23 Mart 2018
Sayı: KB 2018/12

Efrîn’i ilhak süreci başladı
Efrîn işgali, Kürt düşmanlığı ve emperyalist yüzsüzlük
Türkiye’de Newroz eylemleri: Newroz direniştir!
Kürdistan’da Newroz’a Efrîn direnişi damga vurdu
Kan gölünden beslenenler, kan gölünde boğulacaklar
İstatistiklerle özelleştirme saldırısı
İşte Cargill gerçeği!
“Asıl düşman ülkenizdedir!”
Köleliğin devletli hali: Kadrolu taşeronluk
DİSK Genel-İş Sendikası CHP’nin arka bahçesi mi?
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu - II - H. Fırat
Trump’lı ABD, daha saldırgan bir döneme açılıyor
ABD’nin Trump’la geçen dönemi
Doğu Akdeniz’de doğalgaz “savaşları”
“Mahşerin Dörtlüsü” ve dönemin siyasal ruhu
Kadınlardan yükselen eşitlik ve özgürlük sesleri
Okyanusun içinde harekete geçen bir damla
DGB 3. Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi
Saldırıların “sıradanlaşmasına” alışmamalıyız
“Bilim galip çıkacaktır, çünkü işe yarar”
Kızıl Yıldız: Sosyalist bilimkurgunun ütopik bir örneği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD’nin Trump’la geçen dönemi

 

Kendisini döneme ve ABD’nin dönemsel ihtiyaçlarına uyarlayarak yoluna devam eden Trump’ın, artık belirsizliklerle geçen dönemi geride bıraktığı söylenebilir. Onun seçilir seçilmez başlattığı ilk hamlesi, ABD’nin Obama döneminde içeride ve dışarıda izlediği politikalarında değişiklikler yapmasıdır.

Bu alanda kat ettiği mesafe, icraatlarına bakılarak görülebilir:

- Öncelikle NATO’yu sorguladı ve NATO üzerinden AB’yi eleştirdi, hatta suçladı. “NATO en çok siz batılıların savunmasını yapıyor ve güvenliğinizi sağlıyor, ama siz NATO’nun askeri harcamaları için üstünüze düşeni yapmıyorsunuz. Yani tek başına biz, yani ABD finanse ediyor NATO’yu” mealinde açıklamalar yaptı ve bundan sonra böyle yapmayacaklarını belirterek, Avrupalı emperyalistleri tehdit etti.

- Obama’nın tersine, bir savaş ve katliam aygıtı olan İsrail’i tam sahiplendi. Ortadoğu’da İsrail’le tam bir kader birliği halinde, Filistin halkı başta olmak üzere, tüm bölge halklarına savaş ilan etti.

- ABD Suriye’de zaten savaşıyordu. IŞİD’e karşı mücadele yalanı ile yıllardır sürdürülen savaşın sonuna gelinmişti, ama ABD’nin alanı terk etmeye niyeti yoktu. Trump Kürtlerle ilişkisinden yararlanarak sahada kalıcı olmanın adımlarını attı.

- En önemli değişiklik ise Trump’ın, daha en baştan, Obama döneminde imzalanan nükleer silah anlaşmasını tanımadığını ilan etmesiydi. İran baş düşman ilan edildi.

- Bununla uyumlu biçimde, yeminli bir İran karşıtlığının ifadesi olan, Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve İsrail’den oluşan yeni bir saldırgan blok oluşturuldu.

- ABD’nin hegemonyası çoktandır tartışmalı hale gelmişti. Rusya’nın giderek açıktan ABD’ye kafa tutması ve Çin’in istikrarlı yükselişi nedeniyle, ABD Ortadoğu’da, Doğu Avrupa’da/Ukrayna’da ve Asya-Pasifik bölgesinde sürekli denebilecek biçimde irtifa kaybediyordu. Trump, bu konuda da hamleler yaptı. Füze fırlatmasını bahane ederek Kuzey Kore ile gerilimi tırmandırdı, hatta savaş vaziyeti aldı. Stratejik çıkarlarının bulunduğu Doğu Akdeniz’i bir savaş alanına çevirdi. Bu vesile ile Çin’i tehdit etti.

- Daha seçimler arifesindeyken dünya ticaret anlaşmalarını tanımayacağını ve ittifaktan kopacaklarını açıklamıştı. Nitekim işbaşına gelince dediğini yaptı; anlaşmaları hiçe sayıp, bloktan ayrıldı.

- Trump Paris iklim anlaşmasından da çekildi.

- Dışa dönük bu önlemleri ve değişiklikleri içe dönük önlemler izledi. Bu çerçevede, ilk elden, “Önce ABD” milliyetçi sloganı eşliğinde gümrük duvarlarını yükseltmekte ifadesini bulan korumacı bir politikada karar kılındı. Böylece, pazarlarını adeta işgal eden Çin mallarına savaş açmış oldular.

- Trump bir Wall Street milyarderi olarak toplumun yoksullarına, işsizlere, kadınlara ve göçmenlere acımasız bir savaş açtı. Bu kesimlere dönük düşmanca politikaları devreye soktu.

- 2008’de Wall Street’i de sarsan krizin tüm suçunu göçmenlerin ve mültecilerin üzerine atarak, ABD’de her daim eksik olmayan ırkçılığı tetikledi, ırkçı-faşist tırmanışa daha bir hız kazandırdı. ABD’de ırkçılık zaten bir devlet politikasıydı, daha da azdırıldı. Irkçı-faşist örgütleri ve çeteleri korudu, kolladı. Özellikle göçmenlere ve siyahi yoksullara dönük saldırılar, linç ve kundaklama girişimleri patlama yaptı. Saldırılar katliam boyutuna çıktı. Azılı siyahi düşmanı Ku Klux Klan ve benzeri çeteler yeniden boy gösterdi.

- Polis teşkilatına yeni yetkiler verildi, sayısı arttırılarak, modern teknik ve silahlarla donatılarak daha da güçlendirildi. Karakollar işkence merkezlerine dönüştürüldü. Polis sokaklarda ve güpegündüz siyah avına çıkmaya ve yargısız infaz yapmaya başladı. Şerif ruhu canlandırıldı.

- En önemli ve öncelikli görev olarak ise ABD’nin sarsılan ve tartışmalı hale gelen hegemonyasını yeniden kazanmasını sağlamaktı. Trump, “yeni bir Amerika” ve “yeni bir dünya” şiarları ile militarizmi daha da azdırdı. Savaş bütçesini alabildiğine şişirdi. Bütçeden savaş harcamalarına milyar dolarlar ayrılmasını savundu.

 

 

 

 

Hannover Newroz’una Efrîn damgası

 

Newroz, 17 Mart Cumartesi günü, dondurucu soğuğa ve kar fırtınasına rağmen Almanya’nın çeşitli kentlerinden otobüslerle gelen oldukça öfkeli, canlı ve coşkulu 20 bin kişinin katılımı ile Hannover kentinde gerçekleştirildi. Almanya’da PKK, PYD/YPG’ye dönük saldırı ve yasaklar furyasından Newroz da nasibini aldı. Kutlamaya çok az bir süre kala, hâlâ bir belirsizlik vardı. Alman Sol Partisi-Die Linke’nin de özel çabaları sonucu yasak kalktı.

Türk sermaye devletinin işgal saldırısının sürmesi üzerine, bu yılki Newroz’a Efrîn damgasını vurdu. Almanya ile Türk sermaye devleti arasında son dönemde yapılan kirli pazarlıklar, Alman tekelci devletini de protestoların hedefi yaptı. Almanya’nın yanı sıra ABD, Rusya ve BM de kutlama boyunca yoğun protestolara hedef oldu.

Newroz için önce yürüyüş yapıldı. Biri kırmızı diğeri yeşil kol olmak üzere iki koldan yürüyüşe geçildi. Kitlenin büyük bölümünü genç kuşak ve coşkulu bir başka kalabalığı temsil eden kadınlar oluşturuyordu.

Mitingin yapılacağı alana yaklaşıldığında, kitleyi sürekli taciz eden polis yürüyüş kolunun önünü kesti. Öcalan için atılan sloganları bahane ederek saldırıya geçti. Kısa bir arbede yaşanırken, kitlenin geri çekilmemesi ve kararlı bir tutum sergilemesi üzerine polis geri çekildi. Kitlenin önü açılınca yürüyüş yeniden başladı ve alana ulaşıldı.

Alanda sarı, kırmızı ve yeşil renkleri ile, flama, pankart ve dövizleri ile Kürt kitlesi; TKİP imzalı, orak-çekiçli bayrakları ile komünistler; kızıl bayrakları ile Avrupa DGB (RJ); kuruma ait bayrakları ile BİR-KAR, AGİF, Partizan, MLKP, DİDF, Özgürlükler ve Halklar Cephesi; yerli güçlerden MLPD, Rebell, DKP, Die Linke gibi parti ve örgütler yer aldı.

Herne Peş’ marşı ile açılan programda Die Linke Eşbaşkanı Bernd Rixenger ve Die Linke milletvekilleri, NAV-DEM Eşbaşkanları Tahir Koçer ve Ayten Kaplan birer konuşma yaptılar. Arada yapılan kısa müzik dinletisinin ardından HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan konuştu. Buldan’ın konuşması alandaki coşkuyu da arttırdı.

Müzik dinletilerinin ardından program sona erdi.


 
§