İçindekiler:

27 Eylül 2022
Sayı: KB 2022/30

Sosyal bunalım derinleşiyor...
"Sosyal konut balonu"
Karanlığı kitlelerin direnişi püskürtebilir!
Düzen siyasetinde ırkçılık
Sosyal medya rejimin hedefinde...
Saray rejiminden hesap soralım!
Çocukların payına açlık düştü
"Sosyal" rant projesi
Birleşik mücadele
"İş çok, iş beğenmemek var"
Bu pisliği işçilerin örgütlü gücü temizler!
Türkiye'de işçi sınıfının görünümü"
Ulucanlar katliamının politik anlamı ve arka planı
İran'da sarsıcı gelişmeler
Şangay İşbirliği Örgütü zirvesi
Ermenistan-Azerbaycan çatışması
Almanya'da emekçiler eylemde!
Fransa'da karşılama grevleri!
Dünya Kadın Konferansı'nın ardından...
"Afrikalı kadınlar politik yaşama katılmalı"
"Konferans hedef belirlemeli"
Gençlik mücadelesinin yeni dönemi
"Yurtlara yerleştirme" yalanı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Ermenistan-Azerbaycan çatışması

 

12-13 Eylül gecesi Azerbaycan birliklerinin Ermenistan sınırını geçerek Vardenis, Goris, Sotk ve Jermuk kasabaları çevresindeki Ermeni mevzilerine saldırması üzerine bölgede çatışmalar yeniden başladı. Büyük saldırının zamanlaması “manidar” görüldü. Avrupa basınına göre Ukrayna bir karşı saldırı başlatıp Rusya ordusunu güya “geri püskürttüğü” sırada, Azerbaycan da Ermeni topraklarına büyük bir saldırı başlattı. Güney Ermenistan sınır bölgesindeki köyler, altyapı ve askeri tesisler ağır top ve insansız hava araçlarıyla hedef alındı. Erivan birkaç saat içinde düzinelerce sivilin ve 105 askerin öldüğünü duyurdu. Azerbaycan ise, çatışmalarda 50 askerinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

2020 Ateşkes Anlaşması’ndan beri yaşanan en ciddi çatışmada, taraflar ilk saldırıyı kimin başlattığı konusunda birbirilerini suçluyor. 14 Eylül’de Batı ve Rusya’dan gelen çağrıların ardından saldırıların azaldığı söylense de Ermeni kasaba ve köylerine yönelik topçu saldırılarının devam ettiği bildiriliyor. Azeri kuvvetlerinin Ermeni topraklarında 8 km kadar ilerlediği ve bazı stratejik yüksek noktaları ele geçirdiği bildiriliyor. 

***

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından 1990’larda Azerbaycan’dan ayrılan Dağlık Karadağ bölgesi kanlı bir savaşla Ermenistan tarafından işgal edildi. Türkiye’nin tam desteğine sahip olan Azerbaycan’ın bu bölgeye ilk saldırısı Ermenistan’ın bölgeyi kontrol etmesinden kısa süre sonra gerçekleşti. Bölge 30 yıldan beri gerilim ve çatışmadan kurtulamadı. 2020 sonbaharında ise Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’ın bir parçası olarak gören İlham Aliyev rejimi Türkiye ve İsrail’den aldığı silahlarla, bu Ermeni yerleşim bölgesinin büyük bir bölümünü ele geçirmeyi başardı.

Bakü ve Ankara koşulların elverişli olduğunu var sayarak, iki yıl önce gerçekleştirilemeyen iki stratejik hedefe ulaşmak istiyor. İlki Ermenistan’ı Dağlık Karabağ’daki Ermeni yerleşim alanlarından vazgeçmeye zorlamak. Diğeri ise Türkiye ile Azerbaycan arasında güneyden geçecek bir kara bağlantısı için koridor açmak. Azerbaycan başka avantajların yanı sıra uluslararası koşulların kendisine sağladığı üstünlüğü de kullanarak bu hedeflere ulaşmaya çalışıyor. 2020 anlaşmasının garantörü olan Rusya ise, tümüyle Ukrayna savaşına odaklanmış ve ambargolarla boğuşurken Ermenistan’ın yardım beklentilerini karşılayacak durumda değil. Ermenistan ve Dağlık Karabağ’daki asker varlığını azalttığına dair iddialar da var.

Bu arada Azerbaycan halen Rus silah endüstrisinin en önemli müşterilerinden biridir ve Aliyev’in Putin’le ilişkileri iyi. Ukrayna savaşının arifesinde, 22 Şubat’ta her iki devlet başkanı kapsamlı bir işbirliği anlaşması imzaladı. Enerjide Rusya’ya alternatif olarak Azerbaycan’ı gören Batı’nın ise Aliyev’e tutum alması zor görünüyor. Paşinyan Ermenistan parlamentosuna yaptığı açıklamada, “Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’ne Ermenistan’ın toprak bütünlüğünü yeniden sağlamak ve Azerbaycan güçlerinin Ermenistan topraklarından çekilmesini sağlamak için askeri yardım da dahil olmak üzere yardım istedik” dedi. Ancak Rusya’nın bu çağrıya karşılık vermediği belirtiliyor.

Ermenistan enerji kaynakları olmayan yoksul bir ülke iken, Azerbaycan zengin doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip. Ülke aynı zamanda Rus, Türk ve İsrail savaş sanayisinin en önemli müşterilerinden biri. Ermenistan’ı izole etmek için gaz ve petrolü koz olarak kullanıyor. Temmuz ayında AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Azerbaycan otokratı İlham Aliyev’le Gürcistan ve Türkiye’den geçen güney gaz koridorunun “genişletilmesi” konusunda anlaşmaya varmıştı.

Von der Leyen, “AB, Rusya’dan uzaklaşmaya ve daha güvenilir ortaklara yönelmeye” karar verdiğini söylemişti. Bakü’de İlham Aliyev ile sözleşme imzalarken “Azerbaycan’ı aralarında görmekten” mutlu olduğunu söyleyen Von der Leyen, Twitter hesabında şu mesajı paylaşmıştı: “AB, güvenilir enerji tedarikçilerine güveniyor. Azerbaycan bunlardan biridir. Bugünkü anlaşmayla, Azerbaycan’dan AB’ye gaz arzını ikiye katlayacak şekilde Güney Gaz Koridoru’nu genişletmeyi taahhüt ediyoruz. Bu, bu kış ve sonrasındaki gaz kaynaklarımız için iyi bir haber.”

Azerbaycan, 2027 yılına kadar AB’ye doğal gaz arzını yılda sekizden 20 milyar metreküpe çıkarmak istiyor. Ermenistan’a yönelik saldırı gününde Azerbaycan enerji bakanı, ülkesinin yalnızca bu yıl AB’ye gaz arzını yüzde 30 artıracağını yineledi. Dolaysıyla Avrupa Komisyonu ve Komisyon Başkanı von der Leyen, “güvenilir ortağın” komşularına yönelik saldırısı konusunda sessiz kaldı. Almanya’daki Sol Parti Milletvekili Özlem Demirel ise sözleşmenin imzalanması vesilesiyle yaptığı açıklamada: “Azerbaycan ile yapılan anlaşma, AB’nin uluslararası hukuk ve insan hakları konusunda ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. Batı gerçekten değerleri umursamıyor” ifadelerine yer verdi.

Türkiye’de Ermenistan ve Kürt sorununda ortak paydada birleşen iktidar ve muhalefet partileri şovenizmi ve milliyetçiliği kışkırtıyor. Zira tümü ‘milliyetçi oylara’ talip. Oysa tekrarlanan Ermenistan-Azerbaycan çatışması Erdoğan’a ve iktidarına yarıyor. Azerbaycan’ı destekleyen Tayyip Erdoğan, “Ermenistan’ın bir an önce bu yanlış yoldan sapacağını ve zamanını ve enerjisini barışı güçlendirmeye adayacağını umuyoruz” türünden saldırgan açıklamalar yaparken muhalefet de onun etrafında saf tutmuş görünüyor.

2020 anlaşmasının uygulanmadığı konusunda birbirini suçlayan iki ülke arasındaki sorunlar çözülmediği müddetçe “kalıcı barış”tan söz edilemeyeceği gibi çatışmalar da “coğrafyanın kaderi” olmaya devam edecektir.