28 Nisan'01
Sayı: 06


  Kızıl Bayrak'tan
  Devletin oyunları bedeli arğırlaştırır fakat sonucu değiştirmez
  1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
  Son sözü direnenler söyleyecek!
  Zafer yakındır yoldaşlar!
  "Yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçinin haklı davasını savunmak için direniyoruz!.."
  Devrim şehitleri ölümsüzdür!
  Hatice Yürekli Yoldaş ölümsüzdür!
  Kapitalist ölüm düzenine boyun eğmeyeceğiz! Hücreleri şehitlerimizle parçalayacağız!
  Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz!
  Şimdi sıra 1 Mayıs'a kitlesel katılımdadır!
  Türk burjuvazisinin kaçınılmaz yükselişi ve düşüşünün resmi...
  Kamu TİS'leri tıkandı... Hesap sokakta görülecek!
  Devrim davası yenilmez!
  Herşey parti ve devrim davası için!"
  Ölüm Orucu şehidi Hatice Yürekli'nin Ankara DGM'deki ilk sorgusunda yaptığı savunma...
  Ölüm Orucu Direnişi 28. haftasında
  Ölüm Orucu Direnişi'yle dayanışma eylemleri...
  Basında Ölüm Orucu Direnişi..
  Uluslararası hareket
  Mücadele Postası


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Hatice Yürekli Yoldaş ölümsüzdür!

Partimizin kurucu üyelerinden Hatice Yürekli yoldaş Ölüm Orucu Direnişi’nin 182. gününde ölümsüzleşti.

Biz onu Habip ve Ümit yoldaşları ile birlikte siyasi poliste ifade vermeyerek, hiçbir belgenin altına imza atmayarak sergilediği tutumu ile tanıyoruz.

Biz onu ‘95 yılında Habip yoldaşı, ‘99 yılında Ümit yoldaşı ile mahkemelerde düzeni ve devleti cepheden yargılayan tok savunmalarıyla tanıyoruz.

Biz onu parti kuruluş kongremizin tutanaklarındaki Hazal adıyla tanıyoruz. Hazal’ımızın partimizin kurucu üyesi Hatice Yürekli yoldaş olduğunu ise partimizin yaptığı açıklama ile artık biliyoruz.

Biz onun zindanlardaki sağlam ve sarsılmaz direnişçiliğini de biliyoruz.

Biz onu Habip ve Ümit yoldaşları ile omuz omuza Ulucanlar’daki destansı direniş sırasında sergilediği seçkin pratiği ile tanıyoruz.

Biz onu 19 Aralık faşist katliamı sırasında faşist sermaye çetelerinin suratına bir tokat gibi inen sloganları ile tanıyoruz.

Hatice Yürekli yoldaş 20 Ekim 2000’de F tipi saldırısına karşı başlayan direnişin 1. Ekip’inde yeraldı. Altı aylık uzun bir direniş maratonunun ardından ölümü yiğitçe karşılayarak bu onurlu göreve ne kadar layık olduğunu kanıtladı.

Habip ve Ümit yoldaşlardan sonra partimizin zindan direnişi sırasında yitirdiği üçüncü yoldaşımız olma onurunu kazandı.

Soyadı gibi hep yüreklice yaşayan ve yüreklice ölümü kucaklayan bu yiğit kadın komünist yoldaşımızın anısı önünde derin bir saygı ile eğiliyoruz.

TKİP Yurtdışı Örgütü



Fransa-Bretanya’da devrimci tutsaklarla
dayanışma gecesi


Bölgemiz, devrimci politik faaliyetin çok zayıf olduğu bir bölgedir. Epeydir sınırlı da olsa az-çok düzenli bir politik faaliyeti, parti taraftarları olarak daha çok biz yürütmekteydik. Yalnızca Türkiyeli emekçilerle değil, Fransız ilerici çevreleri ve komünistleri ile de ilişkilerimiz vardı. Politikleşmeye açık, devrimci etkinliklere adeta susamış bir potansiyelin yaşadığı bu bölgede, hapishanelerde ölümüne sürdürülen destansı direnişi vesile ederek bir gece yapmak hayli anlamlı olacaktı. Böylece hem partimizi bulunduğumuz bölgelerdeki emekçilere ve ilerici-devrimci çevrelere tanıtacak, hem de onurumuz olan devrimci tutsaklara en çok ihtiyaç duydukları bir anda küçük de olsa destek sunmuş olacaktık. Tereddütsüz gece yapmaya karar verdik.

Yurtdışı örgütümüzün de katkılarıyla siyasi tutsaklarla dayanışma amaçlı gecelerden üçüncüsü olan etkinliğimizi 21 Nisan’da gerçekleştirdik.

Etkinliğimize bir grup Fransız komünistinin de aralarında bulunduğu 200 kişi katıldı. Çok kısa bir süreye sığdırdığımız bir çalışmaya rağmen, bu sayı anlamlı bir katılımı ifade etmektedir. Gelecekteki etkinlikler için de bize cesaret vermektedir.

Gecemiz Türkçe ve Fransızca yapılan kısa bir açılış konuşması ile başladı. Ardından 19 Aralık katlimından ve Ölüm Orucu sonucunda ölümsüzlüğe ulaşan devrimci tutsaklar şahsında dünyada ve Türkiye’de şehit düşen tüm devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuna geçildi. Etkinliğimiz Türkiye’den gelen misafir genç bir dostumuzun ve yerel bir ozanın Kürtçe ve Türkçe okuduğu devrimci türkülerle devam etti. Etkinliğimizin ilk bölümünü hapishanelerdeki katliamların ve direnişin sergilendiği sinevizyon gösterisi ile tamamladık. Sinevizyon gösterisi ilgiyle izlendi, özellikle Fransız komünistler dehşet verici sahneler karşısında sarsıldıklarını ifade ettiler. Programa ara verilmesinden yararlanarak çeşitli sorular sordular bize.

Gecemizin ikinci bölümü bir yoldaşın konuşmasıyla başladı. Yoldaşın konuşması büyük bir ilgiyle dinlendi. Dile getirilen pek çok gerçeğin ve düşüncenin kitleyi etkilediğini gördük. O ana kadar geceyi belli bir sessizlikle izleyen kitlenin, konuşma esnasında sık sık alkış ve sloganlarla tepki vermesi de bunun ifadesi oldu. Belirtmek gerekir ki, bu olumlu tepki hapishanelerdeki yoldaşlarımızın ve siper yoldaşlarımızın hayranlık verici direnişine duyulan açık sempati ve saygının somut bir göstergesiydi. Devrimci tutsaklara binlerce kilometre uzaklardan sunulan anlamlı bir destek sayılmalıdır.

Konuşmanın ardından devrimci ozan Ali Asker sahneye çıktı. Ali Asker dostumuz, Ölüm Orucu Direnişini selamlayarak ve devrimci türküler okuyarak etkinliğimize anlamlı bir katkı sundu.

Her arada Nazım’dan şiirlerin ve Ölüm Orucu direnişçisi yoldaşlarımızın yazdığı mektuplardan parçaların okunduğu etkinliğimiz halay çekilerek sona erdirildi.

Bundan böyle bölgemizde partimizin çizgisi doğrultusunda devrimci politik faaliyetimizi daha da yoğunlaştırıp-yaygınlaştırmak kararlılığındayız. Ölüm Orucu Direnişi ile dayananışma amaçlı çabalarımıza ise kesintisiz devam edeceğiz.

Bretanya’dan TKİP taraftarları



Cenevre’de Ölüm Oruçları ile dayanışma gecesi

Cenevre’de BİR-KAR olarak, zindanlarda direnen devrimci tutsaklarla dayanışmak amacıyla 19 Aralık katliamı ve süreci anlatan bir konferans düzenledik ve bir gece yaptık. Gece alışılmış olanlardan farklı olarak İsviçrelilere yönelikti. İsviçreli dostlarla ilişkiye geçip bir toplantı yapma kararı alarak faaliyetimize başladık.

Süreci anlatan yaklaşık 5 bin adet el ilanını Cenevre’nin merkezi bölgelerinde dağıttık. Birçok kurum ve kuruluşa 400 adet afiş astık. Günlük le Courrier gazetesinde konferansla ve geceyle ilgili haber yapıldı. Haftalık Solidarite gazetesinde konferans ve gecenin haberi verildi, ilanı yapıldı. Yaklaşık 40 tane davetiye çeşitli kurumlara dağıtıldı. İsviçreli dostların aylık çıkardığı bir broşürde yaptığımız etkinlikle ilgili yazı yayınlandı.

Konferansın yapıldığı salonun etrafını afişlerle donattık ve salonun içine 4 ayrı pankart astık: “Türk devleti 45 devrimciyi katletti, katliam ve işkence devam ediyor!”, “Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!”, “Yeni ölümlere izin vermeyelim!”, “Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!”

Panelden önce Ölüm Orucu’nda şehit düşen devrimci tutsaklar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunduk. Konferansta ilk olarak cezaevlerindeki katliamı ve süreci anlatan 20 dakika film gösterimi yapıldı. Ardından Fransızca bir panel düzenlendi. Tutsakların Ölüm Orucu’na başlama nedenleri ayrıntılı bir şekilde anlatıldı. Türkiye’deki politik ortamın genel tablosu çizildi. F tipi cezaevlerinin sadece devrimci tutsaklari hedeflemediği, esas olarak toplumsal muhalefetin sindirilmeye çalışıldığı vurgulandı. Son krizin nedenleri ve toplumsal etkileri üzerine tartışıldı. Ardından sorular kısmına geçildi.

Panelden sonra katliamı anlatan broşürler dağıtıldı. Konferans ve gece süresince Fransızca ve Almanca broşürlerimizin yeraldığı bir stand açtık.

Gecemiz ise Paris Korosu’nun müzik dinletisi ile başladı. Müzik eşliğinde halaylar çekildi. Katılım geç saatlere doğru iyice arttı.

Yoğun ve sistemli bir çalışma yürütmemize rağmen, etkinliğe katılım yönünden beklediğimiz sonuçları alamadık. Fakat bizim açımızdan anlamlı bir deneyim oldu. Zayıflıklarımızı ileriki çalışmalarımızda aşacağımıza inanıyoruz.

Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!
Devrim şehitleri ölümsüzdür!
Yaşasın enternasyonal proleterler!                                                                                                               

BİR-KAR/Cenevre



Brüksel’de devrimci tutsaklarla dayanışma eylemi


Devrimci tutsakların bir maratona dönüşen ve hala devam etmekte olan hayranlık verici direnişini desteklemek amacıyla Avrupa’daki eylemlerimiz yayılarak devam ediyor.

Bu çerçevede yaptığımız bir dizi etkinliğin yanısıra DETUDAK bileşenleri olarak 24 Nisan’da Avrupa Parlamentosu’nun önünde bir gösteri düzenledik. Önceden oluşturduğumuz bir heyet Parlamento’da Yeşiller milletvekilleri Cohn Bendit ve Ozan Ceyhun’un yanısıra diğer bazı milletvekilleriyle bir görüşme yaptı. Yapılan görüşme üzerine önümüzdeki hafta bir heyetle Türkiye’ye gideceklerini söylediler.

Ayrıca Yunanistan Komünist Partisi’nden iki milletvekili anlamlı sözlerle devrimci tutsakların direnişini desteklediklerini belirttiler. Onlar da kendi cephelerinden girişimlerini sürdüreceklerini dile getirdiler. Yunan milletvekillerinin yaptığı konuşma kitle tarafından “Yaşasın uluslararası dayanışma!” sloganıyla karşılandı.

Eylemimiz başından sonuna kadar coşkulu bir havada geçti, Fransızca, Almanca ve Türkçe sloganlarla sona erdi.

Çeşitli basın, yayın kuruluşları eylemimize büyük ilgi gösterdiler.

BİR-KAR/Köln



F tipi tecrit ve izolasyon hücrelerine karşı çıkan,
ölümleri engellemek isteyen tüm kurum,
kuruluş ve kişilere çağrımızdır!


Türkiye’de geçtiğimiz yılın Ekim ayından itibaren siyasi tutsaklar, F tipi hücrelere karşı başlattıkları Açlık Grevi ve Ölüm Orucu’nu sürdürüyorlar.

Bugün bu direniş son derece kritik bir düzeye gelmiştir. Her geçen gün ölümlerin sayısı artarak devam ediyor. Ölümler, sadece içeride değil, dışarıda da tutuklu yakınlarıyla sürüyor.

Durum bu kadar acil bir noktaya gelmişken, devlet sorunu çözmek yerine ölümler karşısında sessiz kalıp, tecrit ve izolasyonu meşrulaştırmaktan başka hiçbir anlamı olmayan, TMY’nın 16. maddesindeki göstermelik değişiklikle kamuoyunu aldatmaya çalışıyor.

Herkesi, aşağıdaki talepler temelinde duyarlı olmaya ve göreve çağırıyoruz.

1- F tipi İMF’nin hapishaneleridir. Tecrit ve izolasyona yöneliktir. Tecrit ve izolasyon kabul edilemez. Tecrit ve izolasyon uygulamasına derhal son verilmelidir.

2- Tutsakların talepleri insani ve demokratik taleplerdir. Devlet bu talepler temelinde, derhal tutuklu temsilcileriyle görüşmelere başlamalıdır.

3- Tutuklular Ölüm Orucu’na başlarken tedavi kabul etmeyeceklerini beyan etmişlerdir. Bilincin kapalı veya açık olduğu durumlarda zorla müdahaleye son verilip, insanların sakat bırakılması engellenmelidir. Zorla müdahale ile insanları sakat bırakmak insanlık suçudur. Müdahalede direnişçinin bilinç kaybından önceki beyanı esas alınmalıdır. Sorunu çözmek ve ölümleri engellemek tamamen devletin sorumluluğudur.

Biz, siyasi tutsaklarla dayanışma komitesi (DETUDAK) olarak, tüm kurum, kuruluş ve kişileri yukarıdaki talepleri desteklemeye, Ölüm Orucu’ndaki tutsaklara sahip çıkmaya ve ölümleri durdurmak için her türlü çabayı ortaya koymaya çağırıyoruz.

DETUDAK
Devrimci Tutsaklara Dayanışma Komitesi



Katliamcı devlet protesto edildi...


24 Nisan ‘01 tarihinde Berlin Türk Konsolosluğu önünde yaklaşık yarım saat süren bir protesto eylemi yapıldı. Kanlı rejimin temsilcisi durumunda olan konsolosluk, şehit düşen her devrimciden sonra protestolara sahne oluyor. Bu eylemde ‘’Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “İçerde, dışarda hücreleri parçala!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!’’ sloganları atılarak faşist devletin katliamlarını teşhir eden yazılar okundu. Yapılan saygı duruşunun ardından atılan sloganlarla eylem bitirildi.

Devrim şehitleri ölümsüzdür!
Katil devlet hesap verecek!

Bir-Kar/Berlin



Devrimci tutsaklar yalnız değildir!


Bielefeld Siyasi Tutsaklarla Dayanışma Platformu olarak 20 Nisan Cuma günü düzenlediğimiz yürüyüşe 300 civarında bir kitle katıldı. Kent merkezinde toplandık. Ölüm oruçları şehitleri şahsında tüm devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşunun ardından Türkçe ve Almanca yapılan kısa bir konuşmadan sonra yürüyüşe başladık. Yürüşüş boyunca “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Yaşasın ölüm orucu direnişimiz!”, “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!” sloganlarının yanısıra Almanca sloganlar atıldı. Almanca ve Türkçe konuşmalarla, faşist Türk devletinin zulmü teşhir edildi, devrimci iradenin boyun eğmezliği vurgulandı.

Yürüyüşten önce platform olarak, kentteki SPD, PDS ve Yeşiller partileri ile, DGB sendikası başkanıyla görüşmeler yaptık. Zindan direnişi sürecini bir kez daha anlattık ve tutum belirlemeleri gerektiğini dile getirdik. Yeşiller partisi milletvekili, parti merkezlerini harekete geçirmek için hemen girişimlerde bulunacağını ve kendisinin de bu konuda bir basın açıklaması yapacağını, ancak açıklamalar yapmanın yeterli olmadığını, hükümet düzeyinde görüşmeler gerektiğini dile getirdi. DGB başkanı konuyla ilgili bir basın açıklaması yapacağın söyledi.

Biz yurt dışında yaşayan işçi ve emekçiler, Türkiye’deki bu zulme karşı asla sessiz kalmayacağız. Sessizliğin ölüm olduğu bilinciyle hareket edecek, geleceğimize sahip çıkmak anlamına gelen bu mücadelelede devrimci tutsakları yalnız bırakmayacağız.

Bir-Kar/Bielefeld



Türkiye’de tutsaklara yardım neden gecikiyor?


“Junge Welt”
dergisinin 23 Nisan 2001 tarihli sayısında
İlyse Schwipper ile yapılan söyleşi. İlse Schwipper, Almanya’da, 1982 yılında rahatsızlığı nedeniyle tutukluluk halinin sona
erdirilmesine değin, 6.5 yıl hücrede kaldı.

JW: Siz de 6.5 yıl hücrede kaldınız. Türkiye’de tutsakların açlık grevinin üst aşaması olarak girdikleri Ölüm Orucu’nu anlayabiliyor musunuz?

İS: Hem de çok iyi. Çünkü ben de açlık ve susuzluk grevi yaptım. Ve kendi tutukluluk koşullarımdan Türkiye hapishanelerinde nelerin olduğunu biliyorum. Yüksek güvenlikli hapishanelerin tarihiyle ilgilenen herkes de bilir ki, içinde bulunulan durumu değiştirmek için verilen savaş yaşam ve ölmek arasında olabilir.

JW: 8 örgütten tutsaklar, yeni hapishanelerin uluslararası satndartlara uyması durumunda açlık grevini ve Ölüm Orucu’nun bitirmek istediklerini açıkladılar.

İS: Ben bu vazgeçmeyi tutsakların grevinin kırıcılığı olarak algılıyorum. Açlık grevindeki diğer tutsaklara ihanet etmek anlamına geliyor. Uluslararası standartın anlamı, tecrit cezaevleri biçimiyle beyaz ölümden başka birşey değildir.

JW: Önümüzdeki günlerde daha fazla ölümlerin olacağı hasaplanıyor. Almanya’da solcular dayanışma için nelere yapabilir?

Ben bu tür hapishanelerin ‘60’lı yıllarda deneme objesi olduğunu biliyorum ve bunu düşününce kendimi çok kötü hissediyorum. Hamburg Eppendorf Üniversite kliniğinde, Prof. Gros, Doktor Kempe ile, Camera Silenta (sessiz hücre)leri araştırıldı, insanların duyu organlarının uyarılardan tamamen mahrum bırakılması halinde yaptığı davranışlar araştırıldı. Bu ilk kez Köln Ossendorf’ta RAF tutsaklarından Ulrike Meinhof ve Astrid Proll üzerinde denendi. Stammheim bu deneylerin bir sonucu olarak inşa edildi. Türk temsilcileri de 1997’de boşuna Stammheim’i ziyaret etmediler. Bu ziyareti bugün PDS’in sorusu üzerine dışişlerden sorumlu daire de kabul ediyor.

Bu nedenle Alman sosyal-demokratlarına ve hükümet ortağı Yeşiller’e yapılacak çağrıyı yanlış buluyorum. Daha çok Al ve Doktorlar Örgütlemesi İPPNW gibi örgütler ölümlere karşı çıkabilirler. Bunun yanınında parlemento dışı solcular eylemler üzerine düşünülebilir.

JW: Bu pazartesi siz Oldenburg’da beyaz işkence ve Türkiye’deki Ölüm Oruçları üzerine bir toplantı yapıyorsunuz. Burada vermek istediğiniz nedir?

İS: ... gerilere giderek beyaz işkencenin oluşum tarihine değinmek istiyorum. Bildiğim kadarıyla, beyaz işkence 1821’de Amerika’da, daha sonraları ise 20. yüzyılın ‘50 ve ‘60’lı yıllarında ayaklanmalara karşı açılan mücadele çerçevesinde en üst düzeye ulaştı. Doktorlar ve psikiyatristler burada çok önemli rol oynadılar. Araştırma ve deneyler 70’li yıllara kadar gidiyor. Bunların bugün çok az insan tarafından bilindiğini düşünüyorum. Ölüm Oruçları’nı anlayabilmek için bu beyaz işkence üzerine deneyleri bilmek gerekiyor. Bu yüzden toplantılar yapıyor ve kendi tecrübelerimi anlatıyorum.



DETUDAK’tan Türkiye turizmini
boykot kampanyası

Merkezi Siyasi Tutsaklarla Dayanışma Komitesi’nin (DETUDAK) aldığı kararlar üzerine son 15-20 günde Avrupa’nın hemen her yerinde pek çok eylem gerçekleştirildi.

Hapishanelerde ve dışarda peşpeşe yaşanan ölümlere bir tepki olarak çok sayıda kurum ve kuruluş işgal edildi, protesto gösterileri yapıldı. Diğer yandan kamuoyunun dikkatini bir kez daha sürmekte olan direnişe çekmek, duyarlı hale getirilip tepki vermelerini sağlamak yönlü çabalar da sürdürülüyor.

Bu çerçevede ortaya konan çabalardan biri de, Türkiye turizmini boykot kampanyasıdır. DETUDAK’ın aldığı karar gereği konuyla ilgili Fransızca, Almanca, İngilizce ve Türkçe olarak binlerce bildiri ve afiş hazırlandı. Hemen her ülke ve bölgede sözkonusu bu materyaller kullanıma sokulmuş bulunuyor.

Siyasi tutsakların Ölüm Orucu direnişi ile dayanışma amaçlı etkinliklere paralel biçimde yürütülen bu kampanyanın önümüzdeki günlerde daha yoğun ve yaygın hale getirileceği bildirildi.

SY Kızıl Bayrak/Köln