İçindekiler:

5 Haziran 2022
Sayı: KB 2022/20

Mücadeleyi büyütelim!
NATO üzerinden kirli pazarlıklar
Çürüyen rejim
Basına saldırı yasası
Avrupa'nın çöpü zehir saçıyor!
Sınıf "yeni hareketlikilere" gebe
İşçi-emekçi direnişlerinden
"Dik durmamız çok önemli"
Neşe Plastik grevi üzerine...
Asen Metal işçileri anlatıyor...
Kapitalizm, savaş ve parti programı / 2
IG Metall TİS'i sabote ediyor
Kolombiya seçimleri...
Servet sefalet kutuplaşması derinleşiyor
İngiltere'den göçmen düşmanı adım
Dünya işçi ve emekçi eylemleri
Lutte Ouvrière Festivali sona erdi
"Birlikte olursak kazanırız"
İTÜ'de "Beril ve Ömer için isyandayız"
Milyonlar borç yatağında!
"Haziran'da ölmek zor"
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Çürüyen rejim ve büyüyen servetler!

G. Umut

 

Kapitalizmin krizleri servet-sefalet kutuplaşmasını derinleştirirken, bir yandan da sermayenin kendi içindeki çatlakları da büyütür. Eskiyen biçimler, kurumlar, gruplar çürüyen yapılar çatırdar ve yeniden biçimlenir.

Krizin yıkıcı etkisi altında dinci-faşist iktidar yıpranmaya devam ediyor. AKP-MHP iktidarının yapısal zaafları yıpranmanın etkilerini ağırlaştırıyor.

TKİP VI Kongresi Bildirgesi’nde zaaf alanlarına şu şekilde işaret ediliyor:

“Dinci-faşist iktidar bir dizi temel önemde yapısal zaafla maluldür. Her şeyden önce bir heterojen güçler koalisyonudur ve bu yapı gelişmelere de bağlı olarak çatlamalara müsaittir. Öte yandan bugünkü konuma, açıkça ilan edilmiş amaç ve hedefler üzerinden ve meşru yollardan değil, fakat bin türlü hile, yalan, aldatmaca ve ikiyüzlülükle ulaşılmıştır. Bu ise oturtulmaya çalışılan yeni rejimi, bunun için zorunlu moral güç ve dayanaklardan yoksun bırakmaktadır. Uzun iktidar yılları boyunca yarattığı toplumsal çürüme ve kokuşmanın ayyuka çıkması bunu ayrıca zora sokmaktadır. Önü zamanında tümü tarafından açılmış olsa da bugün sermayenin farklı kesimlerinin ortak çıkar, tercih ve iradesini gereğince yansıtamaması dinci-faşist iktidarın bir başka zaaf alanıdır.” (“TKİP VI. Kongresi toplandı!” www.tkip.org)

Son dönemde artan saldırganlık, tam bir çıkmaz içinde bulunan iktidarın elinde zorbalık ve yalan dışında bir araç kalmadığını göstermektedir.

Ekonomide büyüme masalları…

Her alanda “başarı” hikayeleri ile yürüyen AKP-MHP iktidarı ekonomi büyüme masalları ile övünüyor. “Ekonomist” Erdoğan’ın “Yeni Ekonomi Modeli” ile birlikte kriz daha da derinleşti. Altı ay önce geçilen Kur Korumalı Mevduat ile dolar 11 TL’ye düşmüş, Merkez Bankası rezervlerinde 20 milyar dolarlık bir erime gerçekleşmişti. Şimdi ise dolar yine yükselme eğilim içine girmiş bulunuyor. Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre mayıs ayında dış ticaret açığı yüzde 10,7 arttı. Kur Korumalı Mevduat harcaması ise 16 milyar lira oldu. İTO Kasım ayında yüzde 24 olan İstanbul enflasyonunun 6 ay sonra yüzde 87,4’e yükseldiğini açıkladı.

Ocak-Mart arasında Türkiye ekonomisi yüzde 7,3 büyümüş! İş gücü ödemeleri payı yüzde 31,5’e, sermaye payı ise yüzde 47,6’ya yükselmiş. Ekonomideki büyümeden kapitalistler aldıkları payı arttırmış, işçi ve emekçilerin payı ise azalmış.

Ekonomide büyümenin kimlerin yararına olduğunu özetleyen bir örnek olarak TÜPRAŞ sermayesi gösterilebilir. İstanbul Sanayi Odası’nın 500 büyük sanayi kuruluşu sonuçları açıklandı. TÜPRAŞ işçileri işten atma saldırısına karşı kapı önünde eylemlerini sürdürürken TÜPRAŞ sermayesi 136,8 Milyar TL ile üretimden satış geliri en büyük grup oldu.

Vakıflara akıtılan-aktarılan servet!

Sermaye sınıfı zenginliğini büyütürken saray rejimi de emekçilerin alın terinden çaldığı bu zenginliği hem büyütme hem de kurtarma derdinde.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan’ın aile çevresi üzerinden dinci vakıfları paravan olarak kullanarak ABD’ye büyük paralar transfer ettiğini, AKP şefi ile yakın çevresinin “İkinci Pensilvanya” için hazırlık yapmakta olduğunu iddia etti. Söz konusu iddianın nasıl bir temeli var belirsiz, ama Erdoğan ailesinin milyon dolarları bir yerlere istiflediğinden kuşku duymamak gerekiyor.

Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği Türken Foundation 2014 yılında ABD›de ENSAR ve TÜRGEV’in ortaklaşa kurduğu bir vakıf. Kurucuları arasında Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan var, kızı Esra Albayrak ise Yönetim Kurulu üyesi.

Türken Foundation’ın topladığı “yardımların” tutarı 30 Haziran 2020 itibariyle 67 milyon ABD Doları›na ulaşmış. Kılıçdaroğlu, vakfın boksör Muhammed Ali’nin çiftliğini satın aldığını ve New York Manhattan’da lüks bir gökdelen yaptığını açıkladı.

Bu tür vakıflar servet aktarma işlevi görüyor. Devlet ile iş yapan sermayedarlar bu vakıflara “destek” oluyor. Örneğin Başkent Gaz, Kızılay üzerinden Ensar Vakfı aracılığıyla ABD’deki vakfa 8 milyon dolar bağışlamış.

Vakıflar-fonlar her şey tek adamın hizmetinde!

Kılıçdaroğlu’nun tekrar gündeme getirdiği vakıflarla aktarılan servet tek başına kaçış planı olarak yorumlanabilir mi bilinmez. Ancak başka ve önemli bir gerçeğe işaret etmektedir. Vakıflara aktarılan servet emekçilerin cebinden çalınanlarla büyüyor. Ekonominin büyüme masalları bir avuç sermayedarın zenginleşme hikayesini anlatmaktadır. Bu da kapitalizmin abc’sidir.

Şirketlerle, vakıflarla, cemaatlerle her türlü kirli, gerici şebekeyle AKP-MHP iktidarının devam ettirdiği bu saltanat her geçen gün çürümektedir. Kontra artığı kurum ve kişilerinden SADAT’ına, yandaş sermayedarlardan 5’li çetesine, diyanetinden cemaatlere hepsi iktidarından büyük pay aldıkları tek adam rejimini ayakta tutmak için çabalamaktadır.

Her türlü kamu kaynağının yağmalandığı, işçi ve emekçilerin ceplerinden çalınanlarla ve gasp edilenlerle oluşan fonların sermayeye peşkeş çekildiği bir düzende, AKP iktidarı her yolla servetini büyütmeye devam ediyor.

 

 

Erdoğan’a suç duyurusu...

 

Saray rejiminin şefi Erdoğan’nın Haziran Direnişi’ne katılanlara hakaret etmesi sonrasında pek çok kişi ve kurum Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu.

TİP Milletvekili Sera Kadıgil ve parti üyeleri, CHP ve HKP, suç duyurusunda bulunurken, SOL Partili hukukçular da suç duyurunda bulunacaklarını ve dilekçeyi paylaşacaklarını açıkladılar.

RTÜK üyesi İlhan Taşçı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü konuşmasında kullandığı ‘çürük’ ve ‘sürtük’ kelimelerinin ‘kabul edilemez’ olduğunu belirterek inceleme için RTÜK’e başvurdu.

RTÜK’e sorumluluklarını hatırlatan Taşçı şunları söyledi: “Bir hukuk devletinde hiç kimsenin bir başka kişi veya kişilere her ne sebeple olursa olsun ve her ne konumda bulunursa bulunsun küfür, hakaret veya argo sözcüklerle seslenmesi, tanımlaması, tarif etmesi ahlaken de hukuken de olanaksızdır. Bu ifadelerin canlı yayınlarda milyonlarca yurttaşa yönelik kullanılması düşünülemez, kabul de edilemez”.