İçindekiler:

3 Temmuz 2022
Sayı: KB 2022/24

NATO'nun "yeni" savaş konsepti ve Türkiye
NATO'daki kirli pazarlıkta anlaşma...
Saray rejiminin sahte vaatleri
Dinci-gericiler arası kapışma
Altı ayın sonunda uyanma vakti
Gerici rejimin trol gerçeği
Tek adam rejiminin kaybedeni işçiler
Sefalet ücreti açıklandı!
Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış!
Gemi sökümde ahlaksızlık
Emperyalist zirvelerin savaş çığırtkanlığı
NATO gücünü 300 bine çıkartacak!
G7 Çin ile rekabeti...
Sri Lanka iflas ilan etti!
Zürih'te inşaat işçileri yürüdü
Köln Ford'da Pressan'la dayanışma!
İktidar ve aparatları meydan okuyor
DGB: Barınma haktır!
Meslek liselerinde yeni sömürü hamlesi
Sivas Katliamı 29. yılında...
Çorum Katliamı 42. yılında...
Ahlaki çöküntü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Ahlaki çöküntü!

 

Bir gün, hatta bir saat önce söylenenin 180 derece zıddını yapmak/söylemek burjuva politikasının ve politikacılarının karakteristik özelliğidir. Bunu en net ifade eden burjuva politikacısı Süleyman Demirel idi: “Dün dündür, bugün bugün.”

Bu yüzden AKP şefinin ve tekmilinin dün neredeyse katil diyerek küfrettikleri Suud Veliaht Prensi’ne yılışıkça sarılmaları mide bulandırıcı ama şaşırtıcı değil. Burjuva politikasının ve politikacının rutini bunlar. Erdoğan’a küfre varan eleştiriler yönelten Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş gibi politikacıların küfürden sonraki günlerde AKP’li olmaları mide bulandırsa da şaşırtmıyor. AKP’nin diğer düzen partilerinden tek farkı burjuva politikasının hakkını tam olarak vermeleridir. Şef olarak Erdoğan öne çıksa da tepeden tırnağa hepsi tipik burjuva politikacı kimliğine sahipler.

AKP, düzen muhalefetinin çapsızlığından dolayı 20 yıldır sermaye devletinin iktidar koltuğunda oturuyor. Devrimci-ilerici toplumsal muhalefetin zayıf ve düzen muhalefetinin ise çapsız olduğu bugünkü koşullar altında AKP, devletin bürokratik aygıtını ele geçirerek iktidara yerleşmiş bulunuyor.

İktidar olanakları ahlaki çöküntünün önünü açtı

“Dün dündür, bugün bugündür” sözleriyle net ifade edilen burjuva politikasının ahlakı, genel kabul gören toplumsal ahlaka göre ahlaksızlıktır.

Dün katil denen ve hesap sormaya yeltenen AKP’lilerin Suud Veliaht Prensi ile sarmaş dolaş olması toplumsal ahlaka göre ahlaksızlık olsa da burjuva politik ahlaka uygun bir davranış. Ama Gezi Direnişi’nde “camide bira içtiler” yalanını söylemek ve bunu bugün de iddia edebilmek bile burjuva politik ahlaka göre dahi ahlaki bir çöküntü halidir.

“Ülkede kriz yok” yalanını söylemek de gelinen aşamada ahlaki çöküntünün ürünü bir yalandır. Kendileri için ek bütçelerde, maaş zammında tereddüt etmezlerken, işçiye, emekçiye ve emekliye kırıntı bile sayılmayacak miktarda zam yapıp “aynı gemideyiz” argümanını hala kullanmak da bir ahlaki çöküntü halidir. Orman yangınını çıkardığı iddia edilen kişileri idam etmeyi gündeme taşıyanların orman yangınlarının soruşturulması önergesini reddetmeleri, tutarsızlık veya çelişkiden öte, ahlaki çöküntüdür.

Fetihtepe Mahallesi’ne saldırı ahlaki çöküntünün en net görüntülerinden biri

Ahlaki çöküntünün en net görüntüsü ise AKP’li Beyoğlu Belediyesi’nin Okmeydanı Fetihtepe Mahallesi’nde evlerini terk etmeyen halkın elektriğini, suyunu, doğalgazını polis zoruyla kesmektir. İnsani tüm değerlerden koparak gerçekleştirilen bu saldırının ilk günlerinde AKP’ye oy vermiş birinin düşman nitelemesinde bulunduğu Rusya için, “Rusya bile Ukrayna’nın elektriğini, suyunu, doğalgazını kesmedi ama bunlar kesiyor” demişti. Düşmanın bile yapmayacağını yapanların durumu ahlaki çöküntüden başka bir şeyle açıklanamaz.

Ne için yapılıyor bu saldırı? Rant ve talan için... Yağmacıların bile bir ahlaki sınırı bulunurken AKP’li şeflerin ahlaki sınırı yok. Fetihtepe Mahallesi halkı direnmeye devam ettiği bir durumda saldırının hangi boyutlara varacağını kestirmek güç. “Bu kadarı da olmaz” dedirtecek çok şey yaşanabilir.

“Dayanışma halkların inceliğidir”

“Seçimlerde hesabını sorarız” diyerek yağmacı/talancı belediyelerin saldırılarına sessiz kalmak asla bir çözüm olamaz. Çözüm sandıkta değil, örgütlü mücadele ve dayanışmadadır. Che’nin ifadesiyle “halkların inceliği olan dayanışma”nın yükseltilmesindedir. Derinleşen kriz, artan yoksullaşma nedeniyle dayanışma zayıf kalsa da daha çok işçi ve emekçiyi kapsayacak biçimde genişletilmelidir.

Saldırı Fetihtepe Mahallesi halkıyla sınırlı değil. Gerçekte hepimizedir. Ya saldırılara sessiz kalıp bu ahlaki çöküntünün parçası oluruz ya da dayanışmanın hakkını vererek mücadelenin yolunu tutarız. Üçüncü bir yol yok!

H. Ortakçı

 

 

Aile hekimleri G(ö)revde!

 

Aile hekimleri, “Ceza yönetmeliği” olarak adlandırdıkları “Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği”nin yayınlanma tarihinin yıl dönümünde iki gün iş bırakma kararı aldı ve basın açıklaması gerçekleştirdi.

Yönetmeliğin geri çekilmesi ve özlük haklarında iyileştirme yapılması talebiyle aile sağlığı merkezlerinde iş bırakan sağlık emekçilerinin İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde gerçekleştirdiği eylemde talepler sıralandı. Basın açıklamasında ilk sözü İstanbul Tabip Odası başkanı Nergis Erdoğan konuştu.

Birlik ve Dayanışma Sendikası Marmara Şube Başkanı Ahmet Mehlepçi Sağlık Bakanlığı’nın sosyal medya ve TV’lerde “Sağlık çalışanlarına bu kadar ödeme veya şu kadar performans veriyoruz” açıklaması ile yalan beyanda bulunduğuna dikkat çekerek şunları ifade etti:

“20 yıldır uyguladıkları sağlıkta dönüşüm programı sağlık çalışanlarının sağlığını ve haklarını sömürüme programına dönüştüğü için. Bilerek ve isteyerek önlem almayıp sağlıkta şiddeti körükledikleri için. Sağlıkta şiddeti tercih ettikleri için. Kışkırttıkları sağlık talepleri için. Bu grevi bakanlık yaptırıyor.”

Şiddeti önlemede kanunlarında caydırıcılık olmadığını vurgulayan Mehlepçi son olarak şunları söyledi:

“Taleplerimiz gerçekleştirilmediği sürece önümüzdeki aylarda da iş bırakma kararı alacağımızı üyelerimize ve kamuoyuna saygı ile duyururuz.”

“Tüm hukuk kuralları çiğnenmiştir”

SES Aksaray Şube Başkanı Şener Sevgi de yaptığı konuşmada yönetmeliğe ilişkin şunları ifade ederek önerileri sıraladı:

“Yönetmelik değişikliği ile aile hekimliği çalışanlarının statüsü, il sağlık müdürlüklerine bağlı işçi noktasına getirilmiş, kölelik sistemine taşınmıştır. Aynı zamanda başta pandemi sürecinde olduğu gibi, toplum sağlığını ve sağlık çalışanlarının haklarını savunan, kamuoyunu bilgilendiren, görüş ve önerilerini, taleplerini basın ve sosyal medya aracılığıyla üç kez dile getiren aile sağlığı merkezi (ASM) sağlık çalışanlarının sözleşmeleri feshedileceği yönetmelikte yer almıştır. Yeni yönetmelik ile sözleşme yenilme ve fesih yetkisi İl Sağlık Müdürlüklerine verilmiş olup zaten iller arasında var olan uygulama farklılıkları kişilerin insafına bırakılmıştır. Açığa alma, sözleşme yenilememe gibi olağanüstü yetkiler, tüm hukuk kuralları çiğnenerek verilmiştir.”

Genel Sağlık-İş adına konuşma yapan Deniz Korkmaz sağlık emekçilerinin hakları için verdiği mücadeleyi hatırlatarak “20 yıldır iktidarın uygulamış olduğu politikaların sonucu olarak bugün gelinen noktada çökmüş bir sağlık sistemi, yoksulluğa mahkûm edilmiş sağlık emekçileri var” dedi.

Korkmaz konuşmasının devamında sağlıkta şiddete de dikkat çekerek “sağlık emekçilerinin sorunu sağlık meslek örgütleri ile bir araya gelinerek çözülebilir” dedi.

İSAHED Başkanı Vildan Aydın şunları ifade etti:

“Anayasaya, çalışma yasasına, insan haklarına aykırı her türlü suiistimale açık, iş güvencemizi ve özlük haklarımızı tümüyle ortadan kaldıran yönetmeliği kabul etmiyoruz.”

Sağlık Bakanı’na seslenen Aydın “Artık bu çöküşle yüzleşin. Güvenli koltuklarda cilalı masalarda planlanan uygulamalardan vazgeçin. Emeğin gerçek sahibi olan bizlerin sesine kulak verin” dedi.

“Mücadelemiz kararlılıkla sürecektir”

İstanbul Tabip Odası Aile Hekimliği Komisyonu adına söz alan Saffet Ercan yönetmeliğin aile hekimlerine dönük saldırılarını tek tek sıralayarak “Bugün bir kez daha G(ö)revdeyiz. İTO olarak ceza yönetmeliğine karşı verdiğimiz mücadele yönetmelik geri çekilene dek kararlılıkla sürecektir” dedi.

                           Kızıl Bayrak / İstanbul