme ve serbest ticaretin, insan hakları, işçiler, kadınlar ve küçük köylüler üzerinde yolaçacağı sonuçlar tartışıldı.

Perşembe günü binlerce kişinin katıldığı bir yürüyüş gerçekleştirildi. Cuma ve Cumartesi günleri 2 binin üzerinde eylemci kongre salonuna girmek istediler. Burada eylemciler polisin su ve gözyaşartıcı bombalar kullanmasına rağmen militanca çatıştılar.

Eylemleri örgütleyen komite kentte 3 bölge oluşturdu. Kırmızı bölgede çitleri birçok yerinden delen eylemciler militan eylemler gerçekleştirdiler. Sarı bölgedekiler sadece barikat oluşturdular. Yeşil bölgede ise, kendilerini fazla riske sokmak istemeyenler buluşarak protesto ettiler.

Eylemler sadece Quebec’te değil, Amerika ve Kanada’daki birçok büyük kentte gerçekleşti. Ayrıca Amerika-Kanada sınırındaki birçok noktada da eylemler yapıldı. Brezilya’da Sao Paola kentinde bankaların bulunduğu semtte gerçekleştirilen eylemlerde de polisle çatışmalar yaşandı.

Quebec’in militan ruhu Cumartesi günü İsveç’teki Malmö’de de yaşandı. Malmö’de Avrupa Birliği maliye bakanlarının toplantısı 1500 kişinin katıldığı eylemle protesto edildi. Eylemde Avrupa Birliği ve birliğin İsveç’te yolaçacağı yıkıcı sonuçlara dikkat çeklidi.

Avrupa Birliği’ne aday ülkelerin de katıldığı toplantıda, en iyi adaylardan Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nin 2004 yılında tam üyeliğe kabul edileceği, şu an ağır bir ekonomik kriz içinde debelenen Türkiye’ye ekonomik destek sunulacağı, ama şu an üyelik için kesin bir şey söylenemeyeceği vurgulandı.

Fransa: Değişik sektörlerde eylemler

Fransa haftaya ülke çapında ulaşım sektöründeki grevlerle başladı. Birçok işverenin işten atma planlarını protesto etmek için, çeşitli sektörlere ait sendikaların çağrısıyla tüm haftaya yayılan eylemlilikler planlandı.

Pazartesi günü Paris’in dışında 50 kentte gerçekleştirilen grev nedeniyle otobüsler ve metrolar çalışmadı, tüm ülkede ulaşım felce uğradı. Bu, son bir ay içinde yaşanan otobüs ve tren sürücülerin’in üçüncü greviydi. İşçiler emeklilik yaş uygulamasının 55 olmasını talep ediyorlar.

Paris’te otobüs ve metro sürücüleri 13. aylık talebi için çarşamba günü iş bırakma kararı aldılar.

Tüm hafta boyunca, hava ulaşım sektöründe bazı şirketlerin çalışanları, alışveriş sektöründe çalışan işçiler ve ebeler daha fazla ücret talebiyle sokaklara çıkacaklar.



Berlin polisi 1 Mayıs’a hazırlanıyor!..

Alman devletinin kabusu bu yıl da gerçekleşecek


Anti-faşist grupların “Prusya her zaman kötüydü’’ şiarı altında düzenleyecekleri yürüyüş, Berlin senatörü Werthebach tarafından yapılan basın açıklamasıyla yasaklandı. Açıklamada; “niyetlerinin yürüyüş hakkının engellenmesi veya yasaklanması değil, aksine hukuk devletinin korunması ve yıpratılmamasına yönelik bir tedbir” olarak algılanması istendi. Senatörün açıkladığı bir diğer yasaklama gerekçesi ise, yürüyüşe katılan grupların asıl amaçlarının şiddet uygulamak, iç huzuru bozmak olduğu, eylemin politik bir muhteva taşımadığı oldu. Senatör bu kadarla da yetinmedi; Sovyet-sosyalist blokun çoktan çöktüğünü ve dolayısıyla uğruna mücadele edilecek herhangi bir sebebin kalmadığını, yapılan bu türden eylemliklerle asıl hedeflenenin ise hukuk devletine ırk¸ılık ve faşizm yaftası takmak olduğunu ekledi açıklamasına.

Berlin polis şefi Saberschinsky de, senatörün açıklamasını, eş zamanlı olarak yaptığı açıklamayla destekledi. “Sonuçları ne olursa olsun’’ bu yasağı hayata geçireceklerini, bunun için 7500 polisi görevlendirdiğini (geçen seneye oranla 1000 polis arttırıldı!) beyan ederek, yürüyüşü organize eden ve yürüyüşte ön plana çıkan “tanınmış’’ 50 kişiye şimdiden gözdağı vereceklerini ilan etti.

Topluma şirin ve yardımsever insanlar olarak gösterilen polisler, bu sefer gerektiğinde 1 Mayıs akşamı gözünü kırpmadan yürüyüşcülere müdahale edecek. Berlin polis şefi, biraraya gelen en ufak grupları bile anında dağıtacaklarını, buna rağmen dağılmadıkları taktirde ise devlet otoritesine karşı gelmekten gözaltında alınıp tutuklanacaklarını ifade etti. Yürüyüşe katılım sayısını düşürmek için de, Berlin dışından gelebilecek olanlara medya aracılığıyla “Berlin’e gelmenizin bir nedeni yoktur’’ mesajı verilecek.

Diğer taraftan, anayasa mahkemesinin kararına bağlı olarak NPD’nin (faşist Alman Milliyetci Parti) 1 Mayıs günü planladığı yürüyüşün yasaklanmaması durumunda, tabii ki polisin “yasalar çerçevesinde” NPD’yi koruyacağını, yürüyüşte güvenliği sağlayacağını da bildirdi aynı polis yetkilisi.

Alman devletinin korkuları boşuna değil. Berlin senatörünün ve polis şefinin yaptığı açıklamaların bir mantığı var. Bir tarafta her geçen gün çeşitli sosyal, ekonomik ve kültürel kısıtlamalarla karşı karşıya kalan ve bununla bağlantılı olarak kurulu düzene karşı öfke ve nefret duyan emekçiler yığını, diğer taraftan kârlarına kâr katmak için her türlü yolu mübah sayan, insanı, toplumu, toplumsal yaşamı her gün daha da köleleştiren, yozlaştıran bir kapitalist sistem, onu ayakta tutmaya çalışan ve bir avuç asalaktan oluşan emperyalist burjuvazi.

Bu iki sınıfsal gücün çatışması son derece doğal ve mantıklı. Korkunun asıl kaynağı her geçen gün çatışanların çoğalması ve radikalleşmesidir. Seattle’de, Davos’ta, Nice ve son olarak da Quebec’te gerçekleşen enternasyonal nitelikte eylemlerde olduğu gibi.

Alman burjuvazisi ve devleti, çatışmalara sahne olan, “iç huzuru bozulan” bir Berlin istemiyor. Bu nedenle otoritesini korumak için politik içerik taşıyan eylemliklere yığınak yaparak yasaklama yoluna gidiyor.

Her yıl olduğu gibi Alman devletinin kabusları bu yıl da gerçekleşecek, kapitalizme olan öfke yaşanacak çatışmalarda kendini bir kez daha dışa vuracak.

Sevinç Bahar/Berlin