İstanbul Anadolu yakası
İşçi-Emekçi Platformunun 1 Mayıs gezisi...
Şimdi sıra 1 Mayısa kitlesel katılımdadır!
Gezi 1 Mayısa hazırlığı temel almakla beraber,
kendini tanıtmayı ve güçlendirmeyi, bu türden platformlar etrafında
birleşerek ortak bir devrimci mücadele hattının örülmesi gerektiğini
propaganda etmeyi de amaçlıyordu. Alınan kararların organizasyonunu platform komitesi
üstlendi. Kararın alınmasının hemen ardından gezi biletleri basıldı
ve bültenin gündemi belirlenerek yazabilecek herkesten yazı istendi.
Biletler fabrikalara ve emekçi semtlerine dağıtıldı. Bilet dağıtımında
platform duyuruldu, sınıf bilinçli işçi ve emekçilere bu çalışmaya katılma
çağrısı yapıldı. Metal, petro-kimya, tekstil ve kamu sektörlerinden
büyük ve orta ölçekli yaklaşık 25 işletmenin yanısıra emekçi semtlerinde
de yaygın dağıtımı yapıldı. Konuşmacı arkadaş, gelişte yaşanan organizasyon
bozukluğundan dolayı özür dileyerek konuşmasına başladı. Platformun
iki aydır yaptığı toplantı ve çalışmaları, krizin emekçiler üzerinde
yarattığı tahribatı anlattı. Ardından sözü Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platform
Girişimi sözcüsü aldı. Platformun hangi ihtiyaçlar üzerinden doğduğunu
ve sınıf mücadelesinde hangi ihtiyaçlara cevap verebileceğini anlattı.
Platform girişiminin henüz bir platform olmadığını, bundan sonra yapacağı
çalışmalarla platform olabileceğini, bu girişimin sendikaların alternatifi
olmadığını, sınıfın tabandaki birleşme ihtiyacının bir ürünü olduğunu
anlattı. Tabandaki örgütlülükler ile sendikalara basınç yapıp, sendikaları
sınıfın çıkarları doğrultusunda harekete geçirme ihtiyacını vurguladı.
Ayrıca Emek Platformunun 1 Mayısta iş bırakma çağrısı yapması
ve 1 Mayısın tatil ilan edilmesi için fabrikalarda ve kamu sektörlerinde
imza kampanyası başlatıldığını söyledi. Eğer sendika ağalarının ihanine
uğramak istemiyorsa, sınıfın taban örgütlülüklerinde birleşmesi gerektiğinin
altını çizdi. Bir metal fabrikası temsilcisi, fabrikasındaki
işçilerin tamamının her sene 1 Mayısa katıldığını ancak sendikacıların
bu katılımı engellenmeye çalıştığını anlattı. Bir Telekom işçisi ise son haftalarda yaşadıkları
bir olayı anlattı. Sendikalarının birçok eyleme katılmadığını, katıldığı
zaman da parmakla sayacak kadar zayıf bir kitleyle katıldığını, işçilerin
sendikaya gelmelerinin istenmediğini söyledi. Fakat platform girişiminin
çalışmaları sürecinde kurdukları komitenin çağrısı üzerine 70 işçiyle
beraber sendikaya gittiklerini ve bunun etkisiyle sendikalarının 14
Nisan eylemine 700 işçiyi taşıdığını söyledi. Bu adımın atılmasını sağlayanın
tabandaki birleşme olduğunu söylerek, devrimci taban örgütlülüklerinin
önemine vurgu yaptı. Birçok işçi konuşmaya katıldı, konuşmayan işçi
sayısı çok azdı. Herkesin bir şeyler söylemesi tartışmaları ayrıca zenginleştirdi.
Tartışma sendika ağalarının tutumları ve 1 Mayıs üzerinden gelişti.
Girişimle ilk kez bu etkinlikte tanışan bir tekstil işçisi, bundan sonra
çalışmalara katılacağını söyledi. Tartışmanın bitiminde müzik dinletisi verildi.
Hep birlikte türküler, marşlar söylendi ve halaylar çekildi. Müzik dinletisinin
ardından tek masa kuruldu ve yemek yenildi. Tekrar toplanılarak 1 Mayısa kadar yapılacak
çalışmalar konuşuldu. Platform girişiminde yeralan bir arkadaş, 1 Mayıs,
kriz ve bir başka yakıcı sorun olan Ölüm Oruçlarına değindi. Direnişin
niçin başlatıldığını, F tipi hapishanelerin hangi amaçla kurulduğunu
anlattı ve devletin siyasal öncü ile emekçi kitleleri birbirinden koparmaya
çalıştığını söyledi. Son konuşma gerçekleştirilen etkinlik üzerine yapıldı.
Atılan adımın yetersiz olmakla birlikte bu girişim için bir hayli anlamlı
olduğu ifade edildi. Asıl önemli olanın bundan sonraki süreçte yapılacak
işler olduğu vurgulandı. 1 Mayısta örgütlü işyerlerinde çalışanların
kendi kortejlerinde yürüyeceği ve sınıfın acil demokratik ve sosyal
taleplerinin kortejin pankartına ve sloganına yansıtılacağını, örgütsüz
işyerlerinde çalışanların ise platform pankartıyla alanda yerini alacağı
ifade edildi. Etkinliğe gelen herkes platform çalışmalarına katılmaya
ve 1 Mayısta alanlara çağrıldı. Etkinliğe yaklaşık 160 kişi katıldı. Biletler katılan
kişi sayısından daha fazla dağıtıldı. İkinci bir olumluluk ise platformun
bülteniydi. Bülteni geziyi düzenlediğimiz gün çıkardık. Özellikle işçi
arkadaşların katkıları oldukça olumluydu. Bülten piknik alanında dağıtıldı.
Hemen hemen herkes tarafından ilgi gördü. Platform bugünkü haliyle olumlu bir tablo oluşturmakla
birlikte, atılan adımlar henüz ilk adımlardır. Bundan sonra atılacak
adımlar, gösterilecek çaba ve performans platformun geleceğini belirleyecektir.
Şimdi sıra ikinci adımdadır; sınıfın şiarlarını haykırarak 1 Mayısa
kitlesel katılımdadır. Anadolu yakasından Platform çalışanları
İstanbul Avrupa yakası Öncü İşçi
İnisiyatifinin 1 Mayıs gezisi... 1 Mayısa politik ve pratik hazırlık
Günler öncesinden başlattığımız etkinlik çalışması,
1 Mayısa dönük propoganda, ajitasyon ve örgütlenme çalışmalarıyla
birleştirildi. Oluşturduğumuz komiteler üzerinden, gezi bileti satımı
ile geniş bir işçi ve emekçi kitleye ulaşmayı hedefledik. Birçok emekçi
semti ile değişik işletmeleri kapsayan çalışmamızda, insanları gezimize
davet etmenin yanında, krizin yarattığı yıkıcı etki, saldırılara karşı
birleşik mücadele verilmesinin gerekliliği, devrimci tutsakların Ölüm
Orucu Direnişini sahiplenme ile 1 Mayısta mücadele alanına
çıkma vb. konularda propaganda yürüttük. Hazırlık çalışması bir yanıyla
da Öncü İşçi Girişiminin geniş kesimlere tanıtılmasını da sağladı. Gezi sabahı, kismen bizden kaynaklanan ve kismen
de bizi aşan nedenlerden dolayı, Okmeydanı ve Bağcılardan gezimize
katılmak isteyen işçileri gezimize taşıyamadık. Bunda gezi komitesinde
yeralan işçilerin deneyimsizliği de rol oynadı. Gezi kahvaltı yapılmasının ardından 1 Mayıs mücadeleleri
ile Ölüm Orucunda şehit düşen devrimci tutsakları için saygı duruşuyla
başladı. Ardından işçi girişiminden, işçi arkadaşın yaptığı açılış konuşmasıyla
sürdü. Açılış konuşmasında gezinin amacı, 1 Mayıs öncesi işletmelerde
ve emekçi semtlerinde, Öncü İşçi İnisiyatifinin yaptığı çalışmalar
ile sınıf kitlelerinin içerisinde bulunduğu durum ve çözüm önerilere
üzerinde duruldu. İşçilerin çeşitli şiirler okumasının ardından Grup
Eksen bir müzik dinletisi sundu. Öğlen yemeğinin ardından işçilerden oluşan tiyatro
topluluğu, işten atılmaları ve sömürüyü işleyen yarım saatlik bir oyun
segiledi. Oyun izleyenlerin beğenisini topladı. Tartışma ve serbest kürsü bölümünde, çeşitli işletmelerden
15e yakın işçi, kendi işletmelerinde yaşadıkları olumsuzluklar
ile sınıf ve kitle eylemi, yaklaşan 1 Mayısa ilişkin düşüncelerini
ortaya koyarak çözüm önerileri üzerinden mücadele konusundan görüş belirttiler.
Konuşmacılar, sermayenin saldırı programlarına karşı 1 Mayısta
taban dinamiği üzerinde üretimi durdurmak ve alanlara çıkmak gerekliliğini
ortak bir düşünce olarak vurguladılar. Tartışma platformunun ortaya çıkardığı tablo üzerinden
son yapılan konuşmada ise, 1 Mayısın tarihçesi, Tükiyedeki
1 Mayıs geleneği, bugünkü durumda dünya ve Türkiye işçilerinin hangi
koşullarda 1 Mayısa hazırlandığı vb. üzerinde duruldu. Öncü işçinin
bugünkü güncel görevinin devrimci 1 Mayıs yaratmak olduğu vurgulandı.
Sermayein yıkım programlarına karşı, işçi ve emekçilerin, kendi çıkarlarını
temsil eden işçi sınıfının devrimci programı altında birleşilip savaşmaları
gerektiği dile getirildi. Bu çerçevede, güncel planda sadece ekonomik-sendikal
istemler değil, temel demokratik, sosyal ve anti-emperyalist istemler
için de mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı. Şimdiden işyerlerinde
1 Mayıs komiteleri oluşturmak, işletmelerden alanlara doğru, Herkese
iş, tüm çalışanlaraş güvencesi!, 7 saatlik işgünü, 35 saatlik
çalışma haftası!, Krizin faturası kapitalisteler!
vb. istemler ile yürümeye hazırlanmak, bu çereçevede 1 Mayısa
dönük etkili bir ajitasyon çalışması yürütmek gerekliliği üzerinde duruldu.
İşçi ve emekçi platformları etrafında birleşerek daha geniş sınıf kitleleriyle
birlikte, 1 Mayısları sendika bürokrasisinin denetimindnçıkarmanın
ve devletin icazetinden kurtarmanın zorunluluğu vurgulanarak, konuşma
bitirildi. Son olarak müzik dinletisinin şarkıları eşliğinde
halaylar çekilerek etkinlik sona erdi. Esenyurt İşçi Evi, Kızıl Bayrak, Ekim Gençliği,
Altınşehirden öncü işçiler, Esenyurttan petro-kimya işçileri,
Aktaş işçileri, İkitelliden tekstil işçileri de mesajlarıyla gezimizi
selamladılar. 1 Mayıs öncesi yürüttüğümüz faaliyetin bir parçası
olan gezi etkinliğimiz, politik ve pratik açıdan önemli bir kazanım
oldu bizim için. Değişik işletmelerden işçileri 1 Mayıs öncesi biraraya
getirip kaynaştırmak, işçilerin 1 Mayısta izlemesi gereken tutum
ve çalışma konusunda perspektif ortaya koymak anlamlıydı. Diğer bir
konu da Öncü İşçi İnisiyatifinin gezi vesilesiyle yeni işçi ilişkilerine
ulaşmayı başarması, sonraki çalışmaları için de ayrıca imkan yaratması
oldu. Yaşasın 1 Mayıs! Avrupa yakasından öncü işçiler
Bir büyük gelenektir 1 Mayıs!
1884 yılında Şikagoda toplanan Amerika İşçi
Federasyonu ve Uluslararası İşçiler Birliği 8 saatlik işgününü
burjuvaziye zorla kabul ettirmek kararı alırlar. Bu karara göre, iki
yıl sonra 1 Mayıs 1886da 8 saatlik işgünü için genel greve gidilecek,
miting ve gösteriler yapılacaktır. Burjuvazi yoğun bir saldırıya geçer. Kapitalist
basın tekelleri 1 Mayıs öncesinde, ortalığın kan gölüne çevrileceği
türünden yoğun kışkırtmalarda bulunurlar. Chicago Tribuna gazetesi;
Kenti yıkıp yakacaklar, öyle mi? Bunun önünü almak için gerekirse
Şikagonun her sokak lambası bir işçinin cesediyle süslenecektir
diyerek pervasızca saldırır. 1 Mayıs 1886 günü hemen tüm sanayi merkezlerinde
200 bini aşkın işçi genel greve gider, yürüyüş ve gösteriler yapılır. Genel grevin ve eylemlerin daha da yaygınlaşmasından
korkan ABD burjuvazisi, silahlı resmi güçlerinin yanısıra ajan-provokatörler
kullanarak saldırıya geçer. 3 Mayıs günü Mc Cormic fabrikasının önünde
toplanan ve greve katılmayanlara çağrı yapan işçilerin üzerine ateş
açılır ve bir işçi öldürülür. İşçiler bu kanlı saldırıyı protesto etmek
için miting kararı alırlar. 4 Mayıs günü işçiler daha kitlesel bir protesto
gösterisi gerçekleştirirler. Mitingin bitmesine yakın, sayıları birkaç
yüzü bulan polis miting alanına girer. Hemen ardından nereden geldiği
belli olmayan bir bomba polislerin bulunduğu yere düşer, ardından miting
yeri tam bir savaş alanına döner. İşçiler kurşun yağmuruna tutulurlar.
4 işçi, 7 polis ölür, pek çok işçi yaralanır. 8 işçi önderi sendikacı
ve yüzlerce işçi tutuklanır. Düzmece iddialarla 4 Mayıs göstericileri yargı
önüne çıkarılır. Verilen siyasi karar sonucu bir çok işçi çok ağır cezalara
çarptırılır. Albert Persons, Adolph Fischer, George Engel ve August
Spies isimli dört işçi önderi idama mahkum edilir. Bu karar 11 Kasım
1887de infaz edilir. ABD burjuvazisi şiddet ve provokasyonlarla, yükselen
işçi mücadelesini durdurabileceğini sanıyordu. Ancak buna en net yanıt
darağacında gözünü kırpmadan ölüme giden işçi önderlerinden geldi. August
Spies ölmeden önce; Mezardaki sessizliğimiz, hayattaki konuşmalarımızdan
daha etkili olacaktır diyordu. Nitekim, burjuvazinin tüm baskı
ve tehditlerine, yoğunlaştırdığı terörüne rağmen ABDli işçiler
mücadelelerini yükselttiler. 1887de idam edilen dört işçi önderi
sadece ABD işçilerinin değil, tüm dünya işçilerinin sembolleri oldular. 1 Mayıs 1886dan üç yıl sonra, 14-21 Temmuz
1889da Pariste toplanan II. Enternasyonal 1. Kongresi, 1
Mayıs 1890da tüm ülkelerde gösteriler yapılmasını kararlaştırdı.
Gerek 8 saatlik işgünü talebinin daha güçlü savunusu için, gerekse de
1887de katledilen dört işçi önderinin anısına birçok ülkede görkemli
gösteriler düzenlendi. Dünya işçileri birlik ve dayanışma içerisinde,
militan bir ruhla alanlara çıktılar. 1891de Brükselde toplanan
II. Enternasyonal 2. Kongresi ise 1890 gösterilerinin başarısı üzerine
1 Mayıs gösterilerinin gelenekselleşmesi ve her sene tekrarlanması kararını
aldı. İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü
olan 1 Mayıs böylesine zorlu ve can bedeli bir mücadelenin ürünüdür.
Tüm dünya işçilerinin bir sınıf olarak, burjuvaziye karşı kazandıkları
bir mevzidir 1 Mayıs.
Krizin faturasına ve devlet terörüne
karşı 1 Mayısta alanlara!..
Sermaye sınıfı bu saldırıyı uluslararası bir plan
dahilinde ve yine uluslararası örgütlerinin denetiminde yürütüyor. Bu
emperyalist haydutların içerideki taşeronluğunu ise bizzat sermaye iktidarı
üstlenmiş durumda. ABDnin, İMFnin, Dünya Bankasının
hiçbir emri ikiletilmiyor. Hükümet ve parlamento uşaklıkta hiçbir sınır
tanımıyor. Düne kadar ABDnin maaşlı memuru olan bir adam yine
ABDnin dayatması ile fiili başbakan olarak atanıyor. Sermaye medyasının
özel kampanyalarıyla topluma kurtarıcı olarak sunuluyor.
Bu gidişe devlet ve düzen cephesinden hiç bir itiraz yoktur. Devlet
ve düzen çarkı, tüm kurum ve kuruluşlarıyla, emperyalist soygun ve sömürünün
hizmetinde işletilmektedir. Çünkü o çarkın efendileri, emperyalizmin yerli
işbirlikçiliğini yapan tekelci kapitalistlerdir. İşçi sınıfının ve emekçi
kitlelerin tüm karşı çıkışlarına rağmen, devlet ve hükümet erkanına
vatana ihanet düzeyinde bir arsız uşaklık için cesaret veren onlardır. Onlar sanıyor ki, bugün emperyalizme peşkeş çektikleri
bu ülkenin tek ve mutlak sahibi Koçlardır, Sabancılardır, TÜSİADlı
krallar ve prenslerdir. Tıpkı bir zamanlar Osmanlı padişahlarının sandığı
gibi. Yüzlerce yıl egemenlik süren o padişahlar çoktan tarihin çöplüğünde
çürüyüp gitti. Sıra sermayenin padişahlığına gelmiştir. Buna son
verecek olansa, sermaye düzeninin ücretli köleleridir. Bizleriz, tüm
işçiler ve emekçilerdir. Sermaye sınıfı ve devleti padişahlığını korumak
için işçi ve emekçileri köleleştirmek için akılalmaz oyunlar, insanlığa
ve vicdana sığmaz vahşetler sergiliyor. Sınıfa yönelik örgütsüzleştirme
saldırısı çoktan tehlike sınırlarını aşmış bulunuyor. İşsizlik ve sefalet
hat safhada. Bu yetmezmiş gibi, şimdi bir de omuzlarımıza bu son krizin
faturasını yüklemeye çalışıyorlar. Sınıfa ve emekçilere bu saldırıları yürütürken,
emekçilerin davası için mücadele eden devrimcileri de dünyanın gözü
önünde en vahşi yöntemlerle kıyımdan geçiriyorlar. İşçi sınıfı ve emekçilere
mezarda emekliliği, tahkim yasasını, özelleştirmeleri, sıfır zamları
dayatan bu aynı hükümet, iki yıllık icraatına iki hunhar zindan katliamını
da sığdırdı. Onlarca devrimcinin eşi benzeri görülmedik bir vahşetle
doğrandığı, yakıldığı, kafaları kırılarak katledildiği bu saldırılarla
da yetinmedi. Bu katliamlardan kazara sağ kurtulanları yavaş yavaş öldürmek
için inşaa ettiği hücrelere götürüp kapattı. Ama düzenin hiçbir vahşeti, hiçbir tehdit ve saldırısı
devrimci tutsaklara boyun eğdirmeye yetmedi. Sistemin akılalmaz vahşetine
inanılmaz bir direnişle karşı koydular. Aylarca süren ölüm oruçlarının
ardından, bugün, katil düzenin ölüm hücrelerinden her gün birkaç tabut
çıkıyor. Onlar bu ülkenin bağımsızlığı için, işçi sınıfı
ve emekçilerin sermayenin boyunduruğundan kurtuluşu için mücadele ederken
tutsak düşen devrimcilerdir. Şimdi bu özgürlük savaşının bedelleri oldular.
Sınıf savaşımızın bedelleri. Bu bedellere iyi sahip çıkmamız gerekiyor.
Bu direniş ateşini körüklememiz gerekiyor. Ödenen bu ağır bedelin boşa
gitmemesi, kazanımlara dönüşmesi buna bağlıdır. Bu büyük direnişin de gücüyle sermayenin saldırılarını
püskürtebiliriz. Krizin faturasını kapitalistlere çıkarabiliriz. Yeter
ki öncü güçlerimizin mücadelesinden öğrenmeyi bilelim. Kahrolsun emperyalizm ve onun yerli uşakları!
1 Mayıs Marşı
1 Mayıs, 1 Mayıs! Yepyeni bir güneş doğar 1 Mayıs, 1 Mayıs! |
|||||