İçindekiler:

10 Şubat 2023
Sayı: KB 2023/03

Çöken kapitalizm ve sermaye devletinin enkazıdır!
Utanmazlar halen propaganda halinde!
Yardımlara ve gazetecilere OHAL engeli
EİB: Her türlü önlem alınmalıdır!
Deprem bölgelerinden gözlemler...
Sermaye kodamanları ve demokrasi talebi
HDP'yi kapatma davası
Sermaye iktidarı yolsuzluk batağına gömüldü
Metal fabrikalarındaki hareketlilik
Kavel'den Greif'e kazanmak için ileri!
İşçi sınıfı sendika hakkından yoksun!
LC Waikiki direnişi üzerine
Greif Direnişi işçi sınıfı hareketinin devrimci geleceğidir!
Çin hezeyanı ve "casus balonu"
"Çin'le savaşmaya hazır ol!"
"Ukrayna ABD'nin jeopolitik çıkarları"...
"Peru'nun açık damarları!"
NATO ve müttefiklerinin Rammstein Zirvesi
Hitler'in iktidara gelişinin 90. Yılı
"Ukrayna savaşı ve işçi sınıfı" gündemli toplantı
BİR-KAR'ın deprem açıklaması
İEKK'nin 8 Mart çağrısı
Erdoğan neden bu kadar korkuyor?
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Depremin acısını yaşayan emekçi halklarla dayanışmayı yükseltelim!

 

Türkiye bir kez daha şiddetli depremlerle sarsıldı. Merkez üssü Maraş olmak üzere ilki 6 Şubat sabaha karşı saatlerde 7,7 ve ikincisi de öğleden sonra 7,6 şiddetinde olduğu açıklanan depremler bölgedeki çok sayıda kentte yıkım ve acılara yol açtı. Maraş’ın yanı sıra Antep, Adıyaman, Diyarbakır, Malatya, Urfa, Antakya, İskenderun, Adana gibi çok sayıda kentte büyük can kayıpları ve yaralanmalar gerçekleşti. Büyük ölçekli artçı sarsıntıların da yaşandığı felakette günün akşam saatleri itibariyle bin beş yüzden fazla insanın yaşamını yitirdiği, binlerce kişinin de yaralandığı açıklandı. Maraş depremi savaşın yıkımını ve acısını yaşayan Suriye’yi de vurdu, orada da yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği bilgisi paylaşıldı.

Türkiye’deki resmi açıklamalarda depremin etkilediği kentlerde 3 binden fazla binanın yıkılmış olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla can kaybının yazık ki çok daha fazla olacağı öngörülüyor. Haberlere yansıyanların gösterdiği üzere çok sayıda insan enkaz altında ulaşılmayı bekliyor. Sert hava koşulları gerek arama-kurtarma çalışmalarını gerek barınma, ısınma, beslenme sorunuyla karşı karşıya kalanların yaşamını daha da zor hale getiriyor.

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu olarak Türkiye ve Suriye halklarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Tüm yaralılara acil şifalar, hayatını yitirenlerin acılı yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Üzüntülü, fakat aynı zamanda bunca canın yitirilmesinde sorumluluğu bulunan düzene ve yönetenlere karşı öfkeliyiz de. Elbette öncelikle depremin acısını yaşayanlarla, soğuk havalarda açıkta kalanlarla dayanışma ve yardımlaşmayı büyütmek göreviyle karşı karşıyayız. Avrupa’da yaşayan tüm işçi ve emekçileri de bu türden gerçek çabalara destek vermeye, özellikle Türkiye’deki yoldaşlarımızın kampanyalarına maddi destek sunmaya çağırıyoruz.

Öte yandan emekçilerdeki yardımlaşma ve dayanışma duygularının, yaşanan acılarda başlıca pay sahibi olan devlet kanallarıyla ya da başta AKP-MHP olmak üzere timsah gözyaşı döken düzen güçlerince istismar edilmesinin önüne geçmek de bu çabanın bir parçası sayılmalıdır. Onlar sadece teşhir edilmesi ve kendilerinden hesap sorulması gereken odaklardır. Zira deprem afetinin bugün bir felakete dönüşmesinin ilk elden müsebbipleridir.

Tıpkı 1999 Marmara depremi gibi, bu son depremler de Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini herkese acı bir şekilde bir kez daha hatırlatmış bulunuyor. Bu gerçek ülkeye hükmedenler nazarında bin kez açık olduğu halde, yazık ki emekçi halk depreme yine hazırlıksız yakalanmıştır. Bunun sorumlusu, deprem gerçeğine rağmen barınma ve kentleşme sorununa sadece sömürü, yağma ve kâr alanı olarak yaklaşan kapitalist düzendir. Bu düzen ayakta kaldığı sürece doğal afetlerin yıkıcı ve ölümcül felaketlere dönüşmesi engellenemeyecektir. Zira bu düzende insan yaşamı ve sağlığı, doğanın ve uygarlığın geleceği değil, sınırsız artı-değer sömürüsü ve sonsuz sermaye birikimi esastır. Tam da bundan ötürüdür ki dünyanın en gelişkin kapitalist ülkelerinde bile sağlıklı kentleşmelerden ve barınma sorununun çözümünden söz etmek mümkün olmamaktadır.

Türkiye’de bu sorunlar çok daha ağır bir şekilde yaşanmaktadır. Özellikle son 20 yıldır kapitalist düzenin dümenini elinde bulunduran AKP iktidarı döneminde yapılaşma tam bir yağma-talan mantığıyla yürütülmüştür. Dolayısıyla bu son depremdeki büyük yıkımın ve acıların birinci dereceden faili herkesten çok bu iktidardır. Zira 99 depreminin ardından konulan özel vergileri, toplanan paraları yağmalayan, kendi müteahhitlerine dağıtan, yollara döktüğünü itiraf eden ama deprem gerçeğine rağmen depreme hazırlık çerçevesinde hiçbir şey yapmayan bizzat AKP-Erdoğan iktidarıdır. Halihazırda suçlu olanların halklarımızın karşısında timsah gözyaşları döküp kendilerini aklama, hatta prim yapma girişimlerine prim vermemek de önemli bir güncel sorumluluğumuzdur.  

Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki sınıf kardeşlerimizi bu gerçekler ışığında harekete geçmeye, dayanışma ve yardımlaşmayla birlikte mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.

Doğal afetler değil kapitalizm öldürüyor!

Düzenin dayattığı felaketlere karşı işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

BİR-KAR

6 Şubat 2023

Bağış yapmak için: https://gofund.me/5715feba

 

 

 

Postanede işçiler grevle kazanacak!

 

İşçi ve emekçi kardeşler,

Almanya, içerisinde posta işçilerinin de bulunduğu milyonlarca işçiyi ilgilendiren, hizmet sektöründeki toplu sözleşmeler döneminden geçiyor. Toplu sözleşme dönemleri işçilerin iş ve ücret koşullarını iyileştirmek için önemli bir fırsattır.

Fakat kapitalistler adına görüşmelere katılan hükümet, başta posta işçileri olmak üzere birçok sektördeki işçilerin taleplerini adeta provokatif bir tutumla, “yüksek, makul olmayan veya uçuk” bularak geri çevirmektedir.

Oysa işçiler son yıllarda çok ciddi hak kayıplarına uğradılar. On yıllardan beri süren kapitalist krizin yükü sürekli bir şekilde işçilerin omzuna yıkılıyor. Özellikle pandemi ve ardından gelen Ukrayna savaşı, milyonlarca işçiyi ve emekçiyi şimdiye kadar görülmemiş boyutta yoksulluğa itti. Başta enerji fiyatları olmak üzere, bütün ihtiyaç maddelerine gelen yüksek zamlar, emekçileri geçim sıkıntısıyla karşı karşıya bıraktı. Emekçiler geçinebilmek için daha çok ve daha kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyorlar.

İşçi ve emekçiler yoksulluğun ve sefaletin kucağına itilirken, kapitalist tekeller kârlarına kâr kattılar. Yani hakim sınıfların tekrar etmekten çok hoşlandıkları gibi, “hepimiz aynı gemide” değiliz. Bu ülkenin toplam zenginliği sürekli artarken, bundan emekçilerin aldığı pay sürekli düşmektedir. Bu yüzden de zengin daha zengin, yoksul ise daha da yoksullaşmaktadır.

Kriz, pandemi ve savaşın palazlandırdığı tekellerden biri de Deutsche Post AG’dir. Tekel geçen yıl 8 milyar Euro ile tarihinin en yüksek kârını elde ettiğini açıkladı. Buna rağmen posta işçilerinin son derece makul taleplerini iki turdur geri çevirmekte, “kabul etmeye hazır olmadığını” bildirmektedir.

Kapitalistlerin bu pervasız ve utanmaz tutumlarına, posta işçileri, tam da onların anladığı dilden, iki günlük bir grevle karşılık verdiler. Bu grev, uzun süredir grev sözcüğünü bile unutan sendikal bürokrasiyi de uyaran ve sarsan bir rol oynamıştır.

Posta işçilerinin başta %15’lik zam talebi olmak üzere, tüm talepleri son derece haklı ve meşru taleplerdir. Aynı şekilde grevleri de son derece haklı ve meşrudur. Posta işçilerinin grevini ve mücadelesini selamlıyor ve gönülden destekliyoruz!

Bu grev, posta işçileri gibi toplu sözleşme döneminde bulunan milyonlarca işçiye de cesaret vermiştir. Bu mücadele sadece posta işçilerinin değil, milyonlarca işçinin ortak mücadelesidir. Onların kazanımı tüm işçi sınıfının kazanımı olacaktır. Bundan dolayı, başta toplu sözleşme döneminde bulunan işçiler olmak üzere, tüm işçi ve emekçiler posta işçilerinin grevine destek vermeli, daha da önemlisi, haklarını koparıp almak için onların açtığı yoldan giderek, onlar gibi grev silahını kuşanmalıdır.

İşçi kardeşler! Gittikçe tırmanan militarizm ve savaş ortamında sermayenin işçi sınıfına yönelik saldırıları gittikçe artmaktadır. Sermaye sınıfı krizin ve Ukrayna’daki kirli ve kanlı çıkar savaşının tüm bedelini işçi sınıfına ödetiyor. İşçilere gelince “Kasalarımızda yeterince para yok” diyenler, bu toplumun milyarlarca euro vergisini hiç çekinmeden savaşa ve silaha aktarıyorlar. Her şeye para var ama işçiye gelince yok!

Bu gidişatı sadece ve sadece işçi sınıfının birleşik mücadelesi tersine çevirebilir. İşçi sınıfı savaşın ve krizin faturasını ödemeyi reddetmeli, buna karşı örgütlenerek mücadele etmelidir. Var olan hakları korumanın ve yeni haklar kazanmanın mücadeleden başka bir yolu yoktur. Posta işçilerinin yaktığı grev ateşini dayanışmayla büyütelim. “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!”

BİR-KAR İşçi Komisyonu

31 Ocak 2023