24 Haziran 2016
Sayı: KB 2016/24

“Kabadayı”lıktan “yaranma”ya…
Kıdem tazminatı tartışmalarında sona gelindi
Taşeron işçisine kadro yalanı
AVON yönetimi direnişçilerle görüşmedi
Maden havzalarından yükselen ses: “Birlik!”
Altherm Klima’da direniş sürüyor
Tarım işçileri için ölüm sezonu
Kapitalizm işçi kanıyla besleniyor
İşgal, grev, direniş!
Eğitim Sen üyesi 650 öğretmen soruşturmalık
“Bizden alınan hakkın geri verilmesi için buradayız”
“Zaferi kazanıncaya kadar davamızın arkasındayız!”
Bizim ışığımız, onların karanlığı
Liseliler karanlığa ve gericiliğe karşı ses çıkarıyorlar
Sömürüye ve gericiliğe teslim olmayacağız!
Polis genç kadını tandırda yakmaya çalıştı
Terör demagojisi ve insan olabilmek
AKP hükümeti HDP’li belediyelere saldırıyor!
NATO zirvesi ve büyüyen savaş tehlikesi
Avrupa’da yeni saldırı dalgası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP hükümeti HDP’li belediyelere saldırıyor!

İşçilerin birliğini sağlayalım, halkların kardeşliğini yükseltelim!

 

Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan ve salt bununla sınırlı kalmayarak toplamda Kürt halkını sindirme ve imha etme politikalarını derinleştiren saldırılar HDP’li belediyeler üzerinden yeniden devreye sokuldu.

İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı büyükşehir yasasında değişiklik öngören kanuna ilişkin taslakta amaç çok açık bir biçimde HDP’li belediyelere el koymak olarak şekillendi. Yapılacak düzenlemeler 6 başlıkta sıralanırken, bunların arasında belediye başkanlarının yerine vali ve kaymakamın görevlendirilmesi, belediye ödeneklerinin kesilmesi; kamu emekçilerinin kamudan, işçilerin işten atılması, belediyelerin halka açık sosyal-kültürel tesislerine el konması, belediyelere ait iş makinaları başta olmak üzere pek çok araca el konması yer alıyor.

Saldırıları meşrulaştırma aracı: “terör” demagojisi

Ocak ayından bu yana süren tartışmalarda HDP’li belediyelerin, belediye kaynaklarını halka hizmet noktasında kullanmadığı yönlü ithamlarda bulunan AKP hükümetinin ana tezini elbette ki “terör” demagojisi oluşturdu. Henüz 17-25 Aralık operasyonlarının hesabını vermemiş ve veremeyecek olan AKP hükümetinin HDP’li belediyeler için yolsuzluk yapıldığını ima eden açıklamalarda bulunması ise Türkiye kirli siyasetinin bir cilvesi değilse eğer, tam anlamıyla kendini bilmezliktir. Kamuoyuna sunulan açıklamalarda yolsuzluk iddiasının salt “ima” yoluyla yapılma sınırlarında kalıyor oluşu bile HDP'li belediyelere İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan sayısız denetim sonucunda en ufak bir yolsuzluk delili bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Ancak çamur at izi kalsın mantığına sarılan AKP hükümeti estirdiği şoven rüzgarı da arkasına alarak HDP’li belediyeleri hedef tahtasına çakmış bulunuyor.

Demagojilerin arkasında ise tek bir gerçek vardır. Suruç katliamı ile fitillenen ve 7 Haziran seçimlerinin ardından tırmandırılan imha politikalarının karşısında direnişe geçen Kürt halkını teslim alma amacı hendeklerin içine gömülünce, saldırının çerçevesi daha da genişletilmiş oldu. HDP-DBP’li belediye başkan ve eş başkanlarının tutuklanması, kitlesel düzeyde açılan soruşturmalar, Kürt halkının iradesi ile seçilen milletvekillerine yönelik çıkarılan dokunulmazlıkların kaldırılması vs. hepsi bu saldırının sacayaklarını oluşturmaktadır. Geçtiğimiz hafta gündeme gelen HDP’li belediyelere dönük yeni saldırı başlıkları da bu kapsamlı saldırının yalnızca bir parçasıdır.

Fıtratınızda yalan var!

Kapitalist sistemin dönemsel ihtiyaçları çerçevesinde kendi yasalarına, işleyiş kurallarına ve üst perdeden her fırsatta dillendirdiği “milli irade”ye sırt çevirebileceği, HDP’li belediyelere uygulanan baskılarla bir kez daha ayyuka çıkmış oldu. Söz konusu olan Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırmak ve sindirmek olduğu yerde AKP Yerel Yönetimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin de tüm aymazlığı ile söylediği gibi, “Her sistem kendi içinde tedbirini alır.”

Bu sistem içerisinde “yasal” haklar, aynı anlama gelmek üzere “geçici, keyfi” haklar olmaktadır. Kapitalist sistem meşru taleplerini savunan ve bu uğurda onurla dövüşen bir halka karşı başlatmış olduğu iç savaşla beraber halihazırda altı boş olan “demokrasi”, “milli irade”, “hukuk devleti”, “anayasal düzen” kavramlarını gelinen yerde güdükleştirmiş, adeta ortadan kaldırmıştır. Ne var ki hala daha bu kavramlar onların yalan kokan ağızlarında sakız olmaktadır. Gerçekler ise sokaklardadır. Tutuklanan belediye başkanlarının bileklerindeki kelepçelerdedir. Zırhlı araçların arkasında sürüklenen cansız bedenlerdedir. Haftalardır kayıp olan Külter’in sessizliğindedir.

Zafere giden yol; işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

Gerek dokunulmazlıkların kaldırılması ile gerekse de HDP’li belediyelere dönük saldırılarla Kürt halkının iradesi olarak seçtiği temsilcilerine uygulanan baskılara ve Kürt halkına karşı başlatılan topyekün katliama karşı tek çıkış yolu vardır. O da sokaklarda, alanlarda mücadeleyi büyütmektir. Her defasında “terör” demagojisine sarılan sermaye devletinin bu ideolojik zırhına vurulacak darbeler mücadelenin büyütülmesi gereken alanlarını da işaret etmektedir. Onurlu direnişi büyütmek, “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarını kapitalizmin can damarları olan fabrikalarda örebilmekten geçmektedir. Unutulmamalıdır ki; Kürt halkına imha ve inkar politikalarını dayatan sermaye devletini yerle bir etmek için üretimden gelen gücümüzü kullanmadan özgürlük ve eşitliğin yeşereceği zemini döşeyemeyeceğiz.

 

 

 

 

Fincancı, Nesin ve Önderoğlu tutuklandı

 

Özgür Gündem gazetesine destek olmak amacıyla nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapan Prof. Şebnem Korur Fincancı, gazeteci Erol Önderoğlu ve yazar Ahmet Nesin 20 Haziran günü tutuklandı.

Haklarında “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla açılan soruşturma için İstanbul Adliyesi’ne giden Önderoğlu, Fincancı ve Nesin’in ifade verdiği savcı Eşref Durmuş, üç kişiyi tutuklama talebiyle 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etti. Mahkemeye çıkarılan gazeteciler hakkında tutuklama kararı verildi.

Tutuklamalara karşı eylemler

Önderoğlu, Fincancı ve Nesin’in tutuklanmasına karşı ertesi gün Özgür Gündem gazetesi önünde dayanışma eylemi yapıldı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGC), İnsan Hakları Derneği (İHD), gibi kurumların yanı sıra sendika ve meslek örgütleri, aralarında Kızıl Bayrak’ın da olduğu devrimci-ilerici yayınlar eyleme katılarak destek verdiler. Eylemde yapılan konuşmalarda destek ve dayanışma ifade edilirken, tutuklanan yayın yönetmenlerinin serbest bırakılması istendi. Özgür Gündem adına yapılan açıklamada ise Özgür Gündem gazetesinin geçmişten bu yana karşılaştığı baskılar, cinayetler hatırlatılarak şunlar söylendi: “Ape Musa’nın çocuklarını sevmeye ve onlara güvenmeye devam edin; bu güveni boşa çıkarmayacak, bir milim bile geri adım atmayacağız.”

Aynı günün akşamında ise Taksim’deki Galatasaray Lisesi önünde eylem yapıldı. Polis ablukası altında geçen eylemde Önderoğlu, Fincancı ve Nesin’in serbest bırakılması istendi, dayanışmaya vurgu yapıldı. Sonrasında Önderoğlu, Fincancı ve Nesin’in gönderdiği mesajlar okundu.

Tutuklu gazeteciler için Fincancı’nın tutuklu olduğu Bakırköy Kadın Hapishanesi önünde her gün 16.00-18.00 arası özgürlük nöbeti tutulacak.

 
§