16 Kasım 2007 Sayı: 2007/01(44)

  Kızıl Bayrak'tan
   Egemenlerin “ümit kırmak” dışında
bir çözümü yok!
  Sosyal yıkım saldırısında perde yeniden açılıyor...
2008-2010 arası özelleştirme yağması açıklandı...
İşçi ve emekçi eylemlerinden...
Telekom işçileriyle dayanışma eylemlerinden...
“Düşük yoğunluklu” sıkıyönetim (mi?)
Yüksel Akkaya
  Kızıl Bayrak hakkında toplatma ve yayın yasağı!..
  “Aydınlığın en yakın olduğu an, karanlığın en koyu olduğu andır...”
Haluk Gerger
  “İnsanlık tarihine sahip çıkmak, kapitalizme karşı çıkmaktan geçiyor!”
Yüksel Akkaya
  Şanlı Ekim Devrimi’nin 90., Komünist Hareket’in 20. yılı coşkuyla kutlandı...
  Ankara’da Ekim Devrimi ve Parti etkinliği...
  Tersane İşçileri Birliği Derneği Yönetim Kurulu üyesi Cahit Atalay ile 2. Tersane İşçileri
Kurultayı üzerine konuştuk…
  Dünyadan...
  Irkçı-siyonistlerin Filistin topraklarını
gaspetme pervasızlığı sürüyor!
  Alman Devrimi ve Rosa Luxemburg
Volkan Yaraşır
  Neden birleşik mücadele?
M. Can Yüce
  Ekim Devrimi ve kadın sorunu
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sosyalist Devrim kadını özgürleştirdi, toplumsal yaşamın her alanında eşitlik sağladı...

Ekim Devrimi ve kadın sorunu

“Hiçbir hükümet hatta en ilerici cumhuriyet bile, en ilerici burjuva demokratik devlet bile kadınlara tam eşitlik vermedi. Öte yandan Rusya Sovyet Cumhuriyeti, kadınların eşitsizliği konusundaki tüm hukuki kalıntıları istisnasız derhal süpürüp attı ve bir çırpıda kadınlara kanun önünde tam eşitlik verdi.”

Lenin 

1917 Ekim Devrimi ile birlikte dünya tarihinde yeni bir sayfa açıldı. Dünya işçi ve emekçilerinin kurtuluşunu işaret eden proleter devrimler çağı başladı.

Rusya’da milyonlarca emekçi kadın-erkek fedakarlık ve zorluklarla dolu mücadelede elele verip iç ve dış düşmana karşı bütün dünya proletaryası ve ezilen halkları için yolu açtılar. Devrimin zaferinden sonra da kadınlar, sosyalizmin inşasında kendi kaderlerini ellerine alma iradesi ve cesareti gösterdiler.

Çarlık Rusyası’nda kadın, gerek toplumda gerekse aile içinde tüm haklardan yoksundu. Kilisenin, koca baskısının ve Çarlık iktidarının kıskacı altındaydı. Genellikle hizmetçi olarak çalışıyor ve ikinci sınıf insan muamelesi görüyordu. İşçi kadınlar ise yoğun bir sömürü altında çalışıyor, düşük ücret alıyorlardı. Üretim araçları üzerindeki mülkiyeti ortadan kaldıran Ekim Devrimi, komünal ilişkilerin egemen olduğu anaerkil toplumun son bulmasından bu zamana binlerce yıldır süren erkeğin kadın üzerindeki egemenliğinin temellerini toplumsal, ekonomik ve hukuksal alanda adım adım yok etmek ve kadınla erkeğin eşitliğinin maddi koşullarını yaratmak zorundaydı. Ekim Devrimi’nin, kadınların çifte sömürüsü ve ezilmişliğinin kökeninde yatan özel mülkiyet düzenini yerle bir etmesi, kadının kurtuluşunun koşullarını da yarattı. Sovyet sistemi getirdiği düzenlemelerle kadının konumunu kökten değiştirdi.

Ekim Devrimi’nden sonra kadınlarla ilgili çıkartılan kararnameler doğrultusunda işçi kadınların Pravda’ya yazdıkları mektuplarda “Ekim Devrimi’nden sonra ancak biz işçi kadınlar güneşi gördük” demeleri boşuna değildir. Sovyet sistemi daha ilk adımda kadın üzerindeki yasal sınırlamaların tümünü kaldırdı ve onlara idari, ekonomik, kültürel, kamusal ve siyasal yaşamın tüm alanlarında erkeklerle eşit haklar verdi. 1918’de çıkartılan Medeni Kanun’la kadınlar iş, evlilik, kürtaj gibi alanlarda daha önce hiçbir kapitalist ülkede görülmemiş haklara sahip oldular. 

1926’da çıkartılan yasayla resmi nikahlı ve nikahsız birliktelikler eşit duruma getirildi. Lenin’in ön ayak olduğu bu uygulamalardan en önemlisi ailede erkek egemenliğine son verip, kadınların ekonomik, toplumsal ve cinsel alanlarda sınırsız ve koşulsuz karar yetkisine ulaşmasının sağlanmasıydı. Yasal uygulamalar kadınlara vatandaşlık ve soyadı çerçevesindeki haklarına kadar tam ve sınırsız bir eşitlik öngördü.

Kadınlar özgür ve iktisaden bağımsız hale geldiler. Bolşevik Partisi çalışan kadınları ve anneleri yücelterek, içlerindeki gizli ve büyük yaratıcı gücü uyandırdı. Çocuk bakımını ve ev işlerini toplumsallaştırma temelinde, bütün çalışabilir yaştaki kadın nüfusunun üretime çekilmesinin maddi koşullarını yarattı.

Ekim Devrimi kadınlara devlet ve kamu yönetiminde etkin rol verdi

Ekim Devrimi, kadının kamusal çalışmaya katılımını engelleyen tüm toplumsal, hukuksal ve geleneksel engelleri yok etti. Çalışan kadınlara eşit siyasal hakların tanınması, devlet yönetimine katılım sağlanması yolunda önemli bir adımdı. Kadınların kamusal çalışmaya katılmasıyla sosyalist inşa çalışması güç kazandı. Kadınlar hükümet organlarında, sendika ve kooperatif teşkilatlarında görev aldılar. “Çalışan kadınların muazzam kesiminin katılımı olmadıkça sosyalist devrim olmaz” diyen Lenin, 1920 yılında Moskova Sovyeti için yapılan seçimlerde işçi kadınlara yazdığı bir mesajda şunları söylüyordu:

“İstediğimiz, işçi kadınların erkek işçilerle sadece kanun önünde değil gerçek anlamda eşit olmasıdır. Bunu sağlamak için işçi kadınların kamu teşebbüslerine ve devlet idaresine giderek artan şekilde katılmaları gerekmektedir. Bu yolla kadınlar hızlı şekilde öğrenecekler ve erkekleri yakalayacaklar. Bu yüzden Sovyete daha fazla işçi kadın seçin.”(Lenin, Toplu Eserler, cilt XXV)

Ekim Devrimi’yle çarlık kanunlarının kaldırılması köylü kadının konumunu da değiştirdi. Tüm çalışanlar gibi onlara da oy kullanma ve önemli görevlere gelebilme hakları gibi siyasi haklar verildi. Kamu ve hükümet faaliyetlerine katılarak kendilerini ekonomik olarak daha bağımsız hissetmeye başladılar. Okuma-yazma öğrendiler. Tarımın kolektifleştirilmesinden sonra özgürlüğe kavuşabildiler. Kolektif tarım, erkeklerle aynı seviyede çalışma ve yaptıkları iş karşılığında aynı ücreti alma imkanı tanıdı. Erkeklerle eşit duruma geldiler.

Ekim Devrimi’yle “eşit işe eşit ücret” ilkesi yaşama geçirildi

Ekim Devrimi’yle dünya tarihinde ilk defa “eşit işe eşit ücret” ilkesini ilan eden Sosyalist iktidar, bu ilkeyi gerçekten hayata geçiren ilk devlet olmuştur. Erkek işgücünün tekelinde olan bazı iş alanları kadınlara da açılarak kadının mesleki eğitimi yükseltilmiştir. Kadına “çalışma hakkı”nın ve “eşit işe eşit ücret” ilkesinin sadece yasalarda değil pratikte de gerçekleşmiş olması önemlidir. Ücret miktarı cinsiyete göre değil, yapılan işe göre belirleniyordu. Ancak “Herkese yeteneğine göre, herkese emeğine göre” ilkesinin uygulanması, var olan eşitsizliği o aşamada henüz yalnızca ilk elden ortadan kaldırmaktaydı. Çünkü kadın emeği halen kalifiye bir emek değildi. Bunun için kadının cahilliğine ve mesleki eğitimden yoksunluğuna karşı mücadele etmek gerekiyordu. Bu anlamda ilk adım okuma-yazma kampanyasının yaygınlaştırılması oldu. Kısa dönemde hedefine ulaşan kampanya 1930’lu yıllarda 7 yıllık zorunlu eğitimi tamamen gerçekleştirdi.

Ekim Devrimi kadınların kültürel düzeyini yükseltti

Geçmişin mirası olan kültürel geri kalmışlık, çalışan kadınların kamu ve hükümet çalışmalarına etkin katılmasını baltalıyordu. Sovyet sistemi altında milyonlarca kadının siyasi ve kültürel düzeyini yükseltmenin yolu kültürel devrimi geliştirmek ve sosyalist inşa sürecini hızlandırmaktan geçiyordu. Kadınları kamu üretimine, siyasi hayata ve hükümet çalışmalarına çekmek gerekiyordu. İnşası 30 yılı bulan kültürel devrimle milyonlarca işçi ve köylü, aydın saflara katıldı. Yüksek vasıflı uzman olarak teknik ve kültürel düzeyi sürekli artan kadınlar çeşitli idari görevlerde yer aldılar.

Devrimden önce bilimle uğraşan kadınlar yok denecek kadar azken, devrimden sonra Sovyet biliminin ve sanatının ilerlemesinde kadınların katkısı büyüktür. Tüm dallarda ortaya koydukları yaratıcı güç, inisiyatif ve siyasi olgunlukla kültürün ve bilginin zirvesine ulaştılar.

Ekim Devrimi çocuk eğitimini ve bakımını toplumsallaştırdı

Kadının ev köleliğinden kurtulması, üretime ve toplumsal faaliyete katılması için çocuk bakımının ve eğitimin toplumsallaştırılmasında Sovyet yönetimi çeşitli kurumsallaşmalar yarattı. Kreşler ve çocuk yuvaları bunların başında gelir. Tüm gün süren okullar, hafta sonu ve okul sonraları için çocuk kulüpleri, boş zamanlarını spor ve kültürel faaliyetlerle geçirebilecekleri merkezler, yaz kampları, yatılı anaokulu ve kreşler açıldı. Kırsal kesimlerde hasat zamanı sezonluk kreşler ve çocuk yuvaları açılması da ihmal edilmedi.

Ekim Devrimi ev işlerini toplumsallaştırdı

Kadını köleleştiren nedenlerden biri olan ev içi emek sorununu çözmek için bu işlerin toplumsallaştırılması gerekiyordu. Devrimin kadın önderlerinden Alexandra Kollantay “mutfak ve evliliğin ayrılması, devlet ve kilisenin birbirinden ayrılması kadar önemli” diyordu. Lenin de “kadının gerçek kurtuluşu proleterya öncülüğünde ev işlerine topyekûn savaş açılmasıyla gerçekleşecek” demekteydi.

Sovyetler’de, kamu aşevleri, mutfaklar ve merkezi çamaşırhaneler açıldı.1919-20’de devrimin kalbi Petrograd’da nüfusun yüzde 90’ı, Moskova’da yüzde 60’ı toplumsal yemekhanelerde besleniyordu. Yapılan toplu konutlar kadınların barınma standardında çok büyük bir sıçrama gerçekleştirdi. Böylece aile, işgücünün yeniden üretildiği, kadını ezen bir toplumsal birim olmaktan çıkartıldı.

Ekim Devrimi anne bakımını ve sağlığını koruyucu düzenlemeler yaptı

Sovyet kanunları, sağlıklı çalışma ortamını güvence altına aldı ve anne sağlığı için özel düzenlemeler yaptı.

Gebe kadınlar, sağlıklarına zarar vermeyen hafif işlerde çalıştırıldı. Gece çalışması ya da fazla mesai yapmaları yasaklandı. Özel dinlenme ve emzirme odaları yapıldı. Yemek saatleri dışında aralıklarla 3.5 saatlik emzirme izni verildi. Devlet sigorta fonu tarafından işçi kadınlara bebek giyeceği ve maması almaları için doğum ödeneği ayrıldı. Tüm doğum izni boyunca ücretleri tam olarak ödendi. Gebelik izni, doğumdan sonra hiçbir güçlükle karşılaşmadan işlerine geri dönmeleri gibi uygulamalarla kadınlara her türlü kolaylık sağlandı.

Keza, aile içinde kadın ve erkek eşit konuma sahiptir, soyadı konusunda kadına hiçbir baskı yapılmadı. Kürtajın yasallaştığı ilk ülke Sovyetler Birliği olmuştur. Kadınların elde ettikleri ekonomik ve sosyal hakları pratik uygulamaya geçirmek üzere 1919’da Merkez Komitesi’ne bağlı olarak kurulan ve kadınlardan oluşan “jenotyel” kadınlara danışmanlık yapmaya başladı. Çoğunlukla köylü ve işçi kökenli kadınlardan oluşan “Jenotyel” aracılığıyla açılan okullarda on milyona yakın kadın eğitim görmüştür.

Geleceğe kalan zengin tarihsel deneyim

Ekim Devrimi’nde kadının katettiği mesafe küçümsenmeyecek düzeydedir. Rusya devrimci sürece girmeden önce “kadının adı” büyükbaş hayvanlardan sonra anılırdı. Ekim Devrimi’nde kadının katettiği mesafe epeyce fazladır.

Devrimin başarısıyla birlikte yeni işçi iktidarı, ekonomik, politik, toplumsal ve aileyle ilgili düzenlemeleriyle yüzyıllardır kökleşmiş eşitsizliği ortadan kaldırmanın temelini atmaya başladı. Ekim Devrimi tamamen kadın sorununu çözmedi ancak bu sorunun nasıl çözülebileceğinin yol ve yöntemlerini geleceğin toplumsal devrimlerine zengin bir miras olarak bıraktı.

Şanlı Ekim Devrimi’yle sosyalizmin kadın sorununa yaklaşımını ve buna ilişkin çözümünü ele alırken, inişleri ve çıkışlarıyla da olsa izlediği yol bilince çıkarılmalı ve zengin bir deneyim olarak bugünün ve geleceğin mücadelelerinde kılavuz olarak değerlendirilmelidir.

Yaşamın yarısından kavganın yarısına...


Sınıfsal çelişki ve eşitsizlikleri en derinden yaşayan, açlığın ve sefaletin en ağırına mahkum bırakılan kadın emekçiler bir de yüzyılların dayattığı cinsel ayrımcılığı, sömürüyü ve ikincil cins konumunu yaşamaktadır. Yoğun mesailerden gece çalıştırılmalarına, kreş hakkının gaspından işten atılmalara, sigortasız çalıştırılmadan işyerinde her türlü şiddet, hakaret ve tacize, cinsel bir obje olarak metalaştırılmasına kadar her türlü sorunla emekçi kadınlar karşı karşıya kalmaktadır.

Bugün işçi kadınlar için mücadele etmek demek, varolma mücadelesi demektir.

Bugün işçi kadınlar için mücadele etmek demek, tüm işçi kardeşlerinin özgürlük ve eşitlik mücadelesi demektir.

Bugün işçi kadınlar için mücadele etmek demek, kapitalizmin dayattığı anlayışa, yozluğa, metalaşmaya karşı mücadele etmek, kendi kızlarının geleceği için mücadele etmek demektir.

Bugün ev kadınları için mücadele etmek demek, evde yaşadıkları esarete, dört duvar arasına sıkıştırılmaya, ekonomik ve feodal cendereye karşı mücadele etmek demektir.

Ve emekçi kadınların mücadelesi ise örgütlenmekten, işçi sınıfının mücadelesine ortak olmaktan, kendi geleceğine kendi elleri ile sahip çıkmaktan geçmektedir.

25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü!

25 Kasım’da Dominik Cumhuriyeti’nde katledilen ve “trafik kazasında öldüler” diye açıklama yapılarak cinayetin üstünü örtmeye çalışan zihniyet bugün tüm dünyada, ülkemizde ve sokaklarımızda kol geziyor. Bugün şiddet her alanda olduğu gibi emekçi kadınları, mücadele eden kadınları, savaşlarda esir edilen kadınları daha “şiddet”li vuruyor.

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu olarak emekçi kadınları her alanda karşı karşıya kaldıkları şiddete karşı mücadeleye çekmek için bu yılki 25 Kasım’ı bölgemizde çeşitli etkinlik ve anmalarla karşılayacağız. İlk olarak “Evde, fabrikalarda, sokakta, gözaltında şiddet” ve “yasalarda şiddet” başlıkları ile 18 Kasım günü bir panel gerçekleştireceğiz. 24 Kasım günü “kadın ve şiddet” konulu bir belgesel gösterimi ile töre cinayetinde katledilen Güldünya Tören’e yazılan bir mektubu okuyarak tüm emekçi kadınları 25 Kasım günü İstanbul merkezli Emekçi Kadın Komisyonları tarafından gerçekleştireceğimiz basın açıklamasına çağıracağız.

Bu etkinlikler boyunca bölgemizdeki emekçi kadınları, kadına yönelik her türlü baskı şiddet ve sömürü karşısında birlikte mücadele etmeye çağırmak ve komisyon çalışmalarına destek vermesini sağlamak temel hedefimiz olacak. Emekçi kadınlara ulaşabilmek için her türlü aracı, bildiri, anket, duvar gazetesi, broşür, ev ve işyeri toplantıları, imza kampanyalarını değerlendireceğiz.

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu Emekçi Kadın Kurultayı’na yürüyor!

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu olarak bölgemizde yaklaşık iki yıldır sürdürdüğümüz emekçi kadınlara yönelik çalışmamızı, Şubat ayında gerçekleştireceğimiz merkezi emekçi kadın kurultayı ile birlikte bir adım daha ileri taşımayı hedefliyoruz. Çalışmamızın derinleşmesi, genişlemesi ve fabrika havzalarındaki emekçi kadınların en geniş kesimlerine seslenebilmesi amacıyla çıktığımız yolda, attığımız her adım, yarının özgürleşen emekçi kadınlarını yaratacaktır. Yaşamın yarısında varolan kadınların sınıf mücadelesinin saflarında da yer alması, atılan bu adımların kesintisiz, hedefli ve ısrarlı olmasından geçmektedir.

Eşitlik ve özgürlük mücadelesinde “ben de varım” diyen emekçi kadınlara sesleniyoruz. Bölgemizdeki tüm emekçi kadınları mücadele saflarında, fabrikalarda, evlerde, sokaklarda, alanlarda ve meydanlarda bir adım önde olmaya çağırıyoruz.

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu