İçindekiler:

18 Ekim 2022
Sayı: KB 2022/31

Haklar ve özgürlükler mücadelesini büyütelim!
Saray rejiminin "anayasa oyunu"
Sansür yasası
Cinayet mahallinde suç itirafı
Bartın'da yaşanan kaza değil, katliam!
Ankaralı emekçilerden katliama tepki!
Sokağa, eyleme, hesap sormaya!
Kartal'da İşçi-Emekçi Mitingi!
Gerici kuşatma sokakta kırılır!
"Tasarruf önerileri" üzerine...
Bilinçli ve örgütlü bir işçi hareketi için ileri!
Marlboro'da direniş sürüyor...
Sarayın soygun ve yolsuzluk çetelerinin borsa vurgunu
İran'da "bu kez her şey çok farklı"
Siyonist işgale karşı bitmeyen direniş
İtalya'da "faşizmin yükselişi"
Ukrayna savaşı alevlendi
NATO nükleer tatbikata hazırlanıyor
Almanya'da "Dayanışma Sonbaharı"na çağrı
İran'da kadınlar-emekçiler ayakta!
Frankfurt'ta Mahsa Amini eylemi
Üçüncü Dünya Kadın Konferansı'ndan gözlem
Yurtdışında yeniden merkezi gece
Saray rejiminin dezenformasyonlarına karşı
Katliamcı devletten hesap sormak için...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Katliamcı devletten hesap sormak için...

 

Sermaye devleti kurulduğu günden bugüne kirli hesapları ve ihtiyaçları uğruna sayısız katliam gerçekleştirdi. Dersim, Koçgiri, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi, Ulucanlar, 19 Aralık ve yakın dönemde Suruç ve Ankara Gar katliamı…Bu katliamlarla toplumun geniş kesimleri sindirilmeye ve mücadeleden alıkonulmaya çalışıldı.

7 Haziran seçimlerinde hezimete uğrayan ve tek başına iktidar olma gücünü kaybeden AKP, kanlı planlarını hayata geçirdi. 20 Temmuz’da Suruç katliamı gerçekleştirildi. Suruç katliamının ardından 10 Ekim Ankara Gar katliamı gerçekleştirildi. 7 Haziran seçimleri sonrasında hayata geçirilen saldırılarla emekçilerin üzerinde korku atmosferi yaratılmak istendi. Savaşın ve sokak ortasında bombaların patladığı bir süreçte DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’un çağrısıyla 10 Ekim’de Ankara’da Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi gerçekleştirildi. Mitinge katılım için gelenler şehir girişlerinde durduruldu ve ince aramalardan geçirildi. Öte yandan Ankara’nın göbeğinde MİT binasına 1-2 km’lik bir alanda gerçekleştirilecek bir mitingi kanı bulamak için gelen IŞİD üyeleri devletin denetiminde Suriye sınırından Türkiye’ye sokuldu. Bizzat kollanarak bombalı saldırıyı gerçekleştirilmeleri için Ankara Gar Meydanı’na getirildiler. Miting programından 26 gün önce devletin istihbarat belgelerine göre, bombalı saldırısının gerçekleştirileceği bilgisi ulaşmasına rağmen emniyet güçleri hiçbir önlem almadıkları gibi katliamın önünü bizzat kendilerinin açtıkları ortaya çıkan belgelerle gözler önüne serildi. Devletin korku atmosferi yaratarak toplumu sindirmeyi amaçladığı katliam iki farklı nokta gerçekleştirildi. Katliam sonucu 103 kişi yaşamını yitirdi, 500’ün üzerinde kişi yaralandı. Saldırının ardından yaralılara yardım etmek isteyen kitleye polis gaz bombaları ve tazyikli suyla saldırdı.

AKP iktidarı 1 Kasım sürecine gidene değin ülkede savaş ve korku atmosferini tırmandırmış, kendine yedeklediği faşist MHP ile 1 Kasım seçimlerinde ittifakı kurmuştu. Gerici-faşist iktidar toplumun üzerindeki korkuyu arttırmak için Kürt halkını yönelik imha saldırılarından ilerici ve devrimci güçlerin toplu gözaltına alması ve tutuklamasına kadar bir dizi saldırıyı pervasızca hayata geçirmişti. Zira 1 Kasım seçimlerine giden süreci ve sonrasında yaşanan baskı ve korku atmosferini de bizzat sermaye devletinin tetikçiliğine soyunan ve kanlı katliamlarda parmağı olan Sedat Peker’in yaptığı açıklamalarla ifşa oldu. 

Aradan geçen 7 yıla rağmen 10 Ekim’in faili olarak yalnızca patlamayı gerçekleştiren iki IŞİD’li yargılandı. Oysa 10 Ekim katliamının gerçek failleri bellidir. 10 Ekim’in failleri IŞİD üyelerine “öfkeli gençler” diyenlerdir. 10 Ekim’in failleri gizli odalarda emperyalist şefleriyle adım adım katliamı planlayanlardır. 10 Ekim’in failleri bombalı saldırının ardından kitlenin üzerine biber gazı ve tazyikli su sıkanlar, ambulansların alana girmesini engelleyenlerdir. Özetle; 10 Ekim’in faili sermaye devletinin ta kendisidir.

Bütün bu gerçeklikler gün yüzüne çıkmışken, halen adliye salonlarında mizansen yargılamalar devam ediyor. Katliam iki çete üyesine göstermelik cezalar verilerek kapatılmaya çalışıyor. Sermaye devleti ne kadar gerçekleri gizlemeye çalışırsa çalışsın katliamdaki rolünü gizleyemez.

Tarihi kanlı katliamlarla dolu sermaye devletinin bu saldırıları gelişecek mücadelenin önüne set çekmek için gerçekleştirilen planlı saldırılarılardır. On yıllardır bu topraklarda baskıya, sömürüye, ezilmişliğe ve kanlı katliam saldırılarına karşı direnenler var oldu ve var olmaya devam edecek. O yüzden sermaye devletinin kirli hesapları uğruna gerçekleştirdiği katliamlar nafiledir.

K. Sönmez

 

 

 

Sinan yoldaşa asla veda değil: “Merhaba”

 

Partisi diyor ki, “Siyasal yaşamı ve mücadelesi bir partiye sığmayacak türden” örnek bir devrimciydi.

Eşi ve onca yolu birlikte yürümüş yol yoldaşı diyor ki, “Seni anlatmaya kalksam eksik bırakırım diye korkuyorum.”

Dört yaşında kendisini tanımış oğlu diyor ki, “Oğluna ilk hediyesi bir oyuncak falan değildi, bir Lenin posteri idi. (…) Evet, babam hiçbir zaman sıradan bir baba olmadı, çünkü bize fazlasını verdi. O yüzden şu an özlediğim kişi sadece babam değil, özlediğim kişi benim en yakın yoldaşlarımdan birisidir.”

Oğlunun yoldaşı olmuş bu güleç gözlünün kendisiyle oynaması için yolunu gözleyen üç yaşında “Civciv” dediği yoldaşı da olmuş. O da diyor ki, “Seni tanıdığımda üç yaşındaydım. (…) İlkin senin o neşeli güzel yüzünü kaydettim hafızama.”

Çocukluğunda onun hikayelerini duyarak büyüyen ve ona yoldaş olmuş birisi diyor ki, “Sonra yoldaş olduk, dinlediğim hikayeler ise, gerçek…”

Onu sokakta, eylemde, zindanda, mücadelenin her anında tanıyan dostları diyor ki, “Güven veren kişiliği, davasına sarsılmaz bağlılığı, tükenmek bilmez çalışma azmi, işkencelerde başı dik, mütevazi, önder bir kişilik, devrimci hareketlere yaklaşımında ilkeli, olgun, hoşgörülü, umut ve inançla dolu bir dost ve yoldaştı…”

O adanmışlık düsturunu kendilerine rehber edinen ‘71 devrimci önderlerinin zorlu mirasını gönüllüce almış, mücadele kılavuzu kılmış ve nefesinin yettiği yere kadar hakkıyla taşımış militan bir devrimci, komünist olmuştur.

Ve böyle olduğu için yaşamı bir partiye sığmayacak örnek bir devrimci, sonsuzluğa uğurlanırken genç komünist yoldaşlarının omuzlarında taşınan “parti bayrağı”, yüreklerinde acısı öfke, “yumruklarında bilinç” oluyordu.

Dostlarının dediği gibi, “Onu elinde bayrağıyla hatırlayacağız…”

Genç Komünistler’in mücadelesinde kutup yıldızı olan Sinan yoldaşa asla veda değil, MERHABA, MERHABA, MERHABA!

Teslim yoldaşın 29 Eylül 2018’de fiziken aramızdan ayrılışının 4. yılındayız. Yine bir Eylül ayında ve hüzün doluyuz. Yine gülen gözleriyle duruyor karşımızda Sinan yoldaş. Ve yine veda ve gözyaşı yok. Biliyoruz ki, onu anmak “inadına devrim ve sosyalizm” demekten geçiyor.

İçten devrimci duygularla MERHABA SİNAN YOLDAŞ, MERHABA!

M. İmran

Not: Yazıda, H. Fırat’ın derlediği ve Eksen Yayıncılık tarafından basımı yapılan “Teslim Demir - Devrime adanmış yarım asır” adlı kitap esas alınmıştır…