30 Mart 2018
Sayı: KB 2018/13

Emekçiler mücadeleye odaklanmalı!
Krizin faturasını emekçilere ödettirecekler
İşgalin acı faturası
Kirli ilişkilerin aynasında: AKP ve Demirören Holding
Birleşik, kitlesel, militan 1 Mayıs için ileri...
Şeker fabrikalarımıza sahip çıkalım!
Akkim direnişi üzerine
“Uğur Konfeksiyon’da yürüttüğümüz mücadele son bulmayacaktır”
İşçi inisiyatifi her açıdan ve her alanda güçlendirilmeli
“Hakların talep etmekle alınmadığı gerçeğini iyi biliyoruz”
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu - III - H. Fırat
Ticaret savaşları kızışıyor
Yolunu kaybetmiş Avrupa’nın “birliği” ve karanlık geleceği
Fransa’da sular durulmuyor
Almanya’da kamu çalışanlarından uyarı grevleri
Ortadoğu halklarının düşmanı Rheinmetall
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken... / 8
Heybesi barış dolu, umut dolu gelinliğiyle Pippa Bacca
Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar üzerine...
Çocuk sömürüsü ile başlayan uysal toplumu yaratma organizasyonu: Çıraklık
Cesaretin ve adanmışlığın adı: Kızıldere
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşgalin acı faturası

 

Türk sermaye devletinin “Afrin zaferinin” propagandası, Efrîn halklarının yıkımı ve acısı üzerine inşa edilerek sürüyor. Tarih, Efrîn halklarının ölümle, göçle, yıkımla, yağmayla, zulümle “kurtarıldığına” tanıklık ederken, AKP iktidarı da kamuoyuna yönelik gerici propagandasına tüm hızıyla devam ediyor. Cihatçı çetelerle Efrîn’i işgal eden Türkiye, işgalini meşrulaştırmanın beyhude çabası içinde. İlk olarak TSK ve ÖSO’nun kenti yağmalama görüntüleri deşifre olunca, buna “yanıt üretmek” derdine düştüler. Bir yandan bunları sadece bazı cihatçıların yaptığı ve bunların cezalandırıldığı “haberi” girilirken, diğer yandan İHA kaynaklı sözde yöre halkının, “TSK ve ÖSO bize ücretsiz olarak ekmek, yiyecek dağıttı ve birçok ihtiyacımızı karşıladı. Bu sebeple bölgedeki siviller neredeyse Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Özgür Suriye Ordusu’na katılmak istiyor” şeklinde söylemde bulunan röportajlar devreye sokuldu. Efrîn halkının “özgür hissetmeye başladığı”, “çocukların sokaklarda oynamaya başladığı ve yaşamın giderek normalleştiği” haberleri yapıldı.

Oysa Efrîn’de emekçi halklar, savaş ve işgalin tüm kötü sonuçlarını yaşadı/yaşamaya devam ediyor. Kürt, Arap, Türkmen ve Ermeni’lerin birlikte yaşadığı Efrîn’de on binlerce insan işgal saldırısından dolayı kenti terk etmek zorunda kaldı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), TSK ve ÖSO’nun askeri operasyonları nedeniyle, Efrîn bölgesindeki yaklaşık 167 bin kişinin yerinden edildiğini ve acil yardım çağrısında bulunduğunu açıkladı. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin raporunda, kentin TSK ve ÖSO işgalinden sonra sivillere yönelik şiddet ve keyfi tutuklama tehditlerinin arttığına ilişkin bilgiler yer aldı. Gerçeğin ise bu raporlardan daha boyutlu olduğuna kuşku yoktur. Suriye savaşının sürdüğü 7 yıl boyunca görece en huzurlu kent artık Efrîn değildir.

Efrîn’in demografik yapısı değiştirilmek isteniyor

İşgali Kürt halkının değerlerinin ve mücadelesinin simgesi olan Demirci Kawa heykeline saldırarak belgeleyen TSK-ÖSO’nun bu adımı, Türk sermaye devletinin Efrîn’in demografik yapısını değiştirme hesabının da somut bir göstergesi olmuştur. Efrîn’de Kürt halkına ait kültürel değerlere tahammül edemeyenlerin Kürde ne denli değer verdiği/vereceği de bu şekilde görülmüş oldu.

Sermaye devleti işgalin kalıcı adımlarını da yereldeki işbirlikçi güçlere dayanarak kukla meclisler kurma girişimleriyle atıyor. Efrîn’e girildiği gün olan 18 Mart’ta, Antep’te “Afrin Kurtuluş Kongresi” adıyla kontra bir toplantı gerçekleştirildiği, bu toplantı sonucunda 30 kişilik bir yapılanmanın oluştuğu, buna MİT elemanı olduğu belirtilen Hasan Şindi’nin sözcülük ettiği belirtilmektedir. Bu toplantıya Ezaz, El Bab ve Şehba gibi şehirlerden Türk devletine bağlı çevrelerin, Avrupa’da yaşayan 75 Efrînli Kürdün ve Türk devletinin güvenlik, istihbarat ve dışişleri uzmanlarının katıldığı da ifade edilmektedir. Kürt kaynaklar, Kürt adıyla Efrîn’e gönderilecek kişilerin ve bunların bölgedeki bazı yerel bağlantıları aracılığıyla kente taşınmak isteyen Efrînliler hakkında istihbarat toplamayı amaçladığını ve demokratik özerk yönetim kurumlarında çalışan kişilerin listelerinin Türk devletine verilmeye başlandığını belirtiyorlar. (*)

Efrîn’de 2011 yılından itibaren özyönetim organlarını kurarak bir arada yaşayan halkın iradesini yok eden Türk sermaye devleti, daha önce işgal ettiği Ezaz, Cerablus, El Bab beldelerinde olduğu gibi kendi denetiminde kukla yönetimler oluşturmak istiyor. Buralara cihatçı çeteler ve aileleri yerleştirilerek, kalan yöre halkının da zora dayalı olarak biat ettirilmesi söz konusu idi. Aynı senaryoyu Efrîn’de de sahneleyip, IŞİD, El Kaide zihniyetinden farksız gerici çeteleri buraya yerleştirmek istemektedir. Doğu Guta ve İdlib’den gelecek cihatçıların da işgal edilen bölgelere yerleştirileceğinden bahsedilmektedir. Öte yandan sermaye devleti, Cerablus vd. olduğu gibi çöp toplama, elektrik, inşaat gibi hizmetler götürerek yıkımına neden olduğu yerlerden kendine yeni rant alanları yaratmak istemektedir. Türkiye’nin Efrîn’i “gerçek sahiplerine” bırakma yalanının gerisinde bu hedefler yer almaktadır.

2011’den beri Suriye’de görece en sorunsuz bölge olan Efrîn’de yaşayan Arap, Kürt, Türkmen ve Ermeni halklarının yaşamı, Türkiye’nin işgaliyle değiştirilmiş, yıkıma uğratılmıştır. Bombalamalardan kurtulabilen emekçilere, kenti terk etmek ya da kentte kalarak gerici çetelerin denetiminde çok yönlü baskı ve yıkımla “yaşamak” seçenekleri dayatılmıştır.

Bu tabloyu değiştirecek olansa, Efrîn halklarının işgale karşı göstereceği mücadele ve onlarla dayanışma içinde olan emekçi halkların direnişi olacaktır.

(*)İşgalcinin çöplüğünde üretilen sözde ‘Afrin Meclisi’ – Berîtan Sarya ANF / 24.03.18

 

 

 

 

Efrîn’de ÖSO çeteleri arasında ‘yağma savaşı’

 

Efrîn’in TSK ve ÖSO çeteleri tarafından işgal edilmesinin ardından başlayan yağma, çeteler arası çatışmalara neden oldu.

Londra Merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin duyurduğuna göre, çatışma, geçmişte ABD destekli olan el Hamza Tugayları ile üyelerinin büyük çoğunluğu Deyr el Zor bölgesinden gelen Ahrar el Şarkiye grupları arasında yaşanırken, çatışmalarda 7 çeteci öldü.

Suriye hükümeti yanlısı Al Masdar ajansının haberinde ise Ahrar el Şarkiye’nin bir komutanının El Hamza militanları tarafından öldürüldüğü, çatışmaların bunun üzerine patlak verdiği belirtildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, TSK’nın Ahrar el Şarkiye’ye El Hamza üyelerini tutuklama talimatı verdiğini öne sürdü. Sosyal medyada da Ahrar el Şarkiye tarafından tutuklandığı belirtilen Hamza Tugayları üyelerinin görüntüleri paylaşıldı. 130’dan fazla çetecinin tutuklandığı öne sürüldü.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, çatışmaların Efrîn’in yanı sıra Fırat Kalkanı ile işgal edilen bölgelere de yayıldığını ileri sürdü. İddiaya göre, iki çete arasında El Rae ve el Bab’da da çatışmalar patlak verdi. Bu çatışmalarda bir sivilin de öldüğü belirtiliyor.



 


İstanbul Newroz’una 28 tutuklama

 

21 Mart günü İstanbul Bakırköy’de yapılan Newroz kutlamasında çeşitli gerekçelerle 73 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan 43’ü, “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla mahkemeye sevk edildi.

Mahkemeye sevk edilenlerden 28’i tutuklanırken, 15 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Tutuklama gerekçesi olarak, “şüphelilerin terör örgütü PKK/KCK/YPG’nin propagandasını yapar mahiyette flama ve yazı taşıdıkları, terör örgütü PKK/KCK/YPG’nin 2018 Nevruz’undaki kutlamalarını Afrin ile bütünleşme Nevruz’u olarak gördüğü, bu itibarla terör örgütü propagandası yapıldığına ilişkin kuvvetli deliller olduğu” ileri sürüldü.

Newroz alanında fotoğraf çekilmesi de suç unsuru sayıldı.

 
§