8 Mart 2013
Sayı: KB 2013/10

 Kızıl Bayrak'tan
İmralı tutanaklarının yankıları üzerine
Suriye’de yıkıcı savaş tırmandırılıyor!
Gazi ve Ümraniye katliamı!
Polis yeni terör araçlarıyla donatılıyor
Karadağ cinayet davası çürümüş burjuva hukukun aynasıdır!
Türkiye’nin ilk 100 zengin patronu açıklandı
SGBP mücadele için neyi bekliyor!
4+4+4 saldırısı AKP’yi kesmedi
Ağzınızın tadını bozmaya, huzurunuzu kaçırmaya kararlıyız!
MİB MYK Mart Ayı Toplantısı

Kürt Sorunu Üzerine
Konferanslar... / 1
Devletin Kürt açılımı - H. Fırat

Güç Birliği Platformu
Alman emperyalizminden özgürlük ve demokrasi dileniyor! - K. Ali
İşçi bir kadının “Merkel’e açık mektup”a itirazı var - Z. Rençber
Hugo Chavez deneyimi
Hugo Chavez: Sosyalizm kavgasında yaşamaya devam edecek!
Devrimci Kadın Kurultayı tebliğleri... / 4 Kadınların örgütlenme ve
mücadele sorunu!
Emeğin ve emekçinin dostu, sınıf mücadelesinde ortaya çıkar!
“Beyazıt Meydanı’ndaki ölü”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Devrimci Kadın Kurultayı tebliğleri... / 4

Kadınların örgütlenme ve
mücadele sorunu!

 

Kadının toplumsal yaşamda ikinci plana itilerek cins olarak ezilmesi, özel mülkiyetin/sınıfların ortaya çıkışı ile başlamakta, bu olgunun kendisi kadın sorununa tarihsel ve sınıfsal bir karakter kazandırmaktadır. Bu tarihsel-sınıfsal kaynak, kadın sorununun çözümünün koşullarına da işaret etmekte, kadının kurtuluşunun sosyalizmde olduğunu ortaya koymaktadır. Bu da, emekçi kadın çalışmasında, sınıfın genel kitlesinin ayrılmaz bir parçası olan kadın işçilerin temel alınmasını zorunlu kılmaktadır. Zira, genelde kadınların özgürleşmesi, ancak bu mücadelenin kazanımları ve zaferi ile mümkün olacaktır.

Marksizm-Leninizm ışığında yaptığımız bu belirlemelere bağlı olarak tebliğimizde; işçi ve emekçi kadınların talepleri ve komünistlerin bu talepleri ele alış yöntemi, kadınların örgütlenme sorunları ve bunun araçları, yöntemleri vb. üzerinden komünistlere düşen görevleri tanımlamaya çalışacağız.

Emekçi kadınların mücadelesinin ve örgütlenmesinin araçları

Kapitalizmde kadın ve erkek işçi, aynı baskı ve kölelik ilişkilerine mahkûm edilmektedir. Sınıfsal konum üzerinden şekillenen bu toplumsal sorun her iki cinsi de kapsamaktadır. Fakat işçi ve emekçi kadınlar, sınıfın genel sorunlarının yanı sıra kadın olmaktan kaynaklı bir dizi sorunla da yüzyüzedirler. Bu olgu emekçi kadınların, hem sınıfsal hem de cinsel sömürü ve ezilmişliğe karşı mücadele etmesini zorunlu kılmaktadır. Çünkü kadın ücret artışı, sigorta, örgütlenme vb. haklar için mücadele ederken, aynı zamanda cinsel sömürüye, şiddete, töreye, aşağılanmaya, aile ve toplum içindeki ikincil konumuna karşı da mücadeleyi yükseltmek durumundadır.

Tam da bu olgu, sınıfın organik bir bileşeni olan emekçi kadınların, mevcut düzene karşı mücadele sürecinde erkeklerle omuz omuza yerlerini almalarının daha güçlü bir biçimde örgütlenebilmesinin bir olanağıdır. Bu nedenle biz komünistlerin görevi, tüm sınıf örgütlerinde, mesleki örgütlenmelerde ve demokratik kitle örgütlerinde kadın ve erkek emekçilerin birlikte mücadelesini örgütlemektir.

Kadını salt kendi özgün talepleri çerçevesinde ayrı örgütlenmeye yöneltmek, emekçi erkeği kadın sorunu çerçevesindeki görevlerine yabancılaştıracağı gibi, kadın emekçiyi de mücadelesinde yalnızlaştıracak, ufkunu daraltacak ve bilinç bulanıklığı yaratacaktır. Tıpkı bugün KESK içerisinde yaşandığı gibi, hak ve özgürlükler mücadelesi salt kadın mücadelesine daraltıldığı içindir ki, mücadelenin kısırlaşmasına ve giderek dejenere olmasına yolaçacaktır.

Kadın sorununun gerçek çözüm yolu ancak, sınıfların ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir mücadele içinde açılabilir. İşçi sınıfının bir parçası olarak bu mücadelede yerlerini alan kadınlar, erkek sınıf kardeşleri ile birlikte, kurulu düzene yönelik mücadeleler içinde aynı zamanda “erkek egemen ideoloji”ye karşı da güçlü ve etkili bir mücadele verebilirler. Mücadelenin bu boyutunda da kadın işçiye en büyük desteği erkek sınıf kardeşleri vermek zorundadırlar.

Emekçi kadınlara yönelik çalışmada açıklık getirilmesi gereken önemli noktalardan biri, “bağımsız kadın örgütlenmesi” sorunudur. Bu sorun kadın çalışmasında tartışma yaratan alanlardan biridir. Biz komünistler, feministlerin ve soldaki versiyonlarının savunduğu tarzda bir bağımsız kadın örgütlenmesini doğru bulmuyoruz. Çünkü, işçi ve emekçilerin ortak mücadelesinden, bu çerçevede birlikte yer alacakları parti, sendika ve diğer kitlesel sınıf örgütlerinden bağımsız bir kadın örgütlenmesi olamaz. Kadın ve erkek emekçiler, parti örgütünden sendikal örgütlere, demokratik kitle örgütlerine kadar tüm sınıf örgütlenmelerinde birlikte mücadele etmelidirler. Emekçi kadın ile emekçi erkek ancak sınıfa karşı sınıf savaşımında omuz omuza mücadeleyi yükseltebildikleri koşullarda, kadın sorununun özgül boyutundaki mücadele de daha güçlü bir biçimde verilebilecektir.

Emekçi kadınları ayrı bir örgütlenmeye yöneltmek, devrimci sınıfın gücünü bölmekten, kadın-erkek tüm emekçilerin kölelikten kurtulma mücadelesini zayıflatmaktan başka bir sonuç yaratmayacaktır. Dahası, kadının mücadelesini salt kadın olmaktan kaynaklanan sorunlar alanına hapsederek, onun tam da bu düzene karşı sınıfsal mücadeleler içinde aşabileceği geri konumunu aşmasını güçleştirecektir.

Kuşkusuz bu, emekçi kadınları örgütlemeye yönelik çalışma çerçevesinde özgün araçları, kitle örgütleri bünyesinde kadın sorununa yoğunlaşacak komisyonlar, komiteler, vb. oluşturma ihtiyacını ortadan kaldırmamaktadır. Tersine, bu tür araçlar kadınların mücadeleye çekilmelerini kolaylaştıran bir rol oynayacaklardır.

Bu komisyonların temel görevi, işçi ve emekçi kadınlara yönelik aydınlanma ve bilinçlendirme faaliyeti yürütmek, popüler broşür, bülten ve benzer araçları da kullanarak, onları özgün sorunları ve talepleri üzerinden de mücadeleye çekebilmektir.

Fabrikalarda, mesleki örgütlenmelerde, kültür kurumlarında, işçi derneklerinde, vb. oluşturulacak kadın kollarının, işçi-emekçi kadın komisyonlarının temel işlevi, bulundukları alanlarda kadınlara yönelik özgül çalışmayı planlayıp somutlaştırmanın ötesinde, bunu bünyesinde yer aldığı örgütün geneline maledebilmektir.

Öyleyse:

* Tüm işçi ve emekçi kadınlar, parti, sendika ve diğer kitlesel sınıf örgütlerinde erkek işçi ve emekçilerle birlikte örgütlenmelidirler.

* Mevcut mesleki ve sınıfsal örgütler içinde, kültür kurumlarında, işçi derneklerinde vb., kadınlara yönelik özgül çalışmanın ihtiyaçlarına yanıt verebilen uzmanlaşmış örgütlenmeler olan işçi ya da emekçi kadın komisyonları oluşturulmalıdır.

* Örgütlü ve örgütsüz tüm fabrika ve işyerlerinde de işçi ve emekçi kadınları yaşadıkları çok yönlü sorunlar üzerinden mücadeleye çekecek komite, komisyon vb. örgütlenmelere gidilmelidir.

Komünistlerin işçi ve emekçi kadının
özgül sorunlarına yaklaşımı

Kadın sorunu demokrasi sorununa indirgenemeyecek denli köklü ve kapsamlı bir temel toplumsal sorundur. Bu nedenle komünistler, işçi ve emekçi kadını öncelikle kendi sınıfsal kimliği üzerinden kazanmayı ve etkin kılmayı hedeflerler. Fakat, işçi-emekçi kadına yönelik çalışmalarını yalnızca onun sınıf konumundan kaynaklanan sorunlarına indirgemezler; bu temel üzerinde işçi kadının cinsel konumundan kaynaklanan özgül sorunlarını, çıkarlarını ve bu çerçevedeki talepleri uğruna mücadelesini örgütlemeyi de bu çalışmanın temel önemde bir boyutu olarak ele alırlar.

Dolayısıyla, sınıfsal temelli sorunlarının yanısıra, kadınının cinsel konum ve ezilmişliğinden kaynaklanan sorunları da, komünistlerin sınıf çalışmasının özgül bir alanıdır. Kadın ve erkek işçi ve emekçi, kapitalist toplumda genel planda sınıfsal baskı ve kölelik ilişkileri içerisindedir ve bunun çok yönlü toplumsal sonuçlarını yaşamaktadır. Ama kadın işçi ve emekçi, bunun yanısıra kadın olmaktan kaynaklanan bir dizi sorun yaşamaktadır. Bu sorunları yalnızca gündelik toplum yaşamında ve kültürel düzeyde değil, yalnızca aile ve ev ilişkileri içinde de değil, bizzat üretim sürecinde de yaşamaktadır. Ev köleliği sermaye köleliği ile birleşmekle kalmamakta, sınıfsal ezilme ve sömürülme cinsel konum üzerinden ayrıca ağırlaşarak yeni boyutlar kazanmaktadır. Böylece cinsel ezilme kapitalist sömürü ilişkileri içinde çok daha geniş bir zemine oturmaktadır.

Bunun içindir ki komünistler, işçi ve emekçi kadını sadece sınıfsal ezilmişliği değil, bu temelde daha da katmerleşen cinsel ezilmişliği ile iki katlı bir baskı ve sömürüye maruz kalması üzerinden de mücadeleye çekme çabası içindedirler. Bu ikisi birbiriyle kopmaz bir bütünlük taşımaktadır.

Temel bir toplumsal sorun olması nedeniyle “Kadının kurtuluşu sosyalizmle mümkündür!” demek, hiçbir biçimde bugün kadın sorunu çerçevesinde demokratik haklar mücadelesinin önemini azaltmamakta, tam tersine, yukarıdaki bakışaçısı çerçevesinde, bu alandaki mücadeleye özel bir önem kazandırmaktadır. Fakat bu mücadele kendi içinde bir kadın hakları mücadelesi olarak değil, kadının sınıfsal ezilmişliği ile bütünlüğü içerisinde ele alınmaktadır.

Öyleyse;

* İşçi ve emekçi kadınların özgün sorunlarına dayalı demokratik talepleri ile sınıfsal talepleri arasındaki bağ doğru bir biçimde kurulmalı, nihai kurtuluşun sosyalizmle mümkün olduğu perspektifi, kadının özgül sorunları üzerinden bir mücadelenin önemini zayıflatan bir rol oynamamalıdır.

* Öte yandan, işçi ve emekçi kadınların gündelik acil demokratik talepleri ve siyasal istemleri üzerinden mücadelesini örgütlerken, sosyalist propaganda çalışması bunun olmazsa olmaz bir boyutu olarak ele alınabilmelidir. Bu ikisi arasındaki bağı doğru bir biçimde kuramayan bir propaganda-ajitasyon çalışması düzen içi reformlar mücadelesinin ötesine geçemez.

Komünistlere düşen görevler

Komünist partisi işçi sınıfının öncü müfrezesidir. Bundan dolayı, geniş kitlelere politikalarını taşırken, saflarını işçi sınıfının diri öncü güçlerine açar. Bu çerçevede, işçi sınıfının organik bir parçası olan öncü kadın işçilerin komünist partiyle buluşmasını kolaylaştıracak yol, yöntem ve araçlar üzerinden parti saflarını güçlendirmede doğrultusunda üzerine düşen görev ve sorumlulukların gereklerini yerine getirir.

Bu doğrultuda:

* İşçi ve emekçi kadınların bilinçlenmesi, mücadeleye çekilmesi ve örgütlenmesi amacıyla çok yönlü araçlar kullanılmalıdır. Bu çerçevede emekçi kadın bültenleri bir araç olarak kullanılabilmeli, bülten sayfaları hem komünist partinin kadın politikasının taşıyıcısı hem de emekçi kadınların kürsüsü olabilmelidir. Süreklilik taşıyan merkezi bir emekçi kadın bülteni kadın çalışmasının geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir.

* Emekçi kadının mücadelesine ve örgütlenme sorununa yönelik reformist yaklaşımlar ideolojik mücadelenin konusu haline getirilmelidir.

* İşçi sınıfının öncü kadın unsurlarının işçi sınıfının partisiyle bütünleşmesinin önünü açabilecek değişik araç, yol ve yöntemler geliştirilebilmelidir.

***

Sonuç olarak kadın çalışması, işçi kadının cinsel eşitsizlik ve ezilmişlikten gelen özgül sorunları ile sınıfsal ezilmişliğini birleştirmek durumundadır. Zira sınıfın ortak sorunları ve çıkarlarının ötesinde, işçi kadınların cinsel ezilme ve sömürülmeden kaynaklı özgül sorunları ve ihtiyaçları, bununla bağlantılı çıkarları vardır. Bunları içermeyen bir sınıf çalışmasıyla, kadın sorunu çerçevesinde başarılı bir mücadeleyi örgütlemek mümkün değildir.

 

 

 

 

Emekçi kadınları sınıf mücadelesi özgürleştirecek!

Kadının cinsel kimliğini öne çıkartan ve bu yolla sınıf bilinci kazanmasının önüne geçen anlayışlarla mücadelenin önemi ortadadır. Kapitalizmi doğru tahlil eden ve sınıflar mücadelesinin penceresinden bakan bizler açısından sınıflar üstü bir kadın sorunu olamaz. Çözümün de tam da bu nedenle, kadının sınıfsal konumunun farkına vararak örgütlenmesiyle gerçekleşeceğini biliriz.

Mevcut toplumsal sistemde işçi ve emekçi kadınların maruz kaldıkları katmerli sömürü, baskı ve eşitsizlik ortadadır. HEY tekstil örneğinde olduğu gibi, kadın işçilerin kadın patronlar tarafından sömürüldükleri ya da ev işlerinin köleleştirici zincirleriyle bağlanmış ev emekçisi kadınların, ayrıcalıklı sınıftan kadınların ev işlerini üstlendiği, ev temizliğini, çocuk bakımını ve hatta kişisel hizmetlerini yaptıkları da ortadadır. Tüm bu yalın gerçekler bile sınıflardan bağımsız bir kadın sorunu olamayacağını tekrar tekrar gözler önüne sermektedir.

Bir de buna sermaye sınıfından kadınların işçi ve emekçi sınıftan kadınlara nasıl baktıklarını ortaya seren açıklamalarını eklemek gerekmektedir. Zira böylesi örnekler sınıfsal gerçeği çok net ortaya koymaktadır.

Geçtiğimiz günlerde CAPİTAL ve Ekonomist dergileri öncülüğünde gerçekleştirilen ‘CEO Club’ toplantılarının 2013 yılı ilk toplantısında Türkiye’nin kadın kapitalistleri bir araya geldi. Bu toplantıda konuşan Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, kadınların sermaye örgütlerinde yönetici konumda daha fazla olmalarından duyduğu memnuniyeti söyledikten sonra, sermaye birikimini elde etmelerinde işçi ve emekçi kadınların emek sömürüsü dışında nasıl da işe yaradıklarını şöyle açıklamaktadır: “Tüketici, gelişen ve refah düzeyi artan toplumda, çalışan ve para kazanan kadın, aynı anda karar verici kadın oluyor. Kadın tüketiciler, dünya toplam tüketici harcamalarının 20 trilyon dolarını kontrol ediyor. Ev satışlarının yüzde 91’inde, araba satışlarının yüzde 65’inde, sağlık harcamalarının yüzde 80’inde ve bilgisayar alımlarının yüzde 66’sında son kararı kadınlar veriyor. Dolayısıyla müşterilerimiz, ürünlerimizde karar vericiler, kadın. Eğer hiçbir şey bilmiyorsak, kadınlara organizasyonlarımızda bunun için ihtiyacımız var.

Kendi sermaye sınıfının ve buradan gelme üstünlüklerinin farkında olan Güler Sabancı ayrıca bu konuşmasında , “Biz sadece kadınlar üstün olsun, istemiyoruz. Erkekler üstün oldular üstünlüklerini eşitleyelim istiyoruz” diyerek kapitalizmde eşitlik nasıl olur bunu da özetlemiştir.

Sınıf farkı gerçeği bu kadar gözler önündeyken, ısrarla sınıflar üstü bir kadın eşitliğinden bahsetmenin nasıl bir ideolojik savrulma olduğu ortadadır. Sınıflar gerçeğini yok saymak isteyen ve buradan doğru da sömürüsünü gizlemek isteyen “aynı gemideyiz” diyen patronlar, göz boyamak için 8 Mart gibi gündemleri kullanmaktadırlar. “Kadınlar Günü” adı altında özelde kadına yönelik şiddet örnekleri üzerinden sahte göz yaşları dökülmekte, kadın işçi ve emekçilerin diğer sorunları göz ardı edilmektedir. Oysa kadın-erkek fark etmeden tüm kapitalistler kadın iş gücünün ucuz ve ataerkil kültürün de etkisiyle daha kolay sömürülebilir olduğunun farkındadırlar. İşçi ve emekçi kadınları fabrikalarda yoğun emek sömürüsünde kullanmanın dışında, üretilen ürünlerin tüketiminde önemli bir araç olarak gören Güler Sabancı kadar, bir diğer zengin aileden olan Mustafa Koç’un, “Kadınların işgücüne katılımı yönündeki çalışmalar artarak devam etmeli” demesi de bundandır.

Zenginliklerini işçi ve emekçilerin sömürüsü üzerine kuran sermaye sınıfına mensup kadınların işçi ve emekçi kadınlarla sadece “kadın” kimliğinde nasıl bir ortak paydası olabilir?

En zengin 100 Türk listesinin 5. sırasında yer alan Doğuş holding patronlarından Filiz Şahenk 3 bin dolar geliriyle, fabrikalarında çalıştırdığı kadın işçilerle hangi ortak özelliğe sahiptir? Sadece kadın olmak mı?

Feminist literatürde yer alan “kız kardeşliğinin, kadın mücadelesinin ya da kadın dayanışmasının” kapitalist bir düzende nasıl bir karşılığı olabilir ki?

En zengin 100 Türk listesinde geçen yıl 6 olan kadın milyarder sayısının 10’a yükselmiş olmasına sevinmeli miyiz? Ya da bu kadınların sermaye sınıfının toplam servet içindeki payının yüzde 20,4 olmasını “kadın mücadelesinin” başarılarından biri mi saymalıyız? Bu servetlerinin gerisinde kadınıyla erkeğiyle işçilerin emeğinin sömürüsü olduğu gerçeğini unutarak mı?

Gerçek şudur ki, iki ayrı sınıf ve iki ayrı dünya vardır. Çıkarları birbirine zıt bu iki sınıfı, işçi sınıfı ve sermaye sınıfını, cinsiyet temelinde zorlama “eşitleme” çalışmalarının işçi ve emekçilerin mücadelesine ket vurduğu, sermayeye düzenin işine geldiği ortadadır.

Kadın sorunu kadın ve erkek karşıtlığına indirgenemeyecek denli kökleri derinde olan toplumsal ve sınıfsal bir sorundur. Bundan dolayı ancak sınıf mücadelesinin yükseltilmesi ve kapitalizmin toplumsal bir devrimle yıkılmasıyla çözümün zemini elde edilecektir.

Bu nedenle günümüz koşullarında kadın işçi ve emekçilerin sınıf bilincine varması ve bu bilinçle örgütlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle işçi ve emekçi kadınlar, “kadın mücadelesinde” değil sınıf mücadelesinde özgürleşecektir. Ve bu mücadelede, “kadın dayanışmasına” değil sınıf dayanışmasına, “kız kardeşliğe” değil yoldaşlığa ihtiyaç vardır.