İçindekiler:

19 Haziran 2022
Sayı: KB 2022/22

Birleşik direniş, topyekun karşı koyuş
Kapitalistlere rant aktarmanın yeni adı
Sermaye sınıfının çarkları "tıkırında"
Kent yağmasına karşı mücadeleye!
Kumarhanede hep kasa kazanır!
Kontrollü gerginlik
İşçi direnişleri yaygınlaşıyor
Kirli savaşlara karşı sınıf savaşı!
TÜSİAD kodomanları gidişattan rahatsız
Koç aynasında sermaye
Paramaz ve yoldaşlarını anarken...
Lufthansa'da mücadele kazandı
"Tek kutuplu dünya düzeni sona ermiştir!"
Emperyalist savaş baronları Kiev'de!
AB'den gaz alımı anlaşması
Güncel durum ve gençlik mücadelesi
Çocuklarımızın bilinci bulandırılmak isteniyor!
Sistemin itirafı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Tek kutuplu dünya düzeni sona ermiştir!”

 

Almanya, İtalya başbakanları, Fransa Cumhurbaşkanı, ardından İngiltere Başbakanı’nın Ukrayna’yı ziyaret ettikleri gün, Rusya’da gerçekleştirilen Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu devam ediyordu. St. Petersburg kentinde düzenlenen forumda uzun bir konuşma yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’ya ilan ettiği savaşın ardından ilk defa bu kapsamda ve netlikte değerlendirmeler yaptı. Kimi analizlere göre konuşma, ‘yeni bir dönemin ilanı’ sayılabilecek önemdeydi.

Putin, tek kutuplu dünyanın son erdiğini ilk defa söylemiyor. Ancak dört ayını doldurmak üzere olan Ukrayna savaşının ardından bu ifadenin vurgulu bir şekilde tekrarlanması, hegemonya çatışmalarının seyri açısından önem taşıyor. Bu bağlamda ABD yönetimini eleştiren Putin, “Soğuk Savaşı kazanan Amerikan yönetimi, kendini Tanrı’nın yeryüzündeki elçisi sandı. ABD yöneticileri artık dünya gerçeğini görmeli ve anlamalı; dünyada tek kutup dönem kapanmıştır” mesajını vererek, Rusya’nın hiçbir koşulda batıya boyun eğemeyeceğini vurguladı.

Rusya’nın Ukrayna’da ilan ettiği bütün hedeflere ulaşacağını savunan Putin, savaş gerekçesiyle Rusya’yı ekonomik olarak çökertme saldırısının başarısızlığa uğradığını ilan etti. Yıl sonu enflasyon hedeflerinin %4 olduğunu söyleyen Putin, Rusya ekonomisinin ABD-AB yaptırımlarına rağmen toparlanmaya devam edeceğini öne sürdü.

Gıda sıkıntısının büyüyeceğine dikkat çeken Putin, onlarca ülkeden gelen forum katılımcılarına tarımsal üretimi arttırmaları önerisinde bulundu. Yaşanan gıda sıkıntısından batıyı sorumlu tutan Putin, Ukrayna tarafından limanlara döşenen mayınların temizlenmesi durumunda buğday sevkiyatının güvenliğini sağlamaya hazır olduklarını söyledi.

Ukrayna savaşı sonrasında yaşanan gelişmelere dikkat çeken Putin, ABD politikalarına yedeklenen AB’nin siyasi iradesini yitirdiğini öne sürdü. Rusya’ya ekonomik Ambargo uygulayan AB ülkelerinin 400 milyar euro zarar ettiğini savunan Putin, bunun bedelinin Avrupa halkları tarafından ödendiğini belirtti.

Russia Today kanalı tarafından canlı yayınlanan uzun konuşmada başka pek çok konuya da değinen Putin, ABD-NATO cephesinin Ukrayna savaşı ve ekonomik ambargolarla Rusya’yı çökertip boyun eğmesini sağlama hedeflerine ulaşamayacaklarını ilan etti.

***

Kiev’e birlikte giden Scholz, Macron, Draghi üçlüsünün, Volodimir Zelenski’ye “Rusya ile anlaş” mesajı verdiklerine dair iddialar, Putin’in sözlerinin temelsiz olmadığı yönündeki yorumları güçlendiriyor.

Üçlünün ziyaretinin bitişinin hemen ardından soluğu Kiev’de alan İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un ise, olası bir Ukrayna-Rusya anlaşmasını baltalamak için çalıştığı belirtiliyor. İngiltere’nin Ukrayna ordusuna eğitim vermeye hazır olduğunu söyleyen Johnson, Rusya’yı zayıflatma histerisi uğruna Ukrayna’yı cehenneme atma politikasında ısrarlı olduğunu bir kez daha gösterdi. 

ABD-NATO cephesinin Ukrayna savaşı konusunda eskisi kadar sağlam olmaması, özellikle AB’nin ‘üç büyükleri’ için durumun sürdürülemez noktaya yaklaşması, Putin’in büyük bir özgüvenle konuşmasını kolaylaştırmış görünüyor.

 

 

SIPRI’den nükleer silahlanma yarışı uyarısı

 

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SİPRİ), dünyadaki nükleer cephaneliklerin emperyalistler arası gerilimlerin bir sonucu olarak yakında tekrar artacağını varsayıyor. 13 Haziran günü yayınlanan rapora göre, ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore, bu yılın başında toplam 12.705 nükleer savaş başlığına sahip oldu. Rapora göre, bu sayı bir yıl öncesine göre 375 adet düşmüştür. Ancak nükleer silahlara sahip olan ülkelerin çoğu gerçek sayıyı gizli tuttukları için, nükleer başlıkları silahların artmış olma ihtimali de var. Örneğin siyonist İsrail rejiminin elinde kaç nükleer başlıklı silah olduğu bilinmiyor.

Barış araştırmacıları, operasyonel olarak konuşlandırılabilir nükleer savaş başlığı sayısını 3.732 olarak tahmin ediyor. Bunlardan yaklaşık 2 bin savaş başlığı yüksek alarmda tutuluyor. Bunların neredeyse tamamının Rusya ve ABD’ye ait olduğu söyleniyor. Toplam nükleer savaş başlığı sayısında küçük bir azalma olmasına rağmen, barış araştırmacıları yıllık raporlarında bu sayının muhtemelen önümüzdeki on yıl içinde tekrar artacağını hesaplıyorlar. SIPRI araştırmacısı Wilfred Wan, “endişe verici bir eğilimden” söz ediyor.

Uzmanlar, Soğuk Savaş’tan bu yana devam eden düşüşün sona erdiğine dair açık işaretler olduğu konusunda uyarıyor. Nükleer silahlara sahip dokuz ülke acil ve somut silahsızlanma adımları atmadığı takdirde, nükleer silahların küresel envanteri Soğuk Savaş’tan bu yana ilk kez yeniden artmaya başlayabilir. Dünyadaki tüm nükleer silahların yaklaşık yüzde 90’ı ABD ve Rusya’nın elinde bulunuyor. SIPRI’ye göre, her iki ülkede de nükleer savaş başlıklarını, dağıtım sistemlerini ve üretim tesislerini değiştirmek ve modernize etmek için kapsamlı ve maliyetli programlar yürütülüyor. Yani emperyalist/kapitalist devletler nükleer başlıklı silahları azaltmak değil arttırmak için çalışıyorlar.

Raporda aynı şeyin Büyük Britanya, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail, Kuzey Kore ve diğer nükleer silaha sahip ülkeler için de geçerli olduğu belirtiliyor. Zira bu ülkelerin tümü yakın zamanda yeni silah sistemleri geliştirdiler veya konuşlandırdılar. SİPRİ araştırmacısı Wan, çoğu nükleer gücün “nükleer söylemlerini keskinleştirdiğini ve bu silahların askeri stratejilerinde oynadıkları rolü arttırdığını” belirtiyor.

***

Ocak 2021’de 86 ülke tarafından imzalanan ve mayıs ayına kadar 61 ülke tarafından onaylanan BM Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması (TPNW) yürürlüğe girdi. Ancak BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi olan ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere gibi nükleer güçler anlaşmayı reddediyor. Diğer nükleer güçlerin hiçbiri de silah kontrolü müzakereleri yürütmüyor. Artan risklere dikkat çeken enstitü direktörü Dan Smith, “Nükleer silah kullanma riski, Soğuk Savaş’ın zirvesinden bu yana her zamankinden daha yüksek” diyor.

SIPRI’ye göre, diğer yedi nükleer gücün cephanelikleri önemli ölçüde daha küçük. Ama hala onları modernleştirme veya genişletme sürecindeler. Örneğin Çin cephaneliğini genişletirken, İngiltere ise 2021’de tüm savaş başlığı stokunu artıracağını açıklamıştı. İngiliz emperyalistleri, Çin ve Rusya’yı ‘şeffaflıktan yoksun’ olmakla eleştirirken, kendi nükleer silah stoklarıyla ilgili bilgi vermeyeceklerini ilan ediyorlar. Fransa da Şubat 2021’de üçüncü nesil stratejik nükleer enerjili balistik füze denizaltıları geliştirmek için bir program başlattığını açıklamıştı. ABD ise, Avustralya’nın Fransa ile yaptığı 14 milyar dolarlık denizaltı modernizasyonu anlaşmasını sabote ederek kendisi aldı ve denizaltılara nükleer başlıklı silahlar monte edeceğini açıkladı.