İçindekiler:

3 Temmuz 2022
Sayı: KB 2022/24

NATO'nun "yeni" savaş konsepti ve Türkiye
NATO'daki kirli pazarlıkta anlaşma...
Saray rejiminin sahte vaatleri
Dinci-gericiler arası kapışma
Altı ayın sonunda uyanma vakti
Gerici rejimin trol gerçeği
Tek adam rejiminin kaybedeni işçiler
Sefalet ücreti açıklandı!
Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış!
Gemi sökümde ahlaksızlık
Emperyalist zirvelerin savaş çığırtkanlığı
NATO gücünü 300 bine çıkartacak!
G7 Çin ile rekabeti...
Sri Lanka iflas ilan etti!
Zürih'te inşaat işçileri yürüdü
Köln Ford'da Pressan'la dayanışma!
İktidar ve aparatları meydan okuyor
DGB: Barınma haktır!
Meslek liselerinde yeni sömürü hamlesi
Sivas Katliamı 29. yılında...
Çorum Katliamı 42. yılında...
Ahlaki çöküntü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Gemi sökümde ahlaksızlık sermayenin fıtratında var!

 

Aliağa’da bulunan Gemi Söküm tesisleri 40 yıldır faaliyette. Onlarca ölüm ve gemilerde ortaya çıkan asbeste, kurşuna rağmen bugüne kadar gerekli ilgiyi uyandırmadı. 2022 başında Antep’te, İstanbul’da ve İzmir’de başlayan işçi eylemleri içinde Gemi Söküm işçilerinin eylemleri de vardı. Toplamda 22 firmadan yaklaşık 1600 işçi üretimi durdurarak tam 11 gün boyunca belli taleplerle direnişe geçti. Bu eylemler sonucunda Gemi Söküm’de yaşanan usulsüzlükler gündeme daha güçlü biçimde girmiş oldu. İçerde yaşanan ölümlerin büyük çoğunluğu alınmayan önlemlerden kaynaklı. Bunca asbest ve kurşunlu ortamda tek bir meslek hastalığı tanısı yok! Bu yaşananların tüm Aliağa halkı tarafından bilinmesine rağmen devlet kurumları kör, sağır ve dilsizi oynuyor.

İşte bu ortamda değişmeyen şey ise, Gemi Söküm’ün asalak patronlarının önlenemez yükselişi oluyor. Bu zenginliği insanı, çevreyi ve ahlakı hiçe sayan yani sınır tanımaz kâr hırslarına borçlular. Son 10 yılda 70 işçi iş cinayetine kurban gitti. Yakın zamanda Şimşekler firmasında Yıldırım Kipel iş cinayetinde hayatını kaybetti. Şirketin yaptığı ise haberi yayan Ege İşçi Birliği’ni arayıp üstü kapalı tehdit etmesi oldu. Sonrasında ise ölen işçinin ailesini mahkeme açmaması için zorladı, bunu başaramayınca da ölen işçiye firmada çalışan hiçbir işçinin şahit olmaması için korkutmaya çalıştılar. Yani ölen bir insan değil sadece zayiattı bu ahlaksız takımı için. Yine Kılıçlar firması asbest türünün zehirli bir türü olan Amosit tozu içinde denetimsiz, eğitimsiz işçi çalıştırıyor. Bu ortaya çıkınca da yapılan ilk şey içeride işçiyi tehdit etmek, yaptıkları pisliği ortadan kaldırmak oluyor. Garip olansa burada yaşananları devlet kurumları sadece izliyor, bakanlık bildiği halde bürokrasiyle süreci uzatıyor. Bunlara Aliağa’da yabancı değiliz, tıpkı yıllarca Star Rafineri inşaatında on binlerce işçiye uygulanan usulsüzlükleri izlemesi gibi...

Gemi Söküm’ün sömürücü patronları burada bir düzen kurmuş, güçlü kimse yasa odur! Tıpkı Türkiye sermaye sınıfının tatlı kârları için milyonlarca işçi ve emekçiye sefaleti dayatması gibi. Çünkü genel işsizlik ve ekonomik zorluk Gemi Söküm patronlarına işçilere istediği her şeyi yapma rahatlığı veriyor. Ölen arkadaşına şahit olmamak, asbesti bildiği halde çalışmak, kurşun oranını vücudunda gizlemek, götürü sistemi içinde inim inim inlemek. Bu alanda asbest gömülür ses çıkmaz, kaçak yakıt satılır ses çıkmaz, kablo yakılır gökyüzü siyaha boyanır ses çıkmaz, bozuk yakıt denize dökülür ses çıkmaz, onlarca uyuşturucu kaçakçılığı iddiası halen devam eder ama “kimse var mı?” ses çıkmaz…

Gemi Söküm’ün asalak patronları nezdinde ahlaksızlık sermayenin fıtratında var. İnsanlığı bu karanlığa hapseden, geleceği yok eden işte bu ahlaksız tutumlarıdır. Gemi Söküm işçileri eğer birlik olur ve mücadele ederek haklarını kazanırlarsa eğer, bu kazanımlarla sadece kendileri için değil, tüm işçiler için de güzel yarınların önünü açmış olacaklar. Biz Gemi Söküm işçilerinin yaptıkları eylemden sonra eskisi gibi olmadığını, artık gücünün farkında olduğunu biliyoruz. Bir yerlerde, her Gemi Söküm işçisinin belleğinde “evet öyle bir an yeniden gelecek ama bu sefer daha farklı olacak” sözlerini sessiz sessiz dillendirdiğini de biliyoruz.

İzmir’den bir sınıf devrimcisi

 

 

 

Sınıfın öfkesini örgütleme zamanı!


Her geçen gün daha da ağırlaşan ekonomik kriz yüzünden işçi ve emekçilerin yaşamı iyice çekilmez bir hal aldı. Temel tüketim maddelerine gelen zamlar, sağanak gibi yağmaya devam ederken bu gidişle de kesilecek gibi görünmüyor. Ücretler daha yılın ilk ayından itibaren açlık sınırının altına kalmasıyla birlikte işçiler için nefes alma dahi lüks sayılır duruma geldi.

Kapitalist sistemin demir yumruğu görevini üstlenen tek adam rejimi, sistemin yapısal krizini daha da derinleştirmiş, sermayedarların büyümesi için işçi ve emekçilerin yoksullaşmasına hiçbir beis görmemiştir. Bu manzaranın içinde soluksuz bırakılan işçi ve emekçiler ise iliklerine kadar hissettikleri sorunlarına karşı bir çıkış yolu aramaktadır. 2022 yıllının ilk aylarından itibaren yaygınlaşan işçi direnişleri bunun en önemli göstergesidir. İşçi ve emekçiler sefalet ücretine ve zamlara karşı bulundukları yerlerde refleks çıkışlarda bulunarak tepkilerini ortaya koymuşlardı.

Öyle ki, ağırlaşan bu tabloda sınıfın genelinin politikleştiği, en geri bilince sahip olanın dahi yaşananlara duyarsız kalamadığı görülmektedir. Hastanede randevu beklerken, belediye otobüsünde yolculuk ederken yaşanan insanlık dışı muameleye dair bir şey söylemeye kalktığınızda hemen etrafınızda insanlar birikiyor. Bazıları meraklı gözlerle tartışanlara kulak kabartıyor, bazıları da tartışmaya ortak oluyor ve içindeki öfkeyi dışa vuruyor.

Bunu en iyi şekilde faaliyet götürdüğümüz sınıf kitlelerinde görebilmekteyiz. Önceki zamanlarda gerçekleştirdiğimiz bildiri ve bülten dağıtımlarında işçilerin tepkisizlikleriyle karşılaştığımız yerlerde şimdi aynı işçiler adeta yaşanan bu duruma ateş püskürttüğüne tanık olmaktayız. Dağıtım esnasında işçilerin birçoğunun konuşmaya açık olduğu ve bildiride/bültenlerde yazılanları merak ettiğini gözlenmekteyiz. Gece-gündüz çalışmasına rağmen dar boğaz içinde debelenmekten bir türlü kurtulamadığını hatta koşullarının daha da ağırlaştığını gören işçiler, doğal olarak başka yol ve yöntem arayışının içine girmekteler. Gerçek çözümün “işçilerin birliğinden” geçtiğinin farkında olan işçiler, yaşadıkları güven problemi, bilinç ve örgütleme düzeylerinin geriliği yüzünden adım atmakta zorlanmaktadırlar.

Ayrıca faaliyet esnasında tanık olduğumuz bu değişimin fabrikaların yangın yerine dönüştüğü de göstermektedir. Tespit edilen bu güncel gelişme ile kaynayan kazan haline gelen işçi kitlelerine daha fazla gitmek gerektiği çok açıktır.

İşçi sınıfının duyargalarının bu kadar açık olduğu bir dönemde yoğun ve yaygın bir devrimci faaliyet yürütmek hepimizin üzerine yüklenen bir sorumluluk olarak durmaktadır. İşçi sınıfı dün olmadığı kadar örgütlenmeye elverişli olduğu bir ortamda, döne döne devrimci sınıf politikalarını sınıfa taşıma ve sınıfın açığa çıkan öfkesini örgütleme atılması gereken ilk adım olsa gerek…

Trakya’dan bir sınıf devrimcisi