19 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/39

Emekçiler dur demedikçe fatura kabarmaya devam edecek
Cinayet ve “çirkef üçgeni”
Pazarlık kozundan barışma hediyesine dönüşmek
Rahip ve “bağımsız yargı” rezaleti
AKP iktidarında açlık ordusu büyüyor
“Tasarruf” derken ödenekler arttırıldı
MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
Suriyeli işgücü veya kölelik kapılarında yaşam
İGA CEO’su günah çıkartırken 3. havalimanının değişmeyenleri
Kriz, işçi toplantısı ve ötesi
Anısı ve davası hep yaşayacak!
Yarım asır taşıdığın kızıl bayrağı yükseklerde tutacağız!
Senin mücadelen bizlere ışık tutacak!
Yoldaşların senin bıraktığın mirasa daha sıkı sarılacaklar!
Yarım asırlık devrimci adanmışlık!
Fransa’da kapsamlı saldırılara karşı işçi ve emekçilerin mücadelesi sürüyor
Dünyadan işçi-emekçi eylemleri
Adaletsiz düzende “adil olmak!”
Kadının yeri neresi?
Zindan direnişlerinde ölümsüzleşenler kavgamızda yaşıyorlar!
Kürt ulusunun kanayan yüreği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kürt ulusunun kanayan yüreği

 

İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer” (Edip Cansever)

Yaşadığı yerin toprağına suyuna benzeyen bir şair düşünün. Direnişlerle, ayaklanmalarla dolu, her daim ezenlere karşı bir başkaldırının olduğu bir toprak, bir su… Ve bir şair düşünün ki yaşamı ezenlerin baskılarıyla ve bu baskılara karşı mücadelelerle dolu… Her zaman insani olanı ve insana ait olanı aramış…

O sonradan aldığı mahlas ile Kanayan Yürek, yani Cegerxwîn, Kürt ulusu için tartışmasız en köklü şairdir. Kürt edebiyatının en önde gelen ismidir. Bu yönüyle Kürt kültürünün, yazınının ve dilinin gelişiminde azımsanmayacak etkiye sahiptir.

Asıl adı Şeyhmus olan Cegerxwîn, 1903 yılında Mardin’de doğdu. Kendisi ve ailesi birinci emperyalist paylaşım savaşının göç ettirdiği ailelerdendi. Suriye’de bulunan Amude şehrine göç eden Cegerxwîn çocukluk yıllarında çoban ve ırgat olarak çalıştı. 18 yaşında Diyarbakır’a geldi. Edebiyata ilgisi bu dönemde gelişti ve iktidara karşı başkaldırısı da bu sürece denk geldi. Dini görünümlü olmasına rağmen iktisadi arka planına bakıldığında ulusal bir başkaldırı olan Şeyh Sait isyanında aktif olarak yer alan Cegerxwîn bir süre isyan bölgesinden uzaklaşmak zorunda kaldı. Birkaç il gezen Cegerxwîn tekrar Amude’ye geçti.

Hareketli bir hayat yaşayan Cegerxwîn, 1928 yılında Hawar isimli dergide kendi anadilinde şiirler yazmaya başladı. Tabi yazdığı şiirler dönemin hareketli ortamının etkilerini yansıtıyordu.

Mella, mir ve ağaların elinden
Tüm Kürtler perişan kaldılar bu yüzden
Ağalar ve beyler zulüm pençesini indirmiş kafalarına,
Talancılar, hırsızlar, haramiler ve serseriler Şeyh
 
Birinci Divan 1945

“Kürtler ve acemler kardeştirler, düşmanlar yalnız …
Türkler ve Araplar arkadaştır. Düşmanlar Seid ve Bayar’dır
Biz satılmışız, sopa ve dolar’a
Onların başı koparılmalıdır işçi ve köylüler tarafından.”

Evet, Cegerxwîn Kürt bir şairdi. Kürt ulusunun bu topraklarda ezilen bir ulus olmasından kaynaklı Cegerxwîn’ın bu yönü, onu öne çıkaran önemli etmenlerden biriydi. Fakat onun ezilen ulus mensubu olması yönü, ezilmenin bir diğer yönü olan sınıfsal ezilmişlikle buluşmasında onu zorlamadı. Sonuçta Kürdistan’da Kürt ulusu ezilirken, topraksız yoksul Kürt köylüsü iki kere ezilmekteydi –ki bu ezilme Kürt ulusunu daha evrensele taşıyan bir kapıydı.

Cegerxwîn’ın ezilen ulusun yanı sıra ezilen sınıfa da mensup olması, onun toplumsal sorunlara daha duyarlı olmasını sağlıyordu. Onun toplumsal duyarlılığı, dönemindeki ağa ve şeyhlerin tepkilerini çekiyordu.

Cegerxwîn’ın anti-emperyalist ve emperyalist savaş karşıtı duruşu güncel planda da çok önemli bir yer tutmaktadır. Onun, emperyalist odaklara ve onların politik ve pratik olarak yanında bulunan güçlere karşı çıkması bugün Kürt hareketine bir ders ve vasiyet niteliğindedir. Cegerxwîn bu tutumunu şu dizeleri ile ortaya koymaktadır:

Savaş İstemiyoruz
Biz savaş istemiyoruz, lanet olsun savaşlara
Bizi korkutmuyor tehdit ile haykıran ses
Eğer
 dünyanın iyiliğini istiyorlarsa
Çıksınlar işgal ettikleri topraklardan.”

Mücadeleyi örgütlü bir zeminde yürütmek gerektiğine inanan Cegerxwîn politik faaliyetine Kamışlı’da devam etmiştir. 1946’da Kamışlı’ya geçen Cegerxwîn burada mücadeleyi örgütlü bir şekilde sürdürerek, Özgürlük Meclisi-Kürt Birliği’nde çalışmıştır. 1948’de ise Suriye Komünist Partisi’ne üye olmuş, fakat daha sonra ayrılarak Suriye Kürdistan Demokrat Partisi’ne geçmiştir.

1959’da Irak’a geçmiş, burada da politik faaliyetlerine devam etmiş fakat 1963’te politik kimliğinden ötürü tutuklanmıştır. 1969’da Irak Kürdistanı’na geçen Cegerxwîn, yine politik baskılardan kaynaklı 1973’te Lübnan’a geçmek zorunda kalmıştır. Burada da politik ve edebi çalışmalarına devam etmiş, ünlü Kine Em şiirini burada yayınlamıştır:

Kimim Ben?
Onurlu kürdüm,
düşmanın düşmanı,
barışseverin dostuyum.
Uygar insanım,
Ne ilkelim, ne de yabani
Ne yapayım savaşsız olmuyor.
Düşman ülkemden çıkmıyor.
Benim atalarım
Hep özgür yaşadılar
Köle olmak istemiyorum
Sonsuza değin
Kimim ben?”

Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında şiirlerinde sınıfsal perspektif daha da öne çıkmıştır. Şiirlerinde işçi ve emekçilerin sorunlarını da işleyerek savaşların asıl kazananlarının burjuvalar olduğunu dile getirmiştir. Bu bakışa Kürtlerin ve Türklerin barış içinde yaşamaları görüşü de eşlik etmektedir. Bir diğer dikkate değer nokta ise iktidar bilincidir.

Türkler’in de Kürtler’in de alt tabakaları,
birlikte aç, beraber yoksun,
yan yana yürümelidirler, omuz omuza,
kavga etmeliler gündüz gece.
Ellerine almalılar iktidarı,

pay sahibi olmalı ikisi de
açıkçası iki devlet olmalı
iki dost halk.”
 

1979’da Avrupa’ya giden Cegerxwîn, burada da edebi çalışmalarını kesintisiz sürdürmüştür. 1984 yılında Stockholm’de yaşamını yitiren büyük Kürt şairi, öldüğünde 81 yaşındaydı. Kürt edebiyatına büyük katkıları olan Cegerxwîn’ın eserleri birçok sanatçıya ilham olmuştur, eserleri bestelenmiştir. Aramızdan ayrılışının 34. yılında büyük ustanın önünde saygıyla eğiliyoruz.

F. Deniz