İçindekiler:

8 Ağustos 2022
Sayı: KB 2022/27

Örgütlü, kitlesel, birleşik direniş!
Savaş histerisi dinmiyor
Sao Paulo gemisi ölüm saçmaya geliyor!
Yayılmacı dış politika duvara tosluyor
Saray rejimi, kapitalistler, çeteler...
TÜSİAD şefi de saray rejiminden yakınıyor
Rejimin irini KPSS'de patladı
"Bırakınız kirletsinler"...
Kazanmayı yeniden hatırlamak!
TPI'daki fiili grev üzerine...
"İkinci kemandan da öte"
Asalak bir burjuvanın hezeyanları...
MİB'den metal işçilerine çağrı
Gençlik ve gençlik hareketinin sorunları
DGB'den KPSS üzerine açıklama
Enerji krizi ...
IMF dünya ekonomisi için karamsar
Almanya'da emek-sermaye çelişkisi
Şükrü Akçadağ yoldaş yaşamını yitirdi
Zeliha yoldaş kavgamızda yaşıyor!
"Bir kitap okudum hayatım değişti"*
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Bırakınız kirletsinler, bırakınız katletsinler”

D. İnci

 

Sermaye iktidarlarında ne insana ne de diğer canlı yaşama önem verilmediğini biliyoruz. Marx’ın işaret ettiği gibi “kapitalizm gölgesinden faydalanmadığı ağacı keser.” Ormanlar, denizler, göller, nehirler ekonomik bir değer ifade etmiyorsa önemsizdir. Varlıkları eğer turizm için bir değer ifade ediyorsa kalabilir. Değilse verimli inşaat sahaları olarak değerlendirilmelidir! Nehirler elektrik üretmeyecekse boşa akmamalıdır. Salda Gölü örneğinde olduğu gibi kumlarında tepinilmeyecekse ne anlamı kalır dünyadaki ender görülen özelliklere sahip olmasının!

Soyu tükenme tehlikesinde olan canlıları korumak yerine onları avcılara satmak daha ekonomik değil midir? Hatta bu nedenle Dersim doğal yaşamının parçası olan yabani hayvanların avı için bakanlığın ihale açması “normal” görülmelidir. AKP iktidarında bu ve benzeri örnekler saymakla bitmeyecek kadar çok yaşandı. Ve halen yaşanmaya devam ediyor. 

Yıllardır artık herkesin bildiği üzere ormanlık alanlar yakılıyor, yangınlara müdahale edil(e)miyor. Sonra buraları yeniden yeşillendirilmek yerine mutlaka imara açılıp ya tesis ya fabrika ya da villa siteleri yapılıyor. İsminde “Çevre” ve “Şehirciliği” yan yana getiren bir bakanlıkla işleri yürüten AKP iktidarında zaten başka bir icraat beklenemez. 

Ülkede ormanlar sadece yangın tehlikesiyle değil, Şırnak’ta olduğu gibi de katlediliyor. Son 7 ayda Şırnak’ta ormanlık alanların yüzde 7’si yok oldu. Şırnak Barosu Çevre ve Kent Komisyonu Eş Sözcüsü Fadıl Tay, kentte “güvenlik” adı altında büyük bir doğa katliamı yaşandığını, her gün ortalama 15 kamyon ağaç kesildiğini belirtiyor. Ağaçlar kesilirken birilerine ticari hesaplarla büyük rantın sağlandığı ortadadır. 

Mevzuatta kesin korunacak hassas alanlar, “Ulusal ve uluslararası öneme sahip tür, habitat ve ekosistemleri bünyesinde barındıran, biyolojik, jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri açısından ekosistem hizmetlerine katkı sağlayan, insan faaliyetleri sonucu bozulma veya tahrip olma riski yüksek olan, bitki örtüsü, topoğrafya ve siluetin korunması ve gelecek nesillere aktarılması gereken, kara, su ve deniz alanları” olarak tanımlanıyor. Ama bir güncelleme ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, doğal SİT alanlarını korumaya yönelik ilke kararında değişlik yapıyor. Artık buralarda “kamu menfaati” gereği zorunluluk arz eden hallerde “atık su, içme suyu, doğal gaz, elektrik ve iletişim hattı” yapılabilecek. Görünürdeki çelişki şaşırtıcı değildir, AKP iktidarında alışık olduğumuz üzere adım adım doğanın katledilmesinin yolu “güncellenmiştir.”

Adeta var olan tüm güzelliklere düşman bir iktidarın adı olan AKP dönemi Türkiye’si, dünyanın çöplüğü olma konusunda da oldukça heveskârdır. Bu konu uzun süredir bilinmekle beraber son dönemde İngiliz Gazetesi Daily Mirror ekibinin Greenpeace eşliğinde Adana’ya gelerek konuya dikkat çekmesiyle tekrar gündeme geldi. Buna göre sadece İngiltere’den 2020’de 210 bin ton, 2022’nin ilk üç ayında ise 150.666 tondan fazla plastik atık Türkiye’ye gönderildi. Türkiye’ye atık ihraç eden tek ülke İngiltere değil tabii ki. Kanada, Fransa, Almanya ve İsrail’den de atıklar yasal ya da yasadışı şekilde ülkeyi kirletmektedir. Türkiye çöp ithalatıyla övüne dursun, para kazandırıyorsa ülke insanı ve doğal yaşamı çok ciddi risklerle iç içe olsun önemli mi?

Aynı şekilde hakkındaki birçok yasaklama kararına karşın Türkiye’de, farklı ülkelerden gelen gemilerin asbest söküm işlerinin yapılması da yeni değildir. Son olarak İzmir Aliağa’ya söküm için Brezilya’dan gelen gemi ile konu tekrar gündeme gelmiş oldu. Uzmanların “‘asbest bombası” dediği bu gemiye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tabii ki onay verecekti. Böylesi ekonomik bir fırsat kaçabilir mi? 900 ton asbest olduğunu belirtilen gemide diğer maddelerle birlikte bin ton üzeri tehlikeli madde sadece Aliağa halkını zehirlemekle kalmayacak, İzmir ve Ege Denizi’ni de büyük bir riske atacaktır. 

Özetle birilerinin kasaları doluyorsa, denizler kirletilebilir, dereler kurutulabilir, ormanlar katledilebilir. Katı atıktan, nükleer kirliliğe geniş bir yelpazede, ülkenin tüm canlılarla birlikte toprakları, suyu ve havası kirletilir. Bu ülke işçi ve emekçilerinin bugünü olduğu gibi yarını da bu şekilde çalınmaktadır.

 

 

Yağmada yeni aşama…

 

Türkiye kapitalizminin son 20 yıldır temsilcisi olan AKP, ülkeyi gözü dönmüş şekilde yağmalıyor. AKP, iş başına getirildiği andan itibaren özelleştirme politikalarını hızlandırarak kamuya ait yüzlerce fabrika ve tesisi kendine yakın sermaye gruplarına peşkeş çekti. Özelleştirecek fabrika ve tesisler kalmadığında ise doğal alanlar bir bir satıldı, satılmaya devam ediyor. Sermayedarlara satılan kıyılar, göller, nehirler, ormanlar geri dönüşsüz şekilde tahrip edilerek talan ediliyor.

Türkiye kapitalizmi, 1970’li yıllarda içine düştüğü ekonomik krizi özelleştirmelerle aşmaya çalıştı. Uluslararası ve işbirlikçi sermaye sınıfına yeni kâr alanları açmak amacıyla devreye sokulan özelleştirme politikalarının işçi sınıfına faturası ağır ve yıkıcı oldu. Kazanılmış haklara dönük sistematik saldırılar bir bir devreye sokuldu. AKP’li yıllarda zirve yapan özelleştirmeler eliyle yağma ve talan bugün gelinen aşamada boyutlanarak sürüyor.

Sermayeyi büyüten ekonomi politikaları ile ülkedeki mali krizi derinleştiren Erdoğan rejimi, kriz batağında adeta debeleniyor. Sağdan-soldan para dilenen Erdoğan, son olarak Körfez ülkelerinde sıcak para arayışından da eli boş döndü. Onlarca elektrik santrali, liman, tesis, işletme vb. çok sayıda kamu kuruluşunun özelleştirerek sermayedarlara servet aktaran Erdoğan rejimi, AKP’li belediyeler aracılığıyla gözünü emekçilerin tapulu arazisine dikti.

Başakşehir’de organize yağma

Borç içindeki AKP’li Başakşehir Belediyesi sık sık yağma ve yolsuzluk haberleri ile gündeme geliyor. CHP’li Özgür Karabat, geçtiğimiz hafta Başakşehir’deki organize yağmayı teşhir etti. Belediyenin sürekli arsa sattığı halde borç açığını kapatamadığını belirten Karabat, belediyenin Olimpiyat Stadı etrafındaki 520 bin metrekarelik 1.700 tapulu arsayı bakanlıklar iş birliği ile yok pahasına almak istediğini açıkladı. Tapulu arsa sahiplerini yıldırarak emekçilerin arsalarına adeta çöken Başakşehir Belediyesi imar izni olmayan bu arsaları düşük fiyattan alıp, sonra imarlı hale getirerek büyük rant sağlamayı istiyor. Üstelik yağmaya Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da tam destek veriyor.

Mafya şefi Peker’in ifşaatları ile son dönemde aşina olunan “mala çökme” zorbalığı, devletin tüm kurumlarına sirayet etmiş durumdadır. Uyguladığı politikalarla emekçilerin iliğini sömüren rejimin mafyatik karakteri Başakşehir’deki son gelişmelerle bir kez daha tüm çıplaklığıyla görünüyor.

Türkiye tarihindeki 70,8 milyar dolarlık özelleştirmenin 62,7 milyar dolarlık kısmı AKP tarafından yapıldı. İşçiler için dizginsiz bir sömürünün bir başka resmi olan bu rakamlarla övünen dinci-faşist rejim dur durak bilmiyor. Seçimlere hazırlanan, rüşvet ve sahte vaatlerin reklamları için harcayacak paraya ihtiyaç duyan gerici-faşist rejimin kamu kaynaklarından yağmalayacakları bir şey bırakmadılar. Hazinedeki 128 milyar doları da bin bir oyunla yağmalayan AKP iktidarı ihtiyaç duyduğu parayı emekçileri yıldırarak çöktüğü arsalardan sağlamaya hazırlanıyor. Bugün at koşturduğu Başakşehir Belediyesi’nde başlayan arsa satışının, diğer belediyelere de yayılacağı aşikardır.