24 Haziran 2016
Sayı: KB 2016/24

“Kabadayı”lıktan “yaranma”ya…
Kıdem tazminatı tartışmalarında sona gelindi
Taşeron işçisine kadro yalanı
AVON yönetimi direnişçilerle görüşmedi
Maden havzalarından yükselen ses: “Birlik!”
Altherm Klima’da direniş sürüyor
Tarım işçileri için ölüm sezonu
Kapitalizm işçi kanıyla besleniyor
İşgal, grev, direniş!
Eğitim Sen üyesi 650 öğretmen soruşturmalık
“Bizden alınan hakkın geri verilmesi için buradayız”
“Zaferi kazanıncaya kadar davamızın arkasındayız!”
Bizim ışığımız, onların karanlığı
Liseliler karanlığa ve gericiliğe karşı ses çıkarıyorlar
Sömürüye ve gericiliğe teslim olmayacağız!
Polis genç kadını tandırda yakmaya çalıştı
Terör demagojisi ve insan olabilmek
AKP hükümeti HDP’li belediyelere saldırıyor!
NATO zirvesi ve büyüyen savaş tehlikesi
Avrupa’da yeni saldırı dalgası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sömürüye ve gericiliğe teslim olmayacağız!

 

Dinci-gerici hükümet gericilikte sınır tanımazken, hedefinde yine kadınlar, gençler, çocuklar ve işçiler var. Liseli gençlik bu gericilik karşısında ses çıkarmaya başlarken, emekçi kadınların da öfkesi gittikçe bileniyor.

Gericiliğin şefi Erdoğan’ın, KADEM’deki (Kadın ve Demokrasi Derneği) konuşmaları da her defasında işçi-emekçi kadınları aşağılayan söylemlere sahne oluyor. KADEM denilen kurum, emekçi kadınları düzen içinde tutmak, kafalarını karıştırmak, burjuvazinin kadın cephesindeki sözcülüğünü üstlenmek için kurulmuş bir aygıt. Erdoğan, kürtajın cinayet olduğunu, üç-beş çocuk yapın vaazlarını, kadınla-erkeğin eşit olamayacağını söyleyerek komünistlere saldırdığı konuşmayı ve son olarak da ‘yarım-eksik kadın’ tartışmalarını hep KADEM’de yaptı.

AKP şefinin, doğum kontrolü ile ilgili yaptığı konuşma hafızalardan silinmezken, en son söylemi de şöyle oldu: “Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkâr ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır. Anneliği reddetmek insanın yarısından vazgeçmektir. İnsanlığın yarısını oluşturan kadın, anneliğiyle, evinin ve çocuklarının üzerindeki etkinliğiyle, zarafetiyle, estetiğiyle, içgüdüleriyle, sahip olduğu farklılıklarla kadındır. Bu gerçeği bir kenara bırakıp erkekle kadını birbirlerine hasım olarak gören anlayışı kesinlikle reddediyoruz. Velhasıl, iş hayatının anneliğin alternatifi haline getirilmesini kesinlikle kabul etmiyorum. Daha geniş tutuyorum. İnsanlıktan vazgeçmektir.

Peki işçi-emekçi kadınlardan ne istiyorlar?

Gerici şefin bu konuşması işçi-emekçi kadınlar açısından farklı boyutlara işaret ediyor. Bir yandan yine kadınların yaşam tercihlerine müdahale ediyor. Çocuk yapıp yapmama isteğini tercihten çıkarmaya çalışıyor. Ev işi ve çocuk yükünü kadınlara bırakıyor. Kadının estetiği ve zarafetine yaptığı vurguyla da cinsel yönünü unutmuyor.

Bir yandan da sermayenin her zaman için yedek iş gücü ve yeni işçi nesilleri yaratacak makinalar olarak gördüğü kadınlardan ev ve iş hayatını birlikte yüklenmelerini istiyor. İşçi-emekçi kadınları fabrikalarda, atölyelerde niteliksiz işlerde ve ucuza çalıştırırken, genç-dinamik iş gücünün devamlılığı için de üç-beş çocuk doğurulmasını istiyor. Çeyiz paketi açıklaması ile genç yaşta evlilikleri teşvik etmeye, yeni işçi kuşakların yetişmesini garantilemeye çalışıyor. Kadınların emeğinden çok boyutlu yararlanarak, sorumlulukları devletin elinden alıp kadınlara yüklüyor. Kadınların çocuk doğurmasını teşvik için sadece bir defaya mahsus olacak çocuk yardımını allayıp pulluyor, esnek çalışmayla birleştirerek de kadınların çocuk ve ucuz işçilik yükünü bir kez daha hatırlatıyor.

Biz ne istiyoruz?

Onlar bizlerden evin kölesi, çocuk doğurma makinesi olmamızı istesinler. Onlar bizleri cinsel obje olarak görsünler, biz çalınan hayatlarımızı geri istiyoruz. Sermayedarların esnek ve güvencesiz çalışma dayatmalarına karşı, insanca bir yaşam ve çalışma koşulları, güvenceli iş istiyoruz. Ucuz iş gücü olarak değil, nitelikli işlerde ve eşit işe eşit ücret alarak çalışmak istiyoruz. Sermaye sınıfının çocuk bakımını ve ev işlerini bizlerin üzerine yıkma çabalarına karşı, her yerde, ulaşımı kolay, nitelikli çocuk bakım evleri ve kreş istiyoruz. Cinsiyetçi-gerici söylemlerin derhal son bulmasını ve ayrımcılığın ortadan kalkmasını istiyoruz.

Sermayenin bu çok boyutlu saldırılarına karşı biz işçi-emekçi kadınlar mücadeleyi büyütmeliyiz. Mücadelenin en önemli ayağı olan örgütlülüğü her yerde, her alanda başarmalı, sermaye sınıfı ve onun sözcülerinin gerici söylem ve katmerli sömürü programlarına teslim olmayacağımızı ve mücadele saflarında bizlerin de var olacağını bir kez daha haykırmalıyız.

Emekçi bir kadın

 

 

 

 

Emekçi kadınlar forumda buluştu

 

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu, 19 Haziran günü “Emekçi Kadın Forumu” düzenledi. Güncel gelişmelere dair eğitici tartışmaların yapıldığı forum canlı bir atmosferde geçti. Forum boyunca yapılan konuşmalarda sermaye iktidarının işçi ve emekçi kadınlara yönelik çok yönlü saldırıları olduğu ve bu saldırıları bütünlüklü olarak planladığı vurgulandı. İşçi ve emekçi kadınların bu saldırılar karşısında tek seçeneğinin devrim mücadelesine katılmak olduğu söylendi.

Forum öncesinde ortak sofra kurularak kahvaltı yapıldı. Kahvaltının ardından forum gerçekleştirildi.

Forum kapsamında öncelikle iktidarın dinci-gerici politikaları tartışıldı. İktidar temsilcilerinin kadınlara yönelik cinsiyetçi söylemleri üzerine örnekler verildi. Ardından gerici eğitim sistemi üzerinde duruldu. Eğitim emekçisi ve okula giden çocuğu olan katılımcıların da gözlemlerini aktardığı tartışmada gerici eğitim politikalarının paralı eğitim uygulamaları ile birlikte ele alınması gerektiği vurgulandı. Bununla birlikte liselerde bu uygulamalara karşı yükselen tepkilerin anlamı üzerinde duruldu.

Eğitim sistemi üzerine yürütülen tartışmaların ardından son dönemde gündeme gelen laiklik tartışması ve bununla birlikte gericiliğin yasalaştırılması üzerinde duruldu. Bu kapsamda “Boşanma Komisyonu Raporu”, “çeyiz hesabı” uygulamaları üzerine bilgi verildi. Ardından bu gerici ve cinsiyetçi uygulamalarla birlikte işçi ve emekçi kadınları tehdit eden kölelik yasaları tartışıldı. Bu kapsamda “bireysel emeklilik sistemi” ve esnek çalışma üzerinde duruldu. İşkur’un başlattığı ve pek çok fabrikada uygulanan “İşbaşı eğitim programı” anlatıldı. Bu kölelik yasalarına, işyerlerinde, fabrikalarda işçi ve emekçi kadınların karşı karşıya kaldığı tacize, mobbinge karşı Kastaş ve AVON direnişçileri gibi mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı. Forum, en ağır faturasını işçi ve emekçi kadınların ödediği kirli savaş politikaları ve Kürt halkına yönelik saldırılar üzerine yapılan tartışmaların ardından sonlandırıldı.

Forum boyunca yapılan konuşmalarda sermaye iktidarının işçi ve emekçi kadınlara yönelik çok yönlü saldırıları olduğu ve bu saldırıları bütünlüklü olarak planladığı vurgulandı. İşçi ve emekçi kadınların bu saldırılar karşısında tek seçeneğinin devrim mücadelesine katılmak olduğu söylendi.

 
§