Kamuda TİS süreci başladı...
Sorunlar, olanaklar, görevler...
Emperyalist saldırganlığın, işçi sınıfını Ortaçağ kölelerine dönüştürmenin adı olan yeni iş yasası saldırısının gündemde olduğu, kamu emekçilerini işsizliğin girdabına itecek personel rejimi yasasının çıkarılması yönünde son hazırlıkların yapıldığı zorlu bir süreç yaşanıyor. 50 bini belediye işçisi olmak üzere 500 bin kamu işçisini ilgilendiren toplusözleşme görüşmeleri de böyle bir süreçte gerçekleşiyor.
Sermaye hükümetinin tüm politikalarına olduğu gibi TİS politikasına da tekelci sermayenin gereksinmeleri damgasını vuruyor. İşçi sınıfını güvencesiz bir çalışma ortamına itmenin adı olan yeni iş yasası bu nedenle çıkarılmak isteniyor. Kamu emekçilerini iş güvencesinden yoksun bırakacak, 1 milyon 300 bin kamu emekçisini işsiz bırakacak personel rejimi yasa tasarısı bu nedenle çıkarılmak isteniyor. Elbette TİS politikası da sermayenin daha da güçlendirilmesi, emeğin ise tümden değersizleştirilmesi mantığı çerçevesinde şekillendiriliyor.
TİSleri ekonomik taleplere indirgeyen
yaklaşım aşılmalıdır!
Son TİS sürecinden bu yana işçi sınıfının uğradığı reel ücret kaybı yüzde 26yı aşmıştır. Bu rakam Türk-İşin yaptığı araştırmanın sonucudur. İşçi sınıfının ücret kaybının bu rakamın çok üzerinde olduğunu belirtmek bile gereksizdir.
Kamuda çalışan işçi sayısı sürekli olarak azalıyor. Emekli olan işçilerin boşalan kadroları yeni işçi alımı ile doldurulmuyor. Kamuda istihdam sistemli olarak daraltılıyor. Sermaye kamu işlerinin tümden özelleştirilmesini, kamu işçilerine ayrılan ücretler de dahil tüm harcamaların kendi kasalarına akıtılmasını istemektedir. Sermaye hükümetleri de bu isteme uygun adımlar atmaktadır.
Kamu işçilerinin ikramiyelerine sermaye hükümetinin kararıyla el konulmuştur. Nemaların ödenmesi süreci belirsizleştirilmiş, ödeme planının 2005 yılına kadar yayılması hedeflenmektedir. İMF özeleştirmelerin hızlandırılmasını talep etmiş, hemen özelleştirme takvimi açıklanmıştır. TÜPRAŞ, TPAO, BOTAŞ, İGSAŞ, TEKEL, PETKİM bu yıl özelleştirilerek sermayeye peşkeş çekilmek isteniyor.
Sermayeye peşkeş çekilecek KİTler konusundaki kararlılık ifadeleri hükümetin ekonomiden sorumlu bakanının açıklamalarına da yansıyor. Ali Babacan, Devletin gelirlerini artırmak için özelleştirmeye güveniyoruz. Pek çok Avrupalı şirket, özellikle yatırım bankaları şimdiden ilgi gösteriyorlar. Ayrıca kamu kuruluşları çok fazla para kaybediyor ve devlette kaldıkları sürece de para kaybetmeye devam edecekler. Bunları düşük bir fiyata satmış olsak bile tasarruf etmiş olacağız diyerek, KİTlerin haraç-mezat satılacağını uygun bir dille ifade ediyor. Maliye Bakanı ise KİTleri duman edeceğim diyerek hükümetin niyetini tüm kabalığıyla ortaya koyuyor.
TİSleri gündemde olan kamu işçisi bu kapsamlı saldırıyı püskürtemediği koşullarda, bir sonraki süreçte TİS masasına oturması mümkün olmayacaktır. Zira özelleştirme saldırısına uğrayan tüm işletmelerde sendikasızlaştırma gündeme geldi. Bu işletmelerde çalışan işçilerin büyük bir çoğunluğu işten atıldı. Bu nedenle kamu işçileri toplusözleşme görüşmeleri süreci boyunca özelleştirmeleri durdurma kararlılığını da ilan etmelidirler.
TİS sürecinde kamu işçisi söz, yetki ve karar sahibi olmalıdır!
Türk-İş kamu TİSlerinde uygulanacak politikayı yönlendirme çerçevesinde 9 ya da 11 kişiden oluşacak, sözleşme görüşmelerinin ilkelerini belirleyecek, ücret ve idari konularda yetkili olacak sendika ağalarından oluşan bir kurulu yetkilendirmeye karar verdi.
İşçi sınıfı geçmiş TİSleri satanların bu yetkilendirilen kurullar olduğunu çok iyi biliyor. Her defasında masada işverenin uzantısı gibi hareket eden bu kurullar, işçi sınıfının kayıplarını karşılamaktan uzak TİSlere imza atmışlardır. Birlikte hareket etme iddiası ile yola çıkıp, Sağlık İş Genel Başkanı Mustafa Başoğlu örneğinde görüldüğü gibi grup sözleşmesi yerine özel sözleşme yapma utanmazlığını bile göstermişlerdir.
Kamu işçisi taban inisiyatifini öne çıkararak sözleşmesine sahip çıkmalıdır. Sözleşme hükümlerinin belirlenmesinde söz, yetki, karar sahibi olmalıdır. Bağlı bulundukları sendikaları bu doğrultuda zorlamalıdır. Kamuda varolan mütaahhit işçilik uygulamasına son verilmelidir. Mütahhit geçici işçilerin sendikalı olmasının önünde herhangi bir engel yoktur. Petrol-İş Sendikası mütaahhit işçilik statüsü ile yetkili bulunduğu işyerlerinde çalışan 3560 işçiyi sendikaya üye yapmıştır. Açılan davalar sonucunda taşeron işçilerin de sendikaya üyelik hakkına sahip olduğu mahkemelerce karara bağlanmıştır. Buna rağmen sendika ağaları sermaye devleti ile aralarındaki zımni anlaşmanın gereği olarak alanlarındaki geçici, mevsimlik ve taşeron işçileri sendikaya üye yapmamaktadırlar. Sendika bürokratlaının böyle bir adımı atmaları ancak tabanın zorlamasıyla, sürece yapacağı etkin müdahaleyle mümkün olabilir.
Tüm TİS süreçlerinde olduğu gibi sermaye basını da yine uğursuz rolünü oynayacaktır. Kamu işçilerinin ücretlerinin yüksekliği öne çıkarılacaktır. Devletin yüksek bürokratlarının aldığı ücret ile kamu işçilerinin aldığı ücret karşılaştırılacak, kamu işçilerinin çalışmadan para kazandığı yalanlarına dayalı haberler döne döne yayınlanacaktır. Eylemlerde sermaye basınının teşhirine yönelik şiarlar yükseltilmelidir.
Kamu işçileri birleşik militan mücadeleyi yükseltmelidir!
AKPnin oluşturduğu sermaye hükümeti, diğer sermaye hükümetleri gibi, sermayenin çıkarlarını esas alan uygulamalara girişmekten kaçınmayacağını göstermektedir. Başlangıçta işçi sınıfı ve emekçileri yanıltmak amacıyla vergileri düşüreceğiz, gelir dağılımını düzelteceğiz, rantiyenin suyunu keseceğiz, çalışanların, emeklilerin, yoksulların hayat koşullarını iyileştireceğiz demekten geri durmuyorlardı. Gelinen noktada bu sözlerin tümü unutuldu. Asgari ücret artışı son derece düşük tutuldu. Zorunlu tasarrufların ödenmesi bir başka bahara kaldı. Özelleştirmeler hız kazandı.
Kısacası takke düştü kel göründü. AKP hükümetinin diğer sermaya hükümetlerini aşan bir tutumla emek düşmanı politikalara yaşam vermeye çalışacağı tüm açıklığı ile ortaya çıktı.
Kamu TİSlerine sahip çıkan, taban örgütlerini kurup harekete geçirmeyen, TİSleri sendika ağalarının insafına bırakan kamu işçilerinin payına açlık ve sefaletin daha derinleştirilmesinin düşeceği kesindir. Sınıf bilinçli işçilerin, tarihin en kapsamlı saldırılarının gündemde olduğu böylesi bir dönemde süreci tersine çevirme yolunda gösterecekleri çaba, ortaya koyacakları kapasite, kamu işçilerinin TİS sürecini kazanması yolunda önemli bir zemin olacaktır.
Kamu TİSlerinin güvenceye alınmasının biricik yolu, kamu işçisinin toplu iş sözleşmesine sahip çıkarak, iktisadi, sosyal ve siyasal hak ve özgürlüklerini geliştirme yolunda iradesini ortaya koymasıdır.
15-16 Haziranları, 89 Bahar eylemlerini, 91 Zonguldak Direnişini yaratan Türkiye işçi sınıfıydı. 95 yılında hükümetin yıkılması sonucuna yolaçan eylemleri gerçekleştirenler ise, TİS uzlaşmazlığına karşı eylemli sürece yönelen kamu işçileri olmuştu. Kamu işçileri bu süreçte de aynı yolu tutmalı, ekonomik, demokratik hak ve özgürlüklerine sahip çıkmalı, toplu iş sözleşmesi sürecini başarıyla sonuçlandırmak için birleşik-militan mücadeleyi yükseltmelidir.
Türk-İşe bağlı sendikalardan eylem çağrısı...
Türk-İşe bağlı sendikalar, özelleştirme, nemaların ödenmesi, iş güvencesi gibi konularda İzmirde bir basın açıklaması yaptılar. Basın açıklamasına Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Türk-İş 3 Nolu Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçı ve İzmir şube temsilcileri katıldılar. Planlanan bahar eylemlerinden ilkinin 19 Nisanda Aliağada özelleştirmeye karşı yapılacak olan mitingle başlanacağı açıklandı. Basın açıklamasında konuşan Petrol-İş Genel, Başkanı, 19 Nisan Aliağa eyleminden sonra Bursa, Kırıkkale, Kocaeli ve Eskişehirde de mitinglerin devam edeceğini söyleyerek, 19 Nisanda yapılacak eyleme tüm sendikaların katılması çağrısında bulundu.
|