İçindekiler:

19 Haziran 2022
Sayı: KB 2022/22

Birleşik direniş, topyekun karşı koyuş
Kapitalistlere rant aktarmanın yeni adı
Sermaye sınıfının çarkları "tıkırında"
Kent yağmasına karşı mücadeleye!
Kumarhanede hep kasa kazanır!
Kontrollü gerginlik
İşçi direnişleri yaygınlaşıyor
Kirli savaşlara karşı sınıf savaşı!
TÜSİAD kodomanları gidişattan rahatsız
Koç aynasında sermaye
Paramaz ve yoldaşlarını anarken...
Lufthansa'da mücadele kazandı
"Tek kutuplu dünya düzeni sona ermiştir!"
Emperyalist savaş baronları Kiev'de!
AB'den gaz alımı anlaşması
Güncel durum ve gençlik mücadelesi
Çocuklarımızın bilinci bulandırılmak isteniyor!
Sistemin itirafı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kumarhanede hep kasa kazanır!

K. Toprak

 

AKP, adım adım iktidarlaştığı 20 yıllık sürecin en sancılı dönemini yaşıyor. Bugüne kadar köşeye sıkıştığı her durumda toplumu kutuplaştıracak hamlelerle “paçayı kurtarmayı” başarsa da özellikle raydan çıkmış ekonomi politikalarının yarattığı yıkım, bu sefer işini fazlasıyla zorlaştırıyor.

AKP’nin ve tek adam rejiminin yaşadığı itibar kaybının farkında olan burjuva muhalefeti ise, geçmiş dönemlerden farklı olarak onunla aynı yöntemi kullanan, kutuplaşmayı daha da derinleştiren bir siyaset tarzını tercih ediyor. Özellikle AKP’nin yaşadığı toplumsal itibar kaybının temel gerekçelerini oluşturan ekonomik politikalar ve mülteci sorunu hali hazırda burjuva muhalefetinin üzerinde tepindiği öncelikli gündemlerden başlıcaları.

Tersinden ise AKP, aynı Pavlov’un köpeği gibi koşullanmış refleksi ile bir kez daha “terör” ve “dış güçler” masallarını siyasetin ana gündemi yapmaya ve toplumsal denetimi bu yolla yeniden elde tutmaya çalışıyor. Bir yandan hiçbir karşılığı olmayan yeni bir Suriye seferi tartışması, diğer yandan Soylu tarafından örgütlendiği tartışmasız HDP önü provokasyonları, üzerinden bir türlü atamadığı Gezi Direnişi korkusunu bir dış güçler masalının dayanak noktası yapmaya çalışması ve dahası…

Açık ki önümüzdeki bir yıl boyunca, 2023 seçimleri atmosferi kızıştıkça burjuva siyaset arenasındaki bu çatışma daha da derinleşecek. Bugünden adım adım tırmanan bu gerilim burjuva siyaset arenasında kitleleri kendi cephe gerisinde kümelendirmek için daha da kızışacak.

Burjuva siyaset arenasındaki bu gerilim tırmanırken hayat ise durmayacak. Yaşanan ekonomik darboğazı darphaneyi 7/24 çalıştırarak piyasaya para adı altında kâğıt parçaları sürerek, pazar döngüsünü korumaya çalışarak aşma çabası hayat pahalılığını daha da arttırmaktan ve emekçilerin sefaletini derinleştirmekten başka bir sonuç doğurmayacak.

Bu sefaletin cefasını çekenler ise bir kez daha işçi ve emekçiler olacak. TÜİK’in “resmi” enflasyonu bile dünyada ilk beşe yerleşmiş durumda. Gelir dağılımı eşitsizliğinde ise Türkiye, Fas, Senegal gibi ülkelerden bile daha kötü halde. Son yapılan araştırmalara göre Türkiye’de en zengin %10’luk kesimin toplam gelirden aldığı pay %31,5’e yükselirken, en fakir %10’luk kesimin aldığı pay ise %2,3’e kadar gerilemiş.

AKP’nin bu servet-sefalet kutuplaşmasının başat aktörü olduğu açık. Peki, burjuva muhalefetinin bu açıdan bir çözüm önerisi var mı? Hayat pahalılığını dilinden düşürmeyen burjuva muhalefetin gelir dağılımındaki eşitsizliği tersine çevirecek bir vergi politikasını duyan var mı?

Onlar, ancak toplumsal itibarını yitirmekte olan AKP’nin yerine baskı ve sömürü düzeninin iplerini eline almak isteyen birer aç kurt pozisyonundalar. Hoş, isteseler de yaşanan toplumsal sorunlara gerçekçi bir çözüm üretemezler. Ama onlar, zaten kalıcı çözümler üretmenin değil, yaptıkları günübirlik şovlarla toplumun zayıf karnını kaşımanın derdindeler. Yönetmeye aday oldukları sömürü düzenleri sıkıntıya düştüğünde ise, bugün kıyasıya birbirini yiyenlerin kanımızı emen bu düzeni korumak için nasıl aynı safta dizildiklerinin ise tarihte sayısız örneği var.

O yüzden bugünden bir kez daha harırlatıyoruz. Burjuva politikalarına dolgu malzemesi olmanın, onların kendi çıkarları temelinde inşa ettikleri kutuplaşmaların bir parçası olmanın bu ülkenin işçisini, emekçisine kazandıracağı hiçbir şey yoktur.

Tek ve gerçek kutuplaşma yaşadığımız tüm toplumsal sorunların kaynağı olan sömürü düzeninin sahibi olan bir avuç asalak ile emeğiyle geçinen milyonlar arasındadır.

Savaşlar silah tüccarları kâr etsin diye çıkıyor. Mülteciler onların hammadde ve pazar alanları üzerinde hakimiyet kurma kavgası yüzünden ülkeden ülkeye sürülüyor. Elimize para verdiklerinde bile cebimizden çok daha fazlasını almak için veriyorlar.

Bu ülkenin gerçeği budur. Bu dünyanın gerçeği budur.

İktidarı ve muhalefeti ile onlar bir ve aynı kutuptalar! Türkü, Kürdü, Arabı, Alevisi, Sünnisi, kadını-erkeği gün doğmadan yola düşen, nefes almak için bile sömürü çarklarının arasına girmekten başka şansı olmayanlar bir ve aynı kutuptalar.

Bu düzen bir kumarhanedir. Ve kumarhanede her zaman kasa kazanır.

O zaman biz oyunu kumarhanenin dışına taşıyacağız. Emeğimiz, onurumuz ve geleceğimiz üzerinden kumar oynamalarına izin vermeyeceğiz.

Tek gerçek kavga bu kavgadır. Tek gerçek mücadele sınıf mücadelesidir.

 

Güngören’de şeriat bildirisi

 

İstanbul Güngören’de apartman kapılarına şeriat bildirisiyle gerici propaganda yapıldı. “Müslüman olmak neyi gerektirir?” başlıklı bildiride “laiklik”, “demokrasi”, “anayasa” gibi kavramlar hedef alınarak şeriat propagandası yapıldı. Bildiride yer alan bazı ifadeler şu şekilde:

“1920’lerden sonra hakimiyet, yani emir ve yasak koyma Allah’a değil millete verilmiştir. Türkiye’de şeriat yani Kuran Kanunları değil insanların kendi kafalarından çıkardıkları kanunlar geçerli. Demokrasi de laiklik de İslam’a tamamen ters olan küfür sistemleridir.”

Aynı bildiri daha önce de İstanbul’un pek çok semtinde ve başka illerde dağıtılmıştı.

Kızıl Bayrak / İstanbul