10 Haziran 2016
Sayı: KB 2016/22

Sosyalizm günceldir!
Asgari ücret eriyor!
Kıdem tazminatında sona doğru…
Kıdem Tazminatı Fonu “taşerona kadro müjdesi” ile raflardan indiriliyor
Bizim için her son yeni bir başlangıçtır!
Tekstil TİS’lerinde ihanet sözleşmesi
AVON’da direniş devam ediyor
DEV TEKSTİL Haziran Ayı GMYK Sonuç Bildirgesi
Soyguna yasal düzenleme
CHP “emek”i harcayıp oy arttırma peşinde!
15-16 Haziran büyük işçi direnişine dair - 2
15-16 Haziran’dan Metal Fırtınası’na kadın işçiler!
15-16 Haziran Direnişi’nin yıldönümü öncesi işçiler buluştu
Suriye’de savaştan çıkış arayışları ve farklı hesaplar
Ermeni Soykırımı ve emperyalist pragmatizm
Essen’de İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Festivali
Dünyadan işçi, emekçi ve gençlik eylemleri
Geleceğiz ve değişecek dünya!
Sistem seri olarak katleder, örgütlülük yaşatır!
Hurşit Külter kaybedilmek isteniyor!
Metin Koşkan’ın anısına…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sosyalizm günceldir!

 

Her geçen gün tırmanan emperyalist saldırganlık ve buna bağlı olarak cereyan eden yerel-bölgesel savaşlar, servet ile sefalet kutuplaşmasında giderek büyüyen açı, kapitalist krizin çok yönlü faturasının işçi sınıfı ve emekçi yığınlara fatura edilmesi, doğanın ve çevrenin rant uğruna hunharca yağmalanması... Dünya ölçeğinde yaşanan bu gelişmeler, emperyalist-kapitalist sistemin bütün insanlığı ve doğayı büyük bir yıkımın içerisine sürüklediğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Bugünün dünyasında 70 milyon insanın, 7 milyar insandan çok daha fazla servete sahip olduğu, bizzat emperyalist kuruluşlar tarafından dillendiriliyor. (Bu bilgiler İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın Credit Suisse’in verilerini kullanarak Dünya Ekonomik Formu’na sunmak için hazırladığı raporda yer alıyor) Yine Oxfam’ın hazırladığı raporda 62 “süper zenginin” toplam serveti, dünyanın nüfusunun en fakir olan yarısından daha fazla olduğu vurgulanıyor. Dahası, günümüz verilerine göre 795 milyon insanın açlıkla pençeleştiği düşünülüyor.

Bugün milyonlarca emekçinin sömürüsü üzerinden elde edilen zenginliklerin büyük bir bölümü kapitalist devletler arasında tırmanan silahlanma yarışına, militarizme, giderek kızışan hegemonya savaşlarına harcanıyor. Öyle ki, dünyada bugün 500 bini bilim insanı olmak üzere, 15 milyon kişinin silah ve silah geliştirme endüstrisinde çalıştığı söyleniyor. Yalnızca bir günde yapılan askeri amaçlı harcamaların rakamı ise, yaklaşık 2,5 milyar dolar.

Savaş baronları ve silah tüccarları kârlarını büyütürken, yüz binlerce insan her geçen gün savaşın yıkıcı yüzü ile karşı karşıya geliyor. Yüz binlerce insan, kapitalist barbarlığın bedelini canları ile ödüyor. Sadece Suriye’de yaşanan emperyalist hegemonya savaşında yarım milyona yakın insan hayatını kaybetti. Milyonlarcası ise göç yollarına düştü.

Kriz derinleşiyor, fatura emekçilere kesiliyor

Kapitalist sömürü düzeninin içerisinde debelendiği kriz ve bunalımlar, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşadığı yıkımı çok daha boyutlandıran sonuçlar doğuruyor. Zira krizin yönetilmesi adına gündeme gelen neo-liberal politikalar, esas olarak faturanın milyonlarca emekçinin sırtına yüklenmesi anlamına geliyor.

Fransa’da, Yunanistan’da, Almanya’da ve dünyanın başka birçok ülkesinde hayata geçirilmek istenen “reform” makyajlı ekonomik-sosyal programlar ile burjuvazi krizi yönetmeyi hedeflerken; bu kapsamlı yıkım programları işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamlarını adeta cehenneme çeviriyor. Bugün Türkiye’de gündeme getirilen ve hükümetin dilinden hiç düşürmediği “yapısal reformlar” da aynı sürecin bir devamı olarak işletiliyor. Kiralık işçi bürolarının açılması, çalışma yaşamının tamamen esnekleştirilmesi ve kuralsız hale getirilmesi, Bireysel Emeklilik Sistemi’nin oturtulması, kıdem tazminatı hakkının fona devredilmesi yoluyla gaspı vb... İşte sermayenin ve onun hizmetine koşan hükümetin yere göğe sığdıramadığı “yapısal reformlar” bunlar.

Güncel planda devreye sokulan bu kapsamlı saldırılar, işçi sınıfının çalışma koşullarını ağırlaştırırken, yoksulluğu ve yoksunluğu derinleştiriyor, işsizlik oranını günbegün arttırıyor.

Siyasal gericilik, baskı politikaları ve polis devleti uygulamaları

Kriz ve bunalımlarla boğuşan emperyalist dünyada öne çıkan bir diğer olgu ise, her geçen gün tırmanan siyasal gericilik ve baskı politikalarıdır. Gerisinde ise yine günbegün ağırlaşan kriz gerçeği yer almaktadır. “Kapitalist dünya ekonomisindeki yapısal krizin ve buna bağlı olarak emek-sermaye ilişkilerinde artan gerilimlerin temel önemde bir başka önemli siyasal sonucu ise, siyasal sistemin gözden düşmesi ve polis devletine sistemli geçiştir.... Kendi işçi sınıfına ve emekçilerine onları yatıştırabilecek yeterli tavizler vermek olanağını yitiren burjuvazi, bu gerçeğin zorunlu tamamlayıcısı olarak polis devletine geçişi, güncel ihtiyaçların yanısıra geleceğin devrimci kriz dönemlerine bugünden bir hazırlık olarak ele almaktadır. Bunun için kullanılan temel bahane ise her zamanki gibi 'teröre karşı mücadele' olmaktadır.” (TKİP V. Kongre Bildirisi)

Günümüz Türkiye’sinde yaşanan gelişmelere bakmak dahi, bu gerçeği görmek için fazlasıyla yeterlidir.

Sosyalizm güncel ve yakıcı bir şekilde kendisini dayatıyor

Dünyadan ve Türkiye’den yansıyan bu gelişmeler, kapitalist sistemin insanlığa yaşattığı yıkımı ortaya koyarken, sosyalizmin ne denli güncel ve yakıcı bir ihtiyaç olduğunu da gözler önüne seriyor.

İnsanlığın ve bütün bir doğanın yıkımına son vermek için, sosyalist bir dünya kavgasını büyütmek bu nedenle elzemdir. Sistemin yapısal çelişkileri ve bunun yarattığı toplumsal sorunlar sınıflar mücadelesini her geçen gün olgunlaştırırken; güncel görev bu mücadelelerin toplumsal kurtuluşa doğru büyütülmesi, sosyalist bir çizgiye kazanılmasıdır. Bunun yolu ise, işçi sınıfını örgütlemek ve temel tarihsel rolünü oynayabilmesi için devrimcileştirmekten geçmektedir.

 
§