İçindekiler:

8 Ağustos 2022
Sayı: KB 2022/27

Örgütlü, kitlesel, birleşik direniş!
Savaş histerisi dinmiyor
Sao Paulo gemisi ölüm saçmaya geliyor!
Yayılmacı dış politika duvara tosluyor
Saray rejimi, kapitalistler, çeteler...
TÜSİAD şefi de saray rejiminden yakınıyor
Rejimin irini KPSS'de patladı
"Bırakınız kirletsinler"...
Kazanmayı yeniden hatırlamak!
TPI'daki fiili grev üzerine...
"İkinci kemandan da öte"
Asalak bir burjuvanın hezeyanları...
MİB'den metal işçilerine çağrı
Gençlik ve gençlik hareketinin sorunları
DGB'den KPSS üzerine açıklama
Enerji krizi ...
IMF dünya ekonomisi için karamsar
Almanya'da emek-sermaye çelişkisi
Şükrü Akçadağ yoldaş yaşamını yitirdi
Zeliha yoldaş kavgamızda yaşıyor!
"Bir kitap okudum hayatım değişti"*
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

MİB’den metal işçilerine çağrı

 

Metal İşçileri Birliği, yaptığı yazılı bir açıklamayla metal işçilerine çağrı yaptı. Yapılan çağrıda şunlar söylendi: “Metal işçisi istemezse hiçbir şey vermeyecekler. Ne MESS‘in ne sendika ağalarının böyle bir niyeti olmadığını birçok deneyimle biliyoruz. Gün hayıflanmak, kızmak, yakınmak günü değil. Gün mücadele günü. O halde talep etmek ve kazanmak için görev başına!”

Metal İşçiler Birliği’nin yaptığı yazılı çağrının tam metnini aşağıda okurlarımıza sunuyoruz:

Metal işçisinin 6. ay zammı %30 olacak!

Beklemek sefalet zammını kabul etmek demek!

Tarihi olarak sunulan ve yatsıdan önce mumu sönen sözleşme ile ücretler kuşa dönmüştü. Asgari ücrete yapılan ara zamdan sonra ise, birçok metal işçisinin saat ücretleri asgari ücretin altında kalmış bulunuyor. Yan ödemelerle ücretler şişirilse de görüntü bir miktar kurtarılsa da yaşanan tablo ortada! Asgari ücret bu ülkede ne demek? Asgari ücret, belirlenen açlık sınırının bin lira altında yaşam mücadelesi demek. Evet, metal işçisinin açlık sınırının altında ya da biraz üstündeki tablosu bu!

Metal işçisi sözleşme kapsamında yapılacak 6. ay zammını bekliyor. Gelecek zam ile birlikte biraz daha rahat nefes alabileceğini umut ediyor. Ancak görünen köy kılavuz istemiyor. Enflasyon sözleşmede belirlenen %30‘un altında kalırsa, %30‘a tamamlanacak, üstünde olursa çıkan enflasyona göre zam verilecek. “Tarihi” diye yutturulmaya çalışılan sözleşmede böyle yazıyor.

TÜİK temmuz ayı enflasyon oranını %2,37 olarak açıkladı. Bu orana göre 5 aylık enflasyon %25,14. Eylül ayının ilk günlerinde Ağustos enflasyonu da buna eklenecek ve metal işçisinin alacağı zam oranı TÜİK‘in bu yalancı rakamları üzerinden belirlenecek. Muhtemeldir ki yine %2‘lik bir rakam söylenecek. Bu 6 aylık enflasyonun %27-28 civarında olması demek. Sözleşmeye göre bu oran %30‘a tamamlanacak. Sonra sendika ağaları çok büyük bir zam gibi yaygara kopartacaklar.

Evet yalan rakamlar, boş sözlerle metal işçisini bekleyen %30 zam karşısında söz metal işçisinde. Ya verilen sefalet zammını boyun eğerek kabul edeceğiz ya da şu sıralar birçok fabrikada ek zam talebiyle sesini yükselten, direnişe geçen işçi kardeşlerimizin yolundan yürüyeceğiz. TPI işçi kardeşlerimiz üretimden gelen güçlerini kullanarak Amerikan sermayesine diz çöktürdü ve taleplerinin hepsini kabul ettirdi. Tekstilden petrokimyaya, metalden hizmet sektörüne kadar birçok işyerinde mücadele ise sürüyor. Metal işçisi hareketlenir, talepleri için ayağa kalkarsa çok daha fazlasını yapabilecek güçte.

Yapılması gereken açık, %30 zam kabul edilemez. Tüm fabrikalarda ek zam talebini dillendirmeye başlamalı, sendikalara basınç uygulamalıyız. Yeni bir oldu-bitti ile bizi sefalet koşullarına mahkum etmelerinin önüne geçmeliyiz. Bu ise metal işçisinin tabandan birliği ve dayanışması ile olanaklı. Bir adım öne çıkmalı, inisiyatif almalı, talebimizi netleştirmeli, hep birlikte hareket etmemizi sağlayacak iletişim kanalları kurmalı ve sendikaları göreve çağırmalıyız. Gerektiğinde sendikadan da bağımsız hareket etme zeminlerini güçlendirmeliyiz. MİB ile irtibatımızı sağlamlaştırmalı, gerektiğinde üretimden gelen gücümüzü kullanacak bir kararlılık ve örgütlülük sağlamalıyız.

Metal işçisi istemezse hiçbir şey vermeyecekler. Ne MESS‘in ne sendika ağalarının böyle bir niyeti olmadığını birçok deneyimle biliyoruz. Gün hayıflanmak, kızmak, yakınmak günü değil. Gün mücadele günü. O halde talep etmek ve kazanmak için görev başına!

Metal işçileri Birliği (MİB)

3 Ağustos 2022

 

 

İşçi satıcısı Pevrul Kavlak Serel’de karşımıza çıktı…

 

Manisa’da bulunan ECA Serel Fabrikası’nda günlerdir işçilerin anayasal hakkı ihlal ediliyor. İşçiler telefonla aranıp tehdit ediliyor ve alenen burjuva hukuk çiğnenerek suç işleniyor.

Elginkan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Gaye Akçen’in 1 Ağustos günü Serel Fabrikası’nda işçilere yaptığı açıklama, aslında Türkiye’deki sendikal bürokratik düzeni ve asalak kapitalistler arasındaki iş birliğini de göstermiş oldu. Gaye Akçen, Serel işçilerine yaptığı açıklamada, “Ben 30 yıldır Çimse İş Sendikası ile çalışıyorum. Bugüne kadar sorun yaşamadım ben ne dersem üstüne bir şey demediler” diyor. Bu konuşma yapılırken Çimse İş yönetiminden bir kişi Gaye Akçen’in yanı başında yer alıyor ve çıtını çıkarmıyordu. Bu tablo işçilerin «Satılmış sendika istemiyoruz!” sloganının tam da hedefini isabetle vurduğunu gösteriyor. Ardından işçi düşmanlığını meslek edinmiş Pevrul Kavlak, burada da önümüze çıkıyor. Gaye Akçen konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Ben kendim Türk Metal Başkanı Pevrul Kavlak ile konuştum biliyorsunuz. ‘Aynı konfederasyona bağlı iki sendika var, sorunu çözün’ dedim. Bizim Türk Metal bünyesinde fabrikalarımız var, bugüne kadar onlarla da bir sorun yaşamadım. Pevrul Kavlak’ı arayarak ‘bu sorunu çözün’ dedim, Pevrul Kavlak, ‘sen haklısın bu sorunu çözmeye çalışırım’” dedi.

Gaye Akçen, “Pevrul Kavlak’la sorun yaşamadım” diyor. Yani “yıllardır Çimse İş’le nasıl sorun yaşamadıysam Türk Metal’le de yaşamadım” diyor. Bu sözler işçi satıcısı sendika ağalarının sermayedarlar karşısında kuzu, işçiler karşısında da nasıl aslan kesildiklerini gösteriyor…

Serel işçileri ise şunu söylüyor: “Artık sorun para, ya da sendika seçme özgürlüğü de değil topyekûn bir onur ve haysiyet meselesidir. Biz inanıyoruz ki sendikalar değil biz işçilerin değişmesi ve bununla beraber sistemin değişmesi gerek ancak bunlar olursa önümüzü görebiliriz”.

Serel işçilerinin bu söylemi, tabii ki toplam işçi sınıfı hareketinin tablosundan bağımsız değil. Serel’in öncü işçileri 2015 Metal Fırtınası’nda metal işçilerinin verdiği mücadeleye hakimler, Aliağa’da Gemi Söküm işçilerini takip etmişler ve TPİ sürecini yakından biliyorlar. Bugünse sendika değiştirirken aslolanın sistemin değişmesi gerektiğini dile getiriyorlar. Her mücadele bir sonraki mücadeleye anlamlı bir deneyim ve birikim bırakıyor. Bugün geldiğimiz noktada bu söylemlerin nüveleri var. Bunun ete-kemiğe büründürmesi ise, bu mücadelenin sermayeye karşı örgütlü mücadeleye çevrilmesiyle mümkün olacaktır.

İzmir’den bir sınıf devrimcisi