31 Ocak 2020
Sayı: KB 2020/05

Depremin aynasında kapitalizm gerçeği
Deprem değil ‘sermayenin demir yumruğu’ öldürüyor
Rejim krizi sürüyor… Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim!
Hapishanelerde işkence ve hak ihlalleri artıyor
Ülkeyi tüccar kafasıyla yönetenler pişkinlikte sınır tanımıyor
Kanal İstanbul: İhanet projesi
MİB: Sefalete boyun eğme, ihanete geçit verme!
İşgallerin, grevlerin, direnişlerin izinden ileri!
Mersin Serbest Bölge’ye sağlık kuruluşu yapılıyor
Alman Devrimi’nin dersleri üzerine - H. Fırat
Silahlanma yarışında Çin’in hızlı yükselişi
Haiti’de emekçilerin dinmeyen öfkesi
Clara Zetkin ve 8 Mart’ın tarihsel devrimci mirası
Dünyada yeni dönem gençlik hareketi
Devrim Okulları’nın ardından…
Parasız ve nitelikli sağlık hizmetleri için de sosyalizm!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Silahlanma yarışında Çin’in hızlı yükselişi

 

SIPRI (Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü) silahlanmayla ilgili son raporunu yayınladı. Raporda dikkat çeken nokta, Çin silah üreticisi şirketlerin gösterdiği hızlı yükseliş oldu. Yakın geçmişe kadar silah ithalatına bağımlı olan Çin, dünyanın en büyük silah satıcıları arasına girmiş bulunuyor. 2004 yılından beri silah ihracatını ikiye katlayan Çin silahlı insansız hava aracı, tank, 5. nesil savaş uçağı gibi ağır ve yüksek teknoloji ürünü silahlar üretip, satıyor.

Çin, Ağustos 2018›de «tüm füze savunma sistemlerini alt edebilme» kapasitesine sahip bir hipersonik hava aracını test etti. ABD’li generallerin “bizi geçtiler” diyerek korkuyla sözünü ettikleri hipersonik bombaların geleceğin savaşlarında belirleyici olacağı söyleniyor. Mevcut tüm füze savunma sistemlerini aşabilecek savaş başlıkları taşıyabilen silahlar geliştiren Çin hem kendi savaş aygıtını tahkim ediyor hem gerçekleştirdiği ihracatla ekonomik gücünü artırıyor. ABD’nin silah pazarına daha ucuza savaş araçları satarak giriş yapan Çin şirketleri hızla büyüyor. ABD’nin ‘müdavim müşterileri’ olan Tayland’dan Mısır’a, Pakistan’dan Suudi Arabistan’a, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Nijerya’ya kadar geniş bir coğrafyada silah satışı gerçekleştiriyor.

SIRPI’nın verilerine göre; ABD’nin silah ihracatı 2014-18 arası dönemde yüzde 29 artarken Fransa silah ihracatını yüzde 43, Almanya ise yüzde 13 artırdı. Aynı dönemde Çin’in artışıysa yüzde 195’e ulaştı. Bu arada Batılı emperyalistlerin tehdit diye sundukları Rusya’nın silah ihracatı ise yüzde 17 azaldı.

Kapalı kutu Çin’in yükselen savaş sanayisi

Bazı bilgilerin saklı tutulması, silah ihracatıyla ilgili istatistiklerde Çin şirketlerinin daha az görünmesine neden oluyordu. Fakat son dönemde SIRPI tarafından bir dizi veriye erişilmesiyle Çin şirketlerinin sanılanın çok üstünde bir paya sahip olduğu anlaşıldı.

Dünyanın en büyük 100 silah üreticisi şirketin sıralaması olan SIPRI, şimdiye kadar Çin silah şirketlerini listeye dahil edemiyordu. 2017 yılının tahmini değerlerine göre hazırlanan rapora göre ise dört Çinli silah şirketi en büyük silah üreticileri listesine dahil olsaydı, bunlar en yüksek 20 arasında yer alacaktı. Toplam tahmini silah satışları 54,1 milyar dolara ulaşan şirketlerden üçü ilk 10’da yer alacaktı.

SIPRI’nin 2015–17 yılları arasındaki verilere dayanarak hazırladığı yeni rapor, Çin’in silah pazarındaki payının devasa büyüme hızını gözler önüne serdi.  SIPRI Top 100’deki en büyük 20 şirketten 11’i ABD’de, 6’sı Batı Avrupa’da, 3’ü Rusya’da idi. Yeni veriler Çin şirketlerinin de en büyük silah üreticileri arasında olduğunu gösterdi. Çin Havacılık Endüstrisi Kurumu (AVIC), China North Industries Group Corporation (NORINCO) gibi iki büyük şirket ise geleceğin savaşlarına hazırlık yapan tekeller arasında yer alıyor.

Çin›in uzun menzilli konvansiyonel balistik füzelerden 5. nesil savaş uçaklarına kadar gelişimi ve teknik üretim kapasitesi onu diğer silah tüccarlarından ayırıyor. Emperyalistlerin dünya savaşı hazırlıkları ve pazar kavgaları artarken Çin’in adımları tek başına silah üretimi ve ihracatla sınırlı değil. 2. uçak gemisinin tamamen yerli olarak üretilmesi ve Pasifik’te dolaşmaya başlaması Çin’in emperyalistlere bir mesajıdır. Uçak gemisi diğer tüm silah ve savaş araçlarından öteye sembolik bir anlam taşır. Kendi topraklarından uzakta savaşma güdüsünün bir ürünü olan uçak gemisi üretmeye yönelmek ve bunu başarmak Çin’in geleceğe hazırlığı hakkında fikir veriyor.

Silahlanma yarışına trilyonlarca dolar harcayan emperyalist-kapitalist devletler, milyarlarca insanı sefalete sürüklerken büyük kaynakları savaş araçlarına yatırmakla kalmıyor, 3. Paylaşım savaşı riskini arttırarak insanlığın geleceğini de tehdit ediyorlar. 

 

 

 

 

Trump’tan Filistin’e “asrın saldırısı”

 

İsrail destekçisi azgın bir siyonist olan ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı/danışmanı Jared Kushner tarafından hazırlanan “asrın anlaşması” yeniden gündemde. Siyonist İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu ABD’ye çağıran Trump, söz konusu anlaşmayı ilan edeceğini söyledi.

Gırtlağına kadar yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık skandallarına batan siyonist başbakan, Trump’ın çağrısına can simidi diye sarıldı. Soluğu Washington’da alan Netanyahu, “Trump’la tarih yazıyoruz” türünden tumturaklı laflar ederek, memnuniyetini dile getirdi.

Damat/danışman Kushner’in “asrın anlaşması” diye adlandırılan kirli planı resmen açıklanmasa da içeriği taraflar için sır değildi. Filistin devletinin kurulamayacağı iddiasına dayandırılan bu emperyalist plana göre Kudüs’ün tümü İsrail’e bırakılacak. Batı Şeria’da kurulan Yahudi yerleşimleri İsrail toprağı sayılacak. Yani Batı Şeria da büyük oranda siyonist rejime bırakılacak. Filistinlilerin önemli bir kesimi ise Ürdün ya da Mısır’a sürülecek. Bunun karşılığında Körfez şeyhleri tarafından finanse edileceği söylenen 50 milyar dolarlık projeler hayata geçirilecek…

Trump bu küstahça planın Filistinlilere iyi imkanlar sunacağını iddia ediyor. Bu kadar pişkinlik ancak emperyalist şeflerde bulunabilir. ABD büyükelçiliğini İsrail’in başkenti ilan ettiği Kudüs’e taşıyan Trump, utanmadan Filistin halkına “geri kalan topraklarınızı da İsrail’e verin” diyor. “Körfez şeyhleri dolar ödesin siz de topraklarınızı siyonistlere bırakın” demeye getiren Trump’ın bu kaba küstahlığına, Mahmut Abbas gibi uzlaşmacı liderler bile isyan ediyor.

Emperyalist kibrin ürünü olan planın seçim sürecinde bulunan siyonist şef Netanyahu’ya yaradığı açık. Zira azledilme soruşturması geçirse de ABD başkanının desteğini almak, siyonistler indinde önemli bir olaydır. Nitekim Netanyahu da bu desteğe yaslanarak yolsuzluk-rüşvet-hırsızlık soruşturmasından yakasını kurtarmaya çalışıyor. Hatta buna dayanarak seçimlerde oylarını arttırmayı da hedefliyor.

Bu emperyalist plana göre, Filistin halkı Körfez şeyhlerinin petro-dolarları karşılığında topraklarını İsrail’e bırakırsa, “Filistin sorunu” diye bir şey kalmayacak. Zira bu zırvaya göre hem İsrail’in işgal ettiği topraklar genişleyecek hem Filistin direnişi tasfiye edilecek. Trump-Netanyahu ikilisi böyle bir “mutlu son”a inanıyor mu? Bu bilinmez ama bu kaba küstahlığın Filistin halkını teslimiyete ikna edeceğini varsaymak ahmaklıktan başka bir şey değil. Planı uygulama konusunda çok hevesli olsalar da Trump-Netanyahu ikilisi de onların finansörlüğünü yapan Körfez şeyhleri de ahmaklıklarıyla baş başa kalacaklardır.

1930’lu yıllardan beri siyonistlerin işgaline karşı diren Filistin halkı, küstah Trump’ın vadettiği petro-dolarlar karşılığında topraklarını işgalciye bırakacak değil elbet. Tersine bu kaba küstahlık, Filistin halkının direniş azmini daha da arttıracak. Terör estirerek, katliamlar yaparak ulaşmadıkları hedeflere rüşvetle ulaşacağını varsaymak, Filistin halkını tanımamak anlamına geliyor. 

“Asrın anlaşması”na dayanarak Filistin direnişini tasfiye etme, bundan hareketle Ortadoğu’da ABD-İsrail karşıtı direnişi zayıflatma hesapları hüsrana mahkumdur. Çünkü bu planla ne Filistin direnişi tasfiye edilebilir ne ABD-İsrail karşıtı güçler iddialarından vazgeçer.

Zafere ulaşma şansından yoksun olsa da bu uğursuz planın Filistin başta olmak üzere bölge halklarının başına yeni belalar açması mümkün. Ancak bunun işgal karşıtı direniş eğilimini güçlendirmesi de kaçınılmazdır. Baskının, zorbalığın, toprak gasplarının artması halkların ABD karşıtı tepkisini de arttıracaktır. Halen eksik olan temel şey ise, halkların öfkesini devrimci önderlik altında birleştirip zafere giden yolu açacak devrimci önderliktir.