9 Kasım 2018
Sayı: KB 2018/42

İşçi sınıfı hakları, onuru ve geleceği için mücadele etmelidir!
Çürümüşlük diz boyu!
Barınma bir haktır, rant alanı değil!
Sınıf devrimcilerine yönelik polis baskınları
Saraya milyarlar halka tasarruf!
Ücretlere derhal zam yapılsın!
Kıdem tazminatının fona devri için ‘ilk adım’
Sermayeye arsa tahsisine “istihdam” çarpıtması
Sendikamız yöneticilerine hapis cezası verildi!
Atölyeden holdinge: Sanko
Rusya’da devrim ve proletarya devriminin sorunları - H. Fırat
Filistin direnişini tasfiye çabaları boşa düşecektir!
“Bütün düzen bir tahterevalli”
Kapitalizm şiddet üretir, kapitalizme karşı mücadeleye!
Mesleki eğitimde üretim yarışı ve ücretsiz kölelik gerçeği
“Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!”
“40 paralık adam” ve bugüne dersi
Geçmişin umudu üreten deneyimlerini anı olmaktan çıkarmalıyız!
Bir gün
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Barınma bir haktır, rant alanı değil!

 

İnsanın en temel ihtiyaçlarından olan korunmanın en temel parçası barınma hakkıdır. Bu en temel ihtiyacı karşılamayan bir ülkede bugün “imar barışı”ndan bahsediliyor.

Yoksul emekçiler dişinden tırnağından arttırıp ev sahibi olmaya, ev yapmaya çalışıyor. Başını sokabileceği, cep yakan ev kiralarından kurtulabileceği bir çözüm bulmaya çalışan emekçiler, sürekli olarak devletin işlerini zorlaştıran işlemleriyle karşı karşıya kalıyorlar. Sermaye devletinin bugünkü derdi elbette emekçilerin ev sahibi olmasını kolaylaştırmak değil

Bir yer tutuluyor, “imar barışı” pankartı asılıyor, bakanlık adına işlemler yapılıyor. Rakamlar nasıl bir para akışı olduğunu gösteriyor. Tarihin uzatılması ile bu rakam daha da artacak. Kriz içinde debelenen devletin kasasını doldurma planı bir yöntemle daha emekçiler üzerinden çözülmeye çalışılıyor.

Neyin barışı, kimle kimi barıştırmaya çalışıyorlar?

“Kentsel dönüşüm”den “imar barışı”na...

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “imar barışı”nı başlattı. Resmî Gazete'de yayınlanan 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesi uyarınca süreç işletiliyor. 31 Mart 2017 tarihinden önce yapılmış ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılar için Yapı Kayıt Belgesi başvurusuna çağrı yapılıyor. Büyük bir mali birikim getiren "imar barışı"nın başvuru süresi 31 Mart 2018'e kadar uzatıldı.

Kayıt belgesi için başvuranların sayısı 8 milyon 446 bin 103 kişi. Bu başvurular sırasında yapı sahipleri tarafından ödenen miktar 5 milyar 259 milyon 361 bin 327 TL.

Ranthane olan belediyeler

Belediyelerin bir diğer adının da “ranthane” olduğu Türkiye’de arsa, bina, yol, park, inşaat vb. için atılan adımlar, hem belediyeye hem de inşaat şirketlerine kâr getiriyor. Büyük inşaat şirketlerine özellikle yoksul mahalle arsaları peşkeş çekildi. Kimi mahalleler yeni eve sahip olacağını düşünüp tamam dedi, kimi mahallerde yaşayanlar zorla sürüldü, kimi yerlerde de insanlar daha birlik içinde davranıp kentsel dönüşüme karşı durdu.

Bu alanların kentin ve yaşayanların ihtiyaçlarına göre düzenlenmediği biliniyor. Ortada rant merkezli bir dönüşüm var. Çoğu insanın evinin, arsasının karşılığı verilmiyor, ev sahibi olmaları için borçlu kılınıyor.

Barınma hakkı karşılansın!

Sermaye devleti imar sorununa gerçekten bir çözüm getirmeyi düşünüyorsa herkesin barınmasını sağlayacak bir planlama yapmalıdır. Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan işçi ve emekçilerin, işsiz yoksulların, evsiz yaşayanların ücretsiz yararlanabilecekleri, işyerlerine yakın, sağlıklı konut ve yaşanabilir bir şehir planlaması olmalıdır bu.

Ancak, kriz içinde debelenen, tüm kaynakları kapitalist patronlara aktaran sermaye devletinin böyle bir
sorunu olmadığı/olmayacağı yeterince açıktır. Tüm diğer haklar gibi barınma hakkı da ancak mücadele ile kazanılabilir.

 

 

 

 

Kıbleleri her zaman Amerika’dır!

 

Son günlerde peş peşe yapılan açıklamalara bakılırsa ABD emperyalizmi ile saraydaki işbirlikçileri arasında sıcak temaslar yeniden başlamış. Her iki taraf adına yapılan açıklamalar, Trump yönetiminin AKP şeflerine bazı kırıntılar bahşettiğine işaret ediyor. Trump tarafından muhatap alınabilmek için her yola başvuran AKP-MHP koalisyonu, son gelişmelerden pek memnun görünüyor.

Washington-Ankara hattından yapılan açıklamalara göre; ABD ordusu Menbic kasabasında Türk ordusuyla birlikte devriye gezmeye başlayacak, Trump yönetimi İran’a uyguladığı sıkı ambargodan Türkiye’yi muaf tutacak, AKP’li iki bakan “yaptırım listesi”den çıkartıldı, AKP’li savunma bakanı ile Amerikalı meslektaşının gerçekleştirdiği telefon görüşmesi çok verimli olmuş…

Birkaç güne sığan bu gelişmeler, Trump’ın AKP şeflerine “sus payı” verme manevrasına benziyor. Zira son günlerde Rojava’ya dair saraydan yapılan açıklamalar ABD’yi Ankara’daki işbirlikçilerini teskin etmeye sevk etmiş görünüyor.

Saray rejimini rahatsız eden esas mesele, yani ABD’nin PYD/YPG’ye destek vermesi konusunda bir değişiklik olmadı. Bu konuda ciddi bir değişim için ya ABD’nin Suriye’den çekilmesi ya da Kürt hareketinin ABD’den bağımsızlaşma çabasına girmesi gerekiyor.

Saray rejimini rahatsız eden sorunlarda kayda değer bir değişiklik olmamasına rağmen, AKP saflarında görülen memnuniyet, bu dinci-gerici akımın Washington’u her daim kıble bellemesinden kaynaklanıyor. Zira onlar için ABD tarafından dikkate alınmak büyük bir olaydır.

Bu gelişmeler elbette efendi ile uşak arasındaki gerilimin tamamen ortadan kalkacağı anlamına gelmiyor. ABD emperyalizmi, saray rejimi gibi sadık bir işbirlikçiyi teskin ederken, Ortadoğu’daki işlerine de bakmaya devam edecektir. Buna rağmen efendilerini rahatsız eden bazı beyanlarda bulunan işbirlikçiler, bu ufak-tefek jestlerle avunacaklar.

AKP şefleri Trump yönetimi tarafından muhatap alınmanın sevincini yaşarken, medyadaki saray beslemelerinin “Fırat’ın doğusunu da ele geçiriyoruz” naraları atmaya devam etmeleri, bu güruhun riyakârlıkta sınır tanımayan “olağan halleri”nin yansımasından başka şey değildir.