21 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/28

Dikta rejimine karşı mücadeleyi yükseltelim!
Sırada tek tip elbise var
Basın özgürlüğü üzerine
AKP iktidarının büyüyen korkusu
Erdoğan’ın ağzından malumun ilanı
Sömürüye ve OHAL’e karşı sınıfın birliği ve dayanışması
Resmi işsizlik rakamları ve karartılamayan gerçekler!
İşsizlik Sigortası Fonu sermayenin hedefinde
Yazaki’de direniş üç haftayı geride bıraktı
Emekçilerin direnişi sürüyor: OHAL işçi ve emekçilere karşı ilan edildi!
“Bir kişi de olsa direniş devam edecek!”
SIO Automotive’de taşeron güvenlik işçilerinin direnişi üzerine
Uğur Konfeksiyon saldırılarına kadın düşmanlığını da ekledi!
Kızışan hegemonya kavgası ve Almanya-Fransa ekseninin savaş hazırlıkları
Mesleki eğitim ve mücadele semineri
Bakırköy’de rant projesi: 17 bin ağaç katledilebilir!
Yaşasın direniş, yaşasın zafer!
Kavganın partili şairi Vaptsarov
Gerçek özne
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sırada tek tip elbise var

 

Başarısız dinci-faşist darbenin bir başka başarılı dinci-faşist darbeye çevrildiğini son 1 yılda yaşanan onca örnekten görüyoruz. Ancak bunlar da yetersiz gelmiş olacak ki, hayata geçirilen uygulamalar gerçekten bir darbe ortamı olduğunu göstersin diye eksik kalan ne varsa yapılıyor, tamamlanmaya çalışılıyor.

OHAL nedeniyle çalışma hakları elinden alınan on binlerce emekçi, binlerce tutuklama, on binlerce gözaltı, OHAL nedeniyle yasaklanan grev, toplantı ve yürüyüş hakkının yanı sıra uzun gözaltı süreleri, yapılan işkenceler, katliamlar anlaşılan yetmedi. İdam bilinçli olarak gündemde tutuluyor. Herhalde tüm bunlar yapılırken büyük bir dikkatle 12 Eylül uygulamaları örnek alınıyor.

Çünkü 12 Eylül’den eksik olarak neredeyse sadece idam ve tek tip elbise kaldı. Bu eksiklikten olsa gerek tek tip elbiseye geçmek için start verildi. Bu saldırıyı hayata geçirmek için ise 15 Temmuz hâlâ bir lütuf olarak kullanılmaya devam ediliyor. Tek tip elbise için, tutuklu bir cemaat sanığının mahkemeye gelirken giydiği, İngilizce kahraman anlamına gelen “hero” yazılı tişört gerekçe olarak gösteriliyor. Giyilen tişört ne türden bir hesaplamanın parçasıdır daha baştan şaibelidir.

Hapishanelerdeki devrimci, yurtsever tutsaklar mahkemelere götürülürken birçok engel çıkartılıp bu iş bir işkenceye dönüştürülürken, hastanelere gitmeleri bin türlü neden çıkartılıp engellenirken, hücrelerde en temel insani ihtiyaçlarını kullanmalarına izin verilmezken elbette bu yeni saldırının gündeme getirilmesinin hiç de anlaşılamayacak bir tarafı yoktur.

12 Eylül’ün zulüm dolu günlerinde faşist baskılarda ayrım gösterilmediği izlenimi yaratmak için faşist Evren tarafından “bir sağdan bir soldan asıyoruz” denilmişti. Ancak esas olarak darbe işçi sınıfına, onun devrimci öncülerine yönelikti. Zaten Türkeş “Biz içerideyiz ama fikirlerimiz iktidarda” diyerek bu gerçeği itiraf etmişti. Bugün de öyle, esas olarak her ne kadar kimi cemaat üyeleri içeride olsa da esasında onların da fikirleri iktidarda sayılır. Kaldı ki 15 Temmuz başarılı olsaydı yaşananlar öz itibariyle çok da farklı olmayacaktı.

Erdoğan tek tip elbiseyi savunurken Amerikan emperyalizminin Guantanamo örneğini verdi. Ancak tek örnek Guantanamo değil. En başta ilham alınan 12 Eylül uygulamaları bu durumla daha çok örtüşmekte. Ayrıca IŞİD de elinde esir tuttuğu insanlara tıpkı Guantanamo’daki gibi tek tip elbise giydirmektedir. Bu kadar benzerliğin tek mantıklı açıklaması vardır, zalimdaşlık!

Hapishanelerde tek tip elbise uygulamasına muhtemelen zaten buna gönüllü olacak “FETÖ” sanıkları ile başlanılacak ve devamında asıl olarak başta devrimci, yurtsever tutsaklar olmak üzere tüm tutsaklara tek tip elbise giydirmek isteyeceklerdir. AKP tek tip elbiseye niyet etmiş olmakla birlikte, bu amacına ulaşmasının mümkün olmayacağını, devrimci tutsaklara tek tip elbiseyi giydiremeyeceğini yaşanmış direniş örneklerinden fazlasıyla bilmektedir. Yaptıklarına ayna tuttukları 12 Eylül faşizmi tek tip elbise dayatmasının nasıl kan ve can bedeli pahasına püskürtüldüğünü göstermiştir. Yeltenirlerse yine öyle olacaktır.

 

 

 

 

692 sayılı KHK ile binlerce ihraç

 

Sermaye devletinin darbe girişimi bahanesiyle ilan ettiği OHAL birinci yılını doldururken 14 Temmuz günü Resmi Gazete’nin mükerrer sayısıyla 692 sayılı KHK yayımlandı.

7 binden fazla kamu çalışanının görevlerinden ihraç edildiği 692 sayılı KHK’da, rütbeleri geri alınan TSK’dan emekli 342 personelin ve öğrencilikle ilişiği kesilen yurt dışındaki 9 öğrencinin listesi de yer aldı. KHK’da, Kürt illerindeki belediyelerde çalışan ve işten atılan işçiler olması da göze çarptı.

İhraç edilen kamu çalışanlarında ağırlığı 2303 kişinin kamudan atıldığı Emniyet Genel Müdürlüğü ile 1486 kişinin görevine son verildiği İçişleri Bakanlığı personeli oluşturdu. Bununla birlikte, Sağlık Bakanlığı’ndan 789, TSK’dan 546, Adalet Bakanlığı’ndan 418, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan 551 kişi ihraç edildi.

YÖK’ten 302’si akademisyen 356 kişinin ihraç edildiği KHK’da, MEB’den de 102 çalışan kamudan atıldı.

KHK’da ayrıca Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve TRT’den de ihraçlar yer alırken daha önce ihraç edilen 302 kişi görevine iade edildi.

İlerici, devrimci onlarca dernek bugüne kadarki KHK’larla kapatılırken son KHK ile birlikte yalnızca, daha önce kapatılan Erzincanlı Sanayici ve İşadamları Derneği geri açıldı.


 


OHAL 3 ay daha uzatıldı

 

Darbe girişimini fırsata çeviren gerici iktidarın işçi ve emekçileri, devrimci ve ilericileri, aydınları, gazetecileri; kısacası toplumun muhalif olan bütün kesimini zapturapt altına almak için 20 Temmuz 2016’da başlattığı OHAL saldırısı 4. defa uzatıldı.

Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) alınan OHAL’in 3 ay daha uzatılmasına ilişkin tavsiye kararı jet hızıyla meclisten geçirilerek OHAL 19 Temmuz 2017 Çarşamba gününden itibaren 3 ay daha uzatıldı.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL, en son 18 Nisan 2017’de 3 ay daha uzatılmıştı.

 

 

 

 

Polisin baskında vurduğu Fendik yaşamını yitirdi

 

Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde 17 Temmuz gece saatlerinde polis bir eve baskın yapmış, evde oturan inşaat işçisi Necmettin Fendik’i kapıyı açtığı sırada vurarak ağır yaralamıştı.

Yüksekova İlçe Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Fendik 18 Temmuz’da yaşamını yitirdi. Polisin yargısız infazına ilişkin henüz sorumlulardan bir açıklama yapılmazken Fendik’in vurulduğu sırada evde bulunan çocuklarının yanı sıra eşi Kudret Fendik “Eşim kilitli olan kapıyı açarken kurşunlandı” ifadelerini kullandı. Fendik ayrıca, polisin evde terör estirdiğini ve 9 aylık çocuğu da yere fırlattıklarını söyledi.

dihaber’de yer alan habere göre Kudret Fendik, eşinin katledilmesine ilişkin şunları söyledi:

Mahalleye baskın yapan polis bizim evin kapısını sert bir şekilde vurdu. Eşim kilitli olan kapıyı açarken kurşunlandı. Eşim vurulduğu anda yanına gitmek istedim ama beni engelleyen polis ağzımı kapattı. Komşuların kafalarını pencereden çıkarmalarına dahi izin vermediler. Kim geldiyse uzun namlulu silahlar doğrultup ölümle tehdit ettiler. Polis 9 aylık Efrin’imi de alıp yere fırlattı. Babasının yere serili bedeninin üzerine atlayan bir diğer çocuğumu da darp ettiler.”


 
§