16 Mart 2018
Sayı: KB 2018/11

Savaşa ve işgale karşı işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Kadına ve çocuğa yönelik istismara karşı mücadele
Dünden bugüne tek tip kıyafet
Sermaye devletinin “çılgın” yıkım projeleri
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi mutlaka engellenmeli!
Berkin Elvan katledilişinin 4. yıl dönümünde anıldı
MİB MYK Mart Ayı Toplantısı Sonuçları
Metalde kıyımlar başladı!
Sağlık çalışanları tükeniyor, intihar ediyor, şiddete uğruyor
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu - I - H. Fırat
Alman ve Türk sermaye devletleri arasındaki kirli pazarlıklar üzerine
Almanya’da büyüyen yoksulluk ve yabancı düşmanlığı
İnsan ve kadın olmanın ağır yükünü omuzlayan Olga Lyubatoviç
Karanlığa inat, 8 Mart’a kadınların öfke ve tepkisi damgasını vurdu!
Kızıl fularlı kadınlar yürüyor
Sermayenin gözünden mesleki eğitim
İstanbul direnişi yol ayrımında…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Karanlığa inat, 8 Mart’a kadınların öfke ve tepkisi damgasını vurdu!

 

Dünyada ve Türkiye’de siyasal gericiliğin tırmandığı bir süreçte 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü karşıladık. Gericilik üreten emperyalist kapitalist sistemin, aynı zamanda kadınlara yönelik çifte sömürüyü, baskı, şiddet ve tacizi tırmandırdığı bir süreçte, dünyanın dört bir yanında kadınlar öfke ve tepkilerini eylemlerle dışa vurdular. Farklı ülkelerin özgünlüğünü yansıtan talepler ve eylem biçimleri öne çıkarken (İspanya’da çifte sömürüye karşı kadın grevi, İran’da “özgür bırak” eylemleri vb..), kadına yönelik şiddet, taciz vb. sorunlar pek çok ülkede eylemlerin temel başlığı olarak ön sırada yer aldı.

Türkiye’deki eylemlerde ise AKP iktidarı eliyle yaratılmak istenen karanlık tabloya karşı kadınların öfke ve isyanı öne çıktı. Zira AKP iktidarının dinsel gericilik eliyle kadınlar üzerinden izlediği politikalar, son 1 yıl içinde daha da artmış durumda. Müftülere nikah yetkisi tanıyan yasanın onaylanması, devletin kurumlarını da etkin şekilde kullanarak (diyanet, eğitim vb.) dinsel gericiliğe dayalı olarak toplumsal yaşamın şekillendirilmesine ilişkin hamleler (diyanetin vaazları, kadına yönelik aşağılayıcı söylemler, din eğitiminin anaokullarına kadar uzanması vs.) toplumun ilerici kesimlerinde büyük tepkilere yol açtı. 8 Mart eylemlerinde, AKP iktidarı eliyle yaratılmak istenen rejime karşı tepkiler öne çıkarken, Efrîn operasyonu ile birlikte savaş ve saldırganlık politikalarına karşı öfke ve kapitalizmin yapısal krizi, çifte sömürü ve ezilmişlik de diğer öne çıkan başlıklardı.

Öte yandan 8 Mart eylemleri OHAL rejimine dayanarak keyfi baskı ve saldırılar ile karşı karşıya kaldı. Ankara ve Çorlu’da 8 Mart eylemlerine müdahale edilirken, Diyarbakır’da yasak geri çekildi. İzmir’de ise yasağa rağmen fiili olarak eylem gerçekleşti. AKP iktidarının sokakları yasaklamaya dönük hamleleri kadınların öfkesi karşısında sökmedi. Yasakların ve engellemelerin olduğu yerlerde, sokaklara çıkılarak yasaklar fiilen yerle bir edildi.

Gericiliğe, cinsel istismara, savaş politikalarına karşı ülke çapında kadınlar sokaklara dökülürken, AKP iktidarı eliyle yaratılan tabloya kadınların belirgin bir şekilde itirazı öne çıkarken, eylem-etkinliklerde kadın işçilerin katılımının ve taleplerinin sınırlı olmasının, bu sürecin en temel zayıflığı olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki bu süreçte yıkımı en fazla yaşayan kadın işçiler olmasına rağmen, sendikal düzlemde dahi yapılan 8 Mart kutlamaları sınırlı oldu, sendikaların bu eylemlere katılımları da çok cılızdı. Oysa ki izlenen politikalardan en fazla etkilenen kadın işçiler olmasına rağmen, gerek fabrika zeminlerinde gerekse eylem alanlarında sınırlılık, kadın işçilerin örgütlenme ihtiyacına işaret ediyor.

Kuşkusuz ki son 8 Mart eylemlerinde en fazla dikkat çeken yön, 2003’lerden itibaren Taksim’de gerçekleşmesine rağmen, Haziran Direnişi’yle birlikte meşrulaşan, on binlerce kadının kendi talepleriyle yer aldığı, feminist kadın yürüyüşü oldu. Her yaştan kadının katıldığı eylem, ne burjuva basının ve gerici güruhun öne çıkardığı gibi cinsellik temalarının hakim olduğu bir gösteri, ne de eylemi düzenleyenlerin ifade ettiği biçimde “hayatımız, isyanımız, mücadelemiz: Feminizm” sınırlarında ele alınabilir. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da gece yürüyüşü, binlerce kadının özellikle AKP eliyle yaratılmak istenen rejime ve izlenen kadın politikalarına karşı çıkışının yanı sıra, sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa, savaşa karşı tepkilerin buluştuğu bir eylem oldu. Eyleme katılım sağlayan İşçi Emekçi Kadın Komisyonları da baskıya, gericiliğe, şiddete karşı mücadeleyi ve sosyalizm davasını büyütme çağrılarını yükselttiler.

8 Mart’ın öfkesini büyütelim…

8 Mart, iktidar ne yaparsa yapsın, toplumsal mücadelede kadınların oynadıkları rol kadar, kadınların öfke ve tepkisinin yok edilemeyeceğini, saldırdıkça kadın kitlelerinin daha fazla bilendiğinin göstergesi oldu. Sermayenin demir yumruğu olan AKP eliyle yaratılmak istenen karanlığa, tek adam rejimini tahkim etmeye dönük politikalara, savaş ve saldırganlığa rağmen, önümüz bahar… Baharın ilk adımı olan 8 Mart’ta baskılara-yasaklara-engellemelere rağmen kadınlar öfkelerini haykırdılar. Önemli olan bu öfkeyi başta işçi kadınlar olmak üzere, emekçi kitleler içinde büyütmek ve örgütlülükle ete kemiğe büründürmektir.

 

 

 

 

Helin Palandöken davasında 2. duruşma

 

İstanbul Pendik’te okul çıkışında Helin Palandöken’in Mustafa Yetgin tarafından katledilmesine ilişkin davanın 2. duruşması 14 Mart’ta görüldü.

Geçtiğimiz haftalardaki ilk duruşmaya, Yetgin’in yerine başka tutuklunun getirilmesi nedeniyle duruşma ertelenmişti.

Anadolu Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma öncesi Helin’in ailesi, arkadaşları, kadın örgütleri ve çeşitli siyasi parti temsilcilerinin katıldığı bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Helin’in babası Nihat Palandöken tarafından okunan açıklamada “iyi hal” vb. gerekçelerle kadın katillerinin ödüllendirilmesi teşhir edildi.

Duruşma ise saat 13.00’te, tutuklu Mustafa Yetgin ve tutuksuz Halis Can Dağıstan’ın kimlik tespitleri yapılarak başladı.

Dağıstan savunmasında kendisinin olaydan habersiz olduğunu savunarak “Helin’i öldürmek için gittiğini de bilmiyordum” dedi.

Katil Yetgin ise “Arkadaşları karşısında kendimi aşağılanmış hissettim amacım arkadaşlarını korkutmaktı. O anki panikle silah patladı, pişmanım; Helin’i öldürmek istememiştim” iddiasında bulundu.

Müşteki Cemil Yıldız ise; “Yetgin, Deniz’i vurduktan sonra Helin’e 3-4 el ateş etti, Helin yerdeyken de ateş etmeye devam etti” dedi. Diğer müşteki Deniz Morsümbül de katilin araçtan iner inmez ateş ettiğini anlattı.

Okulun kantininde çalışan ve davada müşteki olarak yer alan Gülşen Ölmez “Yetgin, ‘Dışarıda 3 kişiyi öldürdüm, senin de beynini patlatırım’ diyerek kantinden bıçak aldı. Kantinden çıkarken ‘Müdür nerede, onu öldüreceğim’ diyordu” dedi.

Pendik İTO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Olcay Çınar, müşteki olarak katıldığı duruşmada “Okulun içinde sanıkla karşılaşmadık ama içeride bir el silah sesi duydum ve polisi aradım” dedi.

Baba Nihat Palandöken ise “Evladım öldürüldü, canım gitti. Buradan örnek bir ceza çıksın, caydırıcı olsun” ifadelerini kullandı.

Tanıklar da müştekilerle benzer ifadelerde bulunurken Adli Tıp Kurumu raporuna göre Helin’in vücuduna en az 4 kez ateş edildiğini belirten Palandöken’in avukatı, Yetgin’in Helin Palandöken’i tasarlayarak öldürdüğünü ve katile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi gerektiğini dile getirdi.

Savcı, katil Mustafa Yetgin’in “çocuk yaştaki bir insanı tasarlayarak öldürme/öldürmeye teşebbüs suçlarından tutukluluk halinin devamına karar verilmesini” Dağıstan’ın ise bu suça yardım etmekten tutuklanmasını istedi.

Mahkeme heyeti, Yetgin’in tutukluluk halinin devamına, Dağıstan hakkındaki tutuklama talebinin reddine ve adli kontrol uygulanmasına ve yurt dışına çıkış yasağı getirilmesine karar vererek, duruşmayı 11 Mayıs 2018 tarihine erteledi.


 
§