ABD ve Almanyada onbinler savaşa karşı yürüdü...
Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı ABD emperyalizmi savaşa uluslararası arenada bir meşruiyet kazandırmak için, Iraka karşı askeri harekat tehdidi içeren bir tasarıyı BMden geçirmeye çabalarken, emperyalist savaş karşıtları tüm dünya çapında seslerini yükseltiyor. ABD bir yandan BMye sunduğu önerinin kabul edilmesi için dayatmalarda bulunuyor. Diğer yandan ise İngiltere ile birlikte Iraka düzenlediği saldırılarda kimi hedefleri vurarak, BM ile ya da BMsiz, Iraka saldırabileceğini göstermek istiyor. Bu durum, BM kararlarının Iraka yönelik müdahalede belirleyici olmadığını göstermektedir. Zira emperyalist savaş çetesinin başı Bush, BM desteği olmadan da Iraka karşı koalisyon kurulabileceğini belirterek, BM başarısız olursa, kurulacak koalisyona liderlik yapacağız diyor. Öteki yetkililerin açıklamaları bunu tamamlıyor. Beyaz Saray sözcüsü Ari Fleischer, savaş koalisyonu kurmanın çok da zor olmadığını söylerken; Dışişleri Bakanı Colin Powell ise, BM bu tartışmayı sonsuza kadar sürdüremez diyerek, BMden kendi istedikleri doğrultusunda bir karar çıkmaması durumunda Iraka saldıracaklarını açıkça ilan etmektedir. Emperyalist savaş karşıtı Hazırlıkları hızla tamamlanan ve tüm Ortadoğuyu cehenneme çevirecek olan savaşın başlaması artık bir zamanlama sorunu iken başta ABD olmak üzere tüm dünyada savaş karşıtları geniş çaplı gösterilerle seslerini yükseltiyor. Meksikadan Almanyaya, Güney Koreden Avustralyaya kadar düzenlenen gösteriler savaş karşıtlığının da her geçen gün küresel bir boyut kazandığını gösteriyor. Vietnam savaşından beri görülmemiş derecede geniş katılımlı gösterilerle çalkanan ABD, geçtiğimiz günlerde bir kez daha savaş karşıtı gösterilere ev sahipliği yaptı. Washington ve San Franciscoda düzenlenen gösterilerde göstericiler Bushun savaş planlarından vazgeçmesini istedi. Washingtonda 200 bin kişi Beyaz Sarayın çevresini sarıp Savaşa hayır!, Bomba değil Bush düşsün! sloganları atarken, gösteriye katılan ünlüler birer konuşma yaptı. San Franciscodaki gösterilere ise yaklaşık 42 bin kişi katıldı. Yürüyüşte kortejin başını çeken 20 çocuk, kitle imha silahları döviziyle birlikte Bush, yardımcısı Dick Cheney ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeldin fotoğraflarını taşıdı. Avrupada da birçok ülkede yapılan gösterilerin en geniş katılımlısı ise Almanyada gerçekleşti. Almanyada 80 kentte insanlar sokağa dökülürken, Berlindeki gösteriye yaklaşık 30 bin kişi katıldı. Özellikle son bir ay içerisinde ABD ve Avrupa ülkelerindeki emperyalist savaş karşıtı eylemler belli bir süreklilikle ve her geçen gün genişleyerek sürmekte. ABDde yapılan kamuoyu yoklamaları, Iraka yönelik bir savaşa karşı halkın desteğinin yüzde 50lilerin altına düştüğünü ve düşüşün sürekli devam ettiğini göstermekte. Tüm dünyada işçi sınıfı ve emekçiler savaşın başta petrol ve silah olmak üzere tekellerin kârına kâr kattığını; kendilerini ise hem cepheye sürülmek, hem savaşın ekonomik faturasını ödemek ve hem de hak ve özgürlüklerinin gaspedilmesiyle yüzyüze kalmak akıbetlerinin beklediğini biliyorlar. Onlar bunu bugüne kadar sayısız kez yaşayarak öğrendiler. Bugün dünyanın çeşitli ülkelerinde emperyalist savaşa karşı yapılan eylemlerde emekçiler savaşla birlikte kendi hükümetlerinin uygulamalarını da protesto etmekteler. ABDde ulusal güvenlik gerekçesiyle liman işçilerinin grevleri yasaklanırken, Avrupada hükümetler bütçeden eğitim ve sağlığa ayrılan payı kısıp savaşa ayrılan payı arttırmaktalar. Yine göçmenlere ve azınlık milliyetlere karşı ayrılıkçı politikalar uygulanırken, ilerici muhalefet üzerindeki baskılar arttırılmaktadır. Tüm bu uygulamalar savaş karşıtı gösterileri aynı zamanda mevcut hükümet ve iktidarlara karşı gösterilere dönüştürmektedir. Küreselleşmenin yarattığı yıkıma karşı G-7 zirveleri vesilesiyle alanları dolduran yüzbinler, bu kez de emperyalist savaşın yaratacağı yıkıma karşı alanları doldurmaktalar. Savaş karşıtı kitlesel bir hereket Emperyalistler Irakla başlayacak, ardından tüm Ortadoğuyu kapsayacak bir savaş için hazırlıklarını hızla tamamlarken, dünya halkları ve emekçi sınıflar da emperyalist savaşa karşı tepkilerini her geçen kitleselleşen eylemlerle ortaya koyuyorlar. Bu da savaşın birbirine karşıt her iki cephe arasında başlamış olduğunu göstermektedir. Ne var ki, ABD ve Avrupa ülkelerindeki savaş karşıtı gösteriler belli bir istikrar kazanırken, Türkiye başta olmak üzere sıcak savaş bölgesinde yer alan diğer ülkelerde henüz benzer ölçekte eylemler yaratılabilmiş değil. Oysa emperyalist savaşın yaratacağı en büyük yıkım savaş bölgesi ülkelerinin emekçi halkları üzerinde olacaktır. Emperyalizm için bölgede stratejik bir öneme sahip olan Türkiyede işbirlikçi sermaye iktidarı ile emperyalistlerin en üst düzeyde gerçekleştirdikleri pazarlıklar bunun göstergesidir. İçte ve dışta sermayenin ihtiyaçlarına uygun yeni bir hükümetin iktidara getirilmesi; cepheye sürülecek gençlerin kanı üzerinden yapılan pazarlıklar; 2003 yılına ilişkin hazırlanan bütçede eğitim, sağlık ve kamu yatırımlarının kısılıp, silahlanmaya ayrılan payın arttırılması; krdeş Kürt halkına karşı tırmandırılan şoven kampanya; seferberlik ve savaş hali kanunu ve tüzüğünün yenilenip uygulamaya hazır hale getirilmesi ve yaşanan bir dizi gelişme, ülkedeki işçi ve emekçileri bekleyen yıkımın boyutunu göstermektedir. Buna rağmen, bir takım meslek odalarının düzenledikleri eylemleri dışta tutarsak, henüz yeterince güçlü ve yaygın eylemler gerçekleştirilebilmiş değil. Seçim oyunuyla sersemletilen ve savaş pazarlıkları özenle gizlenip, Kuzey Irakta kurulabilecek bir Kürt devleti üzerinden ulusal çıkarlar perdesi ile emperyalist savaşa karşı tepkileri törpülenmek istenen emekçi kitlelere savaşın yaratacağı yıkımlar, emperyalistlerle yapılan kirli pazarlıklar, yeni hükümetin bir savaş hükümeti olduğu güçlü bir teşhirin konusu yapılıp anlatılabildiği ölçüde eylemli bir sürecin de önü açılabilir. Bugün Türkiyedeki emekçi milyonlar Irakta bir savaş istememektedir. İşbirlikçi sermaye iktidarının bir yanda savaş pazarlıkları yaparken diğer yanda savaş istemiyoruz sözleri, yanı sıra savaşa katılmanın uygun gerekçelerini yaratmak için hummalı bir çaba içinde olması, işçi ve emekçiler cehpesinden yükselecek bir tepkiden çekindiğini göstermektedir. Bir yanda yıllardır İMF programlarıyla derin bir sefalete sürüklenen emekçi milyonların savaşın yaratacağı yeni yıkımları, cepheden gelecek asker cenazelerini nasıl karşılayacakları sorusu, diğer yanda derin bir ekonomik ve siyasal kriz içerisinde debelenen sermaye iktidarı. Bu tablo üzerinden önümüzdeki günlerin birçok yeni gelişmeye gebe oldugunu görmek hiç de güç değil. |
|||||