28 Şubat 2020
Sayı: KB 2020/09

Suriye’de düğümler çözülürken…
AKP-Saray rejimi toplumu yıkıma sürüklüyor
İdlib bataklığına doğru...
Dinci-gerici cenahta çatlaklar derinleşiyor
HDP 4. Kongresi toplandı
Bu düzenin hukuku hükümsüzdür
İntihar değil seri cinayet; fail kapitalist düzen
TİS süreci ve metal işçilerinin durumu
Geçmişten geleceğe… / 2 - DİSK’te iktidar savaşları
Teslim Demir: Devrime adanmış yarım asır!
Kurtuluşa sevdalı bir yürek: İmran Aydın
Almanya’nın katliam formülü
Avrupa’daki faşist çetelerin üssü İsviçre
Almanya’da işçi kıyımı planı ve sendikal bürokrasi
AB bütçe zirvesinde Fransa-Almanya çekişmesi
Türkiye’de 8 Martlar…
Kadınlar ve gericilik
ODTÜ’de yaşanan saldırıların ardından
1996 İstanbul Üniversitesi işgali yol gösteriyor!
Örgütlü mücadele yaşamsaldır!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kadınlar ve gericilik

 

Gericilik denilince akıllara yalnızca söylemler gelmemelidir. Kurumsallaşmış durumda olan gericiliğin çok boyutu vardır. En genelinden alınacaksa, bugün halen kapitalist üretim ilişkilerinin toplumlara hâkim olması en başta insanlığın gelişimi için bir engeldir ve gerici durumdadır. Üretim ilişkileri içerisinde kadınlara biçilen rollerin toplumsal düzende gericiliğin devam ettirilebilmesine büyük katkıları olmaktadır. Ekonomik kriz dönemlerinde ilk işten atılanların kadınlar olması ya da aynı işi yapmalarına rağmen erkek işçilerden daha az ücret almaları ve terfi alma-yükselme açısından erkeklere oranla daha az şansa sahip olmaları toplumda normal olarak karşılanabilmektedir. Çünkü yüzyıllardır süregelen ataerkil zihniyet kadının asıl görevlerini annelik, ev içi hizmetler, yaşlı bakımı vb. görmektedir.

Her ne kadar artık kadınların da çalışma ve sosyal hayata katılımları gerek verilen mücadelelerle gerekse de kapitalist üretimin ihtiyaçları çerçevesinde sağlanmış olsa da bu sorun yerli yerinde durmaktadır. Özellikle AKP’nin Türkiye’sinde bu sorunlar katlanarak artmıştır. Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve cinayet her sene bir öncekine göre daha da yükselmiş vaziyettedir.

AKP iktidarı boyunca hayata geçirilen gerici uygulamalar kadınların toplumda kendilerini var etmelerini daha da zorlaştırdı. Medyanın gücü sayesinde Ortaçağ kalıntısı zihniyet gerici zehrini etkin bir şekilde topluma akıttı. Cumhurbaşkanından diğer devletlilere kadar çeşitli zatlar şu sözleri dilinden düşürmedi: “Türk kadını evinin süsüdür.”, “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün.”, “Kadının fıtratında erkeğe köle olmak var.”, “Ben kadına şiddet dememizin de bu konuyu büyüttüğü kanaatindeyim.”, “Erkekler kadınlardan eğitim mi alırmış? Bizim kadınlardan alacağımız eğitime ihtiyacımız yok.”, “Kadını iş kadını yapayım derken anneyi, eşi, bacıyı ve hanımefendiyi kaybediyoruz.”, “Her çalışan kadın, gözü doymamış erkek demektir. Çalışan kadın ya evlenmeyi erteleyerek erkeklerin evlilik sürecini baltalıyor ya da evli olduğu halde çalıştığı için yorgunluğu ve vakit darlığı nedeniyle erkeği ile ilişkisinde kadınlığı arızalanıyor. Kadınlığı arızalı olduğu için erkeğin gözü açtır. O evinde erkeğini eksik bırakıyor erkeği de iş yerinde bir başka kadına tasallut oluyor.”, “Çalışan kadın doğurmayan ya da az doğuran kadın demektir. Yani benim ümmetim zarar gördü.”, “Kadın sadece tek bir şartla çalışabilir, o da erkek izin verirse.” Bu türden söylemler o kadar çok ki; hamile kadınların dışarıda gezmesinden kahkaha atmasına kadar neredeyse her konuda kadınları hedef alan gerici söylemlerin arkası kesilmiyor.

Bu konuda bazı uygulamaları da hatırlatmak gereklidir. Kadın Bakanlığı ismi değiştirilip Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yapıldı. Kürtaj hakkına bazı sınırlamalar getirildi. Müftülere resmi nikâh kıyma yetkisi verildi. Bu değişikliğin laiklik ilkesinin, hukuk devletinin gereği olduğu yönünde savunmalar yapıldı. Mahkemelerde iyi hal indirimleri, tahrik indirimleri getirildi. Cinsel istismar yasasında 13 yaşındaki çocuklarda rıza aranması için tasarı hazırlandı ama tepkiler sonucu bu tasarı şimdilik askıya alındı. Aynı şekilde tecavüzcünün sanık ile evlenmesi durumunda tecavüzcünün cezalandırılmaması için düzenlemeler sunuldu yine tepkiler sonucu şimdilik geri çekildi. Toplu taşımada “pembe vagon” gibi kadınların ayrı yerlerde yolculuk yapmalarını ön gören absürt çözümler üretildi. Bu konuda anket çalışmalarının da yürütüldüğü açığa çıktı. İmam hatip okulları yaygınlaştırıldı. Gericiler üniversitede profesör, rektör gibi konumlara getirildi. Bu sözde profesörler Elazığ depreminden sonra çocuklarla evliliğin yasaklanmasını depremin nedeni olarak açıklama cesaretini gösterdiler.

Erdoğan yönetimi çok sayıda skandala imza atmaya devam ediyor. Cemaatler, tarikatlar ülkede cirit atıyorlar ve özellikle eğitim sisteminde yuvalanıyorlar. Şeriat yönetimini direk getiremeseler de şeriat zihniyeti ile bazı uygulamaları topluma dayatıyorlar. Dinsel gericiliğin Türkiye’de oynadığı rol kuşkusuz başta büyük sermaye olmak üzere sonradan türemiş AKP’nin beslediği yandaş sermayeye yarıyor. Bu anlamda yayımlanan bir rapor açıklayıcı olmaya yetecektir. İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) 2019 yılının ilk 9 ayı için sunduğu bir raporda ekonomik kriz koşullarında kadınların payına işsizlik ve yoksulluk düştüğüne dair veriler yer aldı. Türkiye’de erkeklerin istihdam oranı %65 iken kadınların %29 olduğu ve 12 milyona yakın kadının kendisini ‘ev kadını’ olarak tanımladığı ve istihdam verilerine dâhil edilmediği belirtildi. Bunun kendisi siyasal gericiliğin bir ifadesidir. Burjuva siyasetinin güttüğü politikaların toplumsal yaşama yansımalarıdır. 

Öte yandan, kadınların en başta yaşam haklarını kazanmak ve insanca yaşayabilmek için verdikleri mücadele sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde kitleselleşmeye devam ediyor. İşçi ve emekçi kadınların gerici ablukadan sıyrılabilmeleri, talepleri için alanları doldurmalarının önemi oldukça açıktır. 8 Mart’ta gericiliğe karşı mücadeleyi yükseltelim!

U. Aze

 

 

 

 

 

8 Mart’ta da sokaklarda olmalıyız!

 

Başakşehir’den bir kadın işçi ile 8 Mart üzerine konuştuk.

8 Mart sizin için ne anlam ifade ediyor?

8 Mart bana emeğinin karşılığını isteyip de canından olan kadınları anlatıyor, anımsatıyor!

Bir kadın işçi olarak yaşadığınız sorunlardan bahseder misiniz?

Biz kadın işçilerin en büyük sorunu çok fazla çalışmamız. Çünkü bizim sorumluluğumuz erkeklerden çok daha fazla, biz anneyiz. Bizde ev sorumluluğu da var, dışarıda da çalışıyoruz.

Çok iş yapıyoruz ama çok az para alıyoruz. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz. O yüzden daha fazla hak tanınması gerekiyor bize. Sorumluluklarımız çok fazla.

AKP iktidarının kadınları köleleştiren politikalarına ve cinayet, taciz ve tecavüzlere karşı kadın işçiler neler yapmalı?

Şu anki iktidarın kadınları koruma yönünde çalışma yapması bir yana daha fazla köleleştirmek için elinden geleni yapıyor, fetvalar veriyor. Maalesef kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet de daha fazla arttı bu iktidarın döneminde.Bunun için biz kadın işçiler birlik olmalıyız. Örgütlenmeliyiz.

Son olarak 8 Mart vesilesi ile işçi ve emekçi kadınlara ne söylemek istersiniz?

Tüm işçi kadınlara sesleniyorum: Herkes hakkını aramalı, emeğinin karşılığını almalı. Susmamalı, birlik olmalı. Birlikten kuvvet doğar. Bir ve bütün olmalıyız!

8 Mart’ta da sokaklarda olmalıyız!

Başakşehir’den kadın metal işçisi