İçindekiler:

18 Ekim 2022
Sayı: KB 2022/31

Haklar ve özgürlükler mücadelesini büyütelim!
Saray rejiminin "anayasa oyunu"
Sansür yasası
Cinayet mahallinde suç itirafı
Bartın'da yaşanan kaza değil, katliam!
Ankaralı emekçilerden katliama tepki!
Sokağa, eyleme, hesap sormaya!
Kartal'da İşçi-Emekçi Mitingi!
Gerici kuşatma sokakta kırılır!
"Tasarruf önerileri" üzerine...
Bilinçli ve örgütlü bir işçi hareketi için ileri!
Marlboro'da direniş sürüyor...
Sarayın soygun ve yolsuzluk çetelerinin borsa vurgunu
İran'da "bu kez her şey çok farklı"
Siyonist işgale karşı bitmeyen direniş
İtalya'da "faşizmin yükselişi"
Ukrayna savaşı alevlendi
NATO nükleer tatbikata hazırlanıyor
Almanya'da "Dayanışma Sonbaharı"na çağrı
İran'da kadınlar-emekçiler ayakta!
Frankfurt'ta Mahsa Amini eylemi
Üçüncü Dünya Kadın Konferansı'ndan gözlem
Yurtdışında yeniden merkezi gece
Saray rejiminin dezenformasyonlarına karşı
Katliamcı devletten hesap sormak için...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Tasarruf önerileri” üzerine...

G. Umut

 

Kış yaklaşıyor ve birçoğumuz faturalara yansıyacak rakamlardan korkuyoruz. Bir korku filmi gibi maaşlarımıza/ücretlerimize yeterince yansımayan zamlar faturalara fazlasıyla yansıyacak.

Doğallığında yaşamımızda pek çok şeyden tasarruf ediyoruz. Eskiyen ayakkabı ve montlar bir süre daha idare eder, yeter ki çocukların eğitimi aksamasın. Biz doymasak da olur, çocuklarımız bir gıdım daha fazla yesin. Evde yorganın altına girer ısınılır, fırın-tost makinesi raflara kaldırılır, çamaşırlar akşam yıkanır, pazara saat: 17.00’den sonra gidilir… Bu liste uzar gider. Bu konuda zaten uzmanlaşmış bir halimiz var.

***

Enerji Bakanlığı zamları açıkladı ve bununla da kalmadı ve bir “Aklınla verimli yaşa” ve “İşte, evde, yolda enerji verimliliği” adlı kitapçıklar yayınladı. Kitapçıkta “Yaşam standartlarınızdan taviz vermeden enerji tüketiminizi azaltarak hem cebinizi hem çevreyi hem de geleceğinizi koruyabilirsiniz” deniliyor. Yani bir yaşam standarttınız olduğu var sayılarak hazırlanan kitapçıkta çeşitli “öneriler” var:

“Özel günler dışında dekoratif aydınlatma yapmayın”

 “Asansörler alt katlarda mümkün olduğunca kullanılmamalı”

“Toplu ulaşım tercih edilmeli”

“Buzdolabı, fırın, radyatör gibi ısı üreten gereçlerden ve güneş ışığından uzağa yerleştirilmeli”

“Cephe yalıtımıyla en az yüzde 35 tasarruf”

Enerji Bakanlığı’nın yayınladığı kılavuza göre tasarruf yapması gereken bizleriz. Peki bizler tasarruf yaptığımızda ne olacak?

Ülkenin ekonomisinin kötü gidişatının sorumlusu bizler miyiz?

Tasarruf kılavuzunun amacı bu kötü gidişatta sorumluluğu olanları gizlemektir. AKP-MHP iktidarının şefi “itibardan tasarruf olmaz” dedi, Turizm Bakanı Ersoy “kışın gezin” dedi.

İktidarın tepesinden en alt kademesine kadar tüm makamlar, mevkileri ile orantılı israf yapıyor. Eşleri, çolukları-çocukları yedi tekmil akrabalarını sayınca liste uzayıp gidiyor…

Bu zenginlik nereden geldi? Bu soruyu bir kenara bırakalım şimdilik…

İlk olarak, hadi meselenin “tasarruf” olduğunu varsayalım -ki bu değil- yine de açıklanan verilere göre Türkiye, milli gelirinin yaklaşık yüzde 15’ini israf ediyormuş. Bu büyük israfın asıl faili ise devlet. Zira “itibardan tasarruf olmaz” düsturuyla hareket eden rejim, devlet bürokratlarının makam araçlarına, sarayların ve kamu binalarının aydınlatılmalarına, iletişim giderlerine, basın yayın giderlerine, kırtasiye giderlerine, ağırlama giderlerine vb. devasa harcamalar yapıyor. 2021 yılında bunlara ayrılan paranın 1 trilyon 81 milyar TL olduğu söyleniyor.

***

Elbette bizler doğaya ve insanlığa karşı sorumluluğumuz gereği hiçbir şeyi israf etmeyelim. Ancak sorun bu değil, israf bu sistemin işleyişinde var. Öyle ya, çarkların dönmesi için eldeki kaynakların çarçur edilmesi gerekir.

Bunca zenginliğin içinde zenginliği üreten bizlerin aç ve yoksun kalmasının, bir avuç sermayedarın zenginleşmesinin, şirketler kâr üstüne kâr elde ederken, ülke ekonomisi büyürken, bizlerin yoksullaşmasının başka bir izahı olabilir mi?

Sömürü sisteminde israf emekçilerin harcamalarından kaynaklanmaz.

Şimdi kitapçıktaki öneriyi yineliyoruz: “Aklınla verimli yaşa”

Verimli ve akıl sağlığının korunacağı tek bir yol var: O da bu barbarlık düzenine karşı örgütlenmek ve mücadele etmektir.

 

 

Saraylarda sefahat sürenler ve “süfli”ler

 

Türk-İş tarafından yapılan araştırmanın 2022 Eylül ayı sonucuna göre, dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 7 bin 245 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 23 bin 599 TL’ye çıktı. 1 Ocak 2023’e kadar geçerli olan asgari ücret ise 5 bin 500 TL. Asgari ücret bile alamayanların sayısı net değil, ama “şanslı” olup asgari ücretle çalışanların sayısının on milyon civarında olduğu hesaplanıyor. On milyon işçi ile aileleri açlık sınırından bin 755 TL daha düşük bir ücretle çalıştırılıyor. Yani ücretin tümünü sadece gıda maddelerine harcasalar bile sağlıklı beslenemiyorlar.

Emekçileri bu sefalet girdabının içine atanlar 20 yıldır ülkeyi yönetiyorlar. Bunların tepesinde ise AKP şefi Tayyip Erdoğan var. Kendisi yazlık ya da kışlık saraylarından birinde zaman geçirmediğinde, Ankara’daki 1100 odalı sarayında ikamet ediyor. Saraydaki sefahatin devam edebilmesi için yapılan günlük harcamalar geçen Nisan ayında 10 milyon 657 bin TL olarak hesaplanmıştı. Ülkedeki enflasyonun yükselişi dikkate alındığında bunun 20 milyon TL’ye yaklaştığını tahmin etmek güç değil.

Üç-beş maaş alan müritleriyle birlikte bu sarayda ikamet eden AKP şefi, Ankara’daki Etlik Şehir Hastanesi “Açılış Töreni”nde konuşmada şu sözleri de sarf etti: “Sırf daha iyi arabaya binmek, sırf daha yeni telefon alabilmek, sırf daha çok konsere gidebilmek gibi süfli (adi, aşağılık, bayağı) heveslerle ellerin yani başka ülkelerin, başka toplumların kapısına varanlara acıyarak bakıyorum.”

Tayyip Erdoğan’a göre daha iyi bir yaşam isteyenler “süfli” kişilerdir. 1100 odalı sarayda yaşayan bir adamın bu lafları etmesi için toplumun geniş kesimlerine küfretme yetkisini kendine gören, kibirle gözü kararmış, kendisi ve müritleri için şatafatı, halk için ise sefaleti “mubah” gören biri olması gerekiyor. Ülkenin zenginliklerini çeyrek asırdan beri talan edip büyük bir servet biriktirenlerin bu küstahça kibre kapılmaları şaşırtıcı değil elbet. Zira kendileri dolar milyarderi olurken, sefalet içine ittikleri “fanilerin” daha iyi bir yaşam talep etmelerine tahammül edemezlerdi.  

Ülkeyi yirmi yıldır bu zihniyetin temsilcileri yönetiyor. Bunların büyük şefleri de Tayyip Erdoğan’dır. Yani gençlerin %70’ten fazlasının yurtdışına çıkmak istemelerine yol açan koşulları yaratan bizzat kendileridir. AKP’ye oy verenlerin bile %40’ı fırsat bulsa yurtdışına çıkmaya hazır. Yurtdışına çıkmak isteyenler elbette her zaman vardı. Ancak hiçbir dönem bu düzeye ulaşmamıştır. Yani bu rejim nüfusun büyük çoğunluğu için yaşamanın eziyet haline geldiği bir ülke yarattı. Hal böyleyken daha iyi bir yaşam arayışına girenlere küfür etmek adamların “fıtratına” tamamen uygun. Bu kadar kibir bu kadar küstahlık fıtratlarına uygun olsa da bu kadar pervasızlığın bir nedeni de sefalete itilenlerin yazık ki henüz hesap sormak için harekete geçmemiş olmalarıdır.