15 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/35

Dikta rejimi ancak sınıf mücadelesiyle yıkılabilir!
Reza Zarrab davası ve AKP’nin zayıf karnı
Gerginliğe dayalı siyaset ve gerginliğin pazarlanması
Kontrgerillanın yeni katliam aracı: SİHA
Metalde kazanımın anahtarı Metal Fırtına ve Greif’tir!
EİB’den sempozyum çağrısı
İşçi sınıfı mücadeleyi sürdürüyor
12 saatlik çalışma süresi ve sınıfa dönük saldırılar üzerine...
Gece çalışması: Kapitalistin kan dolu kadehi
Kadına şiddet üreten kapitalizm, eşitlik sunan sosyalizm!
Yeni insanın inşasında eğitim
Eğitimdeki gericileşme ve TÜSİAD’ın serzenişleri
Gerici eğitime karşı başka bir dünya mümkün!
Üniversitelerde yeni mücadele yılı
Deyr ez-Zor savaşı, emperyalistler ve PYD
Asya-Pasifik’te sular ısınmaya devam ediyor
Bağımsızlık referandumu ve Kerkük sorunu
Bir fırtına bir “çaresizlik”
Şili halkının direniş sembolü: Victor Jara
Musa Anter Kürt halkının mücadelesinde yaşıyor!
Müziğe aşık bir devrimci ozan: Ruhi Su
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kontrgerillanın yeni katliam aracı: SİHA

 

Temel hak ve özgürlüklerin sürekli ihlal edildiği, anti demokratik faşizan uygulamaların, baskıların sürekli artan bir şekilde hep gündemde olduğu, yargısız infazların pervasızca yapıldığı Türkiye’de burjuva hukukun bile hiçbir değeri yok. İnsan haklarına dair kendi anayasasına koyduğu maddeler bile uygulanmıyor.

Mevcut hukuk sistemi rafa kaldırıldı

Her ne kadar hâlâ başta Erdoğan AKP’si ve sermaye devletinin diğer savunucuları tarafından Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğundan bahsedilse de artık bu sözlerin bir inandırıcılığı olmadığı daha geniş kesimlerce biliniyor. Aslında şu haliyle bile fazlasıyla anti-demokratik ve baskıcı olan, hak ve özgürlükleri reddeden hukuk sistemi, görünürdeki hukuki düzenlemelerine ihtiyaç duymuyor.

Silahlı insansız hava araçları (SİHA), bu hukuk sistemindeki yakalama, yargılama, savunmaya yönelik hükümlerin aslında gerçekte var olmadığını bir kez daha kanıtlamaktadır. Artık SİHA’lar sayesinde yargısız infazları meşrulaştırmak için kullanılan “çatışma çıktı, silahla karşılık verdi, teslim ol çağrılarına, dur ihtarına uymadı” gibi yalanlara gerek duyulmuyor. Yargısız infaza uğramak, katledilmek için SİHA’ların kamerasına takılmak yeterli. İnsanlar artık görüldüğü yerde öldürülebilecek.

Dağlarıyla, vadileriyle, tüm yaşam alanlarında, kendi yurtlarında özgürce dolaşma hakkı bu sayede Kürt halkının elinden alınmış oluyor. Zaten haklı ulusal istemleri nedeniyle “terörist” olarak kodlanan Kürt halkının bireyleri SİHA’ların kamerasına takıldığında, SİHA’lara komut veren kişi düğmeye bastığında yargısız infaz gerçekleşmiş olacak. Erdoğan AKP’sinin SİHA’lar sayesinde işlenen cinayetleri gündeme getiren CHP’li Sezgin Tanrıkulu’na yönelik öfkelerinin gerisinde ise işte bu açık cinayetler var. Öte yandan bu kontrgerilla ölüm makinelerini Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın üretip Türk ordusuna satmış olması da ayrıca dikkate değerdir.

Vaktiyle Erdoğan’ın “bizim dönemimizde faili meçhul cinayetler olmamıştır” iddiasının ne kadar sahte olduğunu bu cinayet şebekesi bir kez daha yalanlamıştır. Tıpkı Uğur Kaymaz’da, tıpkı Roboski’de ve bölgedeki diğer birçok katliamda olduğu gibi tüm bu cinayetlerin failleri meçhul bırakılmıştır. SİHA’ların işlediği cinayetlerde de asıl öldürme emrini veren kişi meçhul kalmakta, böylece faili meçhul cinayetler sürdürülmektedir.

Burası Afganistan mı?

İnsansız silahlı hava araçlarının Amerikan emperyalizmi tarafından Afganistan, Pakistan, Yemen, Suriye gibi savaş bölgelerinde kullanıldığı, bu yolla sayısız katliam yapıldığı biliniyor. İnsan hakları bağlamında Amerikan ve dünya kamuoyunda da birçok tepkiye neden olan bu katliam araçları şimdi Türkiye’de, “terörle mücadele” gibi aynı gerekçelerle kullanılıyor. CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun bu cinayet makinelerinin “ancak savaş koşullarında kullanılabilir” sözüne, “ne demek istiyorsunuz, Türkiye’de bir savaş ve bu savaşın iki tarafı mı var” diyerek öfkelenen dünün AKP ve Erdoğan düşmanı, bugünün AKP ve Erdoğan yardakçısı Soylu’nun bu sözlerini aslında Amerikan emperyalizminin bu silahları kullandığı yerler fazlasıyla yalanlıyor. Yani demek ki diğer savaş bölgelerindeki savaş koşulları Türkiye için de geçerlidir. Ancak SİHA gibi bu kontrgerilla ölüm makinelerinin ne dünyanın bir başka bölgesinde ne de Türkiye’de kullanılması meşrudur.

 

 

 

 

Tekirdağ F Tipi’nde savunma ve tedavi hakkı gasp ediliyor

 

Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nde devrimci, demokrat, yurtsever tutsaklar her geçen gün artan baskılar ve tek tip elbisenin çeşitli şekillerde uygulanmaya çalışılmasına karşı tepkilerini ortaya koyuyor.

Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nde kalan tutsaklar mahkemeye veya hastaneye gidecekleri zaman, üstlerindeki kıyafetleri çıkarmaları, açıp veya kaldırıp göstermeleri isteniyor. Bunu kabul etmeyen tutsaklar mahkemeye veya hastaneye götürülmüyor. Bu uygulamanın karşısında tutsaklar, “Savunma hakkımız engellenemez!”, “Tedavi hakkımız engellenemez!” sloganları atarak, kapı dövme eylemiyle karşılık veriyor.

Bu keyfi ve hukuksuz uygulama karşısında TKİP dava tutsağı Onur Kara, avlunun kapılarının kapatılma saati geldiğinde “Savunma ve tedavi hakkımız engellenemez!” sloganı atarak avluda oturma eylemi yapıyor. Onur Kara, gardiyanların zoru ile hücresine götürülene kadar eylemini sürdürüyor.

Ayrıca her görüş, telefon hakkı, savcılık vb. sonrasında cezaevi uygulamalarını protesto etmek için bir süredir oturma eylemi gerçekleştiren ve gardiyanların sürüklemesi ile zorla hücresine götürülen Onur Kara’nın telefon ile görüşme hakkı 2 aylık ceza ile engellendi.

Cezaevi uygulamalarını kabul etmeyen ve tepkisini ortaya koyan tutsaklara sürekli cezalar veriliyor. Tutsaklar baskılarla, zorla, keyfi engellemeler ile iradelerinin kırılmayacağını vurguluyorlar.

Tutsakların eline daha hızlı geçmesi için elden verilen yayınları uzun süredir kabul etmeyen Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nde posta yoluyla gönderilenler de bir süredir kabul edilmiyor. Yaklaşık üç aydır sosyalist basın tutsaklara ulaştırılmıyor.

Onur Kara, eline en son Kızıl Bayrak’ın 21 Haziran tarihli sayısının ulaştığını ifade etti. Cezaevinde bir süredir maruz kaldıkları gecikmelere dair tutsaklar cezaevi yönetiminden duruma dair bilgilendirme istediler. Bayram tatili sonrasında ise, cezaevi yönetimi posta yolu ile ulaştırılan sosyalist basının kesinlikle tutsaklara verilmeyeceğine dair Adalet Bakanlığı’nın kararı olduğunu öne sürdü.

 

 

 

 

 

Ümraniye BDSP'den piknik

 

Ümraniye BDSP’nin, 10 Eylül’de gerçekleştirdiği piknikte gündemdeki siyasal sorunlar ele alınırken Ekim Devrimi’nin 100. yılında da sosyalizmin güncel olduğu vurgulandı.

Açılış konuşmasının ardından hep birlikte hazırlanan kahvaltı sonrasında oyunlar oynandı, halaylar çekildi.

Ardından başlayan forum bölümünde ise hafta sonu tatili, fazla mesai, uzun çalışma saatlerini dayatan yasalar üzerine sohbet edildi. KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri kendi süreçleri üzerine aktarımda bulundu. Gerici eğitim müfredatından fabrikalarda yaşanan sorunlara kadar pek çok konu tartışılarak mücadelenin önemine değinildi. DLB ve MLB’liler de okullarda karşılaştıkları sorunları tartıştılar.


 
§