24 Haziran 2016
Sayı: KB 2016/24

“Kabadayı”lıktan “yaranma”ya…
Kıdem tazminatı tartışmalarında sona gelindi
Taşeron işçisine kadro yalanı
AVON yönetimi direnişçilerle görüşmedi
Maden havzalarından yükselen ses: “Birlik!”
Altherm Klima’da direniş sürüyor
Tarım işçileri için ölüm sezonu
Kapitalizm işçi kanıyla besleniyor
İşgal, grev, direniş!
Eğitim Sen üyesi 650 öğretmen soruşturmalık
“Bizden alınan hakkın geri verilmesi için buradayız”
“Zaferi kazanıncaya kadar davamızın arkasındayız!”
Bizim ışığımız, onların karanlığı
Liseliler karanlığa ve gericiliğe karşı ses çıkarıyorlar
Sömürüye ve gericiliğe teslim olmayacağız!
Polis genç kadını tandırda yakmaya çalıştı
Terör demagojisi ve insan olabilmek
AKP hükümeti HDP’li belediyelere saldırıyor!
NATO zirvesi ve büyüyen savaş tehlikesi
Avrupa’da yeni saldırı dalgası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kabadayı”lıktan “yaranma”ya…

 

Osmanlı İmparatorluğu’nun çürümüş cesedini hortlatmaya endeksli saldırgan dış politikanın iflası, dünya nezdinde dinci-gerici AKP iktidarının prestijini sıfırladı. Uluslararası ilişkilerde utanç verici durumlara düşürülen dinci şeflerin gardı düşmüş görünüyor. ABD’li boksör M. Ali’nin cenazesinde şov yapmaya heveslenen Tayyip Erdoğan’a reva görülen alçaltıcı muamele, yaşanan hüsranın boyutunu gözler önüne serdi. Görünen o ki dinci şefler için “dünyaya meydan okuma” seremonileri geride kalmış, “eğilerek yaranma” süreci başlamıştır.

Rusya ciddiye almadı

Türk ordusunun Rusya savaş uçağını Suriye topraklarında düşürmesinin ardından çapını aşan laflar eden AKP şefi, postun pahalı olduğunu anlayınca ezile büzüle Putin’in kapısını çaldı. Bir kez daha iddialı vaazlarını yutmak zorunda kalan Tayyip Erdoğan, Rusya Günü’nü fırsat bilerek Devlet Başkanı Vladimir Putin’e mektup gönderdi. Mektupta “Türk halkı adına tüm Rus halkının Rusya Günü’nü kutluyorum. Ayrıca Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin yakın gelecekte hak ettiği düzeye gelmesini diliyorum” ifadelerini kullanan AKP şefinin havasında kabadayılıktan eser kalmadığı görüldü. Bu arada kaçak saraydaki efendisinin izinden giden “Başbakan” Binali Yıldırım da Rus mevkidaşı Dmitriy Medvedev’e mektup yazarak benzer dileklerde bulundu.

Mektuplara dair yapılan açıklamalar, yaranma çabasındaki dinci-gerici şeflerin Moskova’da pek de ciddiye alınmadığını gösterdi. Zira hem Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov hem Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova mektuplarda ‘elle tutulur’ bir unsura rastlanmadığını ifade ettiler. Moskova’dan yapılan açıklamalar yandaş/yardakçı medyadaki tetikçileri rahatsız etse de dinci iktidar tarafında sineye çekildi.

Geçen aylarda “Ey Putin!” naraları atan AKP şefi, artık Putin’den medet umuyor. Ancak yaranma çabasına verilen yanıtlar, Moskova’nın da “Tayyip Erdoğan enkazı” ile uğraşmaya hevesli olmadığını gösterdi. Dün ‘ak’ dediklerine bugün ‘kara’ diyenler ilke, değer, ahlak gibi insani hasletlerden yoksun oldukları için alçaltıcı muameleleri pek dert etmiyorlar. Bundan dolayı Moskova’nın kapılarını çalmaya devam edeceklerini öngörmek zor değil.

Yeniden Siyonist İsrail’in kapısında

Dinci-gericilik, iktidara tırmanma sürecinde hem İsrail rejiminden hem ABD’deki siyonist Yahudi lobisinden ‘banko’ destek görmüştü. Ancak ‘yeni Osmanlıcı’ hayaller depreşince AKP şefi dostlarını şaşırtan tutumlar sergilemeye başladı. Zira yayılmacı hevesler için Filistin halkının acılarını istismar etmekten daha etkili bir yol olamazdı. “One munite” çıkışıyla istismara ivme katan Tayyip Erdoğan, birden “Filistin halkının hamisi” pozlarına büründü. Oysa Filistin halkının tepesine bomba yağdıran İsrailli pilotların eğitim yeri Konya ovasıydı. Milyar dolarları bulan silah anlaşmalarını İsrail’le imzalayan da AKP hükümetinden başkası değildi. Yeni hamlelerle bu pozları pekiştiren Tayyip Erdoğan’la avanelerinin maskeleri, cihatçı katil sürülerini Suriye halklarının üzerine salınca parçalandı.

“Ilımlı İslam” projesinin iflası, çöken yayılmacı hayaller, dünya nezdinde saygınlığın dibe vuruşu, komşu ülkelerle şiddetlenen gerilimler dinci-gerici şefleri bir kez daha İsrail’in kucağına sürüklemiş görünüyor. Kendisiyle işbirliği yapabilecek herkese kapıları açan ırkçı-siyonist rejim, dinci-gericiliğin de sığınağı oldu.

AKP iktidarı ile İsrail heyetlerinin pazarlıkları gizli yapılsa da anlaşmaya varmak üzere oldukları haberleri eksik olmuyor. “Mutlu son”a yaklaşıldığına dair haberleri taraflar da teyit ediyor. Bundan dolayı Filistin halkını katletmeye devam eden siyonist rejimi rahatsız edebilecek sözleri dinci şeflerden duymak artık mümkün değil. İsrail medyasında yayınlanan haberlere göre nihai anlaşmaya varmak için sayılı günler kaldı.

Geçerken belirtelim ki, “kahraman” sanılan Tayyip Erdoğan’ın Arap halkları tarafından nefret edilen bir figür haline gelmesinin bir nedeni Suriye halklarına karşı işlediği ağır savaş suçları ise, diğeri de Filistin halkının acılarını pervasızca istismar etmesidir. AKP iktidarı ile Ortaçağ kalıntısı Körfez şeyhlerinin İsrail dostu oldukları artık Arap halkları için de bir sır değildir.

Dışarıda yaranma, içeride dizginsiz saldırganlık

Tek adam diktatörlüğüne dayalı dinci faşist rejimi kurabilmek için dış politikayı da kullanan AKP iktidarı, uluslararası alanda izole olmasına rağmen istediği hedeflere ulaşamadı. Bu da hem içeride hem dışarıda sıkışan rejimin krizini derinleştiriyor. Dışarıda dümeni kabadayılıktan yaranmaya kıran iktidar, içeride ise hem devlet, hem “sivil” dinci-faşist terörü azdırıyor.

Dünyada beş paralık saygınlığı kalmayan, ancak Afrikalı diktatörler ringine çıkabilen AKP şefiyle tetikçileri “iç savaş çıksın ezer geçeriz” diyebilecek kadar zıvanadan çıkmış durumdalar. Bu gözü dönmüşlük hali Ortaçağ artığı zihniyetlerini topluma dayatmak için ülkeyi kan deryasına çevirmekten bile kaçınmayacaklarını gözler önüne seriyor.

Kabarık suç dosyalarının açılmasını engellemek gibi dertleri de olan Tayyip Erdoğan’la müritleri, suçlarına yenilerini ekleyerek bu hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. İçeride yoğunlaştırılan faşist zorbalığın uluslararası alandaki izolasyonu ortadan kaldırması mümkün değil, bu gözü dönmüşlüğe karşı direniş azmini güçlendirmesi ise kaçınılmazdır.

Vurgulayalım ki, dinci faşist zorbalık kapitalist emperyalizmin ürünüdür. Dolayısıyla bu veba ile hesaplaşmak işçilerin, emekçilerin, Kürt halkının, Alevi emekçilerin ve toplumun ilerici devrimci güçlerinin işi olabilir ancak. Siyasal gericiliğe ve baskı politikalarına karşı direniş eğilimini güçlendirmek, kitleselleştirmek, örgütlemek ve militanlaştırmak günün acil görevidir.

 
§