3 Ağustos 2018
Sayı: KB 2018/30

İçeride kriz, dışarıda gerilim tırmanıyor
Sermayenin kriz çözümü; yoksuldan al, zengine ver!
Ekonomide kriz çanları çalmaya devam ediyor
Büyüme rekorları eşliğinde sefalet derinleşiyor
6 ayda bin polis baskını, yüzlerce gözaltı
Pragmatik politikanın son örneği: Brunson davası
Krizin bedelini patronlara ödetmek için örgütlenelim!
“Hani işçiye OHAL yoktu: İş cinayetleri yüzde 14 arttı”
Toplu işten çıkarmalar ve Kayseri İşçi Birliği
Çel-Mer İşgali’ni hatırlamak...
“Engels’in adı ve yaşamı her işçi tarafından bilinmelidir!” - V. İ. Lenin
PYD Şam yönetimiyle görüşmelere başladı
Trump-Juncker uzlaşması...
Küba, anayasa, sosyalizm…
Macron zor durumda…
Kapitalizm insanı ve doğayı katlediyor
Temmuz ayında en az 15 kadın katledildi
İmam hatip projesi çöktü: 200 bin öğrenci sistem dışında kaldı
Hiroşima, Nagazaki ve atom bombası
Patrona cennet, işçiye cehennem bir fabrika: Bross
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Büyüme rekorları eşliğinde sefalet derinleşiyor

 

ABD’nin geçtiğimiz hafta açıkladığı ekonomik büyüme verileri diğer tüm sermaye devletlerinde olduğu gibi devlet başkanı tarafından övgülere konu edildi. ABD emperyalizminin siyasi ve hegemonya krizleriyle boğuşan Trump, bu ekonomik verileri yine diğer devlet başkanları gibi “her şey yolunda” demagojisiyle şişirdi.

Oysa ki veriler servet-sefalet kutuplaşmasının geçmişten bu yana rekor seviyeye ulaştığını ortaya koydu. Emperyalist kapitalizmin sefasını süren, işçi ve emekçileri iliklerine kadar sömürerek zenginliklerini katlayan mülk sahibi sınıflarla sömürülenler arasındaki çelişki, bu iki kutbun gelirleri arasındaki adaletsizliğe de yansıdı. Türkiye ise ‘gelir adaletsizliği’nde ABD’yi de geçiyor.

En zengin yüzde 1’in geliri, kalan yüzde 99’un 26,3 katı

Ekonomik Politika Enstitüsü’nün (EPI) çalışması servet-sefalet kutuplaşmasının geldiği rekor düzeyi gözler önüne serdi. ABD’de en zengin yüzde 1’lik kesimin yıllık ortalama geliri, nüfusun geri kalan yüzde 99’luk kısmının ortalama gelirinin tam 26.3 katına ulaştı. 2013’te bu rakam 25.3 kattı. New York’ta bu rakam 44.3 kat oldu. En zengin yüzde 1’lik kesimin yıllık ortalama hane geliri 421 bin 926 dolar olurken, söz konusu yüzde 1’lik kesimin tüm gelirden aldığı pay yüzde 22’yi geçti.

Bu oran, 1928’de Büyük Buhran’dan bir yıl önceki yüzde 23.9’luk zirve sonrasındaki en yüksek rakam olarak kayıtlara geçti. 2008’de ABD’de başlayan ve tüm dünyaya yayılan finansal kriz de eşitsizlikleri arttırdı. ABD’deki 50 eyaletin 43’ünde 2009-2015 yılları arasında nüfusun en zengin yüzde 1’inin geliri, yüzde 99’un gelirinden daha hızlı arttı. Eşitsizliğin çarpıcı bir örneği geçen hafta basına yansıdı ve e-ticaret devi Amazon’un patronu Jeff Bezos’un serveti 150 milyar doları geçti.

Sendikalı işçi oranındaki azalmanın eşitsizlikleri arttırdığına vurgu yapılan çalışmada, 1950’lerde yaklaşık yüzde 35 olan sendikalı işçi oranının yüzde 11’e gerilediği belirtildi. Kurum ayrıca, sendikalı işçilerin, kendileriyle aynı sektörde çalışan ve benzer kıdem ile eğitime sahip işçilerden ortalama yüzde 13,2 daha fazla kazandığını ortaya koydu.

Türkiye ABD’yi geçti

ABD gibi Türkiye’de de ücret artışları büyümenin çok gerisinde kaldı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi’nin (DİSK-AR) çalışmasına göre, 2004 yılı baz alındığında asgari ücret 2017’ye kadar reel olarak yüzde 36 artarken reel gayri safi yurtiçi hasıla (milli gelir ) yüzde 95 oranında arttı. Reel asgari ücretin reel milli gelire oranı yüzde 30.5 geriledi. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre, ABD’de eşitsizliğin son 90 yılın zirvesine çıktığı 2015 yılında bile Türkiye, gelir adaletsizliğinde ABD’yi geride bıraktı. Gelir adaletsizliğinin OECD ülkeleri arasında en yüksek olduğu üçüncü ülke Türkiye olurken, dördüncü ülke ABD oldu. Bu alanda Meksika birinci, Şili ikinci sırada yer aldı.

 

 

 

 

Temmuz ayı açlık ve yoksulluk sınırı

 

Şişirilerek büyüyen Türkiye kapitalizmi krize doğru ilerlerken, krizin faturası işçi sınıfı ve emekçilere de çok yönlü bir şekilde ödettiriliyor. Bunun bir yönü olan enflasyondaki artışla birlikte, işçi ve emekçilere reva görülen sefalet de daha fazla su yüzüne çıkıyor.

Türk-İş’in açıkladığı Temmuz ayı açlık ve yoksulluk sınırı verileri sefaleti bir kez daha ortaya serdi. 12 aylık mutfak enflasyonunda yüzde 16’lık artış yaşandığına değinilen açıklamada açlık, yoksulluk sınırı ve bir çalışanın yaşama maliyeti şöyle açıklandı:

Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.738,37 TL oldu. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 5.662,46 TL oldu. Bir çalışanın -sadece kendisinin- yapması gereken yaşama maliyeti ise aylık 2.136,28 TL olarak hesaplandı.”





Kirazlıtepe’de polis eşliğinde yıkım

 

Üsküdar Kirazlıtepe Mahallesi’nde rantsal dönüşüm için yıkımlar devam ediyor. Mahallede yaşayan ve evini yıktırmak istemeyen emekçilerin tepkisinden korkan Üsküdar Belediyesi, 31 Temmuz’da polis eşliğinde yıkımları sürdürdü.

Zabıtalar demir bariyerlerle sokaklara giriş çıkışları engellerken çevik kuvvet polisleri de hazır bekletildi.

Yıkımlara tepki gösteren emekçiler belediyenin ayakçısı gibi davrandığını ifade ettikleri mahalle muhtarına da tepki gösterdiler. Muhtarı sıkıştıran emekçiler hukuki bir belge olmadan yıkımların yapıldığını söyleyerek bunun durdurulmasını istediler.

Hiçbir önlem almadan yıkımların yapılmasına tepki gösterilirken yıkımlar ertesi gün sabah 05.00 sularında da devam etti.

Öte yandan şantiyeye çevrilen mahallede 26 Temmuz’da hafriyat kamyonu bir kadına çarpmış, kemikleri kırılan kadın hastaneye kaldırılmıştı.

 

 

 

 

Kriz, şeker fabrikalarının devir işlemlerine de yansıdı

 

Türkiye kapitalizminin adım adım sürüklendiği ekonomik kriz, şeker fabrikalarının özelleştirme sürecine de yansımaya devam ediyor. Satışın ve devir işlemlerinin gerçekleştiği fabrikalarda işçilere düşük maaş dayatması, hak gaspları ve işten çıkarmalar olurken, fabrikaların yarısı ise henüz satın alan sermayedarlara devredilemedi.

Nisan ve Mayıs ayında yapılan ihalelerin ardından Resmi Gazete’de satış kararlarının yayımlanmasıyla başlayan devir işlemlerinde 13 fabrikadan 6’sında kriz çıktı. Bu fabrikalardan 3’ünü satın alan Doğuş Çay, devir işlemlerinin ertelenmesini istedi. Gelecek hafta işlemleri başlatacaklarını öne süren Doğuş Gıda’nın sahibi Süleyman Karakan “İşler biraz zor, faizleri çok yüksek” diye konuştu.

Doğuş Gıda’nın satın aldığı Yozgat, Afyon ve Niğde şeker fabrikalarının yanı sıra, Alpullu, Ilgın ve Burdur fabrikalarının devir işlemlerinin de henüz yapılmadığı ifade edildi.