Partimizin kurucu
üyesi/Ölüm Orucu şehidi Hatice Yürekli yoldaş:
Yaşamı
köleleştirilmiş milyonlarca
Sonraki yıllarda örgütlü yaşamını örgütümüzün üyesi
olarak İstanbulda devam ettirdi. Bu kentte kaldığı tüm süre boyunca
işçi çalışması yürüttü. Bu amaç çerçevesinde birçok tekstil fabrikasında
bizzat işçi olarak çalıştı. 95 Nisanında gerçekleşen bir operasyonda,
Habip Gül ile birlikte kaldığı evden gözaltına alındı. Siyasi poliste
tam direniş gösterdi, ifade vermeyi reddetti, hiçbir belgeyi imzalamadı.
Yargılanma esnasında ise siyasi savunma yaptı. Bir süre Sağmalcılar
Cezaevinde tutuklu olarak kaldı. Dışarı çıktıktan sonra İstanbul ilindeki örgütsel
faaliyetine Rumeli yakası tekstil çalışmasının sorumluluğunu üstlenerek
devam etti. Bu görevini İstanbul İl Komitesi üyesi olarak sürdürdüğü
bir sırada, Güney çalışmasının ihtiyaçları çerçevesinde bu bölgeye geçti.
Adana, İskenderun ve Antakya çalışmasının toparlanmasında birinci dereceden
sorumluluklar üstlendi. Partimizin Kuruluş Kongresine bu bölgenin
delegesi olarak katıldı ve Kongre ön hazırlık sürecinin bir bölümünde
yer alan delegelerden biri oldu. Kongre sonrasında Ankara İl Komitesinde
görev aldı. Çok geçmeden bu kentte gerçekleşen operasyonda yeniden tutuklandı.
Siyasi poliste bir kez daha tam direniş gösterdi. Aynı operasyonda yakalanan
tüm öteki yoldaşlarlarıyla birlikte (ki içlerinde Ümit Altıntaş da vardı)
ifade vermeyi reddetti, hiçbir belge imzalamadı. (Karşılıksız sorulardan
oluşan polis tutanağı, Hatice Yürekli yoldaş payına şu onurlandırıcı
sözlerle bitmektedir: Sorulan sorulara cevap vermeyerek, Türk
polisini ve Türk mahkemelerini tanımadığını, kimsenin kendisini sorgulayıp
yargılayamayacağını beyan etti...) Hatice yoldaş (polisteki beyanına bağlı kalarak)
daha ilk duruşmada yaptığı siyasal savunmayla düzeni ve düzen mahkemelerini
cepheden yargıladı, tok bir tutumla komünist kimliğini ve mücadelesini
savundu. Tutsaklık dönemini Ankara Ulucanlar Cezaevinde geçiren
Hatice Yürekli, Ulucanlar katliamını yaşadı ve katliamın ardından açılan
davada yargılandı. Bu yargılama esnasında da siyasi savunma yaptı ve
mahkeme kürsüsünden katliamın içyüzünü gözler önüne serdi. (19 Aralık
katliamından iki hafta önce (5 Aralık 2000) gerçekleşen Ulucanlar katliamı
davasında yaptığı siyasi savunma, Kızıl Bayrakta, 26 Eylül
tarihe bir faşist katliam günü olarak geçecek başlığı altında
yayınlandı.) 20 Ekim 00de F tipi saldırısına karşı
başlayan direnişin 1. ekibinde yer alan Hatice Yürekli yoldaş, Ulucanlar
Davasında yaptığı savunmasını şu sözlerle bitirdi: Ben gönüllü bir Ölüm Orucu direnişçisiyim.
Bizim Ölüm Orucuna örgüt baskısıyla gittiğimiz söyleniyor.
Bu çok çirkin/çaresiz bir yalandır. Bizler siyasi kimlikleri, gelecek
idealleri olan ve bu idealler doğrultusunda yaşayan insanlarız. Devletin
bizleri teslim alıp/imha etmeye dönük planlarına karşı en önde durmak,
ölümüne direnişin ilk gönülleri olmak bir onurdur bizim için. Hiç kuşku
duymuyorum ki, tüm arkadaşlarımız ilk gönüllüler içinde olmayı istemektedirler.
Hatice Yürekli yoldaş, partimizdeki adıyla Ezgi,
Parti Kuruluş Kongremizdeki adıyla Hazal yoldaş, Habip Gül ve Ümit Altıntaş
yoldaşların ardından, partimizin zindan direnişleri sürecinde yitirdiği
üçüncü yoldaşımızdır. Onun devrimci yaşamı ve partili mücadelesi üzerine
ayrıntılı değerlendirmeler yapmanın yeri burası değil. Burada şimdilik
şu kadarını söylemekle yetinebiliriz: O, çok yakından tanıdığı ve aynı alanlarda beraber
çalışma imkanı bulabildiği Ümit ve Habip yoldaşları gibi, partimizin
en eski üyelerinden biridir. Onlar gibi örgütlü politik yaşamı partimizde
başlamış ve partimiz saflarında ölümsüzleşmiştir. Yine onlar gibi, komünist
kimliği ve parti üyeliği onurunu hep yükseklerde tutmuş, direnişçi kimliği
değişmez bir davranış biçimi haline getirmiştir. Bu nitelikleri çerçevesinde
sağlam ve sarsılmaz bir profesyonel devrimci olan Hatice Yürekli yoldaş,
bunu, sınıf çalışmasının ihtiyaçları çerçevesinde sık sık fiilen fabrikada
bir işçi olarak çalışmayla da birleştirebilmiştir. Bu nedenle haklı
olarak kendisini bir işçi sınıfı bireyi saymaktaydı. Siyasi poliste tereddütsüz direnen, mahkemelerde
hep siyasi savunma yapan Hatice Yürekli yoldaş, zindan direnişçiliğinin
gereğini de her zaman sağlam ve sarsılmaz bir komünist devrimci olarak
yerine getirdi. 20 Ekimde başlayan zindan direnişinin 1. ekibinde
yeralması da bunun bir ifadesidir. Partimizin bir üyesi olarak bunu
kendisi için en büyük onur saydı. Ulucanlar katliamı davasında yaptığı
savunmadan yukarıya aldığımız bitiş sözleri de bunu açıklıkla ortaya
koymaktadır. ... Bizler de, siyasi kimliğimizi, devrimci
kişiliğimizi ve insan onurumuzu teslim almaya dönük bu kapsamlı saldırıya
karşı, ölümüne bir direnişi başlatmış bulunuyoruz. Devrimci değerlerimizin
varoluş nedeni, insanlığın geleceği ve bu barbar sistemden kurtuluşu
içindir. Bu yanıyla emeğe saygı, insana saygı bu direnişe
omuz vermeyi gerektiriyor. Sadece kendimiz için değil, yaşamı köleleştirilmiş
milyonlarca işçi ve emekçinin haklı davasını savunmak için direniyoruz.
Çünkü saldırı hepimizedir, bizim şahsımızda insanlığın geleceği teslim
alınmak istenmektedir... Anlamını tanımladığı saldırıyı püskürtmenin hangi
bedelleri gerektirdiğine ilişkin nasıl bir açıklık içinde olduğunu görmek
içinse yine Ulucanlar Davasındaki savunmasına dönüyoruz. İşte bu konuda söyledikleri: ... Bizler de hiçbir koşulda hücrelere girmeyi
kabul etmeyeceğimizi, bunun devrimci siyasal kimliğimize dönük kapsamlı
bir teslim alma projesi olduğunu söylüyor, ölmeyi tercih ederek, diri
diri o tabutluklara girmeyeceğimizi ilan etmiş bulunuyoruz. Hatice Yürekli yoldaş, altı aylık uzun bir direniş
maratonunun ardından ölümü yiğitçe kucaklamasını bilerek, zamanında
bu sözleri boşuna etmediğini göstermiş oldu. Direnişte yitirdiğimiz
tüm öteki devrimciler gibi... Devrim davası yaşama, büyüme ve er geç
zafere ulaşma olanağını bu türden sağlam ve sarsılmaz dava insanı devrimciler
sayesinde bulacaktır. Devrimci yaşamı dışında bir yaşam tanımayan, bu
uğurda ailesi ile olan bağları da dahil düzenle tüm bağlarını koparmakta
tereddüt etmeyen, tüm örgütlü devrimci yaşamı boyunca onurlu bir parti
üyesi olmayı herşeyin üzerinde gören ve bunun gereklerini yerine getiren
bu yiğit kadın komünist yoldaşımızın anısı önünde derin bir saygı ile
eğiliyoruz. Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez! Türkiye Komünist İşçi Partisi |
|||||