3 Ağustos 2018
Sayı: KB 2018/30

İçeride kriz, dışarıda gerilim tırmanıyor
Sermayenin kriz çözümü; yoksuldan al, zengine ver!
Ekonomide kriz çanları çalmaya devam ediyor
Büyüme rekorları eşliğinde sefalet derinleşiyor
6 ayda bin polis baskını, yüzlerce gözaltı
Pragmatik politikanın son örneği: Brunson davası
Krizin bedelini patronlara ödetmek için örgütlenelim!
“Hani işçiye OHAL yoktu: İş cinayetleri yüzde 14 arttı”
Toplu işten çıkarmalar ve Kayseri İşçi Birliği
Çel-Mer İşgali’ni hatırlamak...
“Engels’in adı ve yaşamı her işçi tarafından bilinmelidir!” - V. İ. Lenin
PYD Şam yönetimiyle görüşmelere başladı
Trump-Juncker uzlaşması...
Küba, anayasa, sosyalizm…
Macron zor durumda…
Kapitalizm insanı ve doğayı katlediyor
Temmuz ayında en az 15 kadın katledildi
İmam hatip projesi çöktü: 200 bin öğrenci sistem dışında kaldı
Hiroşima, Nagazaki ve atom bombası
Patrona cennet, işçiye cehennem bir fabrika: Bross
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Krizin bedelini patronlara ödetmek için örgütlenelim!

 

Sendikamızın 2018 yılı 2. genel meclisi 22 Temmuz Pazar günü gerçekleştirildi.

Genel meclisimiz güncel gelişmeler ve gündemlerin tartışılması açısından ve bunlara dair kararların verilmesi, planlama yapılması açısından başarıyla gerçekleşti.

- Meclis, saygı duruşu ve divan seçimiyle başladı. Ardından, MYK adına yapılan açılış konuşması ile devam etti.

Sınıfa dönük saldırıların arttığı bugünlerde, yeni yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile birlikte sendikaların devlet denetimine girmesi mücadeleyi pasifize etme girişimidir. Bu yönüyle işçi sınıfının örgütlülüğünün bir parçası olan sendikaları denetim altına almak, yıllardır mücadele ile kazanılmış hakların geri alınarak mücadele tarihinin silinmesi anlamına gelmektedir. İktidara yakınlığıyla bilinen sarı sendikalara devlet eliyle pay verilmesi, bu sendikalarda sınıfsal gündemler yerine işçileri bölmek adına türlü oyuna girilmesi, bazı sendikaların bürokratik yapı izlemesi ve devrimci sınıf sendikacılığının ise bu yönüyle silinmek istenmesi sınıfa dönük saldırıların devam edeceğine, buna karşı tek çözümün ise işçi sınıfının örgütlü mücadelesi olduğuna işarettir.

Temsilciliklerden delegeler yaptıkları faaliyetleri, 6 aylık planlama doğrultusunda değerlendirdi. Bir önceki genel mecliste alınan kararlar doğrultusunda hayata geçirilenler ve eksik bırakılanlar gözden geçirilerek dersler ve deneyimler çıkarıldı.

- Kriz fabrikalarda düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve ağır çalışma koşulları olarak yansıyor. Bu krizin sermaye tarafından bir fırsat gibi yükü işçilere bindirmesi, faturayı işçilere ödetmesi ise ne denli yoğun bir krizin kapıda olduğunu bize yansıtıyor. Bugün bazı işkollarında hissedilen krizin derinleşmesi itibarıyla metal fabrikalarının kapanması, toplu işten çıkarma, patronun iflas gösterip işçileri hiçe sayması, kasten yangın çıkarma vs. gibi krizin hangi sınıfı vuracağını göstermektedir. 2008 krizi ilk önce tekstil fabrikalarında hissedildi, bugün ise böyle başlamadıysa bile yarın krizin nasıl yakıcı olacağı ve faturasının hangi sınıfa ödetileceği yaşananlardan bellidir. Kriz, biz tekstil işçilerinin her zaman yaşadığı bir şeydi. Düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, işten atmalar dizginsiz ve kronik bir şekilde sürüyor. Yaşanan bu genel kriz ise büyük bir buhran olacak, patronlar ise bu buhranı kullanarak faturayı dün olduğu gibi bugün de biz tekstil işçilerine ağır bir şekilde ödetmeye çalışacaklardır. Biz işçilerin üzerinde kronikleşmiş olan bu krizi tekstil işçileri ancak sınıfa karşı sınıf mücadelesi ile örgütlü bir şekilde aşabilir.

Krize karşı taleplerimiz;

* Krizin bedelini patronlar ödesin.

* İşten atmalar yasaklansın.

* Ağır çalışma koşullarına son verilsin.

* İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret istiyoruz.

* Kiralık işçilik yasaklansın.

- İşsizlik fonu biz işçilere hiçbir şey ifade etmiyor fakat iflasın eşiğine gelmiş olan sermayedarlara peşkeş için kullanılıyor. Adı “işsizlik fonu” olsa bile bizi aylarca bekletip önümüze birçok engel koyuyorlar. Bu fondan biz işçiler değil, en çok patronlar yararlanıyor. Biz ise ya bir ihtimal bir sadaka niyetiyle alabiliyoruz, ya da elimize hiçbir şey geçmiyor. Bu yönüyle sendikamız önceki dönemler ile birlikte işsizlik fonunu gündemine taşırken hangi yol ve yöntemler izleneceğini konuştuk ve somut talepler üzerine göze çarpan bir çalışmayı hedef olarak belirledik. Bununla birlikte işsizlik fonu için sendikamızın hazırlamış olduğu bildiri metni değerlendirildi.

İşsizlik fonu üzerine taleplerimiz;

* İşsizlik sigortası fonundan faydalanma koşullarının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

* İşsizlik sigortası fonu tüm işsizleri de kapsayacak şekilde genişletilsin!

* İşsizlik maaşı miktarı insanca yaşamaya yetecek koşullar gözetilerek belirlensin!

- Greif Direnişi nedeniyle açılmış olan kamu davası değerlendirildi. 2014 yılının Şubat ayında haklı ve meşru talepleri dolayısıyla Greif fabrikasında işgale başlayan işçilere açılmış bu dava, aslen tüm işçi sınıfına gözdağı vermek için açılmıştır. İşçi sınıfının kazanılmış haklarını sindirmeye çalışmak, işçi ölümlerine “fıtrat’’ demek, OHAL’i ise grevleri yasaklamak için devam ettirmek gibi türlü yöntemlerle sınıf mücadelesini sindirmeye çalışarak düzenini devam ettiren sermaye devleti, bu mücadelenin yakın dönemde ki yapı taşını oluşturan Greif Direnişi’ne bu yolla saldırmayı hedeflemektedir. Bilinmelidir ki yargılanan Greif’te 60 gün direnen işçiler değil, tümden işçilerin hak alma mücadelesidir. Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası olarak tarihimizde bir dönüm noktası olan Greif Direnişi nedeniyle açılmış bu davanın takipçisi, sanığı olmayacak, bu vesileyle başta sendikal bürokrasi çeteleri olmak üzere sermaye düzenini yargılayacak bir faaliyet örgütleyeceğiz.

- Sendikamız bülteni daha güçlü bir şekilde beslenecektir.

- Gündemler ve gelişmeler hakkında bildiriler, stickerlar, duvar gazeteleri çıkarılacaktır.

- Sosyal medya hesapları düzenli bir şekilde kullanılacaktır. Bu yolla tekstil işçilerinin paylaşımı ve örgütlenme çağrısı için yoğun çaba harcanacaktır.

Genel meclisimizde yaptığımız değerlendirmeler ve alınan kararlar yukarıdaki gibidir. Genel meclisimiz bütün üye ve temsilciliklerimize belirlenen hedeflere ulaşmak ve tekstil işçileri içinde devrimci sınıf sendikacılığı anlayışını ete kemiğe büründürmek için daha yoğun emek harcama çağrısı yapmaktadır.

Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Merkezi Yürütme Kurulu

31 Temmuz 2018

 

 

 

 

Patronlar işçilerin maliyetinden şikâyetçi

 

Kriz yaklaştıkça patronlar tüm faturayı işçilere yüklemek için bahaneler üretmeye başladı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Tekstil, Konfeksiyon ve Ayakkabı Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Ali Şimşek yaptığı açıklamada sermaye sınıfının derdini dile getirerek şunu söyledi; “İşçi maliyetleri azalırsa işsizlik sorunu da çözülür.”

Tekstil iş kolunun en önemli sorunlarından birini personel giderlerinin oluşturduğunu iddia eden Şimşek şu bahaneleri sıraladı: “Bilindiği üzere tekstil, konfeksiyon sektörü emek yoğun bir sektör. Çok sayıda işçi çalışıyor olması nedeniyle işçilik maliyetlerinin minimum düzeyde olması rekabetçi yapımızın güçlenmesi adına büyük önem taşıyor. Oysa ülkemizde mevcut durumda işçinin eline geçen asgari ücret oldukça düşük olmasına rağmen işverene maliyeti oldukça yüksek. İşçi belki bin 600 TL maaş alıyor ve aldığı bu ücretten hoşnut kalmıyor ancak bunun işverene maliyeti en azından 2 bin 500 TL’ye denk geliyor. Maalesef sanayicinin bu kadar yükü kaldırabilecek bir gücü yok. Yeni dönemde hükümetten beklentimiz bu maliyetleri aşağı çekebilecek çalışmalara öncelik vermeleri olacak. Maliyetlerin aşağı çekilmesi halinde yalnızca sanayicinin rekabetçi yapısı güçlenecek, işsizlik sorunuyla mücadeleye de önemli katkılar sağlanmış olacak.”

Mersin’de tekstil ve konfeksiyon sektörünün oldukça güçlü olduğunu vurgulayan Şimşek, özellikle Mersin Serbest Bölge’deki imalatçıların tümünün yurt dışındaki dünya markalarına üretim yaptığını bildirdi. Dünya markalarının çalıştıkları firmalardaki denetimlerini çok sıkı tutması nedeniyle kalitenin her geçen gün yükseldiğini ve diğer illerin bu alanda önüne geçtiklerini belirten Şimşek, bunun dünyadan ek talepler olarak geri döndüğünü söyledi.

Yani patronlar bir taraftan kölece çalıştırdıkları işçilerin üretimi sonucu yapılan ithalatla övünürken diğer taraftan işçilerin maliyetinden yakınıyorlar. Böylece sinsi çözüm planlarının işçi ücretlerini düşürmek ve işçi çıkarmak olduğunun işaretini veriyorlar.