15 Ocak 2010
Sayı: SİKB 2010/03

 Kızıl Bayrak'tan
Amerikancı rejim toplumsal dinamikleri şiddetle bastırmaya çalışıyor.
TEKEL direnişi ve
gündeme getirdiği sorular...
Sermaye yeni saldırılara hazırlanıyor!
TEKEL’de direniş günlüğü.
Binler TEKEL direnişiyle dayanışma için eylemdeydi
TEKEL, itfaiye ve Esenyurt işçileriyle sınıf dayanışması büyüyor.....
Direnişe omuz vermek için 17 Ocak'ta Ankara'ya!.
Asemat işçisinin kaleminden grev süreci.
Sİ-DER’den Adana sanayi işçilerine çağrı..
Entes’te direniş güncesinden..
Sınıf hareketinden.
TKİP III. Kongresi
Açılış Konuşması…
Sermaye düzeni katletmeye devam ediyor!
Dreyfus’tan Sabra’ya, burjuva hukuku iktidarın dolaysız bekçisidir!
2010 polis terörü ve linç girişimleri ile başladı.
Devlet terörüne karşı dayanışma
Gençlik eylem ve etkinliklerinden
Korkularını kabusa çevireceğiz!.
On binlerce kişi Rosa Luxemburg ve Karl Liebnecht’i mezarları başında andı
Blackwater şirketi yeni ihale peşinde
Ulusal soruna
devrimci yaklaşımın paradoksları - 5
KENT AŞ. direnişi üzerine.
Polis katletti, yargı temize çıkardı 
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 


KENT AŞ. direnişi üzerine...

Beklemecilik mücadeleyi ve
kazanımı yok etti!

Başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde sınıf hareketinde 2009’da belli bir canlanma oldu. Aynı durum İzmir için de geçerli. Sayısal olarak değilse bile nitelik olarak bir canlanma oldu. Bunu, Kent AŞ direnişinden yola çıkarak söylüyoruz. 30 Nisan 2009 tarihinde Karşıyaka Belediyesi’nin bir kısmı, bu yıl ilçe yapılan Bayraklı Belediyesi’ne dahil edildiği için, Karşıyaka’nın CHP’li Belediye Başkanı, “işlerde daralma oldu” gerekçesiyle yaklaşık 300 Kent AŞ işçisini işten çıkardı. Hemen ertesi gün CHP’nin finansörlerinden biri olan Altaş firmasına, çıkarılan Kent AŞ işçilerinin işi verildi. Altaş firması işlerde daralma olduğu için çıkarılan 300 işçinin yerine, yaklaşık 400 işçiyle aynı işi yapmaya başladı. Bunun üzerine Kent AŞ işçileri direnişe geçti. 1 Mayıs 2009’da başlayan direniş, Kasım ortalarında Genel-İş Sendikası tarafından bitirildi. Direniş süresince işçiler, sendikanın çizdiği çerçevede hareket ettiler. Bu yüzden direnişin akıbetinde Genel-İş Sendikası belirleyici rol bir oynadı.

Genel-İş Sendikası’nın Kent AŞ direnişindeki belirleyici rolünü ayrıntılandırmadan önce, senenin başında yaşanan taşeron işçilerin direnişinden söz etmek gerekiyor. Belediyenin park-bahçe işlerini yapan Kürşat ve Vira taşeron şirketlerinde çalışan işçilerin sözleşmeleri 11 aylık yapılıyordu. Sene sonunda sözleşmeler bittiği için taşeron işçileri işsiz kalıyordu. İşsiz kalmalarını engelleyip belediyeye kadrolu geçmek amacıyla taşeron işçileri 2008 sonlarında eylemlere başladılar. İlk günlerde eylemlere taşeron işçilerinin tümü olmasa bile önemli bir çoğunluğu katılıyordu. Belediye bir taşeron şirketle sözleşmesini sene başında yeniledi. Sözleşmesi yenilenen taşeron işçileri direnişin dışında kaldı. Diğer taşeron şirketin işçileri direnişlerini sürdürse bile, birkaç ay sonra direnişte kalan işçi sayısı 50’yi geçmedi. İşçiler Büyükşehir Belediyesi önünde açlık grevi başlattılar. Açlık grevinin ilk günlerinde basın açıklaması vb. eylemler yapıldı ve ardından direniş sadece beklemeci bir hal aldı.

Açlık grevi eylemlerle desteklendiğinde hak alıcı olabilir. Açlık grevi tek bir eylem olarak görülüp başka eylemlerle güçlendirilmediğinde, hak alıcı olmuyor, giderek süreci tüketiyor. İşyeri işgali, açlık grevine göre daha militan ve hak alıcı bir eylem. Ne var ki eğer eylem sadece işgalle daraltılıp beklemeciliğe dönüşürse, bu eylem bile tüketici bir rol oynar. Çünkü sermaye beklemiyor. Medya başta olmak üzere elindeki tüm imkanları kullanıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, taşeron işçilerinin direndiği sırada dahi, taşerona son vereceği yalanlarını rahatlıkla söyleyebiliyordu. Onun yalancılıktaki maharetinden çok, eylemin açlık grevine hapsolması, dahası neredeyse hiçbir şey yapılmaması onu rahatlatıyordu. Sadece belediye önünde açlık grevinde olan taşeron işçilerini görenler, onun yalan söylediğini fark edebilirdi. Nihayetinde açlık grevi, işçilerin ilerde kadrolu olacağı “sözüyle”(!?) yine taşeronda çalışmasıyla sona erdi.

Taşeron işçilerinin direnişi Mart ayında sonlandı. Mayıs’ta da Kent AŞ işçilerinin direnişi başladı. Kent AŞ işçilerinin ilk kitlesel eylemi 26 Mayıs 2009 tarihinde gerçekleştirildi. Aynı eylemde Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Erol Ekici ve DİSK Başkanı Süleyman Çelebi’nin konuşmaları ise, Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak’a yüklenen ama neredeyse CHP’nin propagandasını yapan bir içerikteydi. Gerek işten atılan işçilerin üye olduğu 5 No’lu şube, gerekse Genel-İş ve DİSK bürokratlarının tümü, direnişin sonuna dek CHP’yi savunan bir hat izlediler.

İşçiler sendikanın kararıyla Karşıyaka Belediyesi’nin Örnekköy’deki şantiyesinde beklemeye başladılar. Bir süre sonra polis gücüyle işçiler şantiyeden çıkarıldı. Bekleme bu kez şantiye önünde sürdü. Polis bir gece operasyonuyla şantiyedeki iş makinalarını çıkardıktan sonra 30 civarında işçi CHP İzmir İl Merkezi’ni işgal ettiler. Sendika işgale son verdi ve şantiye önünde bekleyişini sürdürdü. Bu süreçte şantiye önünde beklemeye devam eden işçi sayısında giderek azalmalar oldu.

İşçilerin basıncıyla 16 Eylül’de Ankara yürüyüşü başladı. 16 Ekim’den sonra da, Ankara’da Abdi İpekçi Parkı’nda bekleyiş başladı. Sendika, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’dan randevu talep etti. İşçiler randevuyu kabul etmeyen Deniz Baykal’ı Abdi İpekçi Parkı’nda beklemeye devam ettiler. Ama sermaye beklemedi. Önce Alperen Ocakları’yla işçilere saldırdı, ardından direnişçi bir işçinin ifadesiyle, “polis ocakları”yla saldırıldı. Saldırılardan birkaç gün sonra domuz gribi ve havaların soğuması vb. gerekçelerle yalnız parktaki bekleyiş değil direniş de bitirildi.

İşçiler İzmir’e döndükten sonra kendi aralarında bir direniş komitesi kurdular. Komite işçi eşleriyle birlikte 80 kişiyle CHP İzmir İl Merkezi’ni işgal etti. İşgal 1 gün sürdü. İşgal yarım saat bile sürseydi, sendika inisiyatifinin aşılması anlamında önemliydi. Sendika inisiyatifinin o güne dek aşılamamasının nedeni, sadece sendikaya duyulan boş bir güven değil asıl olarak işçilerin kendilerine güvenlerinin olmamasıydı. Hemen hemen her işçi sendikanın yaptığından daha fazlasını yapmak gerektiği fikrinde birleşiyordu. Ama, “ ne yaparsa sendika yapar” fikrinde de birleşiyorlardı. Buna rağmen Ankara yürüyüşü için basınç oluşturmaları ileri bir adımdı. Sonuçta direnişte belirleyici olan sendika oldu. İşçi sendikası olması gereken Genel-İş direnişte başarısız oldu. İşçiler açısından ise bu direnişten çıkarılan ders kesinlikle büyük bir kazanımdır. Sınıf hareketinin bir kazanımıdır. Sınıf bir kez daha beklemeciliğin coşkuyu ve kararlılığı yok ettiğini, başarıyı engellediğini gördü.

İzmir’de de sınıf hareketinde genelde olduğu gibi bir canlanma var. Bu canlanma İzmir’de belediyelerde görüldü. Üretim sektöründe ise, krizin etkileri daha yoğun yaşanmasına rağmen pek bir direniş yaşanmadı. Bununla beraber, tepkiye dönüşmeye hazır bir öfkenin birikmekte olduğu da bir gerçek. Bu öfkeyi eyleme dönüştürmek devrimci bir müdahaleyi zorunlu kılmaktadır. Gerek sınıfta yaşanan canlanmanın devrimci bir yöne kanalize edilmesi, gerekse tepkisizlik duvarlarının parçalanması devrimci bir müdahaleyle doğru orantılıdır. Sınıf devrimcileri bu ihtiyacın farkındadır ve buna denk düşer bir çabayla sürece müdahale etmektedirler.

İzmir’den sınıf devrimcileri

 

 


TEKEL işçilerine enternasyonal destek

5 yıldır sürekli bir biçimde yapılan “Pazartesi yürüyüşleri”nde biri de 11 Ocak’ta gerçekleştirildi. Eylemde, SPD-Yeşiller hükümetinin “2010 ajandası” adı altında işçi sınıfına yönelik saldırıları sonucunda Almanya’daki yoksulluğun arttığına dikkat çekildi.

TEKEL işçileriyle enternasyonal dayanışma

Bu haftaki eylemin bir diğer teması da, TEKEL işçilerinin direnişiydi. BİR-KAR’ın Almanca ve Türkçe yaptığı konuşmada, TEKEL işçilerinin talepleri ve buna karşılık devletin aldığı tavır anlatıldı. 4/C’nin TEKEL işçilerinin modern kölelik koşullarını ağırlaştırmaktan başka bir anlama gelmediğinin ifade edildiği konuşmada, bu durumu kendi öz deneyimiyle gören ve anlayan TEKEL işçilerinin, her türlü devlet terörüne karşı görkemli bir şekilde direndiği belirtildi.

Kızıl Bayrak / Stuttgart