Iraka saldırı hazırlığı devam ediyor...
ABD emperyalizmi Iraka saldırı kararı için Rus gericiliğinin gerçekleştirdiği tiyatro katliamı uluslararası kamuoyunda savaş hazırlığını gölgede bırakmıştı. Ancak bu gölge kısa sürede dağıldı. Çünkü emperyalist ve gerici güçler bu vahşi katliama destek verdiler; sorunun daha fazla gündemde kalmasını önlemek için de sahip oldukları iletişim araçlarını devreye soktular. Şimdilerde hangi gazın kullanılmış olabileceği en önemli mesele. Zira bu zehirli gaz onlara da gerekecek. Bundan dolayı Putinden kullandığı gazın patentini almaya çalışıyorlar. Iraka saldırmak için gittikçe sabırsızlanan savaş kundakçıları, yaptıkları açıklamalar, savurdukları tehditler ve Birleşmiş Milletler üzerinde kurdukları baskı ile kısa sürede yeniden gündemin ön sıralarında yerlerini aldılar. Moskovadaki katliamı, ekibiyle beraber destekleyen Bush, bu olayı Amerikan saldırganlığını haklı çıkarmak amacıyla kullanmaya çalışıyor. Çeçenlerin eylemi, teröre karşı mücadelenin önemi ve bunun ertelenemez olduğunun yeni bir kanıtı olarak sunuluyor. Rusyanın insan hayatını hiçe sayan katliamında yüzlerce tiyatro izleyicisinin kimyasal gazlarla ölmesi onları zerre kadar ilgilendirmiyor. Zira onların sicili Putini yüzlerce kez gölgede bırakacak kadar kanlıdır. BMye baskı ve şantaj BM Güvenlik Konseyine sundukları Iraka saldırı tasarısının bir an önce onaylanması için çırpınıp duran Bush ve savaş çetesi Güvenlik Konseyini yeniden tehdit etmeye başladı. Karar tasarısını tartışmak için yapılan toplantının ertelenmesi üzerine Bush, bir hafta içinde Irakın kitle imha silahları programına karşı bir tasarı çıkmaması halinde Güvenlik Konseyine karşı oylama yapmaya zorlayıcı tedbirler alınacağını duyurdu. Amerikalı yetkililer gelecek haftadan sonra Bushun Iraka karşı bir saldırı koalisyonu oluşturma çabasına başlayacağı uyarısında bulundu vb. Bu açıklamalarla BMye verilen mesaj açık; ya istediğim kararı çıkarırsın ya da başarısız kalıp işlevsizleşirsin. BM işlevsizleşince Amerika tek başına kalsa da savaş koalisyonunun başına geçip savaşı başlatacak. Iraka gidecek silah denetçileri komisyonu başkanı Hans Blix de, ABDnin saldırgan politikasına destek vererek tarafsız olmadığını ortaya koydu. Daha önce Iraklı yetkililerle yaptığı anlaşmaya uymayarak Amerikanın istediğini yerine getirmiş, 19 Ekimde başlaması gereken Bağdat ziyaretini askıya almıştı. Son olarak Washingtona giden Blix, Bushun BMye sunduğu karar tasarısına açıktan destek vererek Irakı tehdit edenler arasına katılmış oldu. Herşey petrol ve silah tekelleri için Irak petrollerine el koymak, Ortadoğu bölgesini yayılmacı, emperyalist çıkarlarına göre yeniden düzenlemek için hazırlık yapan ABD emperyalizmi, biyolojik-kimyasal silahları yasaklayan uluslararası anlaşmaları hiçe sayıyor. Pentagon-İngiliz ordusu işbirliği ile yeni nesil ölümcül kimyasal-biyolojik (kitle imha silahları) silahlar geliştirilmektedir. Amerikan bütçesinden yüz milyarlarca dolar alan Pentagon, yeni silahlar geliştirmek için sınırsız kaynak kullanıp tüm insanlığı tehdit eden silahlanma programları uygulamaktadır. Yeni geliştirilen silahların Irak halkı üzerinde deneneceği daha önce basına yansımıştı. 91 Körfez Savaşında da yeni silahlar denenmiş, TV ekranları bu silahların reklamını yapmışlardı. Savaşa katılan Amerikalı askerlerde belirtileri ortaya çıkınca, Irakta inceltilmiş uranyum kullanıldığı itiraf edilmişti. Iraka saldırının başlamaını sabırsızlıkla bekleyen silah tekellerinin, denemek için hazır beklettikleri silahları olduğundan şüphe edilemez. ABD hükümeti her zaman, silahlanma projelerinin savunma amaçlı olduğunu iddia etmiştir. Ancak tarihin tanık olduğu en barbar, en katliamcı, en küstah emperyalist güç olan bu ülkenin pratiği, bu iddianın koca bir yalandan ibaret olduğunu binlerce kez kanıtlamaya yeter. Halkları aldatması, birbirine kırdırtması da vahşetin bir başka yüzüdür. Iraka saldırı hazırlığı ile ilgili yapılan değerlendirmelerde ise Amerikan-İngiliz birliklerinin nükleer silahlar kullanacağının altı çiziliyor. Askeri teknoloji yönünde hakim güç olan ABD ekonomik alanda gerilerken, diğer emperyalist odaklar güçlenmektedirler. Bu süreç ABD haydudunu kaygılandırıyor. Emperyalist/kapitalist sistemin hakim gücü olarak kalabilmek için sahip olduğu askeri üstünlüğü daha sık ve tamamen kuralsız bir şekilde kullanmaya başladı. Bu saldırgan politika önleyici vuruş hakkı olarak da gerekçelendiriliyor. 11 Eylül, bu saldırgan politikaya gerekçe olarak kullanılmaktadır. Ancak açıklanan bazı belgeler, Amerikan yönetiminin 11 Eylül saldırısını önlemek isteyenlere baskı yaptığı, bazı FBI çalışanlarının bundan dolayı işine son verildiği gerçeğini ortaya çıkardı. Amerikan emperyalizminin savaş açmak için 11 Eylüle ihtiyacı vardı. Savaşı meşrulaştırmak için bir öcü gerekiyordu. 11 Eylülden sonra Bin Ladin ve El Kaide bu işlevi gördü. Afganistanın yerle bir edilmesi binlerce Afganlının öldürülmesi ya da tutuklanıp işkencelerden geçirilmesi ciddi bir tepki ile karşılaşmadan hayata geçirildi. Afganistan bombalanırken başka ülkeler sıraya konmuştu bile. Şimdi hedefte Irak var, ardından sıra başka ülkelere gelecektir. İşgal edilecek ülkeler zincirine hangilerinin eklenmek istendiğini tahmin etmek zor değil. Washingtondaki savaş çetesinin amacına ulaşıp ulaşamayacağı sürecin seyrine bağlı olmakla beraber, Ortadoğuda yaşayan bütün halklar emperyalist saldırganlık ve savaş tehdidi altında bulunmaktadır. Namlunun ucunda Irak halkının bulunması, diğer halkları bekleyen tehlikeyi hiçbir şekilde azaltmıyor, tersine, sıranın gittikçe onlara da yaklaştığını gösteriyor. Emperyalist savaş ve saldırganlık karşısında Dünya emekçilerine orman kanunlarını dayatan Amerikan-İngiliz emperyalist ittifakı karşısında kitleler çaresiz olmadıklarını, bu saldırganlığa karşı sessiz kalmayarak, sokaklara taşarak gösterdiler. Saldırganlık ve savaş karşıtı mücadele gittikçe güçlenmekte, değişik ülkelere yayılmaktadır. Mücadelenin içinde bulunduğu eğilimi sürdürmesi durumunda tarihte eşine rastlanmayan bir savaş karşıtı hareketin ortaya çıkması mümkün olacaktır. 26 Ekimde dünyanın pek çok ülkesinde yapılan eylemlerde yüzbinler Irak halkını sahiplendi, emperyalist savaşı lanetledi ve İsrail siyonizmi tarafından katledilen Filistin halkıyla dayanışma şiarlarını öne çıkardı. Başta Washington, San Francisco olmak üzere ABDnin birçok kentinde yüzbinlerce savaş karşıtı Bush ve savaş kundakçısı ekibini lanetledi. Yine aynı tarihte Avrupadan Latin Amerikaya, Asyaya kadar onlarca ülkede emperyalist savaş lanetlenerek, Irak halkının yalnız olmadığı haykırıldı. Emperyalist saldırganlık karşıtı hareketin savaş fiilen başlamadan kitlesel bir düzey kazanması, ABD-İngilterenin yanında siyonizmi de hedef alması olumlu gelişmelerdir. Bu hareket geniş emekçi yığınları savaş konusunda uyarıp medya tekelleri tarafından yayılan savaş çığırtkanlığının etkisini de azaltabilecektir. Bu da, savaş karşıtı hareketin yayılıp kitleselleşmesi için güçlü potansiyellere sahip olduğunu gösteriyor. Savaş ve Ortadoğu halkları Sonucunu tahmin etmenin bile korkunç olduğu emperyalist savaş karşısında Ortadoğu halkları da çıkışsız değildir elbette. Bölge halklarında biriken anti-emperyalist tepkinin örgütlenip sokağa taşması durumunda sürecin yönünü değiştirmek bile mümkündür. Ateş hattındaki Ortadoğuda olmasa bile dünyanın birçok ülkesinde yükselen savaş karşıtı mücadele izlenmesi gereken yolu gösteriyor. Genel olarak açığa çıkmasa da Ortadoğuda alttan alta biriken toplumsal tepkilerin emperyalist savaş karşıtı bir patlamaya dönüşmesi ihtimal dışı değildir. Dünyada yükselen savaş karşıtı eylemlilikler bu yönüyle olumlu örnekler oluyor. Bölge halkları monarşik, baskıcı yönetimler altında ezilmesine rağmen kimi zaman sokaklara taşan eylemler bu bölgede yerleşik kalıpların sarsılması anlamına da geliyor. Monarşik, gerici, Amerikan uşağı yönetimlerin sarsılması Ortadoğu açısından önemle üstünde durulması gereken bir konu. Böylesi bir gelişim Irak halkıyla dayanışmaya güçlü bir ivme katar. Kitlelerin basıncı altında kalan krallar, şeyhler ve emirler, tahtlarını kaybetme korkusuyla da olsa savaş karşıtı tutum alabilirler. Bu gericilerden medet beklenmeyeceği çok açık. Yine de böyle bir gelişme bile ABD emperyalizminin işini oldukça zora sokacak bir adım olacaktır. Savaş karşıtı mücadele Türkiyede de gelişmektedir. Henüz kitlesel bir boyut kazanmasa da belli bir yaygınlıkta kendini dışa vurmaya başladı. Bu olumlu gelişmeyi güçlendirmek, kitleselleştirmek, işçi sınıfı, emekçiler ve tüm anti-emperyalist güçleri kapsayacak bir düzeye çıkararak emperyalist savaşa karşı güçlü bir karşı çıkışa dönüştürmek şarttır. Bu başarıldığı zaman emperyalist saldırganlığa sert bir şamar, ama öte yandan tüm Ortadoğu halkaları için önemli bir kazanım olacaktır. Emperyalist savaş ve saldırganlığa hayır! |
|||||