3 Ağustos 2018
Sayı: KB 2018/30

İçeride kriz, dışarıda gerilim tırmanıyor
Sermayenin kriz çözümü; yoksuldan al, zengine ver!
Ekonomide kriz çanları çalmaya devam ediyor
Büyüme rekorları eşliğinde sefalet derinleşiyor
6 ayda bin polis baskını, yüzlerce gözaltı
Pragmatik politikanın son örneği: Brunson davası
Krizin bedelini patronlara ödetmek için örgütlenelim!
“Hani işçiye OHAL yoktu: İş cinayetleri yüzde 14 arttı”
Toplu işten çıkarmalar ve Kayseri İşçi Birliği
Çel-Mer İşgali’ni hatırlamak...
“Engels’in adı ve yaşamı her işçi tarafından bilinmelidir!” - V. İ. Lenin
PYD Şam yönetimiyle görüşmelere başladı
Trump-Juncker uzlaşması...
Küba, anayasa, sosyalizm…
Macron zor durumda…
Kapitalizm insanı ve doğayı katlediyor
Temmuz ayında en az 15 kadın katledildi
İmam hatip projesi çöktü: 200 bin öğrenci sistem dışında kaldı
Hiroşima, Nagazaki ve atom bombası
Patrona cennet, işçiye cehennem bir fabrika: Bross
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İçeride kriz, dışarıda gerilim tırmanıyor

 

Sermaye düzenini pençesine alan ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanda birikmiş sorunlar yumağı AKP iktidarını bunaltmaya devam ediyor. Özellikle ekonomi alanında yaşanan ve günbegün ağırlaşan kriz her açıdan kendisini hissettirirken, bu alanda deyim yerindeyse psikolojik sınırların aşıldığı görülüyor.

Kriz derinleşiyor, fatura büyüyor

Türkiye kapitalizminin yaşadığı kriz derinleşirken, işçi sınıfı ve emekçilerin omuzlarına binen yük giderek ağırlaşıyor. Döviz kurlarında yaşanan dalgalanma ve TL’nin değer kaybetmesine bağlı olarak emekçilerin cebine giren ücretler sistemli bir şekilde eriyor. Temel tüketim mallarına günlük zamlar yapılıyor.

Sermaye çevreleri ise döviz endeksli borçlanmanın kendilerini zorladığını, iflasların gündemde olduğunu ve iş gücü maliyetini düşürmek için önlemler almaya hazırlandıklarını sık sık dile getiriyorlar. Bu yolla kitlesel işçi kıyımlarının kapıda olduğunu hatırlatan sermayedarlar, Erdoğan yönetimini göreve çağırarak sosyal yıkım programını hızla uygulamaya sokmasını istiyor.

Sermaye düzeni sözcüleri ve burjuva iktisatçılar dahi, Türkiye kapitalizminin yakın geleceği konusunda fazlasıyla karamsarlar. Merkez Bankası (TCMB), yıl sonu enflasyon oranı tahminlerini revize ederek, daha önce öngörülen rakamları yükseltti. Benzer bir negatif değerlendirmeyi 2019 yılı için de yaptı.

Erdoğan yönetimi şahsında temsil edilen siyasal düzenin yarattığı belirsizlikler ve siyasi krizler ise ekonomi alanında ciddi kırılma noktaları oluşturmaya devam ediyor.

Dış ilişkilerde gerilim tırmanıyor, deniz bitiyor

AKP iktidarının 16 yıl önce işbaşına gelirken dillendirdiği “komşularla sıfır gerilim” safsatası artık hatırlanıyor mu bilemiyoruz ama, gelinen yerde sermaye devletinin uluslararası ilişkilerde ciddi açmazlar yaşadığını, Ortadoğu’da yaşanan emperyalist savaş ve saldırganlık batağına boğazına kadar saplanmış olduğunu söyleyebiliriz.

Bunun en güncel ve çarpıcı örneğini ABD emperyalizmi ile bir süredir yaşanan ve giderek keskinleşen siyasi kriz oluşturuyor. Efendi uşak arasında yaşanan kriz kendisini Reza Zarrab yolsuzluk soruşturması, rahip Brunson davası vb. görünümler üzerinden ortaya koysa da, gerilimin gerisinde ciddi siyasi dinamiklerin yer aldığı biliniyor. Erdoğan yönetiminin İran ve Rusya ile geliştirdiği ilişkiler, Suriye savaşı sürecinde ABD’nin Kürt politikası ile çelişen yaklaşımları ABD-Türkiye arasındaki esas gerilim ve kırılma noktalarını oluşturuyor.

AKP iktidarının bu türden temel siyasal sorunlar üzerinden kendi önceliklerini esas alması ve bu yaklaşımların gelinen yerde tolere edilebilir sınırları aşması ABD emperyalizmi ile yaşanan gerilimin önümüzdeki süreçte daha da sertleşeceğini gösteriyor. ABD’nin Erdoğan yönetiminin iki bakanını hedef alan yaptırım kararı, efendi uşak arasında yaşanan krizin yakın geleceği hakkında açık bir fikir veriyor.

AKP iktidarının İran ve Rusya ile Suriye savaşı üzerinden geliştirdiği ilişkiler alanı da bir başka açıdan Erdoğan yönetimini yeni bir açmazın içerisine sürüklüyor. Zira, bu alanda da deniz giderek tükeniyor. Dün ilişkilerde ortaya çıkan tolere edilebilir çelişkiler bugün kendisini dayatan birer kriz dinamiğine dönüşmüş durumda.

Zira, Suriye savaşında yeni bir evreye girilmiş bulunuyor. ABD’nin yerleştiği Rojava ve sermaye devletinin denetiminde bulunan İdlib, Cerablus, El Bab ve Efrîn bölgeleri; ABD, Rusya, İran, Suriye ve Türkiye gibi güçleri doğrudan karşı karşıya getirmiş durumda. Bu karmaşık tablonun Türkiye ile Rusya-İran-Suriye arasında bir dizi kriz dinamiğini tetikleyeceği ise açık.

Öyle ki, gelinen yerde Rusya merkezli ittifak bugün için diplomatik bir dille de olsa sermaye devletini Suriye’yi terk etmeye çağırıyor. Misyonunu tamamladığında hiçbir yabancı gücün Suriye’de kalamayacağını sık sık dillendiriyor. Sermaye devletinin bu alanda kolayından politika değişikliğine gitmesi, manevra yapması ve Rusya eksenli ittifakı karşısına alması ise kısa vadede mümkün görünmüyor. Bunu yapabilmesi ve Suriye savaşında söz sahibi olmaya devam etmesi için en azından efendisi ABD ile olan gerilimleri minimuma indirmesi, İran ve Rusya ile geliştirdiği ilişkilere sınır çekmesi ve ABD’nin Kürt politikasını tanıması gerekiyor.

***

Önümüzdeki süreçte ekonomik ve siyasal gerilim alanlarının ne gibi gelişmelere yol açacağını şimdiden söylemek zor. Fakat, Erdoğan yönetiminin her açıdan sıkıştığı ve açmazlarının giderek derinleştiği fazlasıyla açık. Yaşadığı çok yönlü krizi işçi sınıfı ve emekçilere fatura etmek için elinden geleni yapacağı da öyle.