Fildişi Kıyısı 6 aydır bir iç savaş yaşıyor. Bu savaş bölgedeki dengelerin bozulmasına, binlerce insanın ölümüne ve göçüne yolaçtı. Son olarak bu hafta sonu ülkenin batısında gerçekleşen bir saldırı sonucu 200 kişi vahşice katledildi. Şu günlerde dikkatlerin daha çok Iraktaki gelişmelere odaklanması nedeniyle Fildişi Kıyısında yaşananlar kamuoyunun pek dikkatini çekmiyor ve yankı bulmuyor.
Fildişi Kıyısı son 10 yıla kadar belirli bir istikrar sağlamış bir Afrika ülkesidir. Bölgede stratejik önemi olan ve de anahtar konumunda bir ülke. Kısa bir süre önce iktidara karşı başlatılan silahlı ayaklanma ülkeyi uluslararası kamuoyunun gündemine taşıdı. İsyancılar, Ekim 2000den beri ülkeyi yöneten Laurent Gbagbo rejiminin meşruluğuna karşı çıkıyorlar. Ve şu an ülkenin aşağı yukarı yarısını kontrol altına almış durumdalar.
Fildişi Kıyısı, birçok Afrika ülkesi gibi, 60lı yıllarda bağımsızlığına ulaştıktan sonra tek parti ve tek kişi tarafından yönetildi. 90lı yıllardaki seçimlerde değişik fraksiyonlar iktidar mücadelesi yürüttüler. Fakat iktidarı ele geçiremeyen gruplar hükümete karşı tepkilerini her vesile ile gösterdiler. Son olarak bunu silahlı bir ayaklanmaya dönüştürdüler.
Batı Afrikanın en zengin ülkelerinden birisi olan Fildişi Kıyısı çok önemli potansiyellere sahip. Kahve ve kakao üretiminde dünyada en ön sırada yer alıyor. Ülke zenginliklerinin ihracatı büyük miktarda mali kaynak sağlıyor. Üstelik küçümsenmeyecek bir ölçüde sanayi sektörü ve petrol rezervleri olan zengin bir ülke. Bu kadar zenginliğe sahipken ve bu zenginlik ülkeye büyük gelir sağlarken Fildişi Kıyısı halkı büyük bir sefalet içerisinde. Son aylarda yaşanan iç savaş halkın durumunu daha da ağırlaştırdı. Sefalete bir de çatışmalar ve katliamlar eklendi.
Eski sömürgeci güç Fransa da, kendi vatandaşlarını koruma adı altında, ülkeye askeri çıkartma yaptı. Fransa aslında kendi çıkarlarını korumak için ve bölgedeki egemenliğini garantilemek için askerlerini Fildişi Kıyısına yerleştirdi. Fransa sözde bölgede barış sağlamak için Ocak ayında Paris yakınlarında bir zirve topladı. Zirveye iktidardaki Gbagbo hükümetinin yanı sıra isyancılar ve diğer siyasal gruplar davet edildi. Zirve toplanmadan Fransanın tavrını bilen iktidar temsilcileri memnuniyetsizliklerini dile getirdiler. Çünkü Fransa at değiştirmeye karar vermişti. Gbagbo hükümetine değil de desteğini, ülkenin yarısını ele geçirmiş isyancılara verdi.
Kuşkusuz Fransa yıpranmış ve isyanla karşı karşıya kalmış bir iktidarı kendi çıkarları açısından destekleyemezdi. Bu nedenle Gbagboya iktidarı isyancılarla paylaşmasını emretti. İlk baştan bunu kolayca kabullenmek istemeyen iktidar dayatmalar sonucunda, isyancılara bazı bakanlıkları vermek zorunda kaldı. İktidarın, muhalefetin ve isyancıların içerisinde bulunduğu bir ulusal birlik hükümeti kurulmak üzere. Birkaç aydır bu konuda anlaşmazlıklar yaşandı, çünkü stratejik önemi olan Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı henüz paylaşılmadı. Buna gelecek günlerde ortak karar verilecek.
Bu anlaşmalar yapılırken çatışmalar ve katliamlar devam ediyor. Gbagbo bir yandan her ne kadar uzlaşmadan yana görünüyorsa da, diğer taraftan silahlı operasyonlardan da geri durmuyor. Son gerçekleştirilen katliam bunun bir göstergesidir.
Bugün Fildişi Kıyısındaki iktidar mücadelesi aslında ülke zenginliklerini bölüşmek ve paylaşmak için başlatılan bir savaştan başka bir şey değildir. Taraflar ülke zenginliklerinden, yani pastadan paylarını istiyorlar. Ve bu arada eski sömürgeci güç Fransa ise Afrikadaki etkinliğini ve çıkarlarını kaybetmek istemiyor, bu nedenle taraflar arasında aracı rolünü oynuyor.
Ülkede bir emekçi hareketinin olmaması halkın bu çıkar savaşına alet olmasını kolaylaştırıyor. Ve sonuçta bu iç savaşların ağır faturasını ödemek emekçi ve halk kitlelerine kalıyor.