İşsizlik sorununun önlenebilmesi için yüksek işgücü maliyetlerinin ve vergi yükünün azaltılması gerekiyor, İşçiler çalışmadan para alıyor...
Bu sözler, MESSin çıkarmış olduğu BİZ BİZE bülteninden. BİZ BİZE metal patronlarının bülteni. Bültenin Aralık sayısında İşgücü maliyetleri çalışma hayatını zorluyor başlıklı yazı işsizlikle mücadele etmenin yollarını gösteriyor. İşsizlik sorununun çözümü için de patronlara bazı öneriler sunuyor. Ancak öyle öneriler sunuyorlar ki, lafı işçilerin çalışmadan para aldıklarına ve işsizliğin de bu yüzden büyüdüğüne getiriyorlar.
İşsizlik sorununun çözülebilmesi için yüksek işgücü maliyetlerinin ve vergi yükünün azaltılması gerekiyormuş. İşgücü maliyetlerinin çoğunu da sosyal yardımlar ve işverenlerin devlete yaptığı ödemeler oluşturuyormuş. Çalışılan süreden çok çalışılmayan sürelere ödeme yapılıyormuş. İşçiler çalışmadan para alıyorlarmış! Bu da işverene büyük yük getiriyormuş!
Bu iddialar tümüyle yalan. Yapılan araştırmalar bile en çok çalışan ancak en düşük ücret alan işçilerin Türkiyeli işçiler olduğunu gösteriyor. Son bir yılda dış ticeret hacmi % 30un üzerinde artmış bulunuyor. 110 milyar doları aşması beklenen bu dış ticaret hacminin yaklaşık 45 milyar dolarını ihracat oluşturuyor. Eğer işçiler çalışmasaydı, dış ticaret hacmini bu oranda nasıl arttırabilirdiniz? Pek övündüğünüz ihracat patlamasını nasıl gerçekleştirebilirdiniz? Tabii ki ucuz işçilikle. İstihdamı azaltarak, daha az işçiyi daha çok çalıştırarak.
Uyguladığınız esnek çalışma modeliyle kârlarınıza kâr katıyorsunuz. Bunu da azaltılmış işgücü ile yapıyorsunuz. Kriz süresince işten çıkarılanların yerine yeni çalışan alınmıyor, ama azaltılmış işgücü ile hedeflenen üretim düzeyine ulaşılıyor. İki kişinin yapacağı işi bir kişiye yaptırıyorsunuz. Buna da verimlilik artışı diyorsunuz. Çalışılan saat başına ücretler azalırken, çalışılan saat başına verimlilik artıyor!
Patronların asıl derdi, onların sırtında kambur olan işçilere yapılan sosyal yardımlar. İşsizlikle mücadele adında şimdi de gözlerini işçilere ödenen sosyal yardımlara dikmişler. Sosyal yardımların adı da çalışılmadan alınan para oluyor. Patronlar dişediş mücadelelerle kazanılmış sosyal haklara göz diktiler. Kölelik yasasıyla zaten bunu alabildiğine açık yapıyorlar.
Milyonlarca işçi sosyal haklardan yoksun çalışırken hangi haklardan bahsediyorsunuz? Öyle ki, 12 milyon işçinin zaten hiçbir sosyal güvencesi yok. Çalışanların %27sinin kaydı bile yok. Sigortasız, sendikasız, düşük ücretle çalışan, ama emeğinin karşılığını alamayan milyonlar varken işçilerin çalışmadan para aldıklarını nasıl söyleyebilirsiniz? Peki öyleyse nüfusun %40ı neden aç? Milyonlarca işçi gece-gündüz çalıştığı halde neden aç yatıp aç kalkıyor? Açlık sınırının da altında yoksulluk ve sefalet içinde yaşam mücadelesi veriyor?
Sosyal haklarla çalışan kaç işçi kaldı? Kırıntı da olsa sosyal hakları olan işyerlerinde ise örgütsüzleştirme saldırısıyla birer birer bu hakları gaspediyorsunuz. Kölelik yasasıyla yasalarda kısmen varolan tüm hakları gaspettiniz. Daha ne istiyorsunuz? Verdiğiniz sefalet ücretlerini de vermemek mi?
Sömürünün had safhada olduğu birçok fabrikada, atölyede aylarca ücret vermeden, üstelik kayıt dışı işçi çalıştırıyorsunuz. Öyleyse hangi işçi maliyetinden ve hangi vergilerden bahsediyorsunuz? Devlet, prim, kesinti ve vergileri yasalara uygun hareket eden işverenlere yüklemek suretiyle elde ediyormuş. İşçilerin kanını emmek söz konusu olduğunda ne yasa tanıyorsunuz ne hak, ne de hukuk! Zaten varolan yasalar da siz patronların çıkarına göre hazırlanmıyor mu? Hanginize sigortasız işçi çalıştırdığınız, işçilerin yasal haklarını gaspettiğiniz için, vergi kaçırdığınız için ceza geliyor. Asgari ücretli bir işçinin maaşının %40ı kesintilere gidiyor. En çok vergiyi ödeyen işçi iken, nasıl oluyor da vergi yükü siz patronların üzerinde oluyor? Kaçırdığınız vergilerle doldduğunuz kasaları nasıl da unutuyorsunuz?
İşsizliğin yaratıcılarının işsizliğin önlenmesi için sunduğu çözüm önerileri de ancak kendi çıkarlarını koruyan öneriler olabilir. Doğru olan bir şey var ki, o da ülkemizde işsizlik sorununun olduğudur. İşsizlik oranı %16ya varmış durumdadır. Ancak bu sorunun gerçek ve kalıcı çözümü patronların düzenine karşı kararlı bir mücadeleyle mümkündür. Bu ülkede milyonlarca işçiyi işsiz, aç, sefil bırakan zaten siz sömürücü asalaklar değil misiniz? Kriz var diyerek kapı önüne koyduğunuz binlerce işçiyi işsiz bırakan siz değil misiniz? Öyleyse, sizin sömürücü düzeniniz yıkılmadan, saltanatınız son bulmadan ne işsizlik önlenebilir, ne de işçi ve emekçilerin azgınca sömürüsü, ezilmişliği, köleliği ortadan kaldırılabir.
TÜPRAŞın yüzde 65.76lık bölümünün blok satış yöntemiyle özelleştirilmesine ilişkin pazarlık 13 Ocakta sonlandırıldı. TÜPRAŞın özelleştirilmesi için 7 Haziran 2003 tarihinde ilan çıkarılmış ve son teklif verme süresi 24 Ekimde sona ermişti.
9 Ocakta Aliağa, Kırıkkale, Batman ve İzmitteki TÜPRAŞ işçileri işbaşı yapmayarak, TÜPRAŞ ihalesinin sonuçlanacağı 13 Ocakta ÖİB önünde eylem yapacaklarını duyurmuşlardı. Aliağadaki TÜPRAŞ işçileri 12 Ocak Pazartesi akşamı, yaklaşık 300 TÜPRAŞ işçisini alkış ve sloganlarla Ankaraya uğurladı.
13 Ocak Salı günü TÜPRAŞ rafinerilerinin bulunduğu diğer yerlerde olduğu gibi Aliağada da TÜPRAŞ işçileri iş bıraktı. Gün boyu rafineri girişinde bekleyen işçiler burada alkış ve sloganlarla özelleştirmeyi protesto ettiler.
TÜPRAŞ ihalesinin teknik olarak sonuçlanmasının ardından 14 Ocak Çarşamba günü, Ankaraya giden işçilerin gelmesiyle birlikte işçiler rafinerinin giriş kapısında toplandılar. Yaklaşık iki bin işçinin katıldığı eyleme Petkim işçileri de destek verdi. TÜPRAŞın satışına tepki gösteren işçiler alkış ve sloganlarla özelleştirmeyi protesto etti.
Eylem sırasında bir konuşma yapan Petrol-İş Aliağa Şube Başkanı İbrahim Doğangül, Devlet özelleştirme suçlarına TÜPRAŞın ihalesiyle bir yenisini daha ekledi dedi. Yeni bir TÜPRAŞ için 7 milyar doların üzerinde bir miktarın söz konusu olduğunu hatırlatan Doğangül, komik rakamlarla ülkenin en kârlı kuruluşlarını satmanın bir peşkeş oluduğunu, bu peşkeşin ancak işçilerin birleşik mücadelesiyle durdurulabileceğini ve durduracaklarını söyledi. Yüksek kazanç sağlayacak özelleştirme ihalelerine (Petkim ihalesinde olduğu gibi) son dakikada ortak olarak girmeyi alışkanlık haline getiren Zorlu Holding, TÜPRAŞ ihalesinde de bu fırsatı kaçırmamıştır. Kendisi gibi şaibeli olan Tataristan devlet petrol şirketi Tatneftin ticari işlerini yürüten Efremov GMBH ile ihalenin sonuçlanacağı g&uul;n ortak şirket kuracağını açıklayan Zorlu Grubu, ortak şirketlerini kurmadan ihalenin ortağı olmuştur. Bizler bu şaibeli ihaleye karşı tüm meşru haklarımızı sonuna kadar kullanacağız dedi.
Eylem süresince ürün giriş ve çıkışı yapılmadı. Dolum için gelen tankerler uzun kuyruklar oluşturdu. Eylem alkış ve sloganlarla devam etti.