İçindekiler:

3 Temmuz 2022
Sayı: KB 2022/24

NATO'nun "yeni" savaş konsepti ve Türkiye
NATO'daki kirli pazarlıkta anlaşma...
Saray rejiminin sahte vaatleri
Dinci-gericiler arası kapışma
Altı ayın sonunda uyanma vakti
Gerici rejimin trol gerçeği
Tek adam rejiminin kaybedeni işçiler
Sefalet ücreti açıklandı!
Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış!
Gemi sökümde ahlaksızlık
Emperyalist zirvelerin savaş çığırtkanlığı
NATO gücünü 300 bine çıkartacak!
G7 Çin ile rekabeti...
Sri Lanka iflas ilan etti!
Zürih'te inşaat işçileri yürüdü
Köln Ford'da Pressan'la dayanışma!
İktidar ve aparatları meydan okuyor
DGB: Barınma haktır!
Meslek liselerinde yeni sömürü hamlesi
Sivas Katliamı 29. yılında...
Çorum Katliamı 42. yılında...
Ahlaki çöküntü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Çorum Katliamı 42. yılında...

Katliamcı devletten hesap sormak için örgütlü mücadeleye!

 

Türk sermaye devleti kuruluşundan bu yana ezilen halklara ve mezheplere, ilerici ve devrimcilere yönelik kanlı katliamlar gerçekleştirdi.

Hamurunun mayası kanla yoğrulan sermaye devleti Karadeniz sularında 15 komünisti, Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta ve Kürt illerinde besleyip büyüttüğü gerici-faşist çeteler eliyle yüzlerce Alevi ve Kürt emekçiyi katletti.

Sermaye devleti toplumsal mücadelenin boy verdiği dönemleri kanlı katliamlar ile bastırmaya çalıştı. 1960’lı yılların başlarında üniversite öğrencisi iki genç devrimci katledildi. Kaveller’den 15-16 Haziran Direnişi’ne kadar gerçekleşen işçi direnişlerinde birçok işçi katledildi. 1968 yılıyla birlikte mücadeleye atılan devrimci gençlik üniversitelerde, sokaklarda katledildi.

12 Mart 1971 darbesiyle devrimcilere yönelik sürek avları başlatıldı, devrimci önderler bu dönem tutuklandı. Devrim davasını bitirme arzusuyla devrimci önderler darağacında, Kızıldere’de ve Diyarbakır zindanında katledildi. Devrimci önderleri katleden ve binlerce devrimciyi tutsak eden sermaye devleti yükselen sosyal-siyasal mücadeleyi de dizginleyemedi. 1974 yılıyla birlikte kitlelerin mücadelesi yükselişe geçti.

Yükselen mücadelenin karşısında sermaye devleti büyütüp beslediği faşist güçleri kullandı. Devrimcilerin sokak ortasında katledilmesini, Alevi emekçilerin 1978 yılında Malatya’da ve Maraş’ta katledilmeleri takip etti.

27 Mayıs 1980 günü MHP’li Gün Sazak’ın öldürülmesinin ardından faşist çeteler, devrimcilere ve Alevi emekçilere yönelik 28 Mayıs 1980 günü Çorum’da faşist saldırıları hayata geçirdi. 28 Mayıs 1980’den 3 Temmuz 1980 gününe kadar Çorum’da Alevilerin oturduğu evler, çalıştığı işyerleri yakıldı-yıkıldı. Faşist çetelerin saldırılarına karşı Alevi emekçiler Milönü’nde kurdukları barikatlar ile kendilerini savunmaya çalışır. Faşist çetelerin saldırısının ardından Çorum Valisi Rafet Üçelli sokağa çıkma yasağı ilan ederek barikatların kaldırılmasını istedi. Valinin sokağa çıkma yasağı ilan etmesi ve barikatların kaldırılmasını talep etmesi faşist çetelerle-devlet makamlarının iç içe ve iş birliği içinde olduğunu bütün bir açıklığı ile gözler önüne sermiştir. Bir ayı aşkın süren katliam saldırısında 57 emekçi katledilirken, yüzlerce emekçi ise yaralanır.

28 Mayıs’ta başlayan ve 4 Temmuz tarihine dek süren Çorum Katliamı, 12 Eylül 1980 askeri-faşist cuntası dönemine gidişte sermaye devletinin yolunu düzleyen sayısız katliamdan sadece biridir.

Aradan yıllar geçse de sermaye devletinin katliamcı rolü ve işlevi değişim göstermiyor. Sermaye devleti gün geçtikçe Alevi ve Kürt emekçilere yönelik saldırılarına hız kazandırıyor. Kürt halkına yönelik içerde baskıyı, faşist provokasyon saldırılarını tırmandırmakta, ülke dışında ise sınır ötesi “operasyonlarını” devreye sokarak kanlı katliamlar gerçekleştirmeye devam ediyor. Alevi emekçilerin yaşadığı bölgeler ve binalar işaretlenmeye devam ettirilerek mezhepçi provokasyon saldırılarının önü açılmak isteniyor. Devrimciler sokak ortasında gözaltına alınıp, işkenceye maruz kalıyor. Yükselen mücadele yine kan, katliam ve zulüm politikasıyla bastırılmaya çalışılıyor.

Sermaye devletinin tarihi kanlı katliamlar tarihidir. Biz işçi ve emekçilerin tarihi ise direnişlerin tarihidir. Tarihimizden aldığımız güç ile mayası kanla yoğrulan bu kapitalist barbarlık sistemine ve katliamcı sermaye devletine karşı örgütlü mücadele yükseltmeliyiz.

Çorum Katliamı’nın 42. yılında katledilenleri saygıyla anıyoruz. Katliamcı sermaye devletinden hesap sormak için işçi ve emekçileri örgütlü mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.

Çorum katliamını unutmadık, unutturmayacağız!

K. Sönmez

 

 

 

 

2 Temmuz Sivas Katliamı'nı unutmadık, unutturmayacağız!

 

Tarihi kanlı katliamlar ile dolu sermaye devleti, 1993 yılında Alevi emekçi, aydın ve sanatçıların yakılarak katledildiği kanlı bir katliama daha imza attı. 2 Temmuz 1993 günü Sivas Madımak Oteli’nde başta Alevi emekçiler ile aydın ve sanatçılar olmak üzere 33 kişi gerici-faşist çeteler ve devlet iş birliğiyle yakılarak katledildi.

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, Sivas Valisi Ahmet Karabilgin, asker ve polis kuvvetleri, Madımak Oteli’ndeki aydın-sanatçı ve Alevi emekçilerin yardım çağrılarına kulak tıkamaları katliamdaki sermaye devleti ve gerici-faşist çetelerin iş birliğinin göstergesidir.

Gerici-faşist çeteler her ne kadar Aziz Nesin’in söylemlerine yönelik bir protesto gerçekleştirdiklerini iddia etseler de katliam öncesi yaşananlar devlet ve gerici-faşist çetelerin planlı bir saldırıyı hayata geçirdiklerini göstermektedir. Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerinin gerçekleşeceği aynı günlerde Sivas’ta Hicret Koşusu’nun düzenlenmesi ve Sivas’a çevre kentlerden gerici-faşist güruhların getirilmesi katliamın adım adım planlandığının açık bir kanıtıdır. 

Sivas katliamının ardından saldırıyı gerçekleştirenlere yönelik göstermelik gözaltı ve yargılamalarla katliamın üstü kapatılmak istendi. Devletin birçok görevlisinin katliamdaki rolü ortadayken hiçbir devlet görevlisi yargılanmadı. 85 kişilik ilk tutuklamaların ardından yıllar içinde katliamın sanıkları tek tek serbest bırakılarak tutuklu sayısı 33 kişiye indirildi. 2012 yılında ise Sivas davası zamanaşımına uğratılarak kapatıldı. Katliamda sorumluluğu olan Cafer Erçakmak ve 8 sanık yıllarca serbest biçimde ortalıkta dolaştı ve devlet tarafından korundu. Birçok hasta ve yaşlı devrimci tutsak hapishanelerde tutulurken Sivas katliamını gerçekleştirenlerden Ahmet Turan Kılıç, 2021 yılında yaşından dolayı Erdoğan’ın talimatıyla serbest bırakıldı. Bu da sermaye devletinin katliamcıları koruduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Bundan 29 sene önce Sivas Madımak Oteli’nde vahşice gerçekleşen katliamın uygulayıcıları bu dönem de yine mezhepçi-ayrımcı politikaları hayata geçirmeye devam ediyor. Alevi emekçilerin oturduğu binalar işaretleniyor, kültürel-sanatsal etkinlikler yasaklanıyor, eğitim alanında öğrencilere zorunlu din dersleri dayatılıyor. Dinci-faşist rejimin saldırgan politikalarından sadece Alevi emekçiler payını almıyor. Kürt halkına ve mültecilere yönelik saldırgan politikalar gün geçtikçe tırmandırılıyor. Kapitalist sisteme ve dinci-faşist rejime karşı mücadele eden güçler, her geçen gün baskı ve tutuklama terörüne maruz kalıyor.

Alevi emekçilerini ve Kürt halkını inkâr, asimilasyon ve imha politikalarıyla yok etmeye çalışan sermaye devletine karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmekten başka bir çıkar yol yok.

Sivas Katliamı’nı unutmamak ve unutturmamak için katliamcı sermaye devletinden ve gerici-faşist çetelerden hesap soralım!

Devrimci Gençlik Birliği

2 Temmuz 2022