15 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/35

Dikta rejimi ancak sınıf mücadelesiyle yıkılabilir!
Reza Zarrab davası ve AKP’nin zayıf karnı
Gerginliğe dayalı siyaset ve gerginliğin pazarlanması
Kontrgerillanın yeni katliam aracı: SİHA
Metalde kazanımın anahtarı Metal Fırtına ve Greif’tir!
EİB’den sempozyum çağrısı
İşçi sınıfı mücadeleyi sürdürüyor
12 saatlik çalışma süresi ve sınıfa dönük saldırılar üzerine...
Gece çalışması: Kapitalistin kan dolu kadehi
Kadına şiddet üreten kapitalizm, eşitlik sunan sosyalizm!
Yeni insanın inşasında eğitim
Eğitimdeki gericileşme ve TÜSİAD’ın serzenişleri
Gerici eğitime karşı başka bir dünya mümkün!
Üniversitelerde yeni mücadele yılı
Deyr ez-Zor savaşı, emperyalistler ve PYD
Asya-Pasifik’te sular ısınmaya devam ediyor
Bağımsızlık referandumu ve Kerkük sorunu
Bir fırtına bir “çaresizlik”
Şili halkının direniş sembolü: Victor Jara
Musa Anter Kürt halkının mücadelesinde yaşıyor!
Müziğe aşık bir devrimci ozan: Ruhi Su
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ekim Devrimi 100. yılında...

Yeni insanın inşasında eğitim

G. Umut

 

Proleter devrimler çağının başlangıcı olan Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, üretici güçler üzerindeki özel mülkiyetin ve her türlü sömürü ilişkisinin tasfiyesi demekti. Tarihte ilk kez işçi sınıfı burjuvaziyi devirip, emperyalizme kök söktürerek büyük bir devrim gerçekleştirdi. İşçilerin yönettiği başka bir dünyanın, sosyalizmin mümkün olduğunu gösterdi. Başka bir düzenin kurulması ve sömürünün yok olması için belli düzenlemeler yapılması gerekliydi. Bu çerçevede devrim sonrasında Sovyetlerin aldığı kararlar şunlar oldu:

* Tüm bankalar kamulaştırıldı.

* Tüm fabrikaların denetimi Sovyetler eliyle işçilere geçti.

* Tüm banka hesapları hazineye aktarıldı.

* Asgari ücrete zam yapıldı ve günlük çalışma süresi 8 saate indirildi.

* Çarlık hükümetinin bütün dış borçları reddedildi.

* Ülkenin tüm doğal kaynakları millileştirildi.

* İdam cezası kaldırıldı.

* Kilisenin devlet üzerindeki otoritesi kaldırılarak laik bir sistem getirildi.

* Din ve inanç özgürlüğü getirildi.

* Kadınlara seçme-seçilme hakkı verildi.

* Medeni kanun kabul edilerek, medeni nikah ve boşanma hakkı yasallaştı.

* Soyluluk unvanları kaldırıldı ve herkes yasalar önünde eşit kabul edildi.

* Laik bir eğitim sistemi getirilerek kilise-eğitim ilişkisi yasaklandı. Çocuk işçi çalıştırılması yasaklandı.

* Halklar hapishanesinde baskı gören tüm uluslara ayrılma hakkı dahil olmak üzere kendi kaderini tayin etme hakkı tanındı.

* Çarlık döneminde başlayan emperyalist savaşa son verildi.

* Çalışanlara, çocuklara ve çalışamayacak durumda olan yaşlı ve hastalara sosyal güvence sağlandı.

* Eğitim ücretsiz ve mecburi hale getirildi.

Bolşevik Parti’nin Ekim Devrimi’nin başarısında önemli bir rol oynayan teorik çabası ve ideolojik mücadelesi, bütün bu açılardan fazlasıyla aydınlatıcı ve yol göstericidir. Lenin, Ekim Devrimi’nin yaklaşan 4. yılı vesilesiyle yaptığı konuşmada şunları söylüyor:

Rusya’da devrimin ilk ve kaçınılmaz görevi, Ortaçağ kalıntılarını bertaraf etmek, bunları son kırıntısına kadar temizlemek, Rusya’yı bu barbarlıktan, bu utançtan, kültürün ve ilerlemenin önüne dikilen bu en büyük frenleyici engelden kurtarmak şeklindeki burjuva-demokratik bir görevdi. Ve bu temizliği, 125 yıl önceki Büyük Fransız Devrimi’nin yaptığından çok daha büyük bir kararlılıkla, hızla, cesaretle, başarıyla ve halk yığınları üzerindeki etkisi açısından çok daha geniş ve köklü bir şekilde yaptığımız için haklı bir gurur duyabiliriz.”

Dünyanın en geri ülkesinden, bir halklar hapishanesi olan Çarlık Rusya’sından yola koyulup en ileriyi var etmenin önemi yeterince açıktır. Sosyalizmin inşası temelinde eğitim, genç kuşaklar ve tüm toplumun geleceği için önemlidir.

SSCB’de eğitimin misyonu

“Mutlu, parlak, aydınlık bir gelecekte yaşamak için kafanızla ve ellerinizle nasıl çalışacağınızı öğrenmelisiniz.” Krupskaya’ya ait olan bu söz devrim sonrası genç kuşaklara dair söylenmiştir. Ancak bir bakıma SSCB’de eğitimin misyonunu da içermektedir. Eğitimin temel misyonu mutlu, parlak, aydınlık bir gelecek yaratmaktır. Bunun tek yolu ise insanın insan tarafından sömürüsünü, sınıf ayrıcalıklarını, emeğin tutsaklığını ortadan kaldırmaktır.

Kapitalist toplumlarda eğitim, burjuva sınıfın egemenliğini sürdürmesinin ve zenginliğini arttırmasının bir aracı işlevini görüyor. Okullar, gerici bir sınıf olan burjuvazinin çıkarlarını korumak için çağ dışı, dogmatik bilgilerin empoze edildiği kurumlar olarak işlemekte; dolayısıyla kitabi bilgiler ile toplumun çıkarları arasında bir uçurum bulunmaktadır. İşçi sınıfı ve emekçilerin iktidarı olan SSCB’de ise eğitim, emekçilerin emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadelesinin sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız yeni bir yaşamı inşa edip geliştirmesinin bir aracıdır. Geleceği kazanmanın, yeniyi var etmenin önemli bir adımıdır. SSCB’de bu ihtiyacı temel alan bir okul ve yaşamın her alanını kapsayan bir eğitim politikası geliştirilip uygulanmıştır.

1917 Ekim Devrimi’yle Rusya, pek çok alanda olduğu gibi eğitim alanında da muazzam yeniliklere sahne oldu. Burjuvazinin elinde kuralların ve sistemin devamını sağlamak için kullanılan eğitim, SSCB’de sosyalizmin inşası ve sosyalist bireyin yaratılması için muazzam bir araç haline dönüştürüldü. SSCB’de eğitim sistemi, eğitimin ülke ekonomisine olan etkileri ve sosyalist bireylerin yaratılmasındaki rolü temel alınarak oluşturuldu. SSCB’deki eğitim politikalarının özünde marksist yöntem vardır. Yaşamın ve üretimin her alanıyla birleşmiş, kolektif bilincin gelişmesi ve bireylerin her türlü yeteneğinin açığa çıkarılması amaçlanmaktadır. Özel mülkiyetin değil, toplumsal mülkiyetin geçerli olduğu bu sistemde tüm topluma hizmet eden ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel olarak yaşam ve bilinç düzeyinin sürekli ileriye dönük geliştirilmesini amaçlayan bir eğitim anlayışı bulunmaktadır.

Sovyet eğitim sisteminin, her çocuğun yeteneğini, etkinliğini, bilincini, kişiliğini ve insani özünü geliştirmeyi amaçladığını vurgulayan Krupskaya sözlerini şöyle sürdürüyor:

Eğitim yöntemimizin burjuva halk okullarındaki yöntemlerden değişik olmasının nedeni budur ve bu yöntemler, burjuva çocuklarının eğitimine uygulanan yöntemden tamamen farklıdır. Burjuvazi çocuğunu her şeyin üstüne koyan, onu kitlelere karşı çıkan bireyler olarak yetiştirmeye çalışır. Komünist eğitim yönteminde biz, çocuklarımızın her yönden gelişmesinden yanayız, - biz onları fiziksel ve ahlak bakımından güçlü bireyler yapmak istiyoruz. Özel mülkiyet tutkusu ile bireyci olmamalarını öğretiyoruz. Kolektife karşı çıkmayan, tersine onun gücünü oluşturan ve onu daha ileri düzeylere yükseltenler olarak yetiştiriyoruz. Çocuğun kişiliğinin en iyi ve en mükemmel olarak sadece bir kolektifte gelişebileceğine inanıyoruz. Çünkü kolektif, bir çocuğun kişiliğini yok etmez, tersine eğitimin niteliğini ve içeriğini geliştirir.

SSCB’de bu gelişim rastlantıya bırakılmamış ve örgütlü zeminlerle garantiye alınmıştır. Bu doğrultuda hem Komsomol hem de “genç öncü birlikleri” sorumlu tutulmuştur. Lenin, 1920’de Moskova’da yapılan Üçüncü Komsomol Kongresi’nde, “Gençliğin ve Komünist Gençlik Birlikleri’nin görevleri sorununa yaklaştığımda, bu görevlerin tek bir kelimeyle ifade edilebileceğini söylemek zorundayım: Görev öğrenmekten ibarettir” demiştir.

1919’da Rusya Komünist Partisi’nin VII. Kongresi’nde eğitimle ilgili şu kararlar alınmıştır:

* Parasız ve zorunlu, genel ve politeknik (teoride ve pratikte üretimin merkez dallarını tanıtacak) eğitimin her iki cinsiyetten 17 yaşına kadar olan çocuklar için uygulanması

* Okul öncesi kurumların yaratılması

* Anadilde eğitim ve iki cinsiyetten çocukları kapsayan ortak ders; iş çalışma okulunun tamamen laik olması; yani tüm dinsel etkilerden arındırılmış, üretken toplumsal işle dersin yakın bağlantılarının gerçekleştirilmesi

* Tüm öğrencilere yiyecek, giyecek, ayakkabı ve ders araç gereçlerinin devlet tarafından verilmesi

* İsteyen herkese eşit, bilimsel yüksek öğrenim hakkı ve maddi destek

* Sanat eğitimi ve sanat eserlerinin herkes için ulaşılabilir olması

Okuma-yazma seferberliği

Halkın okuma yazma seferberliğine aktif olarak katılması önemli adımlardan biridir. Lenin, 1913’te Çarlık Rusya’sında eğitimin durumuyla ilgili olarak yazdığı bir makalede, okul yaşındaki çocukların toplam nüfusun %22’sini oluşturmalarına rağmen, o tarihte okullardaki öğrenci sayısının nüfusun sadece %4,7’sini oluşturduğuna dikkat çekerek, “Avrupa’da Rusya dışında bu derece barbar ve halk yığınlarının eğitim, aydınlanma ve bilgi bakımından bu derece yoksun bırakıldıkları bir tek ülke kalmadı. … Genç kuşağın beşte dördü, Rusya’nın feodal devlet yapısı yüzünden okumaz-yazmazlığa mahkûm edilmiştir. Halkın büyük toprak sahiplerinin iktidarı yüzünden bu alıklaştırılmasına, Rusya’daki okuma-yazmazlık karşılık düşüyor” demektedir.

Lenin, aynı makalesinde işçi sınıfı mücadelesi bakımından eğitim alanının önemini “(işçi sınıfı) gerçek özgürlük için … ve soyluların eğitimi değil, ama halkın eğitimi olan gerçek eğitim için devrimci savaşım yeteneğini çok daha inandırıcı, çok daha güçlü ve çok daha sağlam bir biçimde göstermesini bilecek” sözleriyle ortaya koymuştur. 1917-1920 yılları arasında, bütün zorluklara rağmen, okuma-yazma bilenlerin sayısı erkeklerde %44,6’ya ve kadınlarda ise %25,8’e yükselmişti. 4 yaşından küçük çocuklar için yuvalar, çocuk yerleşim birimleri, çocuk kolonileri gibi yerlerin açılması sağlanmıştır. Eğitimin ve küçük çocukların bakımını üstlenen bu kurumlar sayesinde, kadınların okuma yazma oranı hızlı bir şekilde artar. Kreşler, çocuk bakımının sadece kadın üzerine kalmamasını, kadınların ve çocukların eğitimini güvencelemektedir.

Sovyet eğitim sisteminde “her yaşta eğitim” ilkesi geçerliydi ve bu kapsamda akşam okulları, mektupla eğitim gibi yöntemlerle yetişkinlere yönelik eğitim veren kurumlar bulunmaktaydı.

Parasız, zorunlu ve politeknik eğitim: Her yer okul!

Marks, Kapital’de (Cilt 1, s.408-415) çocukların fabrikalarda nasıl da acımasız ve uzun süreli çalıştırıldıklarını anlatır ve eleştirir ama çocukların parasız ve kamusal eğitimlerinin temeline üretimi koymaktan da geri durmaz. İnsan üretim sürecine toplumsal biçimde katılıp emeğinin ürününe sahip olacak, bu süreçte de eğitim alacaktır. Eğitim ile üretimin iç içe geçtiği, her üretim ortamının eğitim, her eğitim mekanının da üretim olarak işlev göreceği bir sistem tanımlanır politeknik eğitimde. Her eğitimin temelinde üretim yer alacak, ortak zenginliğin üretilmesinde de eğitim temelinde bakılacaktır. Birey, bütünü hakkında herhangi bir anlayışa sahip olmadığı üretim sürecinde sadece bir araç olmaktan kurtulur ve sürece egemen olur. İnsanın üretim sürecine, dolayısıyla kendisine ve topluma yabancılaşmasına son verecek olan önemli bir alandır. Politeknik eğitimde bireylere en temel teknik yöntem ve beceriler kazandırılır. İşçi farklı üretim alanları arasındaki temel bağ ve benzerlikleri kavramak ve bu temelden faydalanarak karşılaştığı her türlü problem ve yenilikle baş etme olanağı bulur. Öğretilen temel, işçinin üretim sürecine, üretim sürecinin herhangi bir kesimine esir olmasının önüne geçer. Ona farklı görevlere uyum sağlama esnekliği kazandırır.

Politeknik eğitim, kafa ve kol emeği arasındaki mesafeyi okul eğitimi ile toplumsal eğitim sürecine kaynaştırarak ortadan kaldırır. Üretimdeki öğrenci bilgiyi daha iyi kavrar, toplumsal olarak adlandırır. SSCB’de de yöntem olarak politeknik eğitim model alınmıştır.

Sovyetler Birliği’nde eğitim devlet eliyle yürütülür, laiktir ve 7-15 yaşları arasındaki bütün çocuklar için zorunludur. 1936 Anayasası’nda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yurttaşlarının eğitim hakkı şöyle tanımlanmıştır: “Bu hak genel ve ücretsiz yedi yıllık öğrenim, on yıllık öğrenimin geniş olarak gelişmesi, yüksek ücretsiz eğitim, yüksek okullarda çalışmalarında üstünlük gösteren öğrencilere verilen devlet bursları sistemi, okullarda ana dilinde öğretim yapılması, fabrikalarda, devlet çiftliklerinde, makine ve traktör istasyonlarında ve kolektif çiftliklerde ücretsiz mesleki, teknik ve tarım eğitimi yoluyla elde edilir.”

SSCB’de okul sisteminde zorunlu eğitim aşamasından önce yuvalar (3-4 yaşları arası), anaokulları (5-6 yaşları arası) yer alır. Ardından, ilkokul 7-10 yaşları arası ve zorunludur. 11-13 yaşları arası zorunlu birinci devre ortaöğretim aşaması bulunmaktadır. Sonra öğrenciler fabrika okulları, tekhnikumlar, öğretmen enstitüleri veya ikinci devre orta öğretim okullarından birine yönlendirilir. Eğitimin bu aşamasından sonra üniversiteler ve yüksek enstitüler ve sonraki aşamada ise araştırtma enstitüleri ile mezuniyet sonrası programlar yer alır.

Okul öncesi eğitim:

Okul öncesi eğitim bir yanıyla toplumun eğitimini amaçlar, diğer bir yanıyla da toplumun yarısını oluşturan kadınların toplumsal yaşama katılımını güvenceler. SSCB’de kadın-erkek eşitliği ve kadının sosyal yaşama katılması yönünde atılan adımlar, küçük çocuklar için mahalle, fabrika ve kolektif çiftliklerde yaygın olarak çocuk yuvalarının kurulmasını gerektirmiştir.

Yuvalar, çocukların sağlıklı gelişimi için önemlidir. Aynı zamanda annelerin eğitilmesi işlevini ve süt dağıtım merkezleri olarak işlev görür. SSCB genelinde çocuk ölümlerinin kontrol altına alınmasında belirleyici bir rol oynamışlardır. Anaokulları da annelerin çalışma saatlerine göre düzenlenmiş, ama gerektiğinde yatılı olarak hizmet veren okullardır. Öğretmenler ile anne-baba arasında yakın bir ilişki ve işbirliği bulunur.

Çocukların insan olarak yetiştirilmesinde büyük bir hassasiyet vardır. Oyunlar, faaliyetler, özel oyuncaklar ve gereçler çocuklara birlikte mutlu olarak yaşamayı öğretmek üzere tasarlanır. Çocuklar, matematiğin basit unsurlarını ve okuma-yazmanın ilk aşamasını anaokullarında öğrenir.

İlköğretim:

İlköğretim toplamda 7 yıldan oluşur: 4 (ilkokul) + 3 (ortaöğretim). Eğitim bu aşamada zorunludur. Öğrenciler ilk kısmında okuma dersleri, uygulamalar, çevre gezileri, deneyler yaparlar.

İkinci üç yıllık ortaöğretim kısmı ise üretim eğitimi ile başlar. Üretim eğitimi politik atölye dersleridir. Beşinci sınıfla birlikte başlar. Politeknik eğitim genellikle okula yakın bir fabrikada, sanayi tesisinde, kolektif çiftliklerde veya okul atölyesinde gerçekleştirilir. Bu eğitim aşamasının amacı, öğrencinin matematik, fen ve sosyal bilimler ile modern politika konusundaki temel eğitimi almasıdır.

Orta dereceli okullar:

Eğitimin ilk ve zorunlu kısmından sonra öğrenciler, yeteneklerini ölçme ve yönelimlerini belirleyecekleri bir sözlü sınava girerler. Sınav sonrası dört tane orta dereceli okuldan birini seçerler.

a-Fabrika okulları, fabrika veya kolektif çiftliklerde çalışan gençlerin eğitiminden sorumludur. Gençler hem işlerle ilgili eğitim hem de gelişimlerini sağlayan eğitimleri alıyorlar.

b-Tekhnikumlar, yetiştirilmiş teknik eleman ihtiyacını karşılayan teknik okullardır. Sovyetlerdeki ekonomi planına göre bu okullar açılıyordu. Bu okulu bitirenler ister iş alanına giderler ya da isterlerse eğitim gördükleri alanının üniversite veya yüksekokuluna devam edebilirler.

c-Eğitim enstitüleri, okul öncesi ve ilköğretim okulları için öğretmen yetiştirilen okullardır.

d-İkinci devre ortaöğrenim okulları, üniversitelerin çeşitli alanlarına yönelik eğitim veren geçiş okullarıdır.

Yükseköğrenim:

Öğrenciler mesleki tercihleri doğrultusunda üniversiteye gidiyorlar. Üniversitelerde genç işçilerin ve köylülerin gidebileceği “İşçi Fakülteleri” de bulunuyor. Üniversiteler bilimin çeşitli alanlarına insan yetiştirirken, yüksek teknik okullar ise fabrikalar ve üretim alanları için insan yetiştirmektedir. Temel olarak SSCB’de bunların herhangi birine gitmek sosyal ve ekonomik olarak statüyü belirlemediği için öğrenciler özgür tercihlerde bulunabiliyorlardı.

Öğrenciler toplumun örgütlü faaliyetinin içindeydiler. Katıldıkları öğrenci kulüpleri, Genç Komünist Birlikleri içindeki faaliyetlerini, eğitimleri sırasında da devam ettirirler; tiyatro, müzik, spor gibi etkinliklerin yanı sıra ülke ve dünyanın çeşitli meseleleri konusunda faaliyetlere katılırlar. Üniversite eğitimi için başka illerden gelen gençler, öğrenciler için yapılmış öğrenci evlerinde kalırlar. Ayrıca öğrencilerin %80-90’ına çeşitli burslar verilmekteydi. SSCB’de çocukların çok yönlü gelişimini sağlamak ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak üzere çocuklar tarafından yönetilen çeşitli öğrenci birlik ve kulüpleri de bulunmaktadır.

SSCB’de işsizlik diye bir olgu da yoktu. Çünkü herkes bir şekilde toplumsal yaşam için üretime katılıyordu. Merkezi planlama, ülke genelindeki mezunların belirli bir iş koluna yığılmasını engelliyordu ve sektörlerde üretim için gerekli sayıda kişinin çalışmasını sağlıyordu.

Anadilde eğitim

Ekim Devrimi’nin ardından, çarlık despotizminin her türlü haklarını inkar ettiği halklara kayıtsız-koşulsuz kaderlerini tayin hakkı verilmiş; SSCB 15 cumhuriyet ve bunlara bağlı 16 özerk cumhuriyetten oluşmuştur. Sovyetler Birliği sınırları içinde konuşulan 130’a yakın dilin konuşulmasının önündeki engeller kaldırılarak, her cumhuriyete eğitim ve öğretimde kendi dilini kullanma hakkı verilmiştir. O güne kadar hiçbir alfabe ve yazı diline sahip olmayan halklar için, dilbilgisi kitapları, sözlükler hazırlanmış ve kendi dillerinde ders kitapları yayımlanmıştır. SSCB’de bir dilin anadil olması için hiçbir kriteri yoktu; belli bir grubun onu kullanması anadil olarak tanınması için yeterliydi.

Son söz yerine

SSCB’de eğitim sistemi, yeni insanın inşasında hâlâ aşılamayan bir eşiktir. Tüm toplumun çıkarlarını, çok yönlü gelişmeyi, “sosyalist yarışı” geliştiren yeni kadrolar SSCB’nin her alanda ilerlemesine öncülük etti. Bolşevikler ve komünist gençlik örgütünün (Komsomol’un) kadrolarının önderlik ettiği bu dönüşüm süreci birçok yerleşik algıyı yerle bir etmiştir. İnsanın gelişiminin sonsuz olduğunu, her alanda ve her yaşta öğrenme ve öğrendiklerini uygulamanın mümkün olduğunu, fedakarca ve birlik beraberlik içinde çalışmanın ve yaşamanın mümkün olduğunu anlatır. Bilimin, eğitimin, gelişimin sadece bir azınlık için değil de insanlık için kullanıldığında neler gerçekleşebildiğini gösterir.

Ekim Devrimi’nin eğitim politikası, sosyalist eğitim ve komünist ahlakla yetişmiş milyonlarca kadronun, geleceğin sınıfsız toplumunun yeni insanlarının yetiştiği bir deneyim olarak tarihimizdeki yerini almıştır. Ekim Devrimi, emperyalist-kapitalist barbarlık karşısında insanlığın tüm ilerici değerlerinin mirasçısı olarak, her alanda bizlere yol gösterici bir deneyim bırakmıştır.

Yararlanılan kaynaklar ve konuyla ilgili okuma önerileri:

* Komünist Manifesto, K.Marx- F.Engels, Sol Yayınları

* Alman İdeolojisi, K.Marx- F.Engels, Evrensel Yayınları

* Lenin ve Eğitim, Fyodor Korolyov, Sorun Yayınları

* Gençlik Üzerine, Lenin, Sol Yayınları

* Yönetmeyi Nasıl Öğrendik? Lenin, Evrensel Basım Yayın

* Gençlik Üzerine, Stalin, Lenin-Stalin, Evrensel Basım Yayın

* Eğitim Üzerine, Krupskaya, Ser Yayınları

* Yaşam Yolu, Cilt 1-2 , Anton Semyonoviç Makarenko

* Kulelerde Bayraklar, Anton Semyonoviç Makarenko

* Türkiye Komünist İşçi Partisi Programı, Eksen Yayıncılık

* Dünden bugüne mesleki teknik eğitim, www.kizilbayrak.net

* Politeknik Eğitimin Tarihi ve Temelleri - I, Doç. Dr. Kemal İnal

* Neo-Liberal Eğitim Politikalarının Anatomisi İçin Alternatif Bir Çerçeve, Fuat Ercan

* Okulun Toplumsal İşlevi, İgnancy Szaniawski, Onur Yayınları

* Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:11, Yıl:2001 (sf. 1-37)

* 1936 Yılında Sovyet Rusya’da Yükseköğretim Hakkında Hazırlanmış Bir Rapor, Prof. Dr. Ersoy Taşdemirci

 

 

 

 

İstanbul’da Ekim Devrimi seminerleri

 

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), Ekim Devrimi’nin 100. yılı vesilesiyle İstanbul’da “İşçi sınıfının örgütlenmesi ve Bolşevik Parti” başlığıyla seminerler düzenledi.

Küçükçekmece

Seminerlerin ilki 8 Eylül’de Sefaköy’de gerçekleştirildi.

Ekim Devrimi öncesindeki deneyimlerin tartışılmasıyla başlayan seminerde burjuva devrimler tarihinde işçi sınıfının oynadığı rol üzerine örnekler verildi. Çarlık Rusya’sında gelişen süreç ve Ekim Devrimi’ni burjuva devrimlerinden ayıran özellikler belirtildi. Ardından Lenin ve Bolşevik Parti’nin işçi sınıfının örgütlenmesine bakış açısı üzerinde duruldu. Seminerde ‘sovyet’ deneyimi üzerinde ayrıntılı olarak duruldu.

İkinci bölümde seminer gündemi üzerine forum gerçekleştirildi.

Kartal

Seminerlerin ikincisi 9 Eylül’de Kartal’da gerçekleştirildi. Seminer saygı duruşuyla başladı. Ardından BDSP’nin hazırladığı “Ekim Devrimi yolumuzu aydınlatıyor” sinevizyonu izlendi.

Burjuva devrimler sırasında işçi sınıfının rolü anlatıldı. Çarlık Rusya’sında gelişen süreç ve Ekim Devrimi’ni burjuva devrimlerinden ayıran özellikler belirtildi. Lenin ve Bolşevik Parti’nin işçi sınıfının örgütlenmesine verdiği önem üzerine aktarımlar yapıldı.

Forum bölümünde ise gericilik, emperyalist savaş, sınıfı devrimcileştirme çabası, fabrika komiteleri, Greif İşgali, Metal Fırtına, meslek liselilerin örgütlenmesi üzerine söz alındı.

Esenyurt

Esenyurt’taki seminer ise 10 Ekim’de gerçekleştirildi. Seminerde ilk olarak, burjuvazinin feodaliteden iktidarı alma mücadelesinde işçi sınıfının rolü ve katkıları aktarıldı.

Devrime giden süreçte Bolşevik Parti’nin rolü ele alınırken ‘Sovyet’ler üzerine ayrıntılı bilgiler paylaşıldı. Bolşevik Parti’nin Menşevikler’e ve Sosyalist Devrimciler’e karşı mücadeleleri, bu mücadelelerin bugünün Türkiye’siyle benzerlikleri ve fabrikalar temelinde örgütlenme ısrarının devrime giden yolu nasıl açtığı ayrıntılı örneklerle aktarıldı.

Forum bölümünde ise sunumun diğer konularının yanı sıra Sovyetler üzerine ayrıntılı tartışmalar yapıldı.



 
§