İçindekiler:

5 Haziran 2022
Sayı: KB 2022/20

Mücadeleyi büyütelim!
NATO üzerinden kirli pazarlıklar
Çürüyen rejim
Basına saldırı yasası
Avrupa'nın çöpü zehir saçıyor!
Sınıf "yeni hareketlikilere" gebe
İşçi-emekçi direnişlerinden
"Dik durmamız çok önemli"
Neşe Plastik grevi üzerine...
Asen Metal işçileri anlatıyor...
Kapitalizm, savaş ve parti programı / 2
IG Metall TİS'i sabote ediyor
Kolombiya seçimleri...
Servet sefalet kutuplaşması derinleşiyor
İngiltere'den göçmen düşmanı adım
Dünya işçi ve emekçi eylemleri
Lutte Ouvrière Festivali sona erdi
"Birlikte olursak kazanırız"
İTÜ'de "Beril ve Ömer için isyandayız"
Milyonlar borç yatağında!
"Haziran'da ölmek zor"
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Avrupa’nın çöpü Adana’da zehir saçıyor!

 

Aşırı üretim ve tüketim üzerine kurulu kapitalizmin ürünü olan çöp, gezegene ve insan soyuna zarar veren önemli bir sorun haline gelmiş durumda. Doğayı ve canlı yaşamını esas almayan çevre politikalarının büyüttüğü dünyanın çöp sorunu Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Veriler son 10 yılda Avrupa’dan Türkiye’ye çöp ithalatının 20 katı kadar arttığını ve Türkiye’nin dünyanın en büyük çöp ithalatçısı olduğunu gösteriyor.

Çöpün yolculuğu

Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2021 atık ihracatı verilerine göre Türkiye, 14,7 milyon tonla Avrupa Birliği’nden en fazla atık ithal eden ülke oldu. Bu da AB’den tüm atık ithalatının yaklaşık yarısının Türkiye’ye yapıldığını gösteriyor. Türkiye’yi Hindistan (2,4 milyon ton) ve Mısır (1,9 milyon ton) izliyor. Avrupa’da çevre konusunda, Türkiye’ye göre daha sıkı yasalar uygulanması nedeniyle 2018 yılına kadar çöpünü Çin’e gönderiyordu. Çin de çöpü Büyük Okyanus’a döküyordu. Ancak Çin, aldığı yasak kararı ile artık Avrupa’nın çöpünü almıyor. Böyle olunca 2018’den itibaren Türkiye, Avrupa’dan gelen atıkların en büyük alıcısı durumuna geldi.

Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden yola çıkan gemiler dolusu çöp kilometrelerce yolculuk yaparak Adana’nın verimli tarım arazilerine boşaltılıyor. Hurda metal, plastik, kauçuk, cam, organik maddeler, kâğıt, tekstil atıklarından oluşan çöpler burada yakılarak havaya ve toprağa karışıyor. Bağımsız laboratuvarlarda çalışan bilim insanları Adana’nın plastik döküm alanlarından topladığı toprak, kül, su ve tortu örneklerini inceledi. Yapılan toprak ölçümlerinde kirlenmemiş toprağa kıyasla 400 bin kat fazla kimyasal tespit edildi. Bunun şimdiye kadar Türkiye’de toprakta rapor edilen en yüksek toksik düzey olduğu belirtildi. Yanma sonucu açığa çıkan zehirli mikroplastiklere sudaki balıkta, topraktaki marulda ve hatta insan plasentasında bile rastlamak mümkün.            

Ambalaj terörü

Sermayenin kârını temel alan bu ekonomik sistemde her şey tüketilmek içindir. Gitgide ambalajı küçülen kaplar, kullan-at malzemeler, renkli poşetler vs. iyi bir ambalaj satıcısı olan bu ekonomik sistemde petrol uğruna savaşlar çıkması boşuna değildir. Ambalajın hammaddesi olan petrol mümkün olduğu kadar çok üründe kullanılıyor. Plastikler, gübreler, ambalajlar, giysiler, dijital cihazlar, tıbbi cihazlar, deterjanlar, lastikler ve daha pek çok şeyin içeriğini petrol oluşturuyor. 

Uluslararası Enerji Ajansı’nın Petrokimya’nın Geleceği Raporu “plastik tüketimiyle ilgili petrol talebinin 2050 yılına kadar karayolu yolcu taşımacılığını geçeceğini” öne sürüyor. Yine aynı kurumun verilerine göre 2020-2050 yılları arasında petrol talebindeki artışın yarısını petrol sektörünün %14’ünü oluşturan petrokimyasallar oluşturacak. Dünya Ekonomik Forumu’na göre ise plastik kirliliği önümüzdeki yirmi yıl içinde iki kat artış gösterecek.

Kapitalizm ihtiyacınız olanı değil ambalajı satar. Bu da muazzam bir atık birikimine yol açar. Sadece evlerde çıkan çöp miktarından bile anlayabiliriz bunu. Kullandığımız ihtiyaç maddelerinden çok daha fazla çöp birikir.

Geri dönüşüm kârı düşürüyor

Geri dönüşüm, plastik üretimini ve atık miktarını bir miktar düşürse de bu yöntem kapitalistler için pek kârlı değildir. Plastik atıkların büyük bir kısmının sadece %9’unun geriye dönüştürüldüğü biliniyor.

Atığı toplamak, tasnif etmek, eritmek ve yeniden tasarlamak kârı düşüreceğinden dolayı tercih edilmiyor.

Sermayedarlar için plastiği yeniden üretmek doğaya ve insana verdiği zarara bakılmaksızın daha kolay ve kârlıdır. Bu nedenle plastik üretimi hızla artmaktadır.

AKP’nin çöp sevdası

Türkiye, dünyanın sadece plastik ve organik çöpünü değil hurda metal çöpünün de bir numaralı alıcısı durumunda. Hurda metalin verdiği zararların tespit edildiği 1980’lerden beri gemi sökümü işleri, Avrupa ve ABD’den Hindistan, Pakistan, Çin, Bangladeş ve Türkiye gibi ülkelere geçti. Gemi söküm sektörü Türkiye’de AKP’li yıllarda denetimin sıfırlanması ile büyüdü. 2002-2012 arasında sökülen gemi sayısı 83’ten 281’e, elde edilen hurda ise 191 bin tondan 927 bin tona yükseldi. Tonlarca hurda metalden yayılan asbest, kanserin ve meslek hastalıklarının sorumlusu. Çöp ithalatı AKP’li bakanlar tarafından “hammadde” oldukları gerekçesi ile savunuluyor. Ancak çöp ticareti ve geri dönüşüm sektöründe yaşananların şeffaf şekilde paylaşılmaması nedeniyle bu meselenin bıraktığı zararı kısa vadede gözlemleme şansı bulunmuyor. Bu da Türkiye’nin çöp ithalatına ve çöpün yasa dışı yakımına devam edeceğini gösteriyor. Zaten AKP’li yıllarda yaşanan çevre katliamları ve yıkımı yağma-talan üzerine kurulu AKP iktidarının doğa düşmanlığını gözler önüne sermeye yetiyor.

***

İklim krizine dünya çapında verilen eylemli tepkilerin basıncıyla hükümetler birtakım göstermelik “önlemler” almış gibi gözükse de petrole ve plastiğe bağlı bu sistem sürdüğü sürece çöp ve saçtığı ölümcül zehir yoksul halklar için sorun olmaya devam edecektir. Kapitalizmi de atıkları ile birlikte tarihin çöplüğüne atmak, yaşanabilir bir dünya için biricik yoldur.

 

 

Basın emekçilerinden suç duyurusu

 

TGS ve Basın-İş Sendikası Gezi eylemlerinde gazetecilere saldıran polisler hakkında suç duyurusunda bulunarak adliye önünde basın açıklaması yaptı.

Darp edilen ve gözaltına alınan gazeteciler için Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde yapılan eylemde konuşan TGS Yöneticisi Mustafa Kuleli şunları söyledi:

“Türkiye’de sokağa çıkmak eylem yapmak en temel anayasal haklardan biridir. Bu suç haline getirilmek isteniyor. Toplum taleplerini istediği an sokaklarda özgürce dile getirebilmeli. Bizler medya mensupları bu taleplerin iletilmesini sağlamakla görevliyiz. Sadece işimizi yapmak istiyoruz ama karşımızda demokrasiyi sindirememiş toplumu baskı altına almak isteyen otoriter bir rejim var.

Türkiye bu deli gömleğine sığmaz. Bu ülkede demokrasiyi bu güzel insanlar yeniden kuracak”

DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren ise eylemde şu ifadeleri kullandı:

“Biz gazeteciler olarak bunca baskıya rağmen haber yapmaya topluma gerçekleri iletmeye devam ettik devam edeceğiz. Yeni bir sosyal medya yasası çıkarılmaya çalışılıyor.

Seçimlere iktidarın kendi medyası dışında bir medyaya izin vermeden gitmek istiyorlar. Gazeteciler yaratıcıdır, illa sesimizi duyuracağız bir şekilde.”

Evrensel Gazetesi Muhabiri Meltem Akyol ise şunları ifade etti:

“Son dönemde gazeteciler mesleğini yapmaya çalışırken bir yandan da yanındaki gazeteci arkadaşını korumanın yollarını arıyor. Polis müdahalesi sertleştiğinde gazeteci arkadaşlarımızı kollamaya çalışıyoruz.

Tüm bu müdahalelerdeki gerçek mesele oradaki hakikatin, ihlalin ortaya çıkmasını engellemektir. Alanda gazetecilere yapılan müdahale gazetecilere yapılan müdahaledir. Bu yüzden bu suç duyurusu çok önemlidir.”