19 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/39

Emekçiler dur demedikçe fatura kabarmaya devam edecek
Cinayet ve “çirkef üçgeni”
Pazarlık kozundan barışma hediyesine dönüşmek
Rahip ve “bağımsız yargı” rezaleti
AKP iktidarında açlık ordusu büyüyor
“Tasarruf” derken ödenekler arttırıldı
MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
Suriyeli işgücü veya kölelik kapılarında yaşam
İGA CEO’su günah çıkartırken 3. havalimanının değişmeyenleri
Kriz, işçi toplantısı ve ötesi
Anısı ve davası hep yaşayacak!
Yarım asır taşıdığın kızıl bayrağı yükseklerde tutacağız!
Senin mücadelen bizlere ışık tutacak!
Yoldaşların senin bıraktığın mirasa daha sıkı sarılacaklar!
Yarım asırlık devrimci adanmışlık!
Fransa’da kapsamlı saldırılara karşı işçi ve emekçilerin mücadelesi sürüyor
Dünyadan işçi-emekçi eylemleri
Adaletsiz düzende “adil olmak!”
Kadının yeri neresi?
Zindan direnişlerinde ölümsüzleşenler kavgamızda yaşıyorlar!
Kürt ulusunun kanayan yüreği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İGA CEO’su günah çıkartırken 3. havalimanının değişmeyenleri

 

Kayda geçen ölümlü iş kazaları en çok inşaat sektöründe yaşanıyor. Bunların büyük bir çoğunluğu önlenebilir, daha doğrusu çok basit önlemlerle engellenebilecek kazalar. İş kazalarının %98’inin önlenebilir kazalar olarak tanımlanması, buna rağmen yılda 2 bine yakın işçinin kayda geçen rakamlara göre iş kazası sonucu yaşamını yitirmesi Türkiye’deki sömürü düzeninin kanlı tablosunu yansıtıyor.

Üçüncü havalimanı inşaatının çalışma koşulları ve inşaatta yaşanan iş cinayetleri bir “bilinmez” olarak duruyor. Kayda geçen 40’a yakın iş cinayeti var ve yüzlerce ölümden bahsediliyor. Her taşeron kendine göre kuralsızlıklarla dolu bir dünya kurmuş durumda. Ama doğru ama yalan, İGA CEO’suna “ben durumun bu kadar olduğunu bilmiyordum” dedirtecek kadar vahim bir tablo söz konusu. CEO’nun bilmemesi ya da bilip de göz yummasının burada bir önemi yok. Karşımızda yöneticisinin de itiraf ettiği üzere ağır ve ölümcül bir sömürü cehennemi duruyor.

İGA (İstanbul Grand Airport), Ortak Girişim Grubu’nun kurduğu bir kuruluş. Ortak Girişim Grubu Cengiz, Limak, Kolin, Mapa, Kalyon şirketlerinden oluşuyor. Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ), 3 Mayıs 2013’te ihaleyi bu ortaklığa verdi. İhaleyi alan ortaklık 7 Ekim 2013’te İGA’yı kurdu. 19 Kasım 2013’te “İstanbul Yeni Havalimanı’nın Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılmasına İlişkin Uygulama Sözleşmesi” devlet ile şirket arasında yapıldı.

İşte bundan sonra İGA’nın işi havalimanının her bir işini taşeronlara vermek oldu. Denetimi sorarsanız üçüncü havalimanına uğramaya bile gerek duymadı. Her taşeron kendi cumhuriyetini ilan etti ve ana şirketin dahi taşeronlara müdahale etmesinin önünü kesti. Ana firma İGA bundan rahatsız mıydı? Elbette hayır. Ölüm kalım arasında işler yürüyordu nasılsa.

İGA’nın CEO’suna gelince, özür diliyor, işçiler haklı diyor, durumun böyle olduğunu bilmediğini ifade ediyor. Plazaların camları arasında kahve yudumlarken anlaşılmıyordur. Önüne konan kağıtlarda en fazla projeyi okursun, tahtakurularını göremezsin. Plazaların camlarından baktığında gördüğün manzarada çalıştırdığınız işçilerin yaşamı yoktur. Sizin için merak konusu da değildir zaten.

“Artık yeter!” noktasına gelen işçilerin isyanı CEO’nun gerçeklerle yüzleşmesini sağlamış. Üçüncü havalimanının işçileri, iş cinayetlerine, kötü yemeklere, tahtakurulu yatakhanelere, servis sorununa karşı ses yükselttiler, eylemler yaptılar. Yatakhaneleri basıldı, gözaltına alındılar, tutuklandılar. Bir süre sonra yeniden gözaltılar oldu, yine tutuklamalar yaşandı. Halihazırda işçilerin ve sendika yöneticilerinin olduğu 35 kişi tutuklu bulunuyor.

İnsan hayatı ve yaşananlar yok sayılarak havalimanının bitmesinden başka bir şey düşünülmediği devlet erkanının konuşmalarında sık sık dile getirildi. Yaşam ve çalışma koşullarında bir değişiklik yok. Tutukluluk hali sürüyor. Bunun tek nedenini sermaye devletinin işçi sınıfına gözdağı vermek istemesi oluşturuyor. Bunun da tek bir nedeni var, şirket ve devlet rant kapısından kâr kaybı yaşamak istemiyor. Şirketin CEO’su özür dileyip sorunları kabul ettiği halde işçilere yönelik baskı, tehdit, tutuklama terörü üçüncü havalimanında aynen devam ediyor.

 

 

 

 

Kayıt dışının faturası işçilere kesiliyor!

 

Güvencesiz, sigortasız, kayıt dışı çalışmaya karşı göstermelik adımlar atan sermaye devleti, bu koşullar altında sömürüyü alabildiğine yaygınlaştırıyor ve patronlara hizmet ediyor. Bu şekilde kârlarını katlayan patronlar sermaye devleti tarafından koruma altına alınırken, sözde denetimler de patronlara değil işçilere yapılıyor. Kaçak çalıştırılmanın faturasını da işçiler ödüyor.

Mersin Serbest Bölge’de hayata geçirilen denetimler bu gerçeği gözler önüne sererken, fatura işçilere kesilmeye devam ediyor. Gümrük Müdürlüğü ve kolluk güçlerinin Ekim ayında hayata geçirdiği uygulama sürüyor. Fabrikalarına gelen işçilere serbest bölge girişinde kimlik kontrolü yapılıyor. Sigortasız ve kayıt dışı çalışmanın yoğun olduğu bölgede, söz konusu hakları gasp edilen işçilerin serbest bölgeye girişi 15 Ekim’de de engellendi, işçiler iş başı yapamadı. Akşam 17.00 sularında yüzlerce işçi serbest bölgeye alınmadı.

Serbest bölgedeki sözde “denetim” uygulamasının faturasının işçilere kesilmesine tepki gösteren Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL) Çukurova Temsilciliği, “Gümrük Müdürlüğü’nün kolluk gücü eşliğinde yaptığı denetim, giriş kartı olmayan işçiyi serbest bölgeye sokmamaktan ibarettir” yorumunda bulundu.

Kaçak işçi çalıştıran patronların denetlenmediğinin ve hiçbir yaptırım uygulamasıyla karşılaşmadığının altını çizen DEV TEKSTİL, “Olan yine işçiye oluyor. Zira işe gidemediği gün ücretinden kesiliyor” dedi. Denetimlerin serbest bölge girişinde değil fabrikalarda yapılması ve kaçak işçi çalıştıran patronlara ceza kesilmesi gerektiğini vurgulayan DEV TEKSTİL’in talepleri şu şekilde:

- Serbest bölgede sigortasız çalışma son bulmalıdır!

- Kaçak şekilde çalıştırılan işçilerin sigortaları derhal yapılmalıdır!

- Geriye dönük sigortalar yatırılmalıdır.

 

 

 

 

Küçükçekmece’de Greif belgeseli gösterimi

 

12 Kasım’da görülecek Greif davası öncesi, İşçilerin Birliği Derneği’nde belgesel gösterimi yapıldı. Farklı iş kollarından işçilerin katıldığı 14 Ekim’deki belgesel gösterimi öncesinde Greif işgali, açılan soruşturmalar ve son açılan dava üzerine kısa bilgilendirme yapıldı. Sermayenin krizine karşı Greif Direnişi’nin açtığı yoldan yürünmesi, fiili-meşru mücadele hattının esas alınması çağrısı yapıldı.

Belgesel gösteriminin ardından dava süreci, sınıfa dönük saldırılar üzerine kısa bir söyleşi yapıldı. Söyleşide söz alan işçi ve emekçiler, davanın Greif işçileri şahsında işçi sınıfının öne çıkan kesimlerine yönelik gözdağı, susturma amacı taşıdığını belirttiler. Etkinlikte söz alan bir işçi, 3. havalimanı işçileri ve sendika yöneticilerinin tutuklanmasının sermaye düzeninin işçi sınıfına dönük saldırılarına devam ettiğinin işareti olduğunu ifade etti. Etkinlikte, dava günü Greif işçileri ile dayanışmanın önemine vurgu yapıldı. Birçok iş kolundan işçinin davaya katılımının sağlanması üzerine planlamalar yapıldı.