25 Ocak 2019
Sayı: KB 2019/04

Seçimler ve yalanlar
Emperyalizme çok yönlü uşaklık!
Yüzümüzü sahte seçim vaatlerine değil, kendi taleplerimize dönelim!
Rektörlük atamaları
Özelleştirme saldırısı ve sendika bürokratlarının “vatan-millet” söylemi!
İş cinayetlerine devlet katkısı
Kısa çalışma ödeneği İşsizlik Fonu’ndan sağlanıyor!
“Grevden vazgeçmeyeceğiz, bu kadar!”
2019, örgütlü güç olmanın yılı olsun!
MİB MYK Ocak 2019 toplantısı sonuç metni
Enternasyonalizm, Spartakistler ve dünya devrimi - V. İ. Lenin
Ölümünün 100. yılında Franz Mehring’e saygıyla...
Suriye’de yıkım, “yeniden imar” ve kapitalizm
Almanya-Fransa “dostluk” anlaşması
Rusya ile Japonya arasında adalar anlaşmazlığı
Kadın cinayetleri devlet kurumlarının gözü önünde işleniyor!
Birliğimizi güçlendirelim, mücadeleyi büyütelim!
İklim sorununa kitlesel tepki
Kapitalizm her şeye düşman!
Hapishanelerde saldırılara karşı direniş sürüyor
“Beni devrimciler gibi uğurlayın!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Rektörlük atamaları

 

AKP şefi Erdoğan yeni yılın başında 6 üniversiteye rektör atadı. Resmi Gazete’de yer alan karara göre atananlardan biri de Nihat Hatipoğlu’ydu. Antep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’ne atanan din istismarcısı Hatipoğlu, skandal açıklamaları, dini programları ve program başına aldığı paranın miktarı ile biliniyor. Hatipoğlu türünden şahısların planlı bir şekilde rektör atandıkları da bilinen bir diğer gerçek.

Rektör atamaları, AKP şefinin akademik kurumların denetimini eline almak için attığı birçok adımdan biri sadece. Şu ana kadar ihraçlar, soruşturmalar ve tutuklamalar ile üniversiteleri devrimci, ilerici ve yurtsever akademisyen ve öğrencilerden “temizlemeye” çabalayan sermaye iktidarı, üniversitelerin işleyiş ilkelerinden yönetimine kadar her alanı kendi çizgisine göre dizayn etmeye çalışıyor.

Rektörlük atamaları geçmişten bugüne hep tartışma konusu olmuş, usulsüzlüklerle gündeme gelmiş ve hükümetlerin ilgisini her daim cezbetmiştir. 1982 yılında kabul edilen darbe anayasasında YÖK tarafından belirlenen adaylar Cumhurbaşkanı tarafından atanıyordu. 1992 yılında yapılan kanun değişikliği ile güya rektörlük atamalarında demokratikleşmeye gidildi. 1992-2016 arası dönemde üniversiteler seçim sonrası belirlediği 6 ismi YÖK’e, YÖK de 3’e indirdiği listeyi Cumhurbaşkanı’na iletiyor, Cumhurbaşkanı listeden atama yapıyordu. 2016 yılında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yapılan değişiklik sonucu 1992 öncesinde olduğu gibi YÖK tarafından belirlenen adaylar Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor.

Bu düzenlemeden vakıf üniversiteleri de paylarına düşeni aldılar. Vakıf üniversitelerinin rektörlük seçimi önceden vakıf mütevelli heyeti tarafından yapılıyordu. Söz konusu KHK ile vakıf üniversitelerinin rektörlük atamaları da cumhurbaşkanı tarafından yapılmaya başlandı.

Erdoğan Boğaziçi dahil çeşitli üniversitelerde seçilmişleri değil, listede olmasa dahi kendisine yakın olan isimleri atamıştı. Örneğin cumhurbaşkanı olduğu ilk aylarda İstanbul Üniversitesi’nde en yüksek oyu alan Prof. Dr. Raşit Tükel yerine Prof. Dr. Mahmut Ak’ı atamış, bu tutumu tepkilere yol açmıştı. Mahmut Ak, TC ordusunun Efrîn işgaline verdiği desteği ile gündeme gelmişti. Aynı zamanda, Türk Tabipler Birliği (TTB) yöneticilerinin “Savaş halk sağlığı sorunudur” başlıklı bildirisine imza atan Raşit Tükel ve üniversite bünyesinde bulunan diğer TTB üyesi akademisyenlere uzaklaştırma cezası vermişti.

2018 yılının Temmuz ayında arka arkaya kararlar değiştirildi. 9 Temmuz’da yayınlanan 703 sayılı KHK ile rektörlük seçimi için “profesör olma” şartı kaldırıldı. 15 Temmuz’da yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile tekrardan rektörlere “en az üç yıl profesör olma” şartı getirildi. 6 gün içinde kararın kaldırılıp geri getirildiği esnada İstanbul Üniversitesi’nin ikiye bölünmesi gündemdeydi. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa rektörlüğüne üç yıllık profesörlüğünü doldurmamış Nuri Aydın atandı. Aynı zamanda Berat Albayrak’ın 1 yıllık profesör olan arkadaşı da rektör olarak atananlar arasındaydı.

Üniversite rektörlerinin belirlenmesi için kanunları kendilerine göre eğip bükenler, bilim yuvası olması gereken üniversiteleri gerici propagandaları uğruna ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiriyorlar. Devlet ve akademi kurumları kadrolaşmasında arkadaş torpilinden ideolojik yapılanmaya kadar her yol mübah sayılıyor. Erdoğan’ın atadığı rektörler ya “milli görüşçü” ya da bir dönem AKP milletvekilliği yapmış isimler. Erdoğan’ın özel doktoru, arkadaşı, AKP’nin belediye başkanı adayı gibi şahıslar da bu listede yer alıyorlar.

Nihat Hatipoğlu gibiler her yönüyle çürümüş olan burjuva düzen bataklığının ürünüdürler. Kendilerine sunulan TV olanakları ile başta evlere hapsedilmiş milyonlarca kadın olmak üzere işçi ve emekçileri gerici ideolojiyle zehirledikçe sürekli ödüllendiriliyorlar. Bu tür şahısları kullanarak milliyetçi ve dinci propagandalar yoluyla akademi dünyasına hakim olmaya çabalayan Erdoğan-AKP diktatörlüğü ancak sömürü düzenini yıkma mücadelesi sayesinde durdurulabilir.

U. Aze

 

 

 

 

Kriz borç yükünü ağırlaştırıyor: 4,6 milyon kişi takipte

 

Kapitalizmin krizi işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını dört bir yandan kuşatırken, sefalet giderek derinleşiyor. Hayat pahalılığı artarken, borç içinde yaşamını sürdürmeye çalışan emekçiler, krizle birlikte borçlarını daha fazla ödeyemez hale geliyor. Kredi kartı ve tüketici kredilerini ödeyemeyenlerin sayısı 2018 Kasım ayı itibarıyla 1,3 milyon kişiye dayanırken, ödemelerini aksatmaları nedeniyle takibe alınanların sayısı 4,6 milyon kişiyi aştı. Krizin etkisiyle taşıt ve konut kredileri başta olmak üzere tüketici kredisi kullanımında da büyük düşüş oldu, harcamalar 2018 Ağustos ayından itibaren düşüşe geçti.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Türkiye Ekonomisinde Haftalık Gelişmeler ve Genel Görünüm Raporu’na göre; geçen yılın Ocak-Kasım aylarını kapsayan 11 aylık dönemde tüketici kredisi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişi sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 215 bin 842 kişiden, 1 milyon 284 bin 261 kişiye çıktı. Ekonomik krizin derinleştiği bu dönemde kredi kartlarından çok tüketici kredilerini geri ödemekte yaşanan zorlanma dikkat çekti.

Rapora göre 11 aylık dönemde tüketici kredilerini ödeyemeyenlerin sayısı 137 bin 391 kişi artarak 826 bin 899 kişiye çıktı. Buna karşılık kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı aynı dönemde yaklaşık 76 bin kişi azalarak 744 bin 865 kişiye düştü.

2018’in Kasım ayında, bir önceki yılın Kasım ayına göre tüketici kredisini ödeyemeyenlerin sayısı yüzde 34,1 artarak, 79 bin 813 kişiden, 107 bin 37 kişiye, kredi kartı borcunu ödeyemez duruma düşenlerin sayısı da yüzde 9,7 artışla 70 bin 887’den, 77 bin 749 kişiye çıktı. Kasım ayında kart ve tüketici kredi borcunu ödeyemeyenlerin toplam sayısı ise 133 binden 164 bine yükseldi.

Ayrıca 2018 yılı Kasım ayı itibarıyla 2 milyon 227 bin kişi tüketici kredisini, 2 milyon 408 bin kişi de kredi kartı ödemelerini aksattığı için bankaların takibine düştü. Kart ve tüketici kredi borçları nedeniyle takibe düşen kişi sayısı toplamda 4 milyon 635 bini aşarken, hem tüketici hem de kredi kartı borcu olanların sayısı 3 milyon 373 bin kişiye dayandı.