21 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/28

Dikta rejimine karşı mücadeleyi yükseltelim!
Sırada tek tip elbise var
Basın özgürlüğü üzerine
AKP iktidarının büyüyen korkusu
Erdoğan’ın ağzından malumun ilanı
Sömürüye ve OHAL’e karşı sınıfın birliği ve dayanışması
Resmi işsizlik rakamları ve karartılamayan gerçekler!
İşsizlik Sigortası Fonu sermayenin hedefinde
Yazaki’de direniş üç haftayı geride bıraktı
Emekçilerin direnişi sürüyor: OHAL işçi ve emekçilere karşı ilan edildi!
“Bir kişi de olsa direniş devam edecek!”
SIO Automotive’de taşeron güvenlik işçilerinin direnişi üzerine
Uğur Konfeksiyon saldırılarına kadın düşmanlığını da ekledi!
Kızışan hegemonya kavgası ve Almanya-Fransa ekseninin savaş hazırlıkları
Mesleki eğitim ve mücadele semineri
Bakırköy’de rant projesi: 17 bin ağaç katledilebilir!
Yaşasın direniş, yaşasın zafer!
Kavganın partili şairi Vaptsarov
Gerçek özne
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşsizlik Sigortası Fonu sermayenin hedefinde

 

Sermaye devleti, işsizlik fonunu yağlamakla yetinmiyor. İşçilerin fondan yararlanmasının önüne geçen yeni adımlar atıyor. Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS) belgesinin 2017-2019 eylem planında işsizlik fonuna dair yeni düzenlemelerin sinyalleri verildi. Yapılan açıklamalarda, KHK’larla ile birlikte sermaye devletinin hedefinde fonun yağmasını derinleştirmek olduğu anlaşılıyor.

İşsizlik maaşı almak=Deveye hendek atlatmak

İşçilerin alınterleri ile her ay prim ödedikleri İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlanmak için işçilere getirilen “şartlar” var. Buna göre öncelikle işçinin kendi rızası ve “kusuru” ile işten çıkmamış olması gerekiyor. “Kusur” olarak tanımlanan durumlar ise İş Kanunu’nun 25/2 maddesinde sıralanıyor. Eğer bir işçi 25/2 maddesine dayanılarak işten atılıyorsa işsizlik maaşından yararlanamıyor. Ancak pek çok örnekten bilindiği üzere sendikal hak mücadelesi yürüten işçilerin dahi işten atılma gerekçesi olarak patron tarafından 25/2 maddesi gösteriliyor. Ucu açık olan bu madde sebebiyle işten atılan işçiler işsizlik maaşı alamıyorlar. Bir diğer “şart” ise son üç yıl içinde işçinin sigortalı olarak çalıştığı gün sayısına göre işsizlik maaşından yararlanma süresinin belirlenmesi. Son üç yıl içinde 1080 gün sigortalı çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan işçi 300 gün işsizlik maaşı alırken bu rakamlar 900 güne 240, 600 güne ise 180 gün oluyor. Yine çalışma hayatının gerçeklerine döndüğümüzde girdi çıktılarla ve ücretsiz izinlerle işçilerin sigortalı gün sayısının bölünmesi ve düşürülmesi söz konusu olduğunda pratikte işçiler işsizlik fonundan yararlanamıyor, en iyi koşullarda yararlansalar dahi bu süre kısalıyor. İşsizlik fonundan yararlanmak için işçinin “haklı bir nedenle” işten çıkması şartının yanı sıra, işsiz kaldıktan sonra 30 gün içinde işsizlik maaşına başvurması gerekiyor. Bu sürede başvurmayanlar ise işsizlik maaşından yararlanamıyor. Kısacası, işçi için işsizlik maaşından yararlanmak deveye hendek atlatmakla eş değer kılınıyor. Bu arada belirtmek gerekir, fonda 2002’den Aralık 2016 sonuna dek 103.2 milyar lira birikse de bu “şartlar” itibariyle işsizlere bugüne kadar 14 milyar TL ödeme yapıldı. 2016’da verilen işsizlik maaşı sadece 3.69 milyar TL oldu.

Yeni düzenlemelerle işsizlik maaşı eriyor

Var olan düzenlemeler nedeniyle işçilerin işsizlik fonundan yararlanması bir hayli zor iken, UİS belgesinin 2017-2019 eylem planında İşsizlik Sigortası Fonu’na dair yeni düzenlemeler ile işsizlik maaşı daha da eriyecek. Gerekçeler ise sermaye devletinin bahane bulmaktaki ikiyüzlülüğünün kanıtları niteliğinde. İlk gerekçe olarak, (sanki işsizlik kendi tercihleriymiş gibi) “işçileri çalışmaya teşvik” etme argümanı gösteriliyor. Fondan daha fazla işsizin yararlanması için önerilen çözüm ise, ödenek süresi uzadıkça ödeme miktarının azalması, işçinin işsiz kaldığı ilk aylarda aldığı işsizlik maaşının her ay kademeli olarak düşürülmesi.

Eylem planında, “İşsizlik Sigortası Fonu’nun aktüeryal dengesi çerçevesinde daha fazla işsizin yararlanmasını sağlamak amacıyla, işsizlik sigortası hak kazanma şartları, ödeme miktarı ve süresinin, ödenek alanların aktif olarak iş aramalarını teşvik edecek şekilde yeniden düzenleneceği” belirtiliyor. Böylelikle verilen maaşın kademeli olarak erimesinin önü açılacak, yanı sıra “hak kazanma şartları” adı altında yeni engeller oluşturulacak ve maaş alma süresi daha da kısalacak.

Birkaç soru, tek cevap

Bu noktada bir kaç soru sormak gerekiyor. İlk olarak; İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlanan işsizlerin sayısının azlığı fonda yeterli paranın olmayışından mı kaynaklanmaktadır ki, maaş alanların maaşları kademeli olarak düşürülecektir? Fondan yararlanan işsizlerin sayısı az iken artan işsizliğin sebebi işsizlik maaşını kullananlar mı olmaktadır? Bu ülkede belgede de tanımlandığı üzere işsizliğin asıl gövdesini “uzun süreli işsizler” oluşturmakta iken ve bu grup halihazırda işsizlik fonundan yararlanamıyorken işsizlik sorununun çözümü ile işsizlik maaşının nasıl bir organik bağı vardır? Diğer bir soru ise işsizlik fonundan yararlanan işsizlerin sayısı bu kadar azken fonda biriken paralara ne olmaktadır?

Bu soruların tek bir cevabı vardır, o da; sermayenin işsizliği azaltmak gibi bir derdi olmayışıdır. İşsizliğe dair verilen onca veri ve istatistik ve işsizliğin çözümü için ortaya konulan onca cilalı söz sermaye için “kaynak” olarak kullanılan fondan daha fazla pay almak içindir. Sermaye devletinin varlığını borçlu olduğu sermayenin omuzlarındaki yükü almak adına yaptığı düzenlemelerden yalnızca biridir fonun yeniden yapılandırılması.

Fon yağmalanıyor, patronun “yükü” azaltılıyor

İşsizlik Sigortası Fonu’nun “kaynak” olarak kullanıldığı ise sır değil. 2015 yılında fonun peşkeş çekilmesi Sayıştay raporlarına da yansımıştı. 1 milyar liraya yakın paranın fon yönetiminin bilgisi dışında kullanıldığı ortaya çıkmıştı. 2014 yılında yapılan denetimde ise fon hesaplarında 250 milyon liraya yakın eksik çıkmıştı. Bu vurgunların dışında sermayeye verilen teşvikler için de başvurulan adres İşsizlik Sigortası Fonu olmaktadır. UİS belgesinin son eylem planında da ilkeler bölümünde patronların yükünün azaltılacağı bir kez daha ilan edildi. “Uygulanacak yeni teşvik politikalarının maliyetlerinin firmalarca değil genel bütçeden ve diğer kaynaklardan karşılanması, böylelikle işletmelerin rekabet gücünün gözetilmesi önemlidir” ifadesi fon düzenlemeleri ile birlikte okunduğunda fonun işçiler için değil de sermaye için kullanılmasının daha da pervasızlaşacağını anlatıyor.

OHAL’in sermayedarlar için olduğunu Erdoğan gayet açık bir biçimde vurguladı. Bize sadece OHAL’in 687 sayılı KHK’sı ile fondan 1 Şubat- 31 Aralık 2017 tarihleri arasında işe alınacak her bir işçi için şirketlere 22 lira 22 kuruş ödeme yapılacağını hatırlatmak kalıyor. İşe alınacak her bir sigortalı için aylık prim ödeme gün sayısı 22.22 TL ile çarpılacak. Bulunacak tutar, patronların Sosyal Güvenlik Kurumu’na ödeyecekleri primlerden düşülecek.

Bir noktayı daha hatırlatmakta fayda var. Kıdem Tazminatı Fonu tartışmalarında Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi “Hem Kıdem Fonu, hem İşsizlik Fonu getirilebilir ama birinin yükünün azaltılması lazım. Yani İşsizlik Fonu’na dokunulması lazım” demişti. Bunun kendisi patronlardan yapılan kesintinin de kaldırılması anlamına geliyor.

Sonuç olarak, İşsizlik Sigortası Fonu, sermaye devletinin her daim başvurduğu bir takım ikiyüzlü gerekçeler eşliğinde daha da pervasızca yağmalanacak, işçiye ise fondan yararlanmak için daha ağır şartlar getirilecek ve maaşlar tırpanlanacak. İşçi sınıfı işsizlik fonunun sermayeye peşkeş çekilmesinin önünde durmalı ve kazanılmış haklarını savunmalıdır. Zira daha iyi çalışma koşulları ve güvenceli bir geleceğin sermayenin lütfu ile değil, dişe diş, fiili-meşru bir mücadele hattı ile kazanıldığı sınıfın deneyimleri ile sabittir.

 
§