İçindekiler:

19 Haziran 2022
Sayı: KB 2022/22

Birleşik direniş, topyekun karşı koyuş
Kapitalistlere rant aktarmanın yeni adı
Sermaye sınıfının çarkları "tıkırında"
Kent yağmasına karşı mücadeleye!
Kumarhanede hep kasa kazanır!
Kontrollü gerginlik
İşçi direnişleri yaygınlaşıyor
Kirli savaşlara karşı sınıf savaşı!
TÜSİAD kodomanları gidişattan rahatsız
Koç aynasında sermaye
Paramaz ve yoldaşlarını anarken...
Lufthansa'da mücadele kazandı
"Tek kutuplu dünya düzeni sona ermiştir!"
Emperyalist savaş baronları Kiev'de!
AB'den gaz alımı anlaşması
Güncel durum ve gençlik mücadelesi
Çocuklarımızın bilinci bulandırılmak isteniyor!
Sistemin itirafı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

TÜSİAD kodamanları gidişattan rahatsız!

 

Bir zamanlar gazete ilanlarıyla hükümet düşüren TÜSİAD uzun yıllar boyunca AKP, son yedi yılda AKP-MHP rejimiyle iyi geçindi. AKP’nin ‘sermayeye sınırsız hizmet, emekçilere dizginsiz düşmanlık’ politikaları sayesinde servetlerine servet katan kodamanlar, Tayyip Erdoğan’ın azarlarını pek çok kere sineye çektiler. Zira her icraatıyla sermayeye hizmet eden dinci-gerici rejimi rahatsız etmek istemediler. Son yıllarda ise, tek adam rejiminden korktuklarını gösteren birçok olay yaşandı. AKP şefinin kaba-saba azarları kodamanların ‘şanına yakışmayan’ bir suskunlukla sineye çekildi.

TÜSİAD şefleri kimi zaman utangaç, etliğe-sütlüğe çok bulaşmayan ‘nazik’ eleştiriler yaptılar elbet. Ancak AKP şefinin kaba bir şekilde azarlayarak yanıt vermesinden çekindikleri için olsa gerek, son yıllarda iyice suskunlaştılar. ‘Dostlar alışverişte görsün’ türü açıklamalarını ise kendileri dahil ciddiye alan olmadı. Bugün yapılan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı’nda ise, sermaye kodamanlarından beklenmedik bir çıkış geldi.

Sabancı Center’da gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan YİK Başkanı Tuncay Özilhan da, kapsamlı bir konuşma yapan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan da saray rejiminin gidişatından memnun olmadıklarını dile getirdiler. Saray rejimi ya da AKP-MHP koalisyonunun adları anılmadan söylenenler, sistemin ciddi bir tıkanma içinde olduğu ve bundan duyulan kaygıları yansıttı.

Ekonomiden politikaya, dış siyasetten artan enflasyona, yoksullaşarak büyümekten gelir adaletsizliğinin artmasına, yasaklanan konserlerden İstanbul Sözleşmesi’ne, beyin göçünden AB ile ilişkilere kadar birçok konuya değinen sermaye kodamanları, sınıfsal çıkarlarına uygun yeni düzenlemeler yapılmasını talep ettiler. Dikkat çekici olan bir diğer nokta ise, sadece saray rejiminden değil, düzen muhalefetinden de yeni dönem için ‘net bir yol haritası’ talep etmeleridir.

İşçi sınıfının grev hakkını yasaklarla fiilen ortandan kaldıran, işçilere kölece çalışma koşullarını dayatan, dinci-mezhepçi/ırkçı-şoven ideolojisiyle sınıfı bölen AKP-MHP rejimi, sermaye kodamanları için tam bir ‘nimetti.’ Ancak kendilerine hizmet eden saray rejiminin yağma ve talandan beslenen mafyatik bir niteliğe bürünmesini de kabullendiler. Dünyada koşulların değiştiği, içeride ise sistemin derin bir kriz ve çürüme içine yuvarlandığı koşullarda, işlerin eskisi gibi devam edemeyeceğini gören TÜSİAD şefleri, belli ki, suskunluk döneminden çıkma arayışı içindeler.

‘Yeni döneme’ uygun bir ‘yol haritası’ talep eden Özilhan-Turan ikilisi, saray rejimi ya da AKP şefiyle arayı bozmadan bu işlerin yoluna koyulmasını istiyor. Ancak bunun mümkün olup olmayacağı henüz belli değil. Zira T. Erdoğan’ın ilk tepkisi yine bilindik türden oldu. TÜSİAD şeflerini hedef alan AKP şefi, “Bunlar CHP ağızı” diyerek 20 yıldır hizmet ettiği kapitalistlere yüklendi. “Ey TÜSİAD… Be zavallı... Kafaya bak… Ey TÜSİAD’ın başına gelen beyefendi; dış politikada sen bize ders veremezsin. Sen daha çıraksın, kalfa dahi olamadın” gibi ifadeler kullanan Erdoğan, “akıllarını başlarına almadıkları sürece iktidarın kapısından içeri giremezler” dedi.

TÜSİAD ne erken seçim istedi ne saray rejiminin istifasını. Ancak rejimin ‘yeni döneme uygun yol haritası’ oluşturması ve sermaye kodamanlarının önerdiği politikaları uygulaması mümkün değil. Zira toplumsal desteğini yitiren rejimin elinde şiddet araçlarından başka bir şey kalmadı. Böylesi rejimlerin kendi sefil bekaları için zorbalıkla yola devam etmek dışında bir seçenekleri olmuyor. AKP şefinin azarlamaların karşı alacakları tutum, TÜSİAD şeflerinin saray rejimi karşısındaki duruşlarında bir değişiklik olup olmadığı hakkında fikir verecektir.

 

 

 

Solufert’te gerçekleşen temsilcilik seçimleri üzerine

 

Bin bir türlü düzmeceyle patronun istemediği Serdar Gür arkadaşımızın işten çıkarılmasının ardından Solufert fabrikasındaki temsilcilik seçimleri gerçekleşti.  Tam sonuçlara dair henüz net bir açıklama yapılmamış olsa da işçilerden yansıyanlara bakılırsa eski baş temsilci Oktay 60 oy olarak yeniden seçildi. Onunla birlikte davranan Ali 50 oy, Serdar Gür ile seçimlere birlikte girmeye hazırlanan, işten atma saldırısından sonra öteki aday çekildiği halde seçimden çekilmeyen Kenan 40 oy aldı. Öteki temsilci adayı ise Serdar Gür‘ün işten atılmasından sonra seçimin meşruiyetinin kalmadığını söyleyerek seçimlerden çekilmişti. Buna rağmen isminin aday pusulasında olması tepkiye neden oldu. Baş temsilci durumu pusulanın önden basılmış olması ile izah etmeye çalışırken, Serdar Gür‘ün atılmasının hemen arkasından temsilcilik seçimlerinden çekildiğini açıklayan birinin adının neden pusulada bulunduğu, eğer onun ismi bulunuyorsa Serdar Gür isiminim neden bulunmadığı başka bir şaibe konusu olarak ortaya çıktı. Temsilcilik seçimlerinin yapıldığı gün banka promosyanlarının ödenmesi, genel müdürün bölümleri dolaşarak olumlu bir hava çizmeye çalışması, sendikanın herkesi oy kullanmaya davet etmesi ve böylece yapılan boykot çağrısını kırmak için baskı yaratılması yapılacak temsilcilik seçimlerinin aslen işçinin iradesini kırmaya dönük bir saldırı dışında anlam ifade etmediğini gösteren yeni olgular oldu.

Petrokimya İşçileri Birliği olarak yaşanılan sürecin içerdeki örgütlülüğe zarar vermemesi için elimizden gelen bütün dikkati gösterdik. Petrol İş Sendikası şu ana kadar atılan bir temsilci adayına sahip çıkmak için hiçbir şey yapmazken böyle şaibeli bir seçimin gerçekleştirmesinde hiçbir beis görmedi. Aksine oy kullanılmasını isteyen bir tutum gösterdi. Oysaki ortadaki tablo çok açıktır. İçerde sağlanılmaya çalışılan birlik, hâkim kılınmaya çalışılan gerçek bir sendikal örgütlülük patronun saldırıları ile akamete uğratılmıştır. Onlarca işçinin oy kullanmamasına rağmen gerçekleşen seçimlerden çıkan temsilciler ne yazık ki patronun diğer adaylara saldırısı ve kendilerini desteklemesiyle seçilebilmişlerdir. Petrol iş sendikası Aliağa şube tüm bu yaşananlara görmezden gelerek ortak olmuştur. Daha yeni örgütlenmiş ve oldukça kötü bir sözleşmeye imza atmış bir fabrika için yapılabilecek bütün hata ve kötülükler gerçekleşmiştir. Elbette ki tüm bunların ve yaratılan baskı ortamının etkisinin farkındayız. Buna rağmen ortaya atılan yalan ve dedikoduların etkisinde kalarak bu gayri meşru seçimlere giderek oy kullanan arkadaşları da masum sayamayız. İçerde oynanan oyunun aslında herkes farkındadır. Baskı göğüslenemediği için ya üç maymun oynanmakta ya da „canım illa da vardır bir şey“ demenin ötesine geçilememekte patronun yalanları dilden dola dolaştırılmaktadır. Neyse ki sınıf mücadelesi en büyük öğreticidir. İşten atmaya tepki olmasın diye takılınan güler yüzlü işçi dostu patron imajı geçen sefer olduğu gibi bu sözleşme sürecinde yerle bir olacaktır. Seçilen yeni temsilcilerin ne yapacağını da hepimiz göreceğiz. Ancak bir defa ipler patrona kaptırıldı mı böylesi hikâyelerin sonu bellidir.

Tüm baskılara rağmen dik duran, bu yalan kampanyasına destek vermeyen, gayri meşru seçim oyununa alet olmayan arkadaşlara gelince onlar merak etmesin gerçeklerin muhakkak ortaya çıkma gibi bir huyu vardır. Hepsi ortaya çıkacak, kim haklı, kim haksız daha net görülecektir. Bu arkadaşlarımızın yapması gereken kendi iç birliklerini yeniden kurmak, yaşananlar ne olursa olsun bu kampanyada bilinçli bir şekilde başrol oynayanlar hariç diğer arkadaşlarını kazanmaya çalışmaya devam etmek, kendilerinin de fikri alınarak hazırlanan sendikal programın hayata geçmesi için mücadeleye devam etmektir. Sınıf mücadelesi uzun solukludur ve henüz hiçbir şey bitmiş değildir. Birliğimiz yalnız Solufert‘te değil tüm işyerlerinde, örgütlülüğün ve mücadelenin güçlendirilmesi için çalışmalarına devam edecektir.

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!